Dil Göster/Sakla
Yusuf (Yusuf) suresi


Yusuf (Yusuf) suresi Kuranın 12. suresidir. Yusuf suresi iniş sırasına göre ise 53. sıradadır.

Yusuf suresi Yusuf anlamına gelmektedir. Toplam da 111 ayet den oluşmaktadır. Yusuf suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Sure, İslam'da peygamber olan Yakub oğlu Yusuf'un hikayesini anlatmakta, yaşadıklarını ve misyonunu detaylandırmıştır. Hz. Yusuf'un bu hikayesi sadece Müslümanlar için değil tüm insanlar için çok güzel dersler içermektedir. Kardeşleri tarafından ihanete uğrayan, köle olarak satılan, haksız yere hapse atılan Yusuf inancını koruyup doğru sabrederek doğru yolda ilerlemiştir. Bu süre de Hz.Yusuf'un tüm bu olanları açık bir şekilde anlatmaktadır.

Yusuf peygamberin hikayesinden vede bu sureden alacağımız ders, Allah'a iman etmek, sabretmektir. Bunun karşılığında Allah bizim derecemizi yükseltir ve bize yeni kapılar açar. Sadece düzgün bir şekilde yaşamaya vede işini yapmaya devam et ve potansiyelimize doğru çalış.

Mekke döneminin sonlarına doğru indirilmistir, yani Medine yerine Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. Bir oturuşta indirildiği söylenmektedir ve bu yönüyle eşsizdir. Diğer peygamberlerin hayatı birçok farklı surede anlatılmasına ragment Yusuf'un hayatı, diğer İslam peygamberlerinin aksine, sadece bu surede eksiksiz ve kronolojik bir sıra ile anlatılmaktadır.

12:1
Elif, Lam, Ra. O apaçık, apaydınlık Kitap'ın ayetleridir bunlar.
Elif lam ra tilke ayatül kitabil mübın
الر تلك ءايـت ٱلكتـب ٱلمبين
12:2
Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.
İnna enzelnahü kuranen arabiyyel lealleküm takılun
إنا أنزلنـه قرءنا عربيا لعلكم تعقلون
12:3
Biz bu Kur'an'ı sana vahyederek, hikayelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysaki sen, bundan önce bunlardan tamamen habersiz olanlardandın.
Nahnü nekussu aleyke ahsenel kasası bima evhayna ileyke hazel kurane ve in künte min kablihı le minel ğafilın
نحن نقص عليك أحسن ٱلقصص بما أوحينا إليك هـذا ٱلقرءان وإن كنت من قبلهۦ لمن ٱلغـفلين
12:4
Bir vakit Yusuf babasına şöyle demişti: "Babacığım, ben rüyada on bir yıldızla, Güneş'i ve Ay'ı gördüm; onları bana secde ediyorlar gördüm."
İz kale yusüfü li ebıhi ya ebeti innı raeytü ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın
إذ قال يوسف لأبيه يـأبت إنى رأيت أحد عشر كوكبا وٱلشمس وٱلقمر رأيتهم لى سـجدين
12:5
"Yavrucuğum, dedi, rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir oyun oynarlar. Hiç kuşkusuz şeytan, insan için açık bir düşmandır."
Kale ya büneyye la taksus rüyake ala ıhvetike fe yekıdu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvüm mübın
قال يـبنى لا تقصص رءياك على إخوتك فيكيدوا لك كيدا إن ٱلشيطـن للإنسـن عدو مبين
12:6
İşte böyle! Rabbin seni seçip yüceltecek, olayların ve sözlerin tevilinden, sana birşeyler öğretecek, hem senin hem Yakub soyunun üzerinde nimetini tamamlayacaktır. Tıpkı bundan önce ataların İbrahim ve İshak üzerine o nimeti tamamladığı gibi. Şu kesin ki, senin Rabbin Alim'dir, Hakim'dir.
Ve kezalike yectebıke rabbüke ve yüallimüke min tevilil ehadısi ve yütimmü nımetehu aleyke ve ala ali yakube kema etemmeha ala ebeveyke min kablü ibrahıme ishak inne rabbeke alımün hakım
وكذلك يجتبيك ربك ويعلمك من تأويل ٱلأحاديث ويتم نعمتهۥ عليك وعلى ءال يعقوب كما أتمها على أبويك من قبل إبرهيم وإسحـق إن ربك عليم حكيم
12:7
Yemin olsun ki, Yusuf ve kardeşlerinde istek ve arayış içinde olanlar için ibretler/işaretler vardır.
Le kad kane fı yusüfe ıhvetihı ayatül lis sailın
لقد كان فى يوسف وإخوتهۦ ءايـت للسائلين
12:8
O vakit onlar şöyle demişlerdi: "Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevimli, bu bir gerçek. Ama biz de birbirini her hal ve şartta destekleyen bir ekibiz. Şu da kuşkusuz ki, bizim babamız, inkar edilemez bir şaşkınlık içindedir."
İz kalu le yusüfü ve ehuhü ehabbü ila ebına minna ve nahnü usbeh inne ebana le fı dalalim mübın
إذ قالوا ليوسف وأخوه أحب إلى أبينا منا ونحن عصبة إن أبانا لفى ضلـل مبين
12:9
"Yusuf'u öldürün yahut bir yere götürüp atın ki, babanızın ilgisi yalnız size yönelsin ve bunun ardından barışcıl ve hayırsever bir topluluk haline gelesiniz."
Uktülu yusüfe evitrahuhü erday yahlü leküm vechü ebıküm ve tekunu mim badihı kavmen salihıyn
ٱقتلوا يوسف أو ٱطرحوه أرضا يخل لكم وجه أبيكم وتكونوا من بعدهۦ قوما صـلحين
12:10
İçlerinden söz alan biri şöyle konuştu: "Yusuf'u öldürmeyin. Onu bir kuyunun dibine bırakın; gelip geçen kafilelerden biri onu bulup alır. Yapacaksanız böyle yapın!"
Kale kailüm minhüm la taktülu yusüfe ve elkuhü fı ğayabetil cübbi yeltekıthü badüs seyyarati in küntüm faılın
قال قائل منهم لا تقتلوا يوسف وألقوه فى غيـبت ٱلجب يلتقطه بعض ٱلسيارة إن كنتم فـعلين
12:11
Dediler ki: "Ey babamız, ne oluyor da Yusuf konusunda bize güvenmiyorsun. Oysaki biz ona hep öğüt vermekteyiz."
Kalu ya ebana ma leke la temenna ala yusüfe inna lehu lenasihun
قالوا يـأبانا ما لك لا تأمنا على يوسف وإنا لهۥ لنـصحون
12:12
"Yarın onu bizimle gönder, gezip oynasın. Kuşkun olmasın biz onu çok güzel korur, gözetiriz."
Ersilhü meana ğadey yerta ve yelab ve inna lehu lehafizun
أرسله معنا غدا يرتع ويلعب وإنا لهۥ لحـفظون
12:13
Dedi ki: "Onu götürmeniz beni çok çok üzer. Ve korkarım ki siz ondan habersiz bir haldeyken onu kurt yer."
Kale innı le yahzününı en tezhebu bihı ve ehafü ey yekülehüz zibü ve entüm anhü ğafilun
قال إنى ليحزننى أن تذهبوا بهۦ وأخاف أن يأكله ٱلذئب وأنتم عنه غـفلون
12:14
Dediler ki: "Vallahi biz böylesine dayanışma içinde bir ekipken onu kurt yerse, o takdirde biz hüsrana uğrayan kişiler oluruz."
