Dil Göster/Sakla
Fussilet (Fussilat) suresi


Fussilet (Fussilat) suresi Kuranın 41. suresidir. Fussilet suresi iniş sırasına göre ise 61. sıradadır.

Fussilet suresi Ayrıntılı Olarak Açıklandı anlamına gelmektedir. Toplam da 54 ayet den oluşmaktadır. Fussilat suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Mekke'de indirildigine inanıldığı için Mekke suresi olarak kabul edilir.

Bu sure, Kur'an'ın ilahi bir ilham olması, Muhammed'in yalnızca ölümlü bir adam ve aynı zamanda bir peygamber olması, inanmayanların Ad ve Semud gibi daha önceki inanmayan kavimlerin akıbeti ile tehdit edilirler.

Bu surenin ana konusu davettir. Müminlerin Allah'ın vahyinden güç aldıklarını anlatır. Ad ve Semud kavmi, Kuran'ı ve mesajını reddetmeyi seçenlerin akıbeti gibi konuları tartışır ve inananlarla kafirler arasındaki farkı vurgular. Müslümanları, inanmayanlara karşı bile saygılı konuşmaya teşvik eder.

Bu surenin bazı önemli ayetleri vardır. Bunlardan biri de Kuranın neden Arapça indirildiğini açıklayan 44. âyettir. Bu ayet açıkça Kuranın gönderilen kavim Arapça konuştuğu ve anladığı için Arapça olarak gönderildiğini anlatmaktadır. Allah'ın sözleri, gönderildiği millet için açıktır ve açık olmalıdır.

41:1
Ha, Mim.
Ha mım
حم
41:2
Rahman ve Rahim'den indirilmedir bu...
Tenzılüm miner rahmanir rahıym
تنزيل من ٱلرحمـن ٱلرحيم
41:3
Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.
Kitabün fussılet ayatühu kuranen arabiyyel li kavmiy yalemun
كتـب فصلت ءايـتهۥ قرءانا عربيا لقوم يعلمون
41:4
Muştulayıcı ve uyarıcı olarak. Onların pek çoğu yüz çevirdi; kulak verip dinlemezler onlar.
Beşırav ve nezıra fe arada ekseruhüm fe hüm la yesmeun
بشيرا ونذيرا فأعرض أكثرهم فهم لا يسمعون
41:5
Dediler ki: "Bizi çağırdığı o şeye karşı kalplerimiz kılıflar içinde; kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim aramızda da bir perde var. O halde, sen işini yap, muhakkak biz de işimizi yapacağız."
Ve kalu kulubüna fı ekinnetim mimma teduna ileyhi ve fı azanina vakruv ve mim beynina ve beynike hıcabün famel innena amilun
وقالوا قلوبنا فى أكنة مما تدعونا إليه وفى ءاذاننا وقر ومن بيننا وبينك حجاب فٱعمل إننا عـملون
41:6
De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vahyediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O'na yönelin ve O'ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların!
Kul innema ene beşerum mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahıdün festekıymu ileyhi vestağfiruh ve veylül lil müşrikın
قل إنما أنا بشر مثلكم يوحى إلى أنما إلـهكم إلـه وحد فٱستقيموا إليه وٱستغفروه وويل للمشركين
41:7
Onlar zekatı vermezler. Ölüm sonrası hayatı inkar edenler de onlardır.
Ellezıne la yütunez zekate ve hüm bil ahırati hüm kafirun
ٱلذين لا يؤتون ٱلزكوة وهم بٱلـاخرة هم كـفرون
41:8
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onlar için minnet altına sokmayan bir ödül vardır.
İnnellezıne amenu ve amilus salihati lehüm ecrun ğayru memnun
إن ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت لهم أجر غير ممنون
41:9
De ki: "Siz, yerküreyi iki günde yaratana gerçekten nankörlük edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? Alemlerin Rabbi'dir O."
Kul e inneküm le tekfürune billezı halekal erda fı yevmeyni ve tecalune lehu endada zalike rabbül alemın
قل أئنكم لتكفرون بٱلذى خلق ٱلأرض فى يومين وتجعلون لهۥ أندادا ذلك رب ٱلعـلمين
41:10
O, yeryüzüne, denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere...
Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam sevael lis sailın
وجعل فيها روسى من فوقها وبـرك فيها وقدر فيها أقوتها فى أربعة أيام سواء للسائلين
41:11
Sonra buhar/duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi: "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" Onlar şöyle dediler: "İsteyerek geldik!"
