Dil Göster/Sakla
Suara (Ash-Shuara) suresi


Suara (Ash-Shuara) suresi Kuranın 26. suresidir. Suara suresi iniş sırasına göre ise 47. sıradadır.

Suara suresi Şairler anlamına gelmektedir. Toplam da 227 ayet den oluşmaktadır. Ash-Shuara suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Mekke'de nazil olduğuna inanıldığı için Mekke suresi olarak kabul edilir. Sure, 224. ayetteki şuara kelimesinden ismini almıştır.

Bu surede çeşitli peygamberlerden ve onların kabilelerinden, peygamberleri ölümle tehdit ettikten sonra kâfirlerin nasıl helak olduklarından bahsedilmektedir. Ayrıca Allah'ın rahmetinden bahseder. Bu sure Musa'nın hikayesiyle başlar, ardından İbrahim'in hikayesiyle devam eder. Nuh, Lut, Hud, Salih ve Şuayb gibi diğer peygamberlerden de bahseder.

Allah, peygamberini, insanların kendisine inanmamaları konusunda endişelenmemesi konusunda uyarır, çünkü onların inanması onun sorumluluğunda değildir. Bu kimseler sahte inanca sarılmışlar ve kendilerine gösterilen ayetleri ve mesajları görmeyi reddetmişlerdir.

Bu surenin bir de “uyarı ayeti” diye bilinen ünlü bir ayeti vardır(214). Bu ayet, peygambere ve müminlere, en yakın akrabalarınızı uyarmanızı bildirmektedir.

Surenin arka planı, Mekke'deki inanmayanların şüpheci olmaları ve İslam'ın mesajını reddetmeleridir. Muhammed'in onları Peygamberliğine ikna edecek hiçbir alâmet göstermediğini söylerler. Onu şair veya sihirbaz olarak damgalarlar, mesajıyla alay eder ve Misyonunu küçük düşürürlerdi. Bu durum da Muhammed için acıya neden oluyordu.

26:1
Ta, Sin, Mim.
Ta sım mım
طسم
26:2
İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın ayetleri...
Tilke ayatül kitabil mübın
تلك ءايـت ٱلكتـب ٱلمبين
26:3
Onlar iman etmiyorlar diye kendini üzüntüden tüketir gibisin.
Lealleke banıun nefseke ella yekunu müminın
لعلك بـخع نفسك ألا يكونوا مؤمنين
26:4
Eğer istersek gökten üzerlerine bir mucize indiririz de boyunları onun önünde perişanlıkla eğilip kalır.
İn neşe nünezzil aleyhim mines semai ayeten fe zallet anakuhüm leha hadııyn
إن نشأ ننزل عليهم من ٱلسماء ءاية فظلت أعنـقهم لها خـضعين
26:5
O Rahman'dan kendilerine söze bürünmüş yeni bir hatırlatma gelmeye dursun, ondan mutlaka yüz çevirirler.
Ve ma yetıhim min zikrim miner rahmani muhdesin illa kanu anhü muridıyn
وما يأتيهم من ذكر من ٱلرحمـن محدث إلا كانوا عنه معرضين
26:6
Yemin olsun, yalanladılar ama yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri.
Fe kad kezzebu fe seyetıhim embaü ma kanu bihı yestehziun
فقد كذبوا فسيأتيهم أنبـؤا ما كانوا بهۦ يستهزءون
26:7
Bakmadılar mı yere, neler fışkırtmışız onda cömert ve bereketli her çiftten.
E ve lem yerav ilel erdı kem embetna fıha min külli zevcin kerım
أولم يروا إلى ٱلأرض كم أنبتنا فيها من كل زوج كريم
26:8
Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller.
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm müminın
إن فى ذلك لـاية وما كان أكثرهم مؤمنين
26:9
Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim'dir.
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
وإن ربك لهو ٱلعزيز ٱلرحيم
26:10
Rabbinin Musa'ya, "Zulüm sergileyenler topluluğuna git" diye seslenişini hatırla.
Ve iz nada rabbüke musa enitil kavmez zalimın
وإذ نادى ربك موسى أن ٱئت ٱلقوم ٱلظـلمين
26:11
"Firavun'un toplumuna git! Hala sakınmayacaklar mı?"
Kavme firavn e la yettekun
قوم فرعون ألا يتقون
26:12
Demişti ki Musa: "Rabbim, doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum."
Kale rabbi innı ehafü ey yükezzibun
قال رب إنى أخاف أن يكذبون
26:13
"Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Görev emrini Harun'a gönder."
Ve yedıyku sadrı ve la yentaliku lisanı fe ersil ila harun
ويضيق صدرى ولا ينطلق لسانى فأرسل إلى هـرون
26:14
"Hem, benim üzerimde onlar aleyhine işlenmiş bir suç var; bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum."
Ve le hüm aleyye zembün fe ehafü ey yaktülun
ولهم على ذنب فأخاف أن يقتلون
26:15
"Hayır, olmaz!" dediler. "Ayetlerimizi götürün. Biz sizinleyiz, herşeyi dinlemekteyiz."
Kale kella fezheba bi ayatina inna meaküm müstemiun
قال كلا فٱذهبا بـايـتنا إنا معكم مستمعون
26:16
"Hemen Firavun'a gidin, şöyle deyin: 'Alemlerin Rabbi'nin resulleriyiz biz."
