To be strait, restricted, hindered. To straiten and encompass/surround someone, prevent someone from going to his business, besiege/beset/confine someone, to confine/keep close/imprison/detain/retain/restrain/withhold someone, withhold or prevent someone from journeying, prevent someone from a thing he desires, take the whole of a thing, take/acquire a thing to oneself, suffer suppression of the bowels or unrinary tract, unable to express one's mind/say what one would, unable to find words to express what one would say, to falter in speech, to falter and be unable to proceed in reading or recitation, to be impeded or straitened, abstain from sexual intercourse, to be impotent, contracted in the bosom, to be niggardly/tenacious/penurious/avaricious, conceal a thing, refrain from divulging a thing.
Kısıtlanmış, kısıtlanmış, engellenmiş olmak. Birini sıkıştırmak ve kuşatmak veya çevrelemek, birinin işine gitmesini engellemek, birini kuşatmak veya kuşatmak veya sınırlamak, birini sınırlamak veya yakın tutmak veya hapsetmek veya alıkoymak veya alıkoymak veya zapt etmek veya alıkoymak, birinin yolculuğunu alıkoymak veya alıkoymak, birinin seyahat etmesini engellemek. Arzuladığı bir şey, bir şeyin tamamını almak, bir şeyi kendine almak veya elde etmek, bağırsakların veya idrar yolunun baskılanması, kişinin fikrini ifade edememesi veya ne diyeceğini söyleyememesi, söyleyeceklerini ifade edecek kelime bulamaması konuşmada bocalamak, sendelemek ve okumaya ya da ezberden okumaya devam edememek, engellenmek ya da zorlanmak, cinsel ilişkiden kaçınmak, iktidarsız olmak, göğsünde kasılmak, cimri ya da inatçı ya da kıt ya da açgözlü olmak, bir şey, bir şeyi ifşa etmekten kaçının.
ح ص ر kelimesinden türemiş Kuran da geçen bütün kelimeler