Kalu le in ekelehüz zibü ve nahnü usbetün inna izel le hasirun
قالوا لئن أكله ٱلذئب ونحن عصبة إنا إذا لخـسرون
12:15
Onu götürüp kuyunun dibine koymaya karar verdiklerinde biz de ona şöyle vahyettik: Yemin olsun ki sen onlara, şu yaptıklarını hiç farkında olmayacakları bir sırada haber vereceksin."
Fe lemma zehebu bihı ve ecmeu ey yecaluhü fı ğayabetil cübb ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim haza ve hüm la yeşurun
فلما ذهبوا بهۦ وأجمعوا أن يجعلوه فى غيـبت ٱلجب وأوحينا إليه لتنبئنهم بأمرهم هـذا وهم لا يشعرون
12:16
Akşamdan sonra babalarına geldiler; ağlıyorlardı.
Ve cau ebahüm ışaey yebkun
وجاءو أباهم عشاء يبكون
12:17
"Ey babamız, dediler, gittik, yarışıyorduk; Yusuf'u eşyamızın yanında bırakmıştık, kurt onu yemiş. Şimdi biz doğru da söylesek sen bize inanmayacaksın."
Kalu ya ebana inna zehebna nestebiku ve terakna yusüfe ınde metaına fe ekelehüz zib ve ma ente bi müminil lena ve lev künna sadikıyn
قالوا يـأبانا إنا ذهبنا نستبق وتركنا يوسف عند متـعنا فأكله ٱلذئب وما أنت بمؤمن لنا ولو كنا صـدقين
12:18
Yusuf'un gömleği üstüne sahte bir kan çalmışlardı, getirdiler. Babaları dedi ki: "İş, söylediğiniz gibi değil. Nefisleriniz sizi aldatıp bir işe itmiş. Artık bana düşen, güzelce sabretmek. Anlattıklarınıza karşı yalnız Müstean olan Allah'tan yardım istenir."
Ve cau ala kamısıhı bi demin kezib kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl vallahül müsteanü ala ma tesıfun
وجاءو على قميصهۦ بدم كذب قال بل سولت لكم أنفسكم أمرا فصبر جميل وٱلله ٱلمستعان على ما تصفون
12:19
Bir yolcu kafilesi gelmişti. Sucularını gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Müjde! Bu bir oğlan!" diye haykırdı. Ticaret maksadıyla onu sakladılar. Allah ne yaptıklarını çok iyi biliyordu.
Ve caet seyyaratün fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alımün bi ma yamelun
وجاءت سيارة فأرسلوا واردهم فأدلى دلوهۥ قال يـبشرى هـذا غلـم وأسروه بضـعة وٱلله عليم بما يعملون
12:20
Onu basit bir karşılıkla, birkaç paraya sattılar. Onlar, ona değer vermeyen kişilerdi.
Ve şeravhü bi semenim bahsin derahime madudeh ve kanu fıhi minez zahidın
وشروه بثمن بخس درهم معدودة وكانوا فيه من ٱلزهدين
12:21
Onu satın alan Mısırlı, karısına şöyle dedi: "Ona iyi bak, kendisine güzel bir yer hazırla. Bize yararı dokunabilir. Belki de evlat ediniriz onu." İşte bu şekilde biz Yusuf'a yeryüzünde imkan verip o toprağa yerleştirdik ki, ona olayların/haberlerin yorumunu öğretelim. Allah, kendi emrine Galib'dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanların çokları bilmiyorlar.
Ve kalellezişterahü mim mısra limraetihı ekrimı mesvahü asa ey yenfeana ev nettehızehu veleda ve kezalike mekkenna li yusüfe fil erdı ve li nuallimehu min tevılil ehdıs vallahü ğalibün ala emrihı ve lakinne ekseran nasi la yalemun
وقال ٱلذى ٱشترىه من مصر لٱمرأتهۦ أكرمى مثوىه عسى أن ينفعنا أو نتخذهۥ ولدا وكذلك مكنا ليوسف فى ٱلأرض ولنعلمهۥ من تأويل ٱلأحاديث وٱلله غالب على أمرهۦ ولـكن أكثر ٱلناس لا يعلمون
12:22
Yusuf gerekli olgunluğa ulaşınca ona hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Güzel düşünüp güzel davrananları biz işte böyle ödüllendiririz.
Ve lemma beleğa eşüddehu ateynahü hukmev ve ılma ve kezalike neczil muhsinın
ولما بلغ أشدهۥ ءاتينـه حكما وعلما وكذلك نجزى ٱلمحسنين
12:23
Yusuf'un, evinde kaldığı kadın, onun nefsinden gönlünü tatmin etmek istedi. Kapıları kilitledi, "Hadi gel!" dedi. Yusuf: "Allah'a sığınırım, Rabbim beni güzel bir barınağa kavuşturmuştur. Zalimler iflah etmez." dedi.
Ve ravedethülletı hüve fı beytiha an nefsihı ve ğallekatil ebvabe ve kalet heyte lek kale meazellahi innehu rabbı ahsene mesvay innehu la yüflihuz zalimun
ورودته ٱلتى هو فى بيتها عن نفسهۦ وغلقت ٱلأبوب وقالت هيت لك قال معاذ ٱلله إنهۥ ربى أحسن مثواى إنهۥ لا يفلح ٱلظـلمون
12:24
Yemin olsun, kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin gerçeğe dikkat çeken delilini görmeseydi, o da onu arzulamıştı. Biz böylece ondan, kötülüğü ve fuhşu uzak tutuyorduk. Çünkü o, bizim samimi/seçkin kullarımızdandı.
Ve le kad hemmet bihı ve hemme biha lev la er raa bürhane rabbih kezalike li nasrife anhüs sue vel fahşa innehu min ıbadinel muhlesıyn
ولقد همت بهۦ وهم بها لولا أن رءا برهـن ربهۦ كذلك لنصرف عنه ٱلسوء وٱلفحشاء إنهۥ من عبادنا ٱلمخلصين
12:25
İkisi birden kapıya koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında kadının beyi ile yüzyüze geldiler. Kadın seslendi: "Senin ailene kötülük düşünenin cezası nedir; hapsedilmek mi, acıklı bir işkence mi?"
Vestebekal babe ve kaddet kamısahu min dübüriv ve elfeya seyyideha ledel bab kalet ma ceazü men erade bi ehlike suen illa ey yüscene ev azabün elım
وٱستبقا ٱلباب وقدت قميصهۥ من دبر وألفيا سيدها لدا ٱلباب قالت ما جزاء من أراد بأهلك سوءا إلا أن يسجن أو عذاب أليم
12:26
Yusuf dedi ki: "O, gönlünü eğlendirmek için beni kullanmak istedi." Kadının ailesinden bir tanık da şu yolda tanıklık etti: "Eğer erkeğin gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylüyor, bu durumda erkek yalancılardandır.
Kale hiye ravedetnı an nefsı ve şehide şahidüm min ehliha in kane kamısuhu kudde min kubulin fe sadekat ve hüve minel kazibın
قال هى رودتنى عن نفسى وشهد شاهد من أهلها إن كان قميصهۥ قد من قبل فصدقت وهو من ٱلكـذبين
12:27
Eğer erkeğin gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir. Bu durumda erkek, doğru sözlülerdendir."
Ve in kane kamısuhu kudde min dübürin fe kezebet ve hüve mines sadikıyn
وإن كان قميصهۥ قد من دبر فكذبت وهو من ٱلصـدقين
12:28
Gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce şöyle konuştu: "Bu sizin tuzaklarınızdandır. Sizin tuzaklarınız gerçekten çok yamandır."
