Dil Göster/Sakla
Kasas (