Dil Göster/Sakla
İbrahim (Ibrahim) suresi


İbrahim (Ibrahim) suresi Kuranın 14. suresidir. İbrahim suresi iniş sırasına göre ise 72. sıradadır.

İbrahim suresi İbrahim anlamına gelmektedir. Toplam da 52 ayet den oluşmaktadır. Ibrahim suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Bu surenin Bedir savaşı ile ilgili olarak indirildiğine inanılmaktadır. 35-21. Ayetler, Mekke'nin güvenliğini ve refahını isteyen İbrahim peygamberin meşhur duasından bahsetmektedir. Surede ayrıca Allah'ın nimetlerine şükretme, peygamberlerin neden belirli topluluklara gönderildiği ve ahirete karşı dünyayı tercih etmenin yanlış olduğu uyarısı anlatılmaktadır.

Kuran'daki sureler her zaman içerdiği konulara göre isimlendirilmez, ancak bu durumda surenin büyük bir bölümü İbrahim peygamberi anlatan ve onun karakterinin kalitesini ortaya koymaktadır.

Sure, bir insanın kalbinden geçenleri yalnızca Allah'ın bildiğini vurgulayarak, birbirimizin sözlerini iyi niyetle kabul etmemiz gerektiğini ima eder. Mekke'de indirildiğine inanılır. Hicretten yaklaşık 2-3 yıl önce, Muhammed'in Mekke'de İslami yayama çalışması sırasında, kendisine ve diğer Müslümanlara yönelik zulmün şiddetli hale geldiği bir zamanda ortaya çıktı.

Kuran, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gönderilmiştir ve kâfirleri çetin bir azap beklemektedir. Peygamberler daima kendi kavimlerinin dilini kullanırlar. Musa'nın Firavun ve kavmine gönderdiği mesaj ve İsrailoğullarına mesajı. Eski peygamberler, mucizelerine rağmen reddedilmiş ve mucizeleri ancak Allah'ın dilemesiyle mümkün olmuştur.

Peygamberler red edilerek eziyete uğrarlar ve kâfirler peygamberlerini kendi topraklarından çıkarmaya çalışırlar. Sure, Allah'ın kafirleri yok etmeye ve onların yerine başkalarını yaratmaya kadir olduğunu ve müşrik liderlerin, hesap gününde aldatılan takipçilerine yardım edemeyeceklerini itiraf edeceklerini belirtir.

Şeytan bile cehennemde müşrikleri yüzüstü bırakacaktır. İnananların ödülü cennettir ve Allah müşrikleri cehennem ateşi ile korkutmuştur. İbrahim, kendisi ve çocukları için şirkten korunmaları için dua eder, kendisi ve ana-babası için de af diler. Allah, kâfirlerin yaptıklarına kayıtsız değildir ve onları mutlaka cezalandıracaktır ve kâfirlerin kurnazca kurdukları tuzaklar boşa çıkacaktır.

14:1
Elif, Lam, Ra. Bir kitaptır bu. Ki indirdik sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura; Hamid, Aziz olanın yoluna...
Elif lam ra kitabün enzelnahü ileyke li tuhricen nase minez zulümati ilen nuri bi izni rabbihim ila sıratıl azızil hamıd
الر كتـب أنزلنـه إليك لتخرج ٱلناس من ٱلظلمـت إلى ٱلنور بإذن ربهم إلى صرط ٱلعزيز ٱلحميد
14:2
O Allah'a ki yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Hüsran haberi şiddetli bir azaptan, o küfre batmışlara...
Allahillezı lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve veylül lil kafirıne min azabin şedıd
ٱلله ٱلذى لهۥ ما فى ٱلسمـوت وما فى ٱلأرض وويل للكـفرين من عذاب شديد
14:3
Onlar ki sefil ve iğreti hayatı ahirete tercih ederler ve Allah yolundan alıkoyup o yolu eğri-büğrü yapmayı isterler. İşte bunlar, dönüşü olmayan bir sapıklık içindedirler.
Ellezıne yestehıbbunel hayated dünya alel ahırati ve yesuddune an sebılillahi ve yebğuneha ıveca ülaike fı dalalim beıyd
ٱلذين يستحبون ٱلحيوة ٱلدنيا على ٱلـاخرة ويصدون عن سبيل ٱلله ويبغونها عوجا أولـئك فى ضلـل بعيد
14:4
Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Aziz'dir, Hakim'dir O!