Felemma raaa kamısahu kudde min dübürin kale innehu min keydikünn inne keydekünne azıym
فلما رءا قميصهۥ قد من دبر قال إنهۥ من كيدكن إن كيدكن عظيم
12:29
"Yusuf, sakın bundan bahsetme! Kadın, sen de günahının affını dile! Sen, gerçekten günahkarlardan oldun."
Yusüfü arıd an haza vestağfirı li zembik inneki künti minel hatıın
يوسف أعرض عن هـذا وٱستغفرى لذنبك إنك كنت من ٱلخاطـين
12:30
Şehirde bazı kadınlar şöyle konuştular: "Aziz'in karısı, genç uşağının nefsinden gönlünü eğlendirmek istemiş. Aşktan yüreğinin zarı delinmiş. Öyle anlıyoruz ki, kadın tam bir çılgınlığa düşmüş."
Ve kale nisvetün fil medınetimraetül azızi türavidü fetaha an nefsih kad şeğafeha hubba inna leneraha fı dalalim mübın
وقال نسوة فى ٱلمدينة ٱمرأت ٱلعزيز ترود فتىها عن نفسهۦ قد شغفها حبا إنا لنرىها فى ضلـل مبين
12:31
Kadın onların oyunlarını işitince, onlara haber gönderdi. Kendilerine, yaslanarak yiyebilecekleri bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi. Yusuf'a: "Karşılarına çık!" dedi. Nihayet Yusuf'u görünce onu öylesine yücelttiler ki, kendilerinin ellerini kestiler. Şöyle dediler: "Aman Allahım! Bu bir insan değil; asil bir melek bu!"
Felemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve atedet lehünne müttekeev ve atet külla vahıdetim minhünne sikkınev ve kaletıhruc aleyhinn felemma raeynehu ekbernehu ve kattane eydiyehünne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekün kerım
فلما سمعت بمكرهن أرسلت إليهن وأعتدت لهن متكـا وءاتت كل وحدة منهن سكينا وقالت ٱخرج عليهن فلما رأينهۥ أكبرنهۥ وقطعن أيديهن وقلن حـش لله ما هـذا بشرا إن هـذا إلا ملك كريم
12:32
Kadın dedi ki: "İşte budur o, hakkında beni kınadığınız. Vallahi, ben onunla gönlümü eğlendirmek istedim de o masum bir tavırla bundan çekindi. Ama, eğer kendisine emrettiğimi yapmazsa yemin ediyorum hapse tıkılacak ve horlananlardan olacaktır."
Kalet fe zalikünnellezı lümtünnenı fıh ve le kad ravedtühu an nefsihı festasam ve leil lem yefal ma amürruhu le yüscenenne ve leyekunem mines sağırın
قالت فذلكن ٱلذى لمتننى فيه ولقد رودتهۥ عن نفسهۦ فٱستعصم ولئن لم يفعل ما ءامرهۥ ليسجنن وليكونا من ٱلصـغرين
12:33
Yusuf dedi: "Rabbim! Zından benim için bunların beni çağırdığı şeyden daha sevimlidir. Eğer onların oyununu benden uzak tutmazsan onlara meyleder de cahillerden olurum."
Kale rabbis sicnü ehabbü ileyye mimma yedunenı ileyh ve illa tasrif annı keydehünne asbü ileyhinne ve eküm minel cahilın
قال رب ٱلسجن أحب إلى مما يدعوننى إليه وإلا تصرف عنى كيدهن أصب إليهن وأكن من ٱلجـهلين
12:34
Rabbi onun duasını kabul etti de kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Her şeyi duyar O, her şeyi bilir.
Festecabe lehu rabbühu fe sarafe anhü keydehünn innehu hüves semıul alım
فٱستجاب لهۥ ربهۥ فصرف عنه كيدهن إنهۥ هو ٱلسميع ٱلعليم
12:35
Bunca delili gördükten sonra bile Yusuf'u bir süreye kadar zındana tıkmaları kararı onlara egemen oldu.
Sümme beda lehüm mim badi ma raevül ayati le yescününnehu hatta hıyn
ثم بدا لهم من بعد ما رأوا ٱلـايـت ليسجننهۥ حتى حين
12:36
Onunla birlikte zındana iki genç daha girmişti. Bir tanesi dedi ki: "Rüyada gördüm, şarap sıkıyordum." Öteki de şöyle dedi: "Ben de gördüm ki, başımın üstünde ekmek taşıyorum, kuşlar ondan yiyor. Bunun yorumunu bize bildir. Biz senin, güzel düşünüp güzel davrananlardan olduğun kanısındayız."
Ve dehale meahüs sicne feteyan kale ehadühüma innı eranı asıru hamra ve kalel aharu innı eranı ahmilü fevka rası hubzen tekülüt tayru minh nebbina bi tevılih inna nerake minel muhsinın
ودخل معه ٱلسجن فتيان قال أحدهما إنى أرىنى أعصر خمرا وقال ٱلـاخر إنى أرىنى أحمل فوق رأسى خبزا تأكل ٱلطير منه نبئنا بتأويلهۦ إنا نرىك من ٱلمحسنين
12:37
Yusuf dedi ki: "Rızıklanacağınız herhangi bir yemek size gelmeden önce onun yorumunu ikinize mutlaka bildiririm." Bu, Rabbimin bana öğrettiği şeylerdendir. Ben, Allah'a inanmayan ve ahireti de tamamen inkar eden bir toplumun milletini terk ettim."
Kale la yetiküma taamün türzekanihı illa nebbetüküma bi tevılihı kable ey yetiyeküma zaliküma mimma alemenı rabbı innı teraktü millete kavmil la yüminune billahi ve hüm bil ahırati hüm bil ahırati hüm kafirun
قال لا يأتيكما طعام ترزقانهۦ إلا نبأتكما بتأويلهۦ قبل أن يأتيكما ذلكما مما علمنى ربى إنى تركت ملة قوم لا يؤمنون بٱلله وهم بٱلـاخرة هم كـفرون
12:38
"Ve atalarım İbrahim'in, İshak'ın Yakub'un milletine uydum. Bizim herhangi birşeyi Allah'a ortak tutmamız söz konusu olamaz. İşte bu, Allah'ın bize ve diğer insanlara bir lütfudur. Ama insanların çokları şükretmiyorlar."
Vettebatü millete abai ibrahıme ve ishaka ve yakub ma kane lena en nüşrike billahi min şey zalike min fadlillahi aleyna ve alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun
وٱتبعت ملة ءاباءى إبرهيم وإسحـق ويعقوب ما كان لنا أن نشرك بٱلله من شىء ذلك من فضل ٱلله علينا وعلى ٱلناس ولـكن أكثر ٱلناس لا يشكرون
12:39
"Ey benim zından arkadaşlarım! Parçalara bölünüp fırkalaşmış rabler mi daha hayırlıdır, Vahid ve Kahhar olan Allah mı?"
Ya sahıbeyis sicni e erbabüm müteferrikune hayrun emillahül vahıdül kahhar
يـصـحبى ٱلسجن ءأرباب متفرقون خير أم ٱلله ٱلوحد ٱلقهار
12:40
"O'nun yanında nelere kulluk ediyorsunuz? Sadece bir takım isimlere ki, adlarını siz ve atalarınız koymuştur. Onlar hakkında Allah, hiçbir kanıt indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah'ındır. O, yalnız ve yalnız kendisine kulluk etmenizi emretti. Eskimez ve pörsümez din işte budur. Ama insanların çokları bilmiyorlar."