Sümmesteva iles semai ve hiye dühanün fe kale leha ve lil erdıtiya tavan ev kerha kaleta eteyna taiıyn
ثم ٱستوى إلى ٱلسماء وهى دخان فقال لها وللأرض ٱئتيا طوعا أو كرها قالتا أتينا طائعين
41:12
Böylece onları, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla donattık. İşler bunlar Aziz ve Alim olanın takdiridir.
Fe kadahünne seba semavatin fı yevmeyni ve evha fı külli semain emraha ve zeyyennes semaed dünya bi mesabıha ve hıfza zalike takdırul azızil alım
فقضىهن سبع سمـوات فى يومين وأوحى فى كل سماء أمرها وزينا ٱلسماء ٱلدنيا بمصـبيح وحفظا ذلك تقدير ٱلعزيز ٱلعليم
41:13
Yüz çevirirlerse şöyle de: "Sizi, Ad ve Semud'a çarpan yıldırıma benzer bir yıldırıma karşı uyarıyorum."
Fe in aradu fe kul enzertüküm saıkatem misle saıkati adiv ve semud
فإن أعرضوا فقل أنذرتكم صـعقة مثل صـعقة عاد وثمود
41:14
Hani, resuller onlara önlerinden, arkalarından gelerek şöyle demişlerdi: "Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmeyin!" Şöyle cevap vermişlerdi: "Eğer Rabbimiz isteseydi, kesinlikle melekler indirirdi. Bu yüzden biz sizinle gönderileni tanımıyoruz."
İz caethümür rusülü mim beyni iydıhim ve min halfihim ella tabüdu illellah kalu lev şae rabbüna le enzele melaiketen fe inna bima ürsiltüm bihı kafirun
إذ جاءتهم ٱلرسل من بين أيديهم ومن خلفهم ألا تعبدوا إلا ٱلله قالوا لو شاء ربنا لأنزل ملـئكة فإنا بما أرسلتم بهۦ كـفرون
41:15
Ad toplumu yeryüzünde haksız bir biçimde büyüklük tasladı da şöyle dediler: "Bizden daha güçlü kim var?" Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın, evet O'nun, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Bunlar, bizim ayetlerimize de karşı çıkıyorlardı.
Fe emma adün festekberu fil erdı bi ğayril hakkı ve kalu men eşeddü minna kuvveh e ve lem yerav ennellahellezı halekahüm hüve eşeddü minhüm kuvveh kanu bi ayatina yechadun
فأما عاد فٱستكبروا فى ٱلأرض بغير ٱلحق وقالوا من أشد منا قوة أولم يروا أن ٱلله ٱلذى خلقهم هو أشد منهم قوة وكانوا بـايـتنا يجحدون
41:16
Biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgar gönderdik. Ahiretin azabı elbette ki daha rezil edicidir. Üstelik onlar hiçbir yardım da görmeyeceklerdir.
Fe erselna aleyhim rıhan sarsaran fı eyyamin nehısatil li nüzıkahüm azabel hızyi fil hayatid dünya ve leazabül ahırati ahza ve hüm la yünsarun
فأرسلنا عليهم ريحا صرصرا فى أيام نحسات لنذيقهم عذاب ٱلخزى فى ٱلحيوة ٱلدنيا ولعذاب ٱلـاخرة أخزى وهم لا ينصرون
41:17
Semud'a gelince, biz onlara kılavuzluk ettik ama onlar körlüğü hidayete tercih ettiler. Bunun üzerine, kazandıkları yüzünden, alçaltıcı azabın yıldırımı onları yakaladı.
Ve emma semudü fe hedeynahüm saıkatül azabil huni bima kanu yeksibun
وأما ثمود فهدينـهم فٱستحبوا ٱلعمى على ٱلهدى فأخذتهم صـعقة ٱلعذاب ٱلهون بما كانوا يكسبون
41:18
İnananları kurtardık, onlar korunuyorlardı.
Ve necceynellezıne amenu ve kanu yettekun
ونجينا ٱلذين ءامنوا وكانوا يتقون
41:19
Gün olur, Allah'ın düşmanları, düzenli bir biçimde bir araya toplanıp ateşe sürülürler.