Ve ma erselna mir rasulin illa bi lisani kavmihı li yübeyyine lehüm fe yüdıllüllahü mey yeşaü ve yehdı mey yeşa ve hüvel azızül hakım
وما أرسلنا من رسول إلا بلسان قومهۦ ليبين لهم فيضل ٱلله من يشاء ويهدى من يشاء وهو ٱلعزيز ٱلحكيم
14:5
Yemin olsun ki, biz Musa'yı, "Toplumunu karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlatıp bellet!" diye ayetlerimizle gönderdik. Şu bir gerçek ki, bunda iyice sabreden, çokça şükreden herkes için sayısız ayetler vardır.
Ve le kad erselna musa bi ayatina en ahric kavmeke minez zulümati ilen nuri ve zekkirhüm bi eyyamillah inne fı zalike le ayatil li külli sabbarin şekur
ولقد أرسلنا موسى بـايـتنا أن أخرج قومك من ٱلظلمـت إلى ٱلنور وذكرهم بأيىم ٱلله إن فى ذلك لـايـت لكل صبار شكور
14:6
Musa'nın, kendi toplumuna şöyle dediği zamanı da hatırla: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın! Hatırlayın ki, sizi Firavun'un hanedanından kurtarmıştı. Onlar size azabın en kötüsüyle acı çektiriyorlar, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınıza hayasızca davranıyorlar/kadınlarınızın rahimlerini yokluyorlar/kadınlarınızı hayata salıyorlardı. İşte bunda sizin için Rabbinizden gelen çok büyük bir deneme ve ıstırap vardır."
Ve iz kale musa li kavmihizkuru nımetellahi aleyküm iz encaküm min ali firavne yesumuneküm suel azabi ve yüzebbihune ebnaeküm ve yestahyune nisaeküm ve fı zaliküm belaüm mir rabbiküm azıym
وإذ قال موسى لقومه ٱذكروا نعمة ٱلله عليكم إذ أنجىكم من ءال فرعون يسومونكم سوء ٱلعذاب ويذبحون أبناءكم ويستحيون نساءكم وفى ذلكم بلاء من ربكم عظيم
14:7
Rabbinizin şunu duyurduğunu da hatırda tutun: Eğer şükrederseniz, ben de sizin için mutlaka artıracağım. Ve eğer nankörlük ederseniz hiç kuşkusuz benim azabım çok çok şiddetlidir.
Ve iz teezzene rabbüküm le in şekertüm le ezıdenneküm ve le in kefertüm inne azabı leşedıd
وإذ تأذن ربكم لئن شكرتم لأزيدنكم ولئن كفرتم إن عذابى لشديد
14:8
Şöyle demişti Musa: "Siz de yeryüzünde bulananların tümü de küfre saplansanız, hiç kuşkusuz Allah mutlak Gani, mutlak Hamid'dir.
Ve kale musa in tekfüru entüm ve men fil erdı cemıan fe innellahe le ğaniyyün hamıd
وقال موسى إن تكفروا أنتم ومن فى ٱلأرض جميعا فإن ٱلله لغنى حميد
14:9
Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad'ın, Semud'un ve onlardan sonrakilerin haberleri ulaşmadı mı size? Allah'tan başkası bilmez onları. Peygamberleri onlara açık deliller getirmişti de onlar ellerini ağızlarına itip şöyle demişlerdi: "Biz size gönderileni kesinlikle tanımıyoruz ve biz sizin çağırdığınız şey konusunda karmaşa ve çıkmaza iten bir kuşku içindeyiz."
E lem yetiküm nebeüllezıne min kabliküm kavmi nuhıv ve adiv ve semude vellezıne mim badihim la yalemühüm ilellah caethüm rusülühüm bil beyyinati fe raddu eydiyehüm fı efvahihim ve kalu inna kefarna bima ürsiltüm bihı ve inna le fı şekkim mimma tedunena ileyhi mürıb
ألم يأتكم نبؤا ٱلذين من قبلكم قوم نوح وعاد وثمود وٱلذين من بعدهم لا يعلمهم إلا ٱلله جاءتهم رسلهم بٱلبينـت فردوا أيديهم فى أفوههم وقالوا إنا كفرنا بما أرسلتم بهۦ وإنا لفى شك مما تدعوننا إليه مريب
14:10
Resulleri dedler ki: "Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında mı kuşku? O sizi, günahlarınızı afftetsin, belirli bir süreye kadar size zaman tanısın diye çağırıyor." Şöyle cevap verdiler: "Siz de bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi yüz geri çevirmek istiyorsunuz. Hadi açık bir kanıt getirin bize!"