Ma tabüdune min dunihı illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah emera ella tabüdu illa iyyah zaliked dınül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la yalemun
ما تعبدون من دونهۦ إلا أسماء سميتموها أنتم وءاباؤكم ما أنزل ٱلله بها من سلطـن إن ٱلحكم إلا لله أمر ألا تعبدوا إلا إياه ذلك ٱلدين ٱلقيم ولـكن أكثر ٱلناس لا يعلمون
12:41
"Ey benim zından arkadaşlarım! Rüyanıza gelince: Bir taneniz rab edindiği kişiye şarap sunacak. Ötekiniz ise asılacak da kuşlar başından yiyecek. Hakkında fetva sorduğunuz iş, böyle hükme bağlanmıştır."
Ya sahıbeyis sicni emma ehadüküma fe yeskıy rabbehu hamra ve emmel aharu fe yuslebü fe tekülüt tayru mir rasih kudıyel emrullezı fıhi testeftiyan
يـصـحبى ٱلسجن أما أحدكما فيسقى ربهۥ خمرا وأما ٱلـاخر فيصلب فتأكل ٱلطير من رأسهۦ قضى ٱلأمر ٱلذى فيه تستفتيان
12:42
Yusuf o iki kişiden, kurtulacağını düşündüğüne şöyle dedi: "Rab edindiğin kişi yanında beni an." Ama şeytan o adama, rab edindiği kişiye hatırlatmayı unutturdu. Böylece Yusuf yıllarca zındanda kaldı.
Ve kale lillezı zanne ennehu nacim minhümezkürnı ınde rabbike fe ensahüş şeytanü zikra rabbihı fe lebise fis sicni bida sinın
وقال للذى ظن أنهۥ ناج منهما ٱذكرنى عند ربك فأنسىه ٱلشيطـن ذكر ربهۦ فلبث فى ٱلسجن بضع سنين
12:43
Kral dedi ki: "Düşümde yedi semiz inek görüyorum. Bunları yedi cılız inek yiyor. Ayrıca yedi yeşil başak, yedi de kuru başak görüyorum. Ey bendelerim! Eğer rüya tabir ediyorsanız, bu rüyam hakkında bana bir fetva verin."
Ve kalel melikü innı era seba bekaratin simaniy yekülühünne sebun ıcafüv ve seba sümbülatin hudriv ve uhara yabisat ya eyyühel meleü eftunı fı rüyaye in küntüm lir rüya tabürun
وقال ٱلملك إنى أرى سبع بقرت سمان يأكلهن سبع عجاف وسبع سنبلـت خضر وأخر يابسـت يـأيها ٱلملأ أفتونى فى رءيـى إن كنتم للرءيا تعبرون
12:44
Dediler ki: "Bunlar, demet demet hayallerden ibarettir. Biz, hayal ve kuruntuların yorumunu bilenler değiliz."
Kalu adğasü ahlam ve ma nahnü bi tevılil ahlami bi alimın
قالوا أضغـث أحلـم وما نحن بتأويل ٱلأحلـم بعـلمين
12:45
Zındandaki iki adamdan kurtulanı, uzun bir zamandan sonra eskiyi hatırladı da şöyle dedi: "Onun yorumunu size ben haber veririm. Siz beni zındana gönderin."
Ve kalellezı neca minhüma veddekera bade ümmetin ene ünebbiüküm bi tevılihı fe ersilun
وقال ٱلذى نجا منهما وٱدكر بعد أمة أنا أنبئكم بتأويلهۦ فأرسلون
12:46
"Yusuf, ey özü-sözü doğru insan! Şu rüyayı yorumla bize. Yedi semiz inek var, yedi cılız inek bunları yiyor; yedi yeşil başak, bir yedi tane de kuru başak. Umarım buradan insanların yanına giderim, onlar da öğrenirler."
Yusüfü eyyühes sıddıku eftina fı sebı bekaratin simaniy yekülününne sebun ıcafüv ve sebı sümbülatin hudriv ve ühara yabisatil leallı erciu ilen nasi leallehüm yalemun
يوسف أيها ٱلصديق أفتنا فى سبع بقرت سمان يأكلهن سبع عجاف وسبع سنبلـت خضر وأخر يابسـت لعلى أرجع إلى ٱلناس لعلهم يعلمون
12:47
Yusuf dedi: "Alışılageldiği şekliyle yedi yıl ekin ekeceksiniz. Biçtiklerinizden yiyecek kadar az bir miktar alır, gerisini başağında bırakırsınız."
Kale tezraune seba sinıne deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fı sümbülihı illa kalılem mimma tekülun
قال تزرعون سبع سنين دأبا فما حصدتم فذروه فى سنبلهۦ إلا قليلا مما تأكلون
12:48
"Bunun ardından yedi kurak yıl gelecek. Bu yıllar, saklayabileceğiniz bir miktar ekin hariç, önceden biriktirdiklerinizi yiyip tüketecek."
Sümme yetı mim badi zalike sebun şidadüy yekülne ma kaddemtüm lehünne illa kalılem mimma tuhsınun
ثم يأتى من بعد ذلك سبع شداد يأكلن ما قدمتم لهن إلا قليلا مما تحصنون
12:49
"Bunun arkasından bir yıl gelecek ki, halk onda bol yağmura kavuşup rahat edecek; meyve suyu sıkıp süt sağacaklar."
Sümme yetı mim badi zalike amün fıhi yüğasün nasü ve fıhi yasırun
ثم يأتى من بعد ذلك عام فيه يغاث ٱلناس وفيه يعصرون
12:50
Kral: "Bu yorumu yapanı bana getirin!" dedi. Elçi kendisine gelince, Yusuf dedi ki: " Rab edindiğin kişiye dön de sor bakalım, o ellerini kesen kadınların derdi neydi? Rabbim, o kadınların hilelerini çok iyi bilmektedir."
Ve kalel melikütunı bih fe lemma caehür rasulü kalercıila rabbike feselhü ma balün nisvetillatı kattane eydiyehünn inne rabbı bi keydihinne alım
وقال ٱلملك ٱئتونى بهۦ فلما جاءه ٱلرسول قال ٱرجع إلى ربك فسـله ما بال ٱلنسوة ٱلـتى قطعن أيديهن إن ربى بكيدهن عليم
12:51
Kral dedi: "Yusuf'un nefsinden murat almak istediğinizde, derdiniz ne idi?" Dediler ki: "Allah şahit, biz onun hiçbir kötülüğünü bilmiyoruz." Aziz'in karısı dedi ki: "İşte şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onunla gönül eğlendirmek istemiştim. O, özü-sözü doğru insanlardandı."
Kale ma hatbükünne iz ravedtünne yusüfe an nefsih kulne haşe lillahi ma alimna aleyhi min su kaletimraetül azızil ane hashasal hakku ene ravedtühu an nefsihı ve innehu le mines sadikıyn
قال ما خطبكن إذ رودتن يوسف عن نفسهۦ قلن حـش لله ما علمنا عليه من سوء قالت ٱمرأت ٱلعزيز ٱلــن حصحص ٱلحق أنا رودتهۥ عن نفسهۦ وإنهۥ لمن ٱلصـدقين
12:52
"Gerçeği söylüyorum ki, Yusuf, gıyabında ona hainlik etmediğimi, Allah'ın, hainlerin tuzağını başarıya ulaştırmayacağını bilsin."