Fetiya firavne fe kula inna rasulü rabbil alemın
فأتيا فرعون فقولا إنا رسول رب ٱلعـلمين
26:17
"İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder."
En ersil meana benı israiyl
أن أرسل معنا بنى إسرءيل
26:18
Firavun dedi: "Biz seni aramızda, bir çocuk olarak koruyup beslemedik mi? Ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin."
Kale e lem nürabbike fına velıdev ve lebiste fına min umürike sinın
قال ألم نربك فينا وليدا ولبثت فينا من عمرك سنين
26:19
"Ve sonunda o yaptığını da yaptın. Nankörlerden birisin sen."
Ve fealte faletekelletı fealte ve ente minel kafirın
وفعلت فعلتك ٱلتى فعلت وأنت من ٱلكـفرين
26:20
Musa dedi: "Onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."
Kale fealtüha izev ve ene mined dallın
قال فعلتها إذا وأنا من ٱلضالين
26:21
"Sizden korkunca aranızdan kaçtım. Daha sonra Rabbim bana hükmetme gücü bağışladı ve beni peygamberlerden biri yaptı."
Fe ferartü minküm lemma hıftüküm fe vehebe lı rabbı hukmev ve cealenı minel murselın
ففررت منكم لما خفتكم فوهب لى ربى حكما وجعلنى من ٱلمرسلين
26:22
"O başıma kaktığın nimet, İsrailoğullarını köle yapmana karşılıktı."
Ve tilke nımetün temünnüha aleyye en abbedte benı israıl
وتلك نعمة تمنها على أن عبدت بنى إسرءيل
26:23
Firavun dedi: "Peki, alemlerin Rabbi kim?"
Kale firavnü ve ma rabbül alemın
قال فرعون وما رب ٱلعـلمين
26:24
Dedi: "Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi. Eğer iyice anlayıp inanıyorsanız."
Kale rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma inküntüm mukının
قال رب ٱلسمـوت وٱلأرض وما بينهما إن كنتم موقنين
26:25
Firavun, çevresindekilere dedi: "Duyuyor musunuz?"
Kale li men havlehu ela testemiun
قال لمن حولهۥ ألا تستمعون
26:26
Musa dedi: "O hem sizin Rabbinizdir hem de önceki atalarınızın Rabbidir."
Kale rabbüküm ve rabbü abaikümül evvelın
قال ربكم ورب ءابائكم ٱلأولين
26:27
Firavun dedi: "Şu size gönderilmiş bulunan resulünüz gerçekten tam bir deli."
Kale inne rasulekümüllezı ürsile ileyküm le mecnun
قال إن رسولكم ٱلذى أرسل إليكم لمجنون
26:28
Musa dedi: "Eğer aklınızı işletirseniz O, doğunun, batının ve bunlar arasındakilerin de Rabbidir."
Kale rabbül mesrikı vel mağribi ve ma beynehüma in küntüm takılun
قال رب ٱلمشرق وٱلمغرب وما بينهما إن كنتم تعقلون
26:29
Dedi: "Benden başka ilah edinirsen, yemin olsun seni zındanlıklar arasına atarım."
Kale leinittehazte ilahen ğayrı le ecalenneke minel mescunın
قال لئن ٱتخذت إلـها غيرى لأجعلنك من ٱلمسجونين
26:30
Musa dedi: "Ya sana gerçeği gösteren birşey getirmişsem!"
Kale e ve lev citüke bi şeyim mübın
قال أولو جئتك بشىء مبين
26:31
Dedi: "Hadi getir onu ortaya, eğer doğru sözlülerden isen!"
Kale feti bihı in künte mines sadikıyn
قال فأت بهۦ إن كنت من ٱلصـدقين
26:32
O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş.
Fe elka asahü fe iza hiye sübanüm mübın
فألقى عصاه فإذا هى ثعبان مبين
26:33
Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.
Ve nezea yedehu fe iza hiye beydaü lin nazırın
ونزع يدهۥ فإذا هى بيضاء للنـظرين
26:34
Firavun, çevresindeki kodamanlar konseyine şöyle dedi: "Bu adam gerçekten bilgin bir büyücü;
Kale lil melei havlehu inne haza lesahırun alım
قال للملإ حولهۥ إن هـذا لسـحر عليم
26:35
Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?"
Yürıdü ey yuhriceküm min erdıküm bi sıhrihı fe maza temürun
يريد أن يخرجكم من أرضكم بسحرهۦ فماذا تأمرون
26:36
Dediler: "Onu kardeşiyle birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder,
Kalu ercih ve ehahü vebas fil medaini haşirın
قالوا أرجه وأخاه وٱبعث فى ٱلمدائن حـشرين
26:37
Ki, tüm bilgili büyücüleri huzuruna getirsinler."
Yetuke bi külli sehharin alım
يأتوك بكل سحار عليم
26:38
Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya getirildi.
Fe cümias seharatü li mıkati yevmim malun
فجمع ٱلسحرة لميقـت يوم معلوم
26:39
Halka da: "Siz de toplanır mısınız?" denildi.
Ve kıyle lin nasi hel entüm müctemiun
وقيل للناس هل أنتم مجتمعون
26:40
"Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse."