Kalet rusülühüm e fillahi şekkün fatıris semavati vel ard yeduküm li yağfira leküm min zünubiküm ve yüehhıraküm ila ecelim müsemma kalu in entüm illa beşerum mislüna türıdune en tesudduna amma kane yabüdü abaüna fetuna bi sültanim mübın
قالت رسلهم أفى ٱلله شك فاطر ٱلسمـوت وٱلأرض يدعوكم ليغفر لكم من ذنوبكم ويؤخركم إلى أجل مسمى قالوا إن أنتم إلا بشر مثلنا تريدون أن تصدونا عما كان يعبد ءاباؤنا فأتونا بسلطـن مبين
14:11
Resulleri onlara dediler ki: "Biz de sadece sizin gibi birer insanız, fakat Allah, kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah'ın izni olmadan bizim size bir kanıt getirmemiz haddimize değil. İnananlar yalnız Allah'a dayanıp güvensinler."
Kalet lehüm rusülühüm in nahnü illa beşerum mislüküm ve lakinnellahe yemünnü ala mey yeşaü min ıbadih ve ma kane lena en netiyeküm bi sültanin illa bi iznillah ve alellahi fel yetevekkelil müminun
قالت لهم رسلهم إن نحن إلا بشر مثلكم ولـكن ٱلله يمن على من يشاء من عبادهۦ وما كان لنا أن نأتيكم بسلطـن إلا بإذن ٱلله وعلى ٱلله فليتوكل ٱلمؤمنون
14:12
"O, bize yollarımızı göstermişken neden Allah'a tevekkül etmeyecekmişiz? Bize yaptığınız eziyetlere elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler."
Ve ma lena ella netevekkele alellahi ve kad hedana sübülena ve lenasbiranne ala ma azeytümuna ve alellahi fel yetevekkelil müteveklkilun
وما لنا ألا نتوكل على ٱلله وقد هدىنا سبلنا ولنصبرن على ما ءاذيتمونا وعلى ٱلله فليتوكل ٱلمتوكلون
14:13
Küfre sapanlar kendi resullerine şöyle dediler: "Ya tam bir biçimde bizim milletimize dönersiniz yahut da sizi yurdumuzdan mutlaka çıkarırız." Rableri de onlara şunu vahyetti: "Zalimleri muhakkak helak edeceğiz."
Ve kalellezıne keferu li rusülihim le nuhricenneküm min erdına ev leteudünne fı milletina fe evha ileyhim rabbühüm le nühlikennez zalimın
وقال ٱلذين كفروا لرسلهم لنخرجنكم من أرضنا أو لتعودن فى ملتنا فأوحى إليهم ربهم لنهلكن ٱلظـلمين
14:14
"Ve onların ardından o toprağa mutlaka sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkan, tehdidimden korkan için böyledir."
Ve le nüskinennekümül erda mim badihim zalike li men hafe mekamı ve hafe veıyd
ولنسكننكم ٱلأرض من بعدهم ذلك لمن خاف مقامى وخاف وعيد
14:15
Ve Allah'tan fetih istediler. Ve her inatçı zorba perişan oldu.
Vesteftehu ve habe küllü cebbarin anıd
وٱستفتحوا وخاب كل جبار عنيد
14:16
Ardından da cehennem. İrinli bir sudan içirilecekler.
Miv veraihı cehennemü ve yüska mim main sadıd
من ورائهۦ جهنم ويسقى من ماء صديد
14:17
Onu yutmaya çalışacak ama boğazından geçiremeyecek. Ölüm her yandan üstüne gelecek de bir türlü ölmeyecek. Arkasından da dehşetli bir azap.
Yetecerrauhu ve la yekadü yüsığuhu ve yetıhil mevtü min külli mekaniv ve ma hüve bi meyyit ve miv veraihı azabün ğalıyz
يتجرعهۥ ولا يكاد يسيغهۥ ويأتيه ٱلموت من كل مكان وما هو بميت ومن ورائهۦ عذاب غليظ
14:18
Rablerine nankörlük edenlerin amelleri, fırtınalı bir günde rüzgarın tarumar ettiği küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu, dönüşü olmayan sapıklığın ta kendisidir.