Ve yevme yuhşeru adaüllahi ilen nari fe hüm yuzeun
ويوم يحشر أعداء ٱلله إلى ٱلنار فهم يوزعون
41:20
Nihayet, oraya geldiklerinde kulakları, gözleri, derileri, yapıp-ettikleri hakkında onlar aleyhine tanıklık edecektir.
Hatta iza ma cauha şehide aleyhim semuhüm ve ebsaruhüm ve cüludühüm bima kanu yamelun
حتى إذا ما جاءوها شهد عليهم سمعهم وأبصـرهم وجلودهم بما كانوا يعملون
41:21
Derilerine: "Aleyhimizde neden tanıklık ettiniz?" derler. Derileri derler ki: "O her şeyi konuşturan Allah konuşturdu bizi. Hani, sizi ilk seferinde de O yaratmıştı ya! Ve siz O'na döndürüleceksiniz."
Ve kalu li cühudihim lime şehidtüm aleyna kalu entaknellahüllezı entaka külle şeyiv ve hüve halekaküm evvele merrativ ve ileyhi türceun
وقالوا لجلودهم لم شهدتم علينا قالوا أنطقنا ٱلله ٱلذى أنطق كل شىء وهو خلقكم أول مرة وإليه ترجعون
41:22
Siz, işitme gücünüzün, gözlerinizin, derilerinizin aleyhinize yapacağı tanıklıktan gizlenmiyordunuz. Tam aksine siz, yaptıklarınızdan birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.
Ve ma küntüm testetirune ey yeşhede aleyküm semuküm ve la ebsaruküm ve la cüludüküm ve lakin zanentüm ennellahe la yalemü kesıram mimma tamelun
وما كنتم تستترون أن يشهد عليكم سمعكم ولا أبصـركم ولا جلودكم ولـكن ظننتم أن ٱلله لا يعلم كثيرا مما تعملون
41:23
İşte, Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu zannınız sizi mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz.
Ve zaliküm zannükümüllezı zanentüm bi rabbiküm erdaküm fe asbahtüm minel hasirın
وذلكم ظنكم ٱلذى ظننتم بربكم أردىكم فأصبحتم من ٱلخـسرين
41:24
Şimdi eğer dayanabilirlerse, barınakları ateştir. Yok eğer özür dileyip hoşnutluk sağlamak istiyorlarsa, özürleri kabul edilmeyecektir.
Fe iy yasbiru fen naru mesvel lehüm ve iy yestatibu femahüm minel mutebın
فإن يصبروا فٱلنار مثوى لهم وإن يستعتبوا فما هم من ٱلمعتبين
41:25
Biz onları birtakım yakınlarla/dostlarla çevreleyip sardık da onlar, önlerinde ve arkalarında ne varsa bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önceki cin ve insan ümmetleri için hak olan söz, bunlar aleyhine de hak oldu. Çünkü bunlar, hüsrana uğrayanlardı.
Ve kayyadna lehüm kuranae fezeyyenu lehüm ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve hakka aleyhimül kavlü fı ümemin kad halet min kablihim minel cinni vel ins innehüm kanu hasirın
وقيضنا لهم قرناء فزينوا لهم ما بين أيديهم وما خلفهم وحق عليهم ٱلقول فى أمم قد خلت من قبلهم من ٱلجن وٱلإنس إنهم كانوا خـسرين
41:26
İnkar edenler dediler ki: "Şu Kur'an'ı dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın ki, galip gelesiniz."
Ve kalellezıne keferu la tesmeu li hazel kurani velğav fıhi lealleküm tağlibun
وقال ٱلذين كفروا لا تسمعوا لهـذا ٱلقرءان وٱلغوا فيه لعلكم تغلبون
41:27
Yemin olsun, o inkarcılara şiddetli bir azabı tattıracağız ve elbette ki onları, yapıp-ettiklerinin en kötüsüyle cezalandıracağız!
Fe lenüzıkannellezıne keferu azaben şedıdev ve lenecziyennehüm esveellezı kanu yamelun
فلنذيقن ٱلذين كفروا عذابا شديدا ولنجزينهم أسوأ ٱلذى كانوا يعملون
41:28
İşte bu, Allah düşmanlarının cezası olan ateştir. Ayetlerimize karşı çıkmalarından ötürü, orada kendileri için uzun süreli kalış yeri vardır.