Leallena nettebius seharate in kanuhümül ğalibın
لعلنا نتبع ٱلسحرة إن كانوا هم ٱلغـلبين
26:41
Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: "Eğer biz galip gelirsek bize gerçekten ödül var, değil mi?"
Fe lemma caes seharatü kalu li firavne einne lena le ecran in künna nahnül ğalibın
فلما جاء ٱلسحرة قالوا لفرعون أئن لنا لأجرا إن كنا نحن ٱلغـلبين
26:42
"Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız."
Kale neam ve inneküm izel le minel mükarrabın
قال نعم وإنكم إذا لمن ٱلمقربين
26:43
Musa onlara dedi ki: "Atacağınız şeyi atın!"
Kale lehüm musa elku ma entüm mülkun
قال لهم موسى ألقوا ما أنتم ملقون
26:44
Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve dediler: "Firavun'un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip geleceğiz."
Fe elkav hıbalehüm ve ısıyyehüm ve kalu bi ızzeti firavne inna le nahnül ğalibun
فألقوا حبالهم وعصيهم وقالوا بعزة فرعون إنا لنحن ٱلغـلبون
26:45
Musa da asasını attı. Bir de ne görsünler, o onların hüner olarak ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.
Fe elka musa asahü fe iza hiye telkafü ma yefikun
فألقى موسى عصاه فإذا هى تلقف ما يأفكون
26:46
Bunun üzerine büyücüler, secdelere kapandılar.
Fe ülkıyes seharatü sacidın
فألقى ٱلسحرة سـجدين
26:47
Dediler: "İnandık alemlerin Rabbi'ne."
Kalu amenna bi rabbil alemın
قالوا ءامنا برب ٱلعـلمين
26:48
"Musa'nın ve Harun'un Rabbine."
Rabbi musa ve harun
رب موسى وهـرون
26:49
Firavun haykırdı: "Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Anlaşıldı, o sizin hepinize sihirbazlığı öğreten büyüğünüz. Yakında bileceksiniz. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlamasına keseceğim ve yemin olsun sizi toptan asacağım."
Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebirukümüllezı allemekümüs sıhr fe le sevfe talemun le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve la üzallibenneküm ecmeıyn
قال ءامنتم لهۥ قبل أن ءاذن لكم إنهۥ لكبيركم ٱلذى علمكم ٱلسحر فلسوف تعلمون لأقطعن أيديكم وأرجلكم من خلـف ولأصلبنكم أجمعين
26:50
Dediler: "Zararı yok, biz nasıl olsa Rabbimize döneceğiz,
Kalu la dayra inna ila rabbina münkalibun
قالوا لا ضير إنا إلى ربنا منقلبون
26:51
Ümidimiz odur ki, Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk."
İnna natmeu ey yağfira lena rabbüna hatayana en künna evvelel müminın
إنا نطمع أن يغفر لنا ربنا خطـيـنا أن كنا أول ٱلمؤمنين
26:52
Musa'ya şunu vahyettik: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar.
Ve evhayna ila musa en esri bi ıbadı inneküm müttebeun
وأوحينا إلى موسى أن أسر بعبادى إنكم متبعون
26:53
Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi:
Fe ersele firavnü fil medaini haşirın
فأرسل فرعون فى ٱلمدائن حـشرين
26:54
"Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur."
İnne haülai le şirzimetün kalılun
إن هـؤلاء لشرذمة قليلون
26:55
"Fakat bize gerçekten öfke püskürüyolar."
Ve innehüm lena le ğaizun
وإنهم لنا لغائظون
26:56
"Biz ise dikkatli davranan koca bir kitleyiz."
Ve inna le cemıun hazirun
وإنا لجميع حـذرون
26:57
Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.
Fe ahracnahüm min cennativ ve uyun
فأخرجنـهم من جنـت وعيون
26:58
Hazinelerinden, mutlu-kutlu yerlerinden ettik.
Ve künuziv ve mekamin kerım
وكنوز ومقام كريم
26:59
Böylece oralara İsrailoğullarını varis kıldık.
Kezalik ve evrasnaha benı israıl
كذلك وأورثنـها بنى إسرءيل
26:60
Firavun ve adamları, gün doğarken onları izlemeye başladılar.
Fe etbeuhüm müşrikıyn
فأتبعوهم مشرقين
26:61
İki topluluk birbirini görecek hale gelince, Musa'nın adamları seslendi: "İşte şimdi yakalandık!"
Felemma terael cemani kale ashabü musa inna le müdrakun
فلما ترءا ٱلجمعان قال أصحـب موسى إنا لمدركون
26:62
Musa dedi: "Hayır, asla! Rabbim benimledir, bana kılavuzluk edecektir."
Kale kella inne meıye rabbı seyehdın
قال كلا إن معى ربى سيهدين
26:63
Bunun üzerine Musa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu.
Fe evhayna ila masa enıdrib bi asakel bahr fenfeleka fe kane küllü firkın ket tavdil azıym
فأوحينا إلى موسى أن ٱضرب بعصاك ٱلبحر فٱنفلق فكان كل فرق كٱلطود ٱلعظيم
26:64
Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
Ve ezlefna semmel aharın
وأزلفنا ثم ٱلـاخرين
26:65
Musa'yı ve beraberindekileri toptan kurtardık.