Meselüllezıne keferu bi rabbihim amalühüm keramadinişteddet bihir rıhu fı yevmin asıf le yakdirune mimma kesebu ala şey zalike hüved dalalül beıyd
مثل ٱلذين كفروا بربهم أعمـلهم كرماد ٱشتدت به ٱلريح فى يوم عاصف لا يقدرون مما كسبوا على شىء ذلك هو ٱلضلـل ٱلبعيد
14:19
Allah'ın gökleri ve yeri hak olarak yarattığını görmedin mi? Dilerse sizi yok eder, yepyeni bir halk getirir.
E lem tera ennellahe halekas semavati vel erda bil hakk iy yeşe yüzhibküm ve yeti bi halkın cedıd
ألم تر أن ٱلله خلق ٱلسمـوت وٱلأرض بٱلحق إن يشأ يذهبكم ويأت بخلق جديد
14:20
Bu, Allah'a hiç de zor gelmez.
Ve ma zalike alellahi bi azız
وما ذلك على ٱلله بعزيز
14:21
Hepsi toplu halde, Allah'ın huzuruna çıkmış olacaklar. Ezilip horlananlar, büyüklük taslayanlara diyecekler ki: "Biz sizin birer uydunuzduk. Şimdi siz Allah'ın azabından bir kısmını bizden uzaklaştırabilir misiniz?" Cevap verecekler: "Allah bize kılavuzluk etseydi elbette biz de size kılavuzluk ederdik. Şimdi inleyip feryat etsek de sabretsek de bir. Sığınacak hiçbir yerimiz yok."
Ve berazu lillahi cemıan fe kaled duafaü lillezınestekberu inna künna leküm tebean fe hel entüm muğnune anna min azabillahi min şey kalu lev hedanellahü le hedeynaküm sevaün aleyna ecezına em saberna ma lena mim mehıys
وبرزوا لله جميعا فقال ٱلضعفـؤا للذين ٱستكبروا إنا كنا لكم تبعا فهل أنتم مغنون عنا من عذاب ٱلله من شىء قالوا لو هدىنا ٱلله لهدينـكم سواء علينا أجزعنا أم صبرنا ما لنا من محيص
14:22
İş bitirilince şeytan onlara şöyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu, ben ise vaat ettim ama vaadimden caydım. Benim sizin üzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Şimdi beni kınamayı bırakın da öz benliklerinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslında ben sizin, daha önceden beni şirk aracı yapmanıza karşı çıkmıştım. Zalimler için acıklı bir azap öngörülmüştür."
Ve kaleş şeytanü lemma kudıyel emru innellahe veadeküm vadel hakkı ve veadtüküm fe ahleftüküm ve ma kane liye aleyküm min sültanin illa en deavtüküm festecebtüm lı fe la telumunı ve lumu enfüseküm ma ene bi musrihıküm ve ma entüm ib musrihıyy innı kefertü bima eşraktümuni min kabl innez zalimıne lehüm azabün elım
وقال ٱلشيطـن لما قضى ٱلأمر إن ٱلله وعدكم وعد ٱلحق ووعدتكم فأخلفتكم وما كان لى عليكم من سلطـن إلا أن دعوتكم فٱستجبتم لى فلا تلومونى ولوموا أنفسكم ما أنا بمصرخكم وما أنتم بمصرخى إنى كفرت بما أشركتمون من قبل إن ٱلظـلمين لهم عذاب أليم
14:23
İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar ise rablerinin izniyle altlarından ırmaklar akan cennetlere sokulmuşlardır. Sürekli kalıcıdırlar orada. Birbirlerine esenlik dilemeleri, "Selam!" şeklindedir.
Ve üdhılellezıne amenu ve amilus salihati cennatin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha bi izni rabbihim tehıyyetühüm fıha selam
وأدخل ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت جنـت تجرى من تحتها ٱلأنهـر خـلدين فيها بإذن ربهم تحيتهم فيها سلـم
14:24
Görmedin mi Allah nasıl bir örnekleme yaptı: Güzel söz; kökü yerde, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzer.