Zalike li yaleme ennı lem ehunhü bil ğaybi ve ennellahe la yehdı keydel hainın
ذلك ليعلم أنى لم أخنه بٱلغيب وأن ٱلله لا يهدى كيد ٱلخائنين
12:53
"Nefsimi ak-pak gösteremem. Çünkü nefs, Rabbimin merhamet ettiği durumlar hariç, olanca gücüyle kötülüğü emreder. Ama Rabbim çok affedici, çok esirgeyicidir.
Ve ma überriü nefsı innen nefse le emmaratüm bis sui illa ma rahıme rabbı inne rabbı ğafurur rahıym
وما أبرئ نفسى إن ٱلنفس لأمارة بٱلسوء إلا ما رحم ربى إن ربى غفور رحيم
12:54
Kral dedi ki: "Onu bana getirin, kendime özel dost edineyim." Yusuf'la konuşunca da şöyle dedi: "Artık bugün yanımızda mevkii olan, güvenilir bir dostsun."
Ve kalel melikütunı bihı estahlıshü li nefsı fe lemma kellemehu kale innekel yevme ledeyna mekınün emın
وقال ٱلملك ٱئتونى بهۦ أستخلصه لنفسى فلما كلمهۥ قال إنك ٱليوم لدينا مكين أمين
12:55
Yusuf dedi ki: "Beni ülke hazinelerine bakan yap. Ben iyi bir koruyucuyum; bilgiliyim."
Kalecalnı ala hazainil ard innı hafıyzun alım
قال ٱجعلنى على خزائن ٱلأرض إنى حفيظ عليم
12:56
İşte böylece biz Yusuf'a yeryüzünde imkan ve mevki verdik. Ülkede, istediği yerde konaklayabiliyordu. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi ulaştırırız; güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmeyiz.
Ve kezalike mekkenna li yusüfe fil ard yetebevveü minha haysü yeşa nüsıybü bi rahmetina men neşaü ve la nüdıyu ecral muhsinın
وكذلك مكنا ليوسف فى ٱلأرض يتبوأ منها حيث يشاء نصيب برحمتنا من نشاء ولا نضيع أجر ٱلمحسنين
12:57
İman edip takvaya sarılanlar için ahiretteki ödül elbette daha değerlidir.
Ve le ecrul ahırati hayrul lillezıne amenu ve kanu yettekun
ولأجر ٱلـاخرة خير للذين ءامنوا وكانوا يتقون
12:58
Nihayet Yusuf'un kardeşleri çıkageldiler; Yusuf'un yanına girdiler, o onları tanıdı. Ama onlar onu tanıyamıyorlardı.
Ve cae ıhvetü yusüfe fe dehalu aleyhi fe arafehüm ve hüm lehu münkirun
وجاء إخوة يوسف فدخلوا عليه فعرفهم وهم لهۥ منكرون
12:59
Onların yüklerini hazırlatıp bağlatınca şöyle konuştu: "Sizin, aynı babadan bir kardeşiniz var, onu bana getirin. Görüyorsunuz, ben ölçüyü titizlikle yerine getiriyorum. Ben, konukseverlerin de en hayırlısıyım."
Ve lemma cehhezehüm bi cehazihim kaletunı bi ehıl leküm min ebıküm ela teravne ennı ufil keyle ve ene hayrul münzilın
ولما جهزهم بجهازهم قال ٱئتونى بأخ لكم من أبيكم ألا ترون أنى أوفى ٱلكيل وأنا خير ٱلمنزلين
12:60
"Eğer onu bana getirmezseniz, artık yanımda sizin için ölçülecek birşey yok, bir daha bana yaklaşmayın."
Fe il lem tetunı bihı fe la keyle leküm ındı ve la takrabun
فإن لم تأتونى بهۦ فلا كيل لكم عندى ولا تقربون
12:61
Dediler: "Onu babasından isteyip getirmeye çalışacağız, herhalde bunu yapacağız da."
Kalu senüravidü anhü ebahü ve inne le faılun
قالوا سنرود عنه أباه وإنا لفـعلون
12:62
Yusuf muhafızlarına dedi ki: "Onların sermayelerini yüklerinin içine koyun. Bakarsın ailelerine döndüklerinde onu fark eder de tekrar gelirler."
Ve kaleli fityanihicalu bidaatehüm fı rihalihim leallehüm yarifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehüm yarciun
وقال لفتيـنه ٱجعلوا بضـعتهم فى رحالهم لعلهم يعرفونها إذا ٱنقلبوا إلى أهلهم لعلهم يرجعون
12:63
Babalarına döndüklerinde dediler ki: "Ey babamız! Ölçü bizden yasaklandı. Şimdi kardeşimizi bizimle gönder ki, ölçüp alabilelim. Biz onu gerçekten iyi koruyacağız."
Fe lemma raceu ila ebıhim kalu ya ebana münia minnel keylü fe ersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun
فلما رجعوا إلى أبيهم قالوا يـأبانا منع منا ٱلكيل فأرسل معنا أخانا نكتل وإنا لهۥ لحـفظون
12:64
Dedi: " Daha önce kardeşi için güvendiğim gibi yine güveneyim size, değil mi? Hafız,koruyucu olarak Allah'tır en hayırlı olan. Merhamet edenlerin en merhametlisi de O'dur."
Kale hel amenüküm aleyhi illa kema emintüküm ala ehıyhi min kabl fellahü hayrun hafizav ve hüve erhamür rahımın
قال هل ءامنكم عليه إلا كما أمنتكم على أخيه من قبل فٱلله خير حـفظا وهو أرحم ٱلرحمين
12:65
Yüklerini açtıklarında sermayelerini buldular; onlara geri verilmişti. "Ey babamız, dediler, daha ne istiyoruz! İşte sermayemiz, bize geri verilmiş. Ailemize yeniden yiyecek alırız. Kardeşimizi koruruz. Bir deve yükü zahire de ilave ederiz. Zaten şu aldığımız az bir miktardır."
Ve lemma fetehu metaahüm vecedu bidaatehüm ruddet ileyhim kalu ya ebana ma nebğıy hazihı bidaatüna ruddet ileyna ve nemıru ehlena ve nahfezu ehana ve nezdadü keyle beıyr zalike keylüy yesır
ولما فتحوا متـعهم وجدوا بضـعتهم ردت إليهم قالوا يـأبانا ما نبغى هـذهۦ بضـعتنا ردت إلينا ونمير أهلنا ونحفظ أخانا ونزداد كيل بعير ذلك كيل يسير
12:66
Yakub dedi: "Hepinizin çepeçevre kuşatılması müstesna, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah'tan bir garanti vermedikçe, onu sizinle asla göndermem." Kardeşler ona garanti verince şöyle dedi: "Şu söylediğinize Allah Vekil'dir."
Kale len ürsilehu meaküm hatta tütuni mevsikam minellahi letetünnenı bihı illa ey yühata biküm fe lemma atevhü mevsikahüm kalellahü ala ma nekulü vekıl
قال لن أرسلهۥ معكم حتى تؤتون موثقا من ٱلله لتأتننى بهۦ إلا أن يحاط بكم فلما ءاتوه موثقهم قال ٱلله على ما نقول وكيل
12:67
Yakub şunu da söyledi: "Oğullarım, birtek kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben, Allah'ın takdir ettiği birşeyi sizden savamam, hüküm yalnız Allah'ındır. Yalnız O'na dayandım ben, yalnız O'na güvenip dayansın tevekkül sahipleri."