Zalike cezaü adaillahin nar lehüm fıha darul huld cezaem bima kanu bi ayatina yechadun
ذلك جزاء أعداء ٱلله ٱلنار لهم فيها دار ٱلخلد جزاء بما كانوا بـايـتنا يجحدون
41:29
O küfre sapanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz, cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster ki, onları ayaklarımızın altına alalım da en aşağıda kalanlardan olsunlar."
Ve kalellezıne keferu rabbena erinellezeyni edallana minel cinni vel insi necalhüma tahte akdamina li yekuna minel esfelın
وقال ٱلذين كفروا ربنا أرنا ٱلذين أضلانا من ٱلجن وٱلإنس نجعلهما تحت أقدامنا ليكونا من ٱلأسفلين
41:30
Şu bir gerçek ki, "Rabbimiz Allah'tır!" deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler ha bire iner de şöyle derler: "Korkmayın, üzülmeyin! Size vaat edilen cennetle sevinin."
İnnellezıne kalu rabbünellahü sümmestekamu tetenezzelü aleyhimül melaiketü ella tehafu ve la tehzenu ve ebşiru bil cennetilletı küntüm tuadun
إن ٱلذين قالوا ربنا ٱلله ثم ٱستقـموا تتنزل عليهم ٱلملـئكة ألا تخافوا ولا تحزنوا وأبشروا بٱلجنة ٱلتى كنتم توعدون
41:31
"Biz sizin, dünya hayatında da ahirette de dostlarınızız. Cennette sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada sizin için istediğiniz her şey var.
Nahnü evliyaüküm fil hayatid dünya ve fil ahırah ve leküm fıha ma teştehı enfüsüküm ve leküm fıha ma teddeun
نحن أولياؤكم فى ٱلحيوة ٱلدنيا وفى ٱلـاخرة ولكم فيها ما تشتهى أنفسكم ولكم فيها ما تدعون
41:32
"Gafur ve Rahim Allah'tan bir ikram olarak..."
Nüzülem min ğafurir rahıym
نزلا من غفور رحيم
41:33
Allah'a çağırıp/yakarıp hayra ve barışa yönelik iş yapan ve "Ben, Müslümanlardanım/Allah'a teslim olanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?!
Ve men ahsenü kavlem mimmen dea ilellahi ve amile salihav ve kale innenı minel müslimın
ومن أحسن قولا ممن دعا إلى ٱلله وعمل صـلحا وقال إننى من ٱلمسلمين
41:34
Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.
Ve la testevil hasenetü ve les seyyieh idfa billetı hiye ahsenü fe izellezı beyneke ve beynehu adavetün keennehu veliyyün hamım
ولا تستوى ٱلحسنة ولا ٱلسيئة ٱدفع بٱلتى هى أحسن فإذا ٱلذى بينك وبينهۥ عدوة كأنهۥ ولى حميم
41:35
Böyle bir tavra, sabredenlerden başkası ulaştırılmaz. Böyle bir tavra, büyük nasip sahibinden başkası ulaştırılmaz.
Ve ma yülekkaha illellezıne saberu ve ma yülekkaha illa zu hazzın azıym
وما يلقىها إلا ٱلذين صبروا وما يلقىها إلا ذو حظ عظيم
41:36
Eğer şeytandan gelen kötü bir dürtü seni dürtecek olursa hemen Allah'a sığın! Çünkü en iyi işiten O'dur, en iyi bilen O...
Ve imma yenzeğanneke mineş şeytani nezğun festeız billah innehu hüves semıul alım
وإما ينزغنك من ٱلشيطـن نزغ فٱستعذ بٱلله إنهۥ هو ٱلسميع ٱلعليم
41:37
Gece ve gündüz, Güneş ve Ay onun ayetlerindendir. Eğer sadece Allah'a kulluk/ibadet ediyorsanız, Güneş'e, Ay'a secde etmeyin; onları yaratan Allah'a secde edin!
Ve min ayatihil leylü ven neharu veş şemsü vel kamer la tescüdu liş şemsi ve la lil kameri vescüdu lillahillezı halekahünne in küntüm iyyahü tabüdun
ومن ءايـته ٱليل وٱلنهار وٱلشمس وٱلقمر لا تسجدوا للشمس ولا للقمر وٱسجدوا لله ٱلذى خلقهن إن كنتم إياه تعبدون
41:38
Eğer büyüklük taslarlarsa bilsinler ki, Rabbin katındakiler hiç usanmadan, gece ve gündüz O'nu tespih ederler.