E lem tera keyfe darabellahü meselen kelimeten ttttayyibeten ke şeceratin tayyibetin aslüha sabitüv ve feruha fis sema
ألم تر كيف ضرب ٱلله مثلا كلمة طيبة كشجرة طيبة أصلها ثابت وفرعها فى ٱلسماء
14:25
O ağaç, Rabbinin izniyle yemişlerini her zaman verir. Allah, insanlara böyle örnekler verir ki, düşünüp ibret alabilsinler.
Tütı üküleha külle hıynim bi izni rabbiha ve yadribüllahül emsale lin nasi leallehüm yetezekkerun
تؤتى أكلها كل حين بإذن ربها ويضرب ٱلله ٱلأمثال للناس لعلهم يتذكرون
14:26
Pis bir söz de gövdesi toprağın üstünde destek bulmuş bir ağaca benzer, dayanağı yoktur onun.
Ve meselü kelimetin habısetin ke şeceratin habısetinictüsset min fevkıl erdı ma leha min karar
ومثل كلمة خبيثة كشجرة خبيثة ٱجتثت من فوق ٱلأرض ما لها من قرار
14:27
Allah, inananları dünya hayatında da ahirette de tutarlı sözle sağlamlaştırır. Allah, zalimleri şaşırtır. Allah, dilediğini yapar.
Yüsebbitüllahüllezıne amenu bil kavlis sabiti fil hayatid dünya ve fil ahırah ve yüdılüllahüz zalimıne ve yefalüllahü ma yeşa
يثبت ٱلله ٱلذين ءامنوا بٱلقول ٱلثابت فى ٱلحيوة ٱلدنيا وفى ٱلـاخرة ويضل ٱلله ٱلظـلمين ويفعل ٱلله ما يشاء
14:28
Bakmadın mı şunlara ki, Allah'ın nimetini inkarla/nankörlükle değiştirdiler ve toplumlarını helak yurduna kondurdular.
E lem tera ilellezıne beddelu nımetellahi küfrav ve ehallu kavmehüm daral bevar
ألم تر إلى ٱلذين بدلوا نعمت ٱلله كفرا وأحلوا قومهم دار ٱلبوار
14:29
Yaslanacakları cehenneme kondurdular. Ne kötü bir duruş yeridir o!
Cehennem yaslevneha ve bisel karar
جهنم يصلونها وبئس ٱلقرار
14:30
Yolundan saptırmak için Allah'a eşler uydurdular. De ki: "Hadi, nimetlenin! Sonunda varacağınız yer ateştir."
Ve cealu lillahi endadel li yüdıllu an sebılih kul temetteu fe inne mesıyraküm ilen nar
وجعلوا لله أندادا ليضلوا عن سبيلهۦ قل تمتعوا فإن مصيركم إلى ٱلنار
14:31
İnanan kullarıma söyle: Namazı/duayı yerine getirsinler, kendilerine verdiğimiz rızıklardan, hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun olmadığı o gün gelmeden önce, gizli ve açık infak etsinler.
Kul li ıbadiyellezıne amenu yükıymus salate ve yünfiku mimma razaknahüm sirrav ve alaniyetem min kabli ey yetiye yevmül la beyun fıhi ve la hılal
قل لعبادى ٱلذين ءامنوا يقيموا ٱلصلوة وينفقوا مما رزقنـهم سرا وعلانية من قبل أن يأتى يوم لا بيع فيه ولا خلـل
14:32
Allah odur ki, gökleri ve yeri yarattı. Gökten bir su indirdi de onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkardı. Emriyle denizde akıp gitmeleri için gemileri hizmetinize verdi. Irmakları da emrinize verdi.
Allahüllezı halekas semavati vel erda ve enzele mines semai maen fe ahrace bihı mines semerati rizkal leküm ve sehhara lekümül fülke li tecriye fil bahri bi emrih ve sehhara lekümül enha
ٱلله ٱلذى خلق ٱلسمـوت وٱلأرض وأنزل من ٱلسماء ماء فأخرج بهۦ من ٱلثمرت رزقا لكم وسخر لكم ٱلفلك لتجرى فى ٱلبحر بأمرهۦ وسخر لكم ٱلأنهـر
14:33
Görevlerini şaşmadan yapmak üzere Güneş'i ve Ay'ı da size boyun eğdirdi. Geceyi ve gündüzü de hizmetinize verdi.