Ve kale ya beniyye la tedhulu mim babiv vahıdiv vedhulu min ebvabim müteferrikah ve ma uğnı anküm minellahi min şey inil hukmü illa lillah aleyhi tevekkelt ve aleyhi fel yetevekkelil mütevekkilun
وقال يـبنى لا تدخلوا من باب وحد وٱدخلوا من أبوب متفرقة وما أغنى عنكم من ٱلله من شىء إن ٱلحكم إلا لله عليه توكلت وعليه فليتوكل ٱلمتوكلون
12:68
Babalarının emrettiği yerlerden kente girdiklerinde, bu onlardan Allah'ın herhangi bir takdirini uzak tutmamıştı; sadece Yakub'un içindeki bir isteği gerçekleştirmişti. Yakub, bizim ona öğretmemizden dolayı bilgi sahibi idi. Ama halkın çoğu bunu bilmezdi.
Ve lemma dehalu min haysü emerahüm ebuhüm ma kane yuğnı anhüm minellahi min şeyin illa laceten fı nefsi yakube kadaha ve innehu le zu ılmil lima allemnahü ve lakinne ekseran nasi la yalemun
ولما دخلوا من حيث أمرهم أبوهم ما كان يغنى عنهم من ٱلله من شىء إلا حاجة فى نفس يعقوب قضىها وإنهۥ لذو علم لما علمنـه ولـكن أكثر ٱلناس لا يعلمون
12:69
Kardeşler Yusuf'un yanına girdiklerinde, Yusuf öz kardeşini yanına çekip dedi: "Şu bir gerçek ki, ben senin kardeşinim. Onların yapıp ettiklerine üzülme."
Ve lemma dehalu ala yusüfe ave ileyhi ehahü kale innı ene ehuke fe la tebteis bima kanu yamelun
ولما دخلوا على يوسف ءاوى إليه أخاه قال إنى أنا أخوك فلا تبتئس بما كانوا يعملون
12:70
Yusuf, kardeşlerinin yüklerini hazırlatırken su kabını öz kardeşinin yükü içinde koydu. Sonra bir ünleyici şöyle haykırdı: "Ey kafile, siz herhalde hırsızlık ettiniz!"
Fe lemma cehhezehüm bi cehazihim ceales sikayete fı rahli ehıyhi sümme ezzene müezzinün eyyetühel ıyru inneküm le sarikun
فلما جهزهم بجهازهم جعل ٱلسقاية فى رحل أخيه ثم أذن مؤذن أيتها ٱلعير إنكم لسـرقون
12:71
Onlara dönüp şöyle dediler: "Ne kaybettiniz?"
Kalu ve akbelu aleyhim maza tefkıdun
قالوا وأقبلوا عليهم ماذا تفقدون
12:72
Dediler: "Kralın su tasını kaybettik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Kefili benim."
Kalu nefkıdü suvaal meliki ve li men cae bihı hımlü beıyriv ve ene bihı zeıym
قالوا نفقد صواع ٱلملك ولمن جاء بهۦ حمل بعير وأنا بهۦ زعيم
12:73
Kardeşler dediler: "Vallahi, siz de iyi biliyorsunuz ki, biz bu toprağa bozgunculuk yapmak için gelmedik, hırsız da değiliz biz."
Kalu tellahi le kad alimtüm ma cina li nüfside fil erdı ve ma künna sarikıyn
قالوا تٱلله لقد علمتم ما جئنا لنفسد فى ٱلأرض وما كنا سـرقين
12:74
Sordular: "Eğer yalan söylüyorsanız, hırsızlığı yapanın cezası nedir?"
Kalu fe ma cezaühu in küntüm kazibın
قالوا فما جزؤهۥ إن كنتم كـذبين
12:75
Kardeşler dedi: "Cezası şu: Çalınan mal kimin yükünde çıkarsa yükün sahibi çalınan mala karşılık olacaktır. Biz zalimleri böyle cezalandırıyoruz."
Kalu cezaühu mev vücide fı rahlihı fe hüve cezaüh kezalike necziz zalimın
قالوا جزؤهۥ من وجد فى رحلهۦ فهو جزؤهۥ كذلك نجزى ٱلظـلمين
12:76
Bunun üzerine Yusuf öz kardeşinin heybesinden önce, öteki kardeşlerin heybelerini aramaya başladı. Nihayet su kabını, öz kardeşinin heybesinden çıkardı. Yusuf'a böyle bir tuzak öğretmiştik. Yoksa Yusuf, Allah'ın dilemesi dışında, kralın dinine göre öz kardeşini alamazdı. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz biz. Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.
Fe bedee bi evıyetihim kable viai ehıyhi sümmestahraceha min viai ehıyh kezalike kidna li yusüf ma kane li yehuze ehahü fı dınil melikı illa ey yeşaellah nerfeu deracatim men neşa ve fevka külli zı ılmin alım
فبدأ بأوعيتهم قبل وعاء أخيه ثم ٱستخرجها من وعاء أخيه كذلك كدنا ليوسف ما كان ليأخذ أخاه فى دين ٱلملك إلا أن يشاء ٱلله نرفع درجـت من نشاء وفوق كل ذى علم عليم
12:77
Kardeşler dediler ki: "Bu çaldı ya, bundan önce de onun kardeşi çalmıştı." Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açıklamadı. Şöyle diyordu: "Kötü bir konumdasınız. O sizin dilinize doladığınız şeyi Allah daha iyi biliyor."
Kalu iy yesrık fe kad seraka ehul lehu min kabl fe eserraha yusüfü fı nefsihı ve lem yübdiha lehüm kale entüm şerrum mekana vallahü alemü bima tesıfun
قالوا إن يسرق فقد سرق أخ لهۥ من قبل فأسرها يوسف فى نفسهۦ ولم يبدها لهم قال أنتم شر مكانا وٱلله أعلم بما تصفون
12:78
Kardeşler dediler ki: "Ey vezir! Bunun ihtiyar bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Senin iyilikseverlerden olduğuna inanıyoruz."
Kalu ya eyyühel azızü inne lehu eben şeyhan kebıran fe huz ehadena mekaneh inna nerake minel muhsinın
قالوا يـأيها ٱلعزيز إن لهۥ أبا شيخا كبيرا فخذ أحدنا مكانهۥ إنا نرىك من ٱلمحسنين
12:79
"Ne, dedi Yusuf, Allah korusun. Eşyamızı yükünde bulduğumuz adamdan başkasını tutamayız. Öyle birşey yaparsak zalimlerden oluruz."
Kale meazellahi en nehuze illa mev vecedna metaana ındehu inna izel le zalimun
قال معاذ ٱلله أن نأخذ إلا من وجدنا متـعنا عندهۥ إنا إذا لظـلمون
12:80
Yusuf'tan ümidi kesince bir kenara çekilip tartışmaya başladılar. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına garanti aldığını, daha önce Yusuf'a yaptığınız haksızlığı bilmez misiniz? Babam bana izin verinceye, yahut da Allah hakkımda hükmedinceye kadar bu ülkeden ayrılmayacağım. Yargıçların en hayırlısıdır O."
Fe lemmesteyesu minhü halesu neciyya kale kebıruhüm e lem talemu enne ebaküm kad ehaze aleyküm mevsikam minellahi ve min kablü ma ferrattüm fı yusüf fe len ebrahal erda hatta yezene lı ebı ev yahkümellahü lı ve hüve hayrul hakimın
فلما ٱستيـسوا منه خلصوا نجيا قال كبيرهم ألم تعلموا أن أباكم قد أخذ عليكم موثقا من ٱلله ومن قبل ما فرطتم فى يوسف فلن أبرح ٱلأرض حتى يأذن لى أبى أو يحكم ٱلله لى وهو خير ٱلحـكمين
12:81
Babanıza dönüp şöyle deyin: "Ey babamız, oğlun hırsızlık etti. Biz sadece bildiğimize tanıklık ettik. Biz gaybı bilenler değiliz."