Ve enceyna musa ve mem meahu ecmeıyn
وأنجينا موسى ومن معهۥ أجمعين
26:66
Sonra ötekileri boğduk.
Sümme ağraknel aharın
ثم أغرقنا ٱلـاخرين
26:67
Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi.
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm müminın
إن فى ذلك لـاية وما كان أكثرهم مؤمنين
26:68
Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Aziz, mutlak Rahim.
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
وإن ربك لهو ٱلعزيز ٱلرحيم
26:69
İbrahim'in haberini de oku onlara.
Vetlü aleyhim nebee ibrahım
وٱتل عليهم نبأ إبرهيم
26:70
Hani babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Siz neye ibadet ediyorsunuz?"
İz kale li ebıhi ve kavmihı ma tabüdun
إذ قال لأبيه وقومهۦ ما تعبدون
26:71
Dediler: "Birtakım putlara tapıyoruz. Onların önünde toplanıp tapınmaya devam edeceğiz."
Kalu nabüdü asnamen fe nezallü leha akifın
قالوا نعبد أصناما فنظل لها عـكفين
26:72
Dedi: "Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyorlar mı?"
Kale hel yesmeuneküm iz tedun
قال هل يسمعونكم إذ تدعون
26:73
"Size yarar sağlıyor yahut zarar veriyorlar mı?"
Ev yenfeuneküm ev yedurrun
أو ينفعونكم أو يضرون
26:74
Dediler: "Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde bulduk."
Kalu bel vecedna abaena kezalike yefalun
قالوا بل وجدنا ءاباءنا كذلك يفعلون
26:75
Dedi: "Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!"
Kale e feraeytüm ma küntüm tabüdun
قال أفرءيتم ما كنتم تعبدون
26:76
"Siz ve o eski atalarınız!"
Entüm ve abaükümül akdemun
أنتم وءاباؤكم ٱلأقدمون
26:77
"Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama alemlerin Rabbi dostum."
Fe innehüm adüvvül lı illa rabbel alemın
فإنهم عدو لى إلا رب ٱلعـلمين
26:78
"O yarattı beni, O yol gösteriyor bana."
Ellezı halekanı fe hüve yehdın
ٱلذى خلقنى فهو يهدين
26:79
"O'dur beni doyuran, suvaran."
Vellezı hüve yutımünı ve yeskıyn
وٱلذى هو يطعمنى ويسقين
26:80
"Hastalandığımda O'dur bana şifa ulaştıran."
Ve iza merıdtü fe hüve yeşfın
وإذا مرضت فهو يشفين
26:81
"Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur."
Vellezı yümıtünı sümme yuhyın
وٱلذى يميتنى ثم يحيين
26:82
"Din gününde hatalarımı affetmesini umup durduğum da O'dur."
Vellezı atmeu ey yağfira lı hatıyetı yevmeddın
وٱلذى أطمع أن يغفر لى خطيـتى يوم ٱلدين
26:83
"Rabbim, bana hükmetme gücü/hikmet bağışla, beni hak ve barış seven iyiler arasına kat!"
Rabbi heb lı hukmev ve elhıknı bis salihıyn
رب هب لى حكما وألحقنى بٱلصـلحين
26:84
"Sonradan gelecekler arasında benimle ilgili doğru/isabetli bir dil oluştur."
Vecal lı lisane sıdkın fil ahırın
وٱجعل لى لسان صدق فى ٱلـاخرين
26:85
"Beni, nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl."
Vecalnı miv veraseti cennetin neıym
وٱجعلنى من ورثة جنة ٱلنعيم
26:86
"Babamı da affet. Çünkü o, sapmışlardandır."
Vağfir li ebı innehu kane mined dallın
وٱغفر لأبى إنهۥ كان من ٱلضالين
26:87
"Herkesin diriltileceği gün beni utandırma."
Ve la tuhzinı yevme yübasun
ولا تخزنى يوم يبعثون
26:88
"Bir gündür ki o, ne mal fayda verir ne oğullar."
Yevme la yenfeu malüv ve la benun
يوم لا ينفع مال ولا بنون
26:89
"Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan kurtulur."
İlla men etellahe bi kalbin selim
إلا من أتى ٱلله بقلب سليم
26:90
Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.
Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn
وأزلفت ٱلجنة للمتقين
26:91
Cehennem de şımarıp azanların karşısına getirilir.
Ve bürrizetil cehıymü li ğavın
وبرزت ٱلجحيم للغاوين
26:92
Denir ki onlara: "O ibadet ettikleriniz nerede?"
Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm tabüdun
وقيل لهم أين ما كنتم تعبدون
26:93
"Allah'ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?"
Min dunillah hel yensuruneküm ev yentesırun
من دون ٱلله هل ينصرونكم أو ينتصرون
26:94
Ardından onlar ve öteki azgınlar cehennemin içine tıkılmıştır.
Fe kübkibu fıhahüm vel ğavun
فكبكبوا فيها هم وٱلغاوۥن
26:95
İblis orduları toplu haldedir.