Ve sehha lekümüş şemse vel kamera daibeyn ve sehhara lekümül leyle ven nehar
وسخر لكم ٱلشمس وٱلقمر دائبين وسخر لكم ٱليل وٱلنهار
14:34
Kendisinden istediğiniz her şeyden size bir parça verdi. Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu şu ki insan, gerçekten çok zalim, çok nankördür.
Ve ataküm min külli ma seeltümuh ve in teudu nımetellahi la tuhsuha innel insane le zalumün keffar
وءاتىكم من كل ما سألتموه وإن تعدوا نعمت ٱلله لا تحصوها إن ٱلإنسـن لظلوم كفار
14:35
Bir zaman, İbrahim şöyle demişti: "Rabbim, bu beldeyi güvenli kıl. Beni ve oğullarımı putlara kulluktan uzak tut!"
Ve iz kale ibrahımü rabbical hazel belede aminev vecnübnı ve beniyye en nabüdel asnam
وإذ قال إبرهيم رب ٱجعل هـذا ٱلبلد ءامنا وٱجنبنى وبنى أن نعبد ٱلأصنام
14:36
"Rabbim, onlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık beni izleyen bendendir. Bana isyan edene gelince, onun hakkında sen Gafur ve Rahim'sin.
Rabbi innehünne adlelne kesıram minen nas fe men tebianı fe innehu minnı ve men asanı fe inneke ğafurur rahıym
رب إنهن أضللن كثيرا من ٱلناس فمن تبعنى فإنهۥ منى ومن عصانى فإنك غفور رحيم
14:37
"Ey Rabbimiz! Ben, çocuklarımdan bir kısmını senin kutsal evinin yanındaki, ziraata elverişsiz vadiye yerleştirdim ki, namazı/duayı yerine getirsinler, ey Rabbimiz! Sen de insanlardan bazı gönülleri, onlardan hoşlanır yap. Çeşitli meyvelerle onları rızıklandır ki, şükredebilsinler!"
Rabbena innı eskentü min zürriyyetı bi vadin ğayri zı zerın ınde beytikel muharrami rabbena li yükıymus salate fecal efidetem minen nasi tehvı ileyhim verzukhüm mines semerati leallehüm yeşkürun
ربنا إنى أسكنت من ذريتى بواد غير ذى زرع عند بيتك ٱلمحرم ربنا ليقيموا ٱلصلوة فٱجعل أفـدة من ٱلناس تهوى إليهم وٱرزقهم من ٱلثمرت لعلهم يشكرون
14:38
"Rabbimiz, hiç kuşkusuz sen bizim gizlediğimizi de bilirsin, açığa vurduğumuzu da. Yerde de gökte de hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."
Rabbena inneke talemü ma nuhfı ve ma nılin ve ma yahfa alellahi min şeyin fil erdı ve la fis sema
ربنا إنك تعلم ما نخفى وما نعلن وما يخفى على ٱلله من شىء فى ٱلأرض ولا فى ٱلسماء
14:39
"İhtiyar yaşımda bana, İsmail ve İshak'ı bağışlayan Allah'a hamt olsun! Benim Rabbim, duayı gerçekten çok iyi duyar."
Elhamdü lillahillezı vehebe lı alel kiberi ismaıyle ve ishak inne rabbı le semıud düa
ٱلحمد لله ٱلذى وهب لى على ٱلكبر إسمـعيل وإسحـق إن ربى لسميع ٱلدعاء
14:40
"Rabbim! Beni, namazı/duayı yerine getiren bir insan yap. Soyumdan bir kısmını da. Rabbimiz, duamı kabul et!"
Rabbicalnı mükıymes salati ve imn zürriyyetı rabbena ve tekabbel düa
رب ٱجعلنى مقيم ٱلصلوة ومن ذريتى ربنا وتقبل دعاء
14:41
"Rabbimiz, hesabın ortaya geleceği gün; beni, anne-babamı ve inananları affet!"
Rabbenağfir lı ve li valideyye ve lil müminıne yevme yekumül hısab
ربنا ٱغفر لى ولولدى وللمؤمنين يوم يقوم ٱلحساب
14:42
Sakın, Allah'ı, zalimlerin yapmakta olduğundan habersiz sanma. O, onları, gözlerin korkudan donup kalacağı bir güne erteliyor, hepsi bu...