İrciu illa ebıküm fe kulu ya ebana innebneke serak ve ma şehidna illa bima alimna ve ma künna lilğaybi hafizıyn
ٱرجعوا إلى أبيكم فقولوا يـأبانا إن ٱبنك سرق وما شهدنا إلا بما علمنا وما كنا للغيب حـفظين
12:82
"İçinde bulunduğumuz kente, beraberinde döndüğümüz kervana sor. Biz gerçeğin ta kendisini söylüyoruz."
Veselil karyetelletı künna fıha vel ıyralletı akbelna fıha ve inna lesadikun
وسـل ٱلقرية ٱلتى كنا فيها وٱلعير ٱلتى أقبلنا فيها وإنا لصـدقون
12:83
Yakub dedi ki: "Hayır, öyle değil, nefisleriniz sizi yine bir işe itmiş. Bana düşen yine güzel bir sabra sarılmak. Bakarsın Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü Alim olan O, Hakim olan O'dur."
Kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl asellahü ey yetiyenı bihim cemıa innehu hüvel alımül hakım
قال بل سولت لكم أنفسكم أمرا فصبر جميل عسى ٱلله أن يأتينى بهم جميعا إنهۥ هو ٱلعليم ٱلحكيم
12:84
Ve yüzünü onlardan öteye döndürdü de şöyle inledi: "Ey Yusuf'a duyduğum gam, neredesin!" Ve kederden gözlerine ak düştü. Durmadan yutkunuyordu.
Ve tevella anhüm ve kale ya esefa ala yusüfe vebyaddat aynahü minel huzni fe hüve kezıym
وتولى عنهم وقال يـأسفى على يوسف وٱبيضت عيناه من ٱلحزن فهو كظيم
12:85
Dediler ki: "Hala Yusuf'u anıp duruyorsun. Sonunda ya kederinden eriyeceksin yahut da helak olup gideceksin."
Kalu tellahi tefteü tezküru yusüfe hatta tekune haradan ev teküru yusüfe hatta tekune haradan ev tekune minel halikın
قالوا تٱلله تفتؤا تذكر يوسف حتى تكون حرضا أو تكون من ٱلهـلكين
12:86
Dedi ki: "Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah'a arz ederim. Ve Allah'ın yardımıyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim."
Kale innema eşku bessı ve huznı ilellahi ve alemü minellahi ma la talemun
قال إنما أشكوا بثى وحزنى إلى ٱلله وأعلم من ٱلله ما لا تعلمون
12:87
"Ey oğullarım! Gidin, artık Yusuf'u ve kardeşini bulmak için dikkat kesilin. Allah'ın rahmetinden de ümit kesmeyin; çünkü, Allah'ın rahmetinde de, küfre sapanlar topluluğundan başkası ümit kesmez."
Ya beniyyezhebu fe tehassesu miy yusüfe ve ehıyhi ve la teyesu mir ravhıllahi illel kavmül kafirun
يـبنى ٱذهبوا فتحسسوا من يوسف وأخيه ولا تايـسوا من روح ٱلله إنهۥ لا يايـس من روح ٱلله إلا ٱلقوم ٱلكـفرون
12:88
Tekrar Yusuf'un yanına girdiklerinde şöyle dediler: "Ey Vezir! Bize de ailemize de zorluk dokundu. Önemsiz bir sermaye ile geldik. Sen bize tam ölçü zahire ver, bize sadaka vermiş ol. Allah, karşılıksız verenleri ödüllendirir."
Fe lemma dehalu aleyhi kalu ya eyyühel azızü messena ve ehlened durru ve cina bi bidaatim müzcatin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynav innellahe yeczil mütesaddikıyn
فلما دخلوا عليه قالوا يـأيها ٱلعزيز مسنا وأهلنا ٱلضر وجئنا ببضـعة مزجىة فأوف لنا ٱلكيل وتصدق علينا إن ٱلله يجزى ٱلمتصدقين
12:89
Dedi: "O cahil zamanınızda Yusuf'a ve kardeşine ne yaptığınızı biliyorsunuz, değil mi?"
Kale hel alimtüm ma fealtüm bi yusüfe ve ehıyhi iz entüm cahilun
قال هل علمتم ما فعلتم بيوسف وأخيه إذ أنتم جـهلون
12:90
Dediler ki: "Sen, yoksa sen Yusuf musun?" "Evet, dedi, ben Yusuf'um. İşte şu da kardeşim. Allah bize lütufta bulundu. Kim Allah'tan korkar, sabrederse Allah güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez."
Kalu einneke le ente yusüf kale ene yusüfü ve haza ehıy kad mennellahü aleyna innehu mey yettekı ve yasbir fe innellahe la yüdıyu ecral muhsinın
قالوا أءنك لأنت يوسف قال أنا يوسف وهـذا أخى قد من ٱلله علينا إنهۥ من يتق ويصبر فإن ٱلله لا يضيع أجر ٱلمحسنين
12:91
Dediler: "Vallahi, Allah seni bizden üstün kıldı/seni bize tercih etti. Doğrusu biz de büyük suç işlemiştik."
Kalu tellahi le kad aserakellahü aleyna ve in künna le hatıın
قالوا تٱلله لقد ءاثرك ٱلله علينا وإن كنا لخـطـين
12:92
Yusuf dedi: "Bugün azarlanmayacaksınız. Allah sizi affeder. O, rahmet edenlerin en merhametlisidir."
Kale la tesrıbe aleykümül yevm yağfirullahü leküm ve hüve erhamür rahımın
قال لا تثريب عليكم ٱليوم يغفر ٱلله لكم وهو أرحم ٱلرحمين
12:93
"Şu gömleğimi götürün, babamın yüzü üstüne koyun ki, gözü görür hale gelsin. Ve sonra da bütün ailenizle toplanıp bana gelin."
İzhebu bi kamısıy haza fe elkuhü ala vechi ebı yeti besıyra vetunı bi ehliküm ecmeıyn
ٱذهبوا بقميصى هـذا فألقوه على وجه أبى يأت بصيرا وأتونى بأهلكم أجمعين
12:94
Kervan oradan ayrılanca, öte yandan babaları şöyle seslendi: "Yemin olsun, ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum! Umarım bana bunaklık isnat etmezsiniz."
Ve lemma fesaletil ıyru kale ebuhüm innı le ecidü rıha yusüfe lev la en tüfennidun
ولما فصلت ٱلعير قال أبوهم إنى لأجد ريح يوسف لولا أن تفندون
12:95
Dediler: "Vallahi, sen hala o eski sapıklığında diretiyorsun!"
Kalu tellahi inneke le fı dalalikel kadım
قالوا تٱلله إنك لفى ضلـلك ٱلقديم
12:96
Müjdeci gelip gömleği yüzünün üstüne bırakınca, gözü derhal görür hale geldi. Yakub: "Ben size demedim mi? Allah'ın izniyle sizin bilmediklerinizi bilirim." diye konuştu.
Fe lemma en cael beşıru elkahü ala vechihı fertedde besıyra kale elem ekul leküm innı alemü minellahi ma la talemun
فلما أن جاء ٱلبشير ألقىه على وجههۦ فٱرتد بصيرا قال ألم أقل لكم إنى أعلم من ٱلله ما لا تعلمون
12:97
Oğulları dediler: "Ey babamız! Günahlarımızın affını dile. Gerçekten biz hata işledik."