Ve cünudü iblıse ecmeun
وجنود إبليس أجمعون
26:96
Onun içinde birbiriyle çekişirlerken şöyle derler:
Kalu ve hüm fıha yahtesımun
قالوا وهم فيها يختصمون
26:97
"Vallahi, biz açık bir sapıklığın ta içindeymişiz."
Tellahi in künna le fı dalalim mübın
تٱلله إن كنا لفى ضلـل مبين
26:98
"Çünkü sizi alemlerin Rabbi'yle aynı düzeyde tutuyorduk."
İz nüsevvıküm bi rabbil alemın
إذ نسويكم برب ٱلعـلمين
26:99
"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi."
Ve ma edalleha illel mücrimun
وما أضلنا إلا ٱلمجرمون
26:100
"Artık ne şefaatçilerimiz var,
Fe ma lena min şafiıyn
فما لنا من شـفعين
26:101
Ne sıcak-samimi bir dostumuz."
Ve la sadıkın hamım
ولا صديق حميم
26:102
"Keşke bir dönüşümüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik."
Fe lev enne lena kerraten fe nekune minel müminın
فلو أن لنا كرة فنكون من ٱلمؤمنين
26:103
Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm müminın
إن فى ذلك لـاية وما كان أكثرهم مؤمنين
26:104
Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Aziz, mutlak Rahim.
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
وإن ربك لهو ٱلعزيز ٱلرحيم
26:105
Nuh kavmi de hak elçileri yalanladı.
Kezzebet kavmü nuhınil murselın
كذبت قوم نوح ٱلمرسلين
26:106
Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz hiç sakınmıyor musunuz/"
İz kale lehüm ehuhüm nuhun ela tettekun
إذ قال لهم أخوهم نوح ألا تتقون
26:107
"Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm."
İnni leküm rasulün emın
إنى لكم رسول أمين
26:108
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Fettekullahe ve etıyun
فٱتقوا ٱلله وأطيعون
26:109
"Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece alemlerin Rabbi'ndedir.
Ve ma eselüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
وما أسـلكم عليه من أجر إن أجرى إلا على رب ٱلعـلمين
26:110
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Fettekullahe ve etıyun
فٱتقوا ٱلله وأطيعون
26:111
Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor."
Kalu enüminü leke vettebeakel erzelun
قالوا أنؤمن لك وٱتبعك ٱلأرذلون
26:112
Nuh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok."
Kale vema ılmı bima kanu yamelun
قال وما علمى بما كانوا يعملون
26:113
"Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!"
İn hısabühüm illa ala rabbı lev teşurun
إن حسابهم إلا على ربى لو تشعرون
26:114
"Ben iman etmiş insanları kovamam."
Ve ma ene bi taridil müminın
وما أنا بطارد ٱلمؤمنين
26:115
"Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım."
İn ene illa nezırum mübın
إن أنا إلا نذير مبين
26:116
Dediler: "Ey Nuh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın."
Kalu le il lem tentehi ya nuhu le tekunenne minel mercumın
قالوا لئن لم تنته يـنوح لتكونن من ٱلمرجومين
26:117
Nuh şöyle yakardı: "Rabbim, toplumum beni yalanladı."
Kale rabbi inne kavmı kezzebun
قال رب إن قومى كذبون
26:118
"Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."
Fettah beynı ve beynehüm fethav ve neccinı ve mem meıye minel müminın
فٱفتح بينى وبينهم فتحا ونجنى ومن معى من ٱلمؤمنين
26:119
Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık.
Fe enceynahü ve mem meahu fil fülkil meşhun
فأنجينـه ومن معهۥ فى ٱلفلك ٱلمشحون
26:120
Sonra dışta kalanları boğduk.
Sümme ağrakna badül bakıyn
ثم أغرقنا بعد ٱلباقين
26:121
Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi
İnne fı zalik le ayeh ve ma kane ekseruhüm müminın
إن فى ذلك لـاية وما كان أكثرهم مؤمنين
26:122
Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Aziz, mutlak Rahim.
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
وإن ربك لهو ٱلعزيز ٱلرحيم
26:123
Ad da peygamberleri yalanladı.
Kezzebet adünil murselın
كذبت عاد ٱلمرسلين
26:124
Kardeşleri Hud onlara: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" demişti.
İz kale lehüm ehuhüm hudün ela tettekun
إذ قال لهم أخوهم هود ألا تتقون
26:125
"Ben sizin için, güvenilir bir resulüm."
İnnı leküm rasulün emın
إنى لكم رسول أمين
26:126
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Fettekullahe ve etıyun
فٱتقوا ٱلله وأطيعون
26:127
"Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm alemlerin Rabbi'ndendir."
Ve ma eselüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
وما أسـلكم عليه من أجر إن أجرى إلا على رب ٱلعـلمين
26:128
"Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!"
E tebnune bi külli riyın ayeten tabesun
أتبنون بكل ريع ءاية تعبثون
26:129
"Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?"
Ve tettehızune mesanıa lealleküm tahlüdun
وتتخذون مصانع لعلكم تخلدون
26:130
"Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?"
Ve iza betaştüm betaştüm cebbarın
وإذا بطشتم بطشتم جبارين
26:131
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Fettekullahe ve etıyun
فٱتقوا ٱلله وأطيعون
26:132
"O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan korkun."