Ve la tahsebennellahe ğafilen amma yamelüz zalimun innema yüehhıruhüm li yevmin teşhasu fıhil ebsar
ولا تحسبن ٱلله غـفلا عما يعمل ٱلظـلمون إنما يؤخرهم ليوم تشخص فيه ٱلأبصـر
14:43
Başlarını dikerek koşuşurlar. Bakışları kendilerine dönmez. Yürekleri tamamen boşalmıştır.
Mühtııyne mükniıy ruusihim la yerteddü ileyhim tarfühüm ve efidetühüm heva
مهطعين مقنعى رءوسهم لا يرتد إليهم طرفهم وأفـدتهم هواء
14:44
İnsanları, azabın kendilerine ulaşacağı gün konusunda uyar. O gün, zalimler şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar geri bırak da çağrına cevap verip resullere uyalım." Daha önce siz, kendiniz için çöküş ve bitiş yoktur diye yemin etmediniz mi?
Ve enzirin nase yevme yetıhimül azabü fe yekulüllezıne zalemu rabbena ahhırna ila ecelin karıbin nücib daveteke ve nettebiır rusül e ve lem tekunu aksemtüm min kablü ma leküm min zeval
وأنذر ٱلناس يوم يأتيهم ٱلعذاب فيقول ٱلذين ظلموا ربنا أخرنا إلى أجل قريب نجب دعوتك ونتبع ٱلرسل أولم تكونوا أقسمتم من قبل ما لكم من زوال
14:45
Siz de o kendilerine zulmetmiş olanların barınaklarında oturmuştunuz. Onlara nasıl davrandığımız size açık-seçik belli olmuştu. Size örnekler de vermiştik.
Ve sekentüm fı mesakinillezıne zalemu enfüsehüm ve tebeyyene leküm keyfe fealna bihim ve darabna lekümül emsal
وسكنتم فى مسـكن ٱلذين ظلموا أنفسهم وتبين لكم كيف فعلنا بهم وضربنا لكم ٱلأمثال
14:46
Tuzaklarını kurmuşlardı ama Allah katında da onlar için tuzak var. Zaten onların tuzakları dağları yerinden oynatacak türden olsa neye yarar!
Ve kad mekeru mekrahüm ve ındellahi mekruhüm ve in kane mekruhüm li tezule minhül cibal
وقد مكروا مكرهم وعند ٱلله مكرهم وإن كان مكرهم لتزول منه ٱلجبال
14:47
Sakın Allah'ı, resullerine verdiği söze ters düşer sanma. Allah Aziz'dir, intikam da alır.
Fe la tahsebennellahe muhlife vadihı rusüleh innellahe azızün züntikam
فلا تحسبن ٱلله مخلف وعدهۦ رسلهۥ إن ٱلله عزيز ذو ٱنتقام
14:48
O gün yerküre başka bir yerküreye dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Vahid ve Kahhar olan Allah'ın huzurunda dikilir.
Yevme tübeddelül erdu ğayral erdı ve semavatü ve berazu lillahil vahıdil kahhar
يوم تبدل ٱلأرض غير ٱلأرض وٱلسمـوت وبرزوا لله ٱلوحد ٱلقهار
14:49
O gün suçluların, birbirine perçinlenmiş bukağılarla çengellendiklerini görürsün.
Ve teral mücrimıne yevmeizim mükarranıne fil asfad
وترى ٱلمجرمين يومئذ مقرنين فى ٱلأصفاد
14:50
Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini ateş bürümüştür.
Serabilühüm min katıraniv ve tağşa vücuhehümün nar
سرابيلهم من قطران وتغشى وجوههم ٱلنار
14:51
Çünkü Allah, her benliği kendi kazandığıyla karşı karşıya getirecektir. Allah, hesabı çok çabuk görür.
Li yecziyellahü külle nefsim ma kesebet innellahe serıul hısab
ليجزى ٱلله كل نفس ما كسبت إن ٱلله سريع ٱلحساب
14:52
İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.
Haza belağul lin nasi ve li yünzeru bihı ve liyalemu ennema hüve ilahüv vahıdüv ve liyezzekkera ülül elbab
هـذا بلـغ للناس ولينذروا بهۦ وليعلموا أنما هو إلـه وحد وليذكر أولوا ٱلألبـب
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.