Kalu ya ebanestağfir lena zünubena inna künna hatıın
قالوا يـأبانا ٱستغفر لنا ذنوبنا إنا كنا خـطـين
12:98
Dedi: "Rabbimden sizin için af dileyeceğim. Çok affedicidir O, çok merhametlidir!"
Kale sevfe estağfiru leküm rabbı innehu hüvel ğafurur rahıym
قال سوف أستغفر لكم ربى إنهۥ هو ٱلغفور ٱلرحيم
12:99
Nihayet, Yusuf'un huzuruna vardıklarında Yusuf, ana-babasına sarılıp kucakladı. Ve şöyle dedi: "Girin Mısır'a, Allah dilerse emniyet ve güven içinde olacaksınız."
Fe lemma dehalu ala yusüfe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu mısra in şaellahü aminın
فلما دخلوا على يوسف ءاوى إليه أبويه وقال ٱدخلوا مصر إن شاء ٱلله ءامنين
12:100
Ana-babasını tahtın üstüne çıkardı. Hepsi, Yusuf'un önünde secde eder gibi eğildiler. Yusuf dedi: "Babacığım, işte bu, benim önceden gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. O, bana çok güzel lütuflarda bulundu, şeytan, benimle kardeşlerim arasına yamukluk soktuktan sora, O beni zındandan çıkardı. Sizi de çölden getirdi. Rabbim, dilediği şeyde çok ince lütuflar sergiliyor. Alim olan O'dur, Hakim olan O'dur."
Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu sücceda ve kale ya ebeti haza tevılü rüyaye min kablü kad cealeha ribbı hakka ve kad ahsene bı iz ahracenı mines sicni ve cae biküm minel bedvi mim badi en nezeğaş şeytanü beynı ve beyne ıhvetı inne rabbı latıyfül lima yeşa innehu hüvel alımül hakım
ورفع أبويه على ٱلعرش وخروا لهۥ سجدا وقال يـأبت هـذا تأويل رءيـى من قبل قد جعلها ربى حقا وقد أحسن بى إذ أخرجنى من ٱلسجن وجاء بكم من ٱلبدو من بعد أن نزغ ٱلشيطـن بينى وبين إخوتى إن ربى لطيف لما يشاء إنهۥ هو ٱلعليم ٱلحكيم
12:101
"Rabbim, sen bana mülk ve saltanattan bir nasip verdin. Olayların ve düşlerin yorumundan bana bir ilim öğrettin/olayların ve düşlerin yorumu konusunda beni eğittin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Benim dünyada da ahirette de Veli'm sensin! Beni müslüman/sana teslim olmuş olarak öldür ve beni barışsever hayırlı kullar arasına kat!"
Rabbi kad ateytenı minel mülki ve allemtenı min tevılil ehadıs fatıras semavati vel erdı ente veliyyı fid dünya vel ahırah teveffenı müslimev ve elhıknı bis salihıyn
رب قد ءاتيتنى من ٱلملك وعلمتنى من تأويل ٱلأحاديث فاطر ٱلسمـوت وٱلأرض أنت ولىۦ فى ٱلدنيا وٱلـاخرة توفنى مسلما وألحقنى بٱلصـلحين
12:102
İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Onlar birlikte karar verip tuzak kurarlarken sen yanlarında değildin.
Zalike min embail ğaybi nuhıyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz ecmeu emrahüm ve hüm yemkürun
ذلك من أنباء ٱلغيب نوحيه إليك وما كنت لديهم إذ أجمعوا أمرهم وهم يمكرون
12:103
Sen hırslanasıya istesen de, insanların çoğu inanmayacaktır.
Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi müminın
وما أكثر ٱلناس ولو حرصت بمؤمنين
12:104
Sen, bu tebliğin için onlardan bir ücret istemiyorsun. O, bütün alemler için bir hatırlatmadan başka şey değildir.
Ve ma teselühüm aleyhi min ecr in hüve illa zikrul lil alemın
وما تسـلهم عليه من أجر إن هو إلا ذكر للعـلمين
12:105
Göklerde ve yerde nice mucizeler var ki, yanlarından geçerler de dönüp bakmazlar bile.
Ve keeyyim min ayetin fis semavati vel erdı yemürrune aleyha ve hüm anhü muridun
وكأين من ءاية فى ٱلسمـوت وٱلأرض يمرون عليها وهم عنها معرضون
12:106
Onların çoğu şirke bulaşmış olmadan Allah'a iman etmez.
Ve ma yüminü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun
وما يؤمن أكثرهم بٱلله إلا وهم مشركون
12:107
Peki onlar, Allah'ın azabından bir sarıp sarmalayanın gelmesinden yahut hiç farkında olmadıkları bir sırada kıyametin ansızın tepelerine inmesinden emin mi bulunuyorlar?
E fe eminu en tetiyehüm ğaşiyetüm min azabillahi ev tetiyehümüs saatü bağtetev ve hüm la yeşurun
أفأمنوا أن تأتيهم غـشية من عذاب ٱلله أو تأتيهم ٱلساعة بغتة وهم لا يشعرون
12:108
De ki: "İşte benim yolum budur. Ben, Allah'a basiret üzere çağırırım/dua ederim. Beni izleyenler de... Şanı yücedir Allah'ın! Ben müşriklerden değilim."
Kul hazihı sebılı edu ilellahi ala besıyratin ene ve menittebeanı ve sübhanellahi ve ma ene minel müşrikın
قل هـذهۦ سبيلى أدعوا إلى ٱلله على بصيرة أنا ومن ٱتبعنى وسبحـن ٱلله وما أنا من ٱلمشركين
12:109
Senden önce gönderdiklerimiz de kentler halkından kendilerine vahyettiğimiz bazı erlerden başkası değildi. Yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, onlardan öncekilerin akıbeti nice oldu görsünler. Elbette ki ahiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hala akıllarınızı kullanmayacak mısınız?"
Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim min ehlil kura e fe lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim ve la darul ahırati hayrul lillezınettekav e fe la takılun
وما أرسلنا من قبلك إلا رجالا نوحى إليهم من أهل ٱلقرى أفلم يسيروا فى ٱلأرض فينظروا كيف كان عـقبة ٱلذين من قبلهم ولدار ٱلـاخرة خير للذين ٱتقوا أفلا تعقلون
12:110
Ne zaman ki resuller ümitsizliğe düşüp yalanlandıkları kanısına vardılar, işte o zaman yardımımız kendilerine ulaştı da dilediklerimiz kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilemez.
Hatta izesteyeser rusülü ve zannu ennehüm kad küzibu caehüm nasruna fe nücciye men neşa ve la yüraddü besüna anil kavmil mücrimın
حتى إذا ٱستيـس ٱلرسل وظنوا أنهم قد كذبوا جاءهم نصرنا فنجى من نشاء ولا يرد بأسنا عن ٱلقوم ٱلمجرمين
12:111
Yemin olsun ki, resullerin hikayelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.
Le kad kane fı kasasıhum ıbratül li ülil elbab ma kane hadısey yüftera ve lakin tasdıkallezı beyne yedeyhi ve tefsıyle külli şeyiv ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yüminun
لقد كان فى قصصهم عبرة لأولى ٱلألبـب ما كان حديثا يفترى ولـكن تصديق ٱلذى بين يديه وتفصيل كل شىء وهدى ورحمة لقوم يؤمنون
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.