to feel anyone, fashion, prostrate before one's adversaries, throw down violently, spread on the ground. fardasatun - width, broodiness, to produce opulent and of various kind. fardasan - to be ample/broad/wide/large/capacious, comfortable, take a wide range. sadrun mufardasun - large chest. To fill and stuff the basket. firdaus - fertile land, the garden which contains everything that should be in a garden, orchard, fruitful valley, the best place of paradise.
birini hissetmek, moda yapmak, hasımlarına secde etmek, şiddetle yere sermek, yere sermek. fardasatun - genişlik, kuluçka, zengin ve çeşitli türler üretmek. fardasan - bol veya geniş veya geniş veya geniş veya geniş olmak, rahat olmak, geniş bir yelpazeyi almak. sadrun mufardasun - büyük göğüs. Sepeti doldurmak ve doldurmak için. firdaus - bereketli toprak, bir bahçede olması gereken her şeyi içeren bahçe, meyve bahçesi, verimli vadi, cennetin en güzel yeri.
ف ر د س kelimesinden türemiş Kuran da geçen bütün kelimeler