Fe inistekberu fellezıne ınde rabbike yüsebbihune lehu bil leyli ven nehari ve hüm la yesemun 37 Ayet secde ayetidir
فإن ٱستكبروا فٱلذين عند ربك يسبحون لهۥ بٱليل وٱلنهار وهم لا يسـمون
41:39
Sen, toprağı huşu halinde boynu bükük görüyorsun ya, işte o da Allah'ın ayetlerindendir. Onun üzerine suyu indirdiğimizde, o titrer ve kabarır. Hiç kuşkusuz, onu dirilten Muhyi ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şey üzerinde güç sahibidir.
Ve min ayatihı enneke teral erda haşiaten fe iza enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet innellezı ahyaha le muhyil mevta innehu ala külli şeyin kadır
ومن ءايـتهۦ أنك ترى ٱلأرض خـشعة فإذا أنزلنا عليها ٱلماء ٱهتزت وربت إن ٱلذى أحياها لمحى ٱلموتى إنهۥ على كل شىء قدير
41:40
Ayetlerimiz hakkında eğri ile doğruyu birbirine katanlar, bize gizli kalmazlar. Şimdi, ateşin içine atılan mı hayırlıdır, kıyamet günü güven içinde gelen mi? Dilediğinizi yapın. O, yapıp ettiklerinizi iyice görmektedir.
İnnellezıne yülhıdune fı ayatina la yahfevne aleyna e fe mey yülka fin nari hayrun em mey yeti aminey yevmel kıyameh ımelu ma şitüm innehu bima tamelune basıyr
إن ٱلذين يلحدون فى ءايـتنا لا يخفون علينا أفمن يلقى فى ٱلنار خير أم من يأتى ءامنا يوم ٱلقيـمة ٱعملوا ما شئتم إنهۥ بما تعملون بصير
41:41
Onlar, o zikiri/Kur'an'ı kendilerine geldiğinde inkar ettiler. Halbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır.
İnnellezıne keferu biz zikri lemma caehüm ve innehu le kitabün azız
إن ٱلذين كفروا بٱلذكر لما جاءهم وإنهۥ لكتـب عزيز
41:42
Batıl ona, ne önünden gelebilir ne de arkasından. Hakim ve Hamid Allah'tan bir indirmedir o.
La yetıhil batılü mim beyni yedeyhi ve la min halfih tenzılüm min hakımin hamıd
لا يأتيه ٱلبـطل من بين يديه ولا من خلفهۦ تنزيل من حكيم حميد
41:43
Senin için söylenen, senden önceki resuller için söylenenden başka şey değildir. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin hem çok affedicidir hem de acıklı bir azabın sahibidir.
Ma yükalü leke illa ma kad kıyle lir rusüli min kablik inne rabbeke lezu mağfirativ ve zu ıkabin elim
ما يقال لك إلا ما قد قيل للرسل من قبلك إن ربك لذو مغفرة وذو عقاب أليم
41:44
Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekandan seslenilmektedir."
Ve lev cealnahü kuranen acemiyyüv ve arabiyy kul hüve lillezıne amenu hüdev ve şifa vellezıne la yüminune fı azanihim vakruv ve hüve aleyhim ama ülaike yünadevne mim mekanim beıyd
ولو جعلنـه قرءانا أعجميا لقالوا لولا فصلت ءايـتهۥ ءاعجمى وعربى قل هو للذين ءامنوا هدى وشفاء وٱلذين لا يؤمنون فى ءاذانهم وقر وهو عليهم عمى أولـئك ينادون من مكان بعيد
41:45
Yemin olsun, biz Musa'ya Kitap'ı verdik de onda ihtilafa düşüldü! Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Hiç kuşkusuz, onlar, Kur'an hakkında, sürekli işkillendiren bir kuşku içindedirler.
Ve le kad ateyna musel kitabe fahtülife fıh ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike le kudıye beynehüm ve innehüm lefı şekkim minhü mürıb
ولقد ءاتينا موسى ٱلكتـب فٱختلف فيه ولولا كلمة سبقت من ربك لقضى بينهم وإنهم لفى شك منه مريب
41:46
Kim hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara asla zulmetmez.
Men amile salihan fe li nefsihı ve men esae fe aleyha ve ma rabbüke bi zallamil lil abıd
من عمل صـلحا فلنفسهۦ ومن أساء فعليها وما ربك بظلـم للعبيد
41:47
Kıyamet saatine ilişkin bilgi, Allah'a bırakılır. O'nun ilmi dışında ne meyveler kabuğundan çıkar ne de bir dişi gebe kalır veya doğurur. "Ortaklarım nerede?" diye seslendiği gün, şöyle diyeceklerdir: "Bizden hiçbir tanık olmadığını sana arz ederiz."
İleyhi yüraddü ılmüs saah ve ma tahrucü min semeratüm min ekmamiha ve ma tahmilü min ünsa ve la tedau illa biılmih ve yevme yünadıhim eyne şürakaı kalu azennake ma minna min şehıd
إليه يرد علم ٱلساعة وما تخرج من ثمرت من أكمامها وما تحمل من أنثى ولا تضع إلا بعلمهۦ ويوم يناديهم أين شركاءى قالوا ءاذنـك ما منا من شهيد
41:48
Daha önce yakarıp durdukları, onlardan uzaklaşıp kaybolmuştur. Kaçacak hiçbir yerleri olmadığını anlamışlardır.
Ve dalle anhüm ma kanu yedune min kablü ve zannu ma lehüm mim mehıys
وضل عنهم ما كانوا يدعون من قبل وظنوا ما لهم من محيص
41:49
İnsan, hayır istemekten/hayır için dua etmekten bıkıp usanmaz. Kendisine bir şer dokunmaya görsün; hemen ümidini keser, yıkılır.
La yesemül insanü min düail hayri ve im messehüş şerru fe yeusün kanut
لا يسـم ٱلإنسـن من دعاء ٱلخير وإن مسه ٱلشر فيـوس قنوط
41:50
Eğer kendisine dokunan bir zorluktan/zarardan sonra bizden bir rahmet tattırsak, yemin olsun, şöyle diyecektir: "Bu benim hakkım! Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam da şüphesiz, O'nun katında benim için şaşmaz güzellikler vardır." Yemin olsun, biz o nankörlük edenlere, yapıp ettiklerini haber vereceğiz. Yemin olsun, o çetin azabı onlara tattıracağız!
Ve lein ezaknahü rahmetem minna mim badi darrae messethü le yekulenne haza lı ve ma ezunnüs saate kaimetev ve heir rucıtü ila rabbi inne lı ındehu lel husna fe le münebbiennellezıne keferu bima amilu ve le nüzıkannehüm min azibn ğalıyz
ولئن أذقنـه رحمة منا من بعد ضراء مسته ليقولن هـذا لى وما أظن ٱلساعة قائمة ولئن رجعت إلى ربى إن لى عندهۥ للحسنى فلننبئن ٱلذين كفروا بما عملوا ولنذيقنهم من عذاب غليظ
41:51
İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan yatar. Kendisine şer dokununca, hemen duaya koyulur.
Ve iza enamna alel insani arada ve nea bicanibih ve iza messehüş şerru fe zu düain arıyd
وإذا أنعمنا على ٱلإنسـن أعرض ونـا بجانبهۦ وإذا مسه ٱلشر فذو دعاء عريض
41:52
De ki: "Söyleyin bakalım, o Kur'an Allah katından ise, siz de onu inkar ettinizse/onun üstünü örttünüzse, dönüşü olmayan kopukluğa düşenden daha sapık kim vardır?"
Kul eraeytüm in kane min ındillahi sümme kefertüm bihı men edallü mimmen hüve fı şikakım beıyd
قل أرءيتم إن كان من عند ٱلله ثم كفرتم بهۦ من أضل ممن هو فى شقاق بعيد
41:53
Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?
Senürıhim ayatina fil afakı ve fı enfüsihüm hatta yetebeyyene lehüm ennehül hakk e ve lem yekfi bi rabbike ennehu ala külli şeyin şehıd
سنريهم ءايـتنا فى ٱلـافاق وفى أنفسهم حتى يتبين لهم أنه ٱلحق أولم يكف بربك أنهۥ على كل شىء شهيد
41:54
Dikkat edin, onlar Rablerine kavuşma konusunda bir şüphe içindedirler. Gözünüzü açın! Allah Muhit'tir, her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.
E la innehüm fı miryetim mil likai rabbihim e la innehu bi külli şeyim mühıyt
ألا إنهم فى مرية من لقاء ربهم ألا إنهۥ بكل شىء محيط
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.