To slaughter, extirpate, destroy, kill, make one’s perceiving powers dead, rout, make one's sound or motion to cease, trod and despise someone or a people, devour, blast or burn, carry or remove or shake off, to be tender or compassionate towards someone (lit., to feel for someone), lament for someone, perceive or become sensible of something, know a thing by means of any of the senses, ascertain a thing, know a thing certainly, to be certain or sure of something, to listen, to seek repeatedly/time after time to know a thing, ask or inquire after news or tidings of something, inquire or seek for information about something or someone, to be pulled out or up or off, to be eradicated or displaced, fall out or come out, fall continuously/by degrees/one part after another, break into pieces.
Katliam yapmak, kökünü kazımak, yok etmek, öldürmek, birinin algılama güçlerini köreltmek, bozguna uğratmak, sesini veya hareketini durdurmak, birisini veya bir halkı çiğnemek ve hor görmek, yutmak, patlatmak veya yakmak, taşımak veya çıkarmak veya sallamak, ihale etmek veya birine karşı şefkatli olmak (lafzen, biri için hissetmek), biri için ağıt yakmak, bir şeyi algılamak veya bir şey hakkında duyumsamak, herhangi bir duyu aracılığıyla bir şeyi bilmek, bir şeyi kesin olarak bilmek, bir şeyi kesin olarak bilmek, emin veya emin olmak bir şeyi dinlemek, bir şeyi bilmek için tekrar tekrar veya defalarca aramak, bir şeyin haberlerini veya haberlerini sormak veya araştırmak, bir şey veya biri hakkında araştırma yapmak veya bilgi aramak, çekip çıkarmak veya yukarıya çıkarmak veya çıkarmak, ortadan kaldırmak veya yerinden çıkmak, düşmek veya çıkmak, sürekli veya derece derece veya parça parça düşmek, parçalanmak.
ح س س kelimesinden türemiş Kuran da geçen bütün kelimeler