Vettekullezı emeddeküm bima talemun
وٱتقوا ٱلذى أمدكم بما تعلمون
26:133
"Size bir yığın nimet lütfetti: Davarlar, oğullar,
Emeddeküm bi enamiv ve benın
أمدكم بأنعـم وبنين
26:134
Bahçeler, pınarlar."
Ve cennativ ve uyun
وجنـت وعيون
26:135
"Büyük bir günün azabı üstünüzedir diye korkuyorum."
İnnı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym
إنى أخاف عليكم عذاب يوم عظيم
26:136
Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez."
Kalu sevaün aleyna e veazte em lem teküm minel vaızıyn
قالوا سواء علينا أوعظت أم لم تكن من ٱلوعظين
26:137
"Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil."
İn haza illa hulükul evvelın
إن هـذا إلا خلق ٱلأولين
26:138
"Biz azaba uğratılacak değiliz."
Ve ma nahnü bi müazzebın
وما نحن بمعذبين
26:139
Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helak ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi.
Fe kezzebuhü fe ehleknahüm inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm müminın
فكذبوه فأهلكنـهم إن فى ذلك لـاية وما كان أكثرهم مؤمنين
26:140
Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Aziz, mutlak Rahim'dir.
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
وإن ربك لهو ٱلعزيز ٱلرحيم
26:141
Semud da peygamlerleri yalanladı.
Kezzebet semudül murselın
كذبت ثمود ٱلمرسلين
26:142
Kardeşleri Salih onlara demişti ki: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?"
İz kale lehüm ehuhüm salihun ela tettekun
إذ قال لهم أخوهم صـلح ألا تتقون
26:143
"Ben sizin için emin bir resulüm."
İnnı leküm rasulün emın
إنى لكم رسول أمين
26:144
"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
Fettekullahe ve etıyun
فٱتقوا ٱلله وأطيعون
26:145
"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbi'ndendir."
Ve ma eselüküm aleyhi men ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
وما أسـلكم عليه من أجر إن أجرى إلا على رب ٱلعـلمين
26:146
"Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
E tütrakune fı ma hahüna aminın
أتتركون فى ما هـهنا ءامنين
26:147
"Bahçelerde, pınarlarda."
Fı cennativ ve uyun
فى جنـت وعيون
26:148
"Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar içinde."
Ve züruıv ve nahlin taluha hedıym
وزروع ونخل طلعها هضيم
26:149
"Keyif içinde, dağlardan evler yontuyorsunuz."
Ve tenhıtune minel cibali büyuten farihın
وتنحتون من ٱلجبال بيوتا فـرهين
26:150
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Fettekullahe ve etıyun
فٱتقوا ٱلله وأطيعون
26:151
"Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın."
Ve la tütıyu emral müsrifın
ولا تطيعوا أمر ٱلمسرفين
26:152
"Onlar yeryüzünde bozgun çıkarırlar, barış için çalışmazlar."
Ellezıne yüfsidune fil erdı ve la yuslihun
ٱلذين يفسدون فى ٱلأرض ولا يصلحون
26:153
Dediler: "Sen, adamakıllı büyülenmişsin."
Kalu innema ente minel müsahharın
قالوا إنما أنت من ٱلمسحرين
26:154
"Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğru sözlülerden isen, hadi bir mucize getir."
Ma ente illa beşerum mislüna feti bi ayetin in künte mines sadikıyn
ما أنت إلا بشر مثلنا فأت بـاية إن كنت من ٱلصـدقين
26:155
Dedi: "Şu bir dişi devedir. Onun su içme hakkı var. Belli bir günde su içme hakkı da sizin."
Kale hazihı nakatül leha şirbüv ve leküm şirbü yevmim malum
قال هـذهۦ ناقة لها شرب ولكم شرب يوم معلوم
26:156
"Ona kötülükle ilişmeyin. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."
Ve la temessuha bi suin fe yehuzeküm azabü yevmin azıym
ولا تمسوها بسوء فيأخذكم عذاب يوم عظيم
26:157
Onu yere yatırıp kestiler. Sonra da pişman oldular.
Fe akaruha fe asbehu nadimın
فعقروها فأصبحوا نـدمين
26:158
Sonunda azap onları yakaladı. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu inanan kişiler değildi.
Fe ehazehümül azab inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm müminın
فأخذهم ٱلعذاب إن فى ذلك لـاية وما كان أكثرهم مؤمنين
26:159
Ve senin Rabbin mutlak Aziz, mutlak Rahim'dir.
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
وإن ربك لهو ٱلعزيز ٱلرحيم
26:160
Lut kavmi de hak elçilerini yalanladı.
Kezzebet kavmü lutınil murselun
كذبت قوم لوط ٱلمرسلين
26:161
Kardeşler Lut onlara şöyle demişti: "Hala sakınmıyor musunuz?"
İz kale lehüm ehuhüm lutun ela tettekun
إذ قال لهم أخوهم لوط ألا تتقون
26:162
"Ben size gelen emin bir elçiyim."
İnnı leküm rasulün emın
إنى لكم رسول أمين
26:163
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Fettekullahe ve etıyun
فٱتقوا ٱلله وأطيعون
26:164
"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbi'ndendir."
Ve eselüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
وما أسـلكم عليه من أجر إن أجرى إلا على رب ٱلعـلمين
26:165
"Alemlerin içinden erkeklere gidiyor da,
E tetunez zükrane minel alemın
أتأتون ٱلذكران من ٱلعـلمين
26:166
Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz."
Ve tezerune ma haleka leküm rabbüküm min ezvaciküm bel entüm kavmün adun
وتذرون ما خلق لكم ربكم من أزوجكم بل أنتم قوم عادون
26:167
Dediler: "Eğer bu tavrını sona erdirmezsen, ey Lut, yemin olsun bu topraktan sürülenlerden olacaksın."
Kalu leil lem tentehi ya lutu le tekunenne minel muhracın
قالوا لئن لم تنته يـلوط لتكونن من ٱلمخرجين
26:168
Lut dedi: "Ben sizin şu yaptığınıza öfkelenenlerdenim."
Kale innı li ameliküm minel kalın
قال إنى لعملكم من ٱلقالين
26:169
"Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından koru."
Rabbi neccinı ve ehlı mimma yamelun
رب نجنى وأهلى مما يعملون
26:170
Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık.
Fe necceynahü ve ehlehu ecmeıyn
فنجينـه وأهلهۥ أجمعين
26:171
Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı.
İlla acuzen fil ğabirın
إلا عجوزا فى ٱلغـبرين
26:172
Sonra ötekileri mahvedip batırdık.
Sümme demmernel aharın
ثم دمرنا ٱلـاخرين
26:173
Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!
Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın
وأمطرنا عليهم مطرا فساء مطر ٱلمنذرين
26:174
Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi.
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm müminın
إن فى ذلك لـاية وما كان أكثرهم مؤمنين
26:175
Ve senin Rabbin mutlak Aziz, mutlak Rahim...
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
وإن ربك لهو ٱلعزيز ٱلرحيم
26:176
Eyke halkı da elçileri yalanladı.
Kezzebe ashabül eyketil murselın
كذب أصحـب لـيكة ٱلمرسلين
26:177
Şuayb onlara demişti ki: "Hala sakınmıyor musunuz?"
İz kale lehüm şüaybün ela tettekun
إذ قال لهم شعيب ألا تتقون
26:178
"Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm."
İnnı leküm rasulün emın
إنى لكم رسول أمين
26:179
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Fettekullahe ve etıyun
فٱتقوا ٱلله وأطيعون
26:180
"Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm alemlerin Rabbi'nden başkasında değil."
Ve ma eselüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
وما أسـلكم عليه من أجر إن أجرى إلا على رب ٱلعـلمين
26:181
"Ölçüyü tam yapın; şunun-bunun hakkını çarpanlardan olmayın;
Evfül keyle ve la tekunu minel muhsirın
أوفوا ٱلكيل ولا تكونوا من ٱلمخسرين
26:182
"Doğru-düzgün terazi ile tartın."
Vezinu bil kıstasil müstekıym
وزنوا بٱلقسطاس ٱلمستقيم
26:183
"Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!"
Ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la tasev fil erdı müsidın
ولا تبخسوا ٱلناس أشياءهم ولا تعثوا فى ٱلأرض مفسدين
26:184
"Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının!"
Vettekullezı halekaküm vel cibilletel evvelın
وٱتقوا ٱلذى خلقكم وٱلجبلة ٱلأولين
26:185
Dediler: "Sen fena halde büyülenmişsin."
Kalu innema ente minel müsahharın
قالوا إنما أنت من ٱلمسحرين
26:186
"Sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz."
Ve ma ente illa beşerum mislüna ve in nezunnüke le minel kazibın
وما أنت إلا بشر مثلنا وإن نظنك لمن ٱلكـذبين
26:187
"Eğer doğru sözlülerdensen, hadi üzerimize gökten parçalar düşür!"
Fe eskıt aleyna kisefem mines semai in künte mines sadikıyn
فأسقط علينا كسفا من ٱلسماء إن كنت من ٱلصـدقين
26:188
Şuayb dedi: "Yapmakta olduğunuzu Rabbim daha iyi bilir."
Kale rabbı alemü bi ma tamelun
قال ربى أعلم بما تعملون
26:189
Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.
Fe kezzebuhü fe ehazehüm azabü yevmiz zulleh innehu kane azabe yevmin azıym
فكذبوه فأخذهم عذاب يوم ٱلظلة إنهۥ كان عذاب يوم عظيم
26:190
Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi.
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm müminın
إن فى ذلك لـاية وما كان أكثرهم مؤمنين
26:191
Ve senin Rabbin mutlak Aziz, mutlak Rahim'dir.
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
وإن ربك لهو ٱلعزيز ٱلرحيم
26:192
Kesin olan şu ki, o alemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.
Ve innehu le tenzılü rabbil alemın
وإنهۥ لتنزيل رب ٱلعـلمين
26:193
O güvenilir Ruh indirdi onu,
Nezele bihir ruhul emın
نزل به ٱلروح ٱلأمين
26:194
Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın.
Ala kalbike li tekune minel münzirın
على قلبك لتكون من ٱلمنذرين
26:195
Açık-seçik Arapça bir dille indirdi.
Bi lisanin arabiyyim mübın
بلسان عربى مبين
26:196
O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.
Ve innehu lefı zübüril evvelın
وإنهۥ لفى زبر ٱلأولين
26:197
Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt değil mi?
E ve lem yekül lehüm ayeten ey yalemehu ulemaü benı israıl
أولم يكن لهم ءاية أن يعلمهۥ علمـؤا بنى إسرءيل
26:198
Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de,
Ve lev nezzelnahü ala badıl acemın
ولو نزلنـه على بعض ٱلأعجمين
26:199
O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı.
Fe karaehu aleyhim ma kanu bihı müminın
فقرأهۥ عليهم ما كانوا بهۦ مؤمنين
26:200
Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.
Kezalike seleknahü fı kulubil mücrimın
كذلك سلكنـه فى قلوب ٱلمجرمين
26:201
Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.
La yüminune bihı hatta yeravül azabel elım
لا يؤمنون بهۦ حتى يروا ٱلعذاب ٱلأليم
26:202
O azap onlara ansızın gelecek, farkında bile olmayacaklar.
Fe yetiyehüm bağtetev ve hüm la yeşurun
فيأتيهم بغتة وهم لا يشعرون
26:203
O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?"
Fe yekul hel nahnü münzarun
فيقولوا هل نحن منظرون
26:204
Bizim azabımızı acele mi istiyorlar?
E fe bi azabina yestacilun
أفبعذابنا يستعجلون
26:205
Görmedin mi ki, biz onları yıllarca nimetlendirsek de,
E feraeyte im mettanahüm sinın
أفرءيت إن متعنـهم سنين
26:206
Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa,
Sümme caehüm ma kun yuadun
ثم جاءهم ما كانوا يوعدون
26:207
O yararlandıkları nimetler onların hiçbir işine yaramaz.
Ma ağna anhüm ma kanu yümetteun
ما أغنى عنهم ما كانوا يمتعون
26:208
Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helak etmemişizdir.
Ve ma ehlekna min karyetin illa leha münzirun
وما أهلكنا من قرية إلا لها منذرون
26:209
Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz.
Zikra ve ma künna zalimın
ذكرى وما كنا ظـلمين
26:210
Onu şeytanlar indirmedi.
Ve ma tenezzelet bihiş şeyatıyn
وما تنزلت به ٱلشيـطين
26:211
Onlara yaraşmaz, zaten güçleri de yetmez.
Ve ma yembeğıy lehüm ve ma yestetıyun
وما ينبغى لهم وما يستطيعون
26:212
Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir.
İnnehüm anis semı le mazulun
إنهم عن ٱلسمع لمعزولون
26:213
O halde, Allah'ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma/davet etme. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
Fe la tedu meallahi ilahen ahara fe tekune minel müazzebın
فلا تدع مع ٱلله إلـها ءاخر فتكون من ٱلمعذبين
26:214
En yakın akraba ve hısımlarını uyar.
Ve enzir aşiratekel akrabın
وأنذر عشيرتك ٱلأقربين
26:215
Müminlerin sana uyanlarına kanadını indir.
Vahfıd cenahake li menit tebeake minel müminın
وٱخفض جناحك لمن ٱتبعك من ٱلمؤمنين
26:216
Eğer sana isyan ederlerse şöyle de: "Ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım."
Fe in asavke fe kul innı berıüm mimma tamelun
فإن عصوك فقل إنى برىء مما تعملون
26:217
O Aziz, o Rahim olana güvenip dayan.
Ve tevekkel alel azızir rahıym
وتوكل على ٱلعزيز ٱلرحيم
26:218
O ki görüyor seni kıyam ettiğin zaman.
Ellezı yerake hıyne tekum
ٱلذى يرىك حين تقوم
26:219
Görüyor nasıldır secde edenler içinde dolaşman.
Ve tekallübeke fis sacidın
وتقلبك فى ٱلسـجدين
26:220
Kuşkusuz, O'dur iyice bilen, iyice duyan.
İnnehu hüves semıul alım
إنهۥ هو ٱلسميع ٱلعليم
26:221
Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan?
Hel ünebbiüküm ala men tenezzelüş şeyatıyn
هل أنبئكم على من تنزل ٱلشيـطين
26:222
Her bir dönek/iftiracı günahkar üzerine iner onlar.
Tenezzelü ala külli effakin esım
تنزل على كل أفاك أثيم
26:223
Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların.
Yülkunes sema ve ekseruhüm kazibun
يلقون ٱلسمع وأكثرهم كـذبون
26:224
Şairlere gelince, onlara da çapkınlar-sapkınlar uyar.
Veş şüaraü yettebiuhümül ğavun
وٱلشعراء يتبعهم ٱلغاوۥن
26:225
Görmez misin onları ki, her vadide tutkun-şaşkın dolaşırlar.
E lem tera ennehüm fı külli vadiy yehımun
ألم تر أنهم فى كل واد يهيمون
26:226
Ve onlar, yapmayacakları şeyleri söyleyip dururlar.
Ve ennehüm yekulune ma la yefalun
وأنهم يقولون ما لا يفعلون
26:227
İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler.
İllellezıne amenu ve amilus salihati ve zekerullahe kesırav ventesaru mim badi ma zulimu ve seyalemüllezıne zalemu eyye münkalebiy yenkalibun
إلا ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت وذكروا ٱلله كثيرا وٱنتصروا من بعد ما ظلموا وسيعلم ٱلذين ظلموا أى منقلب ينقلبون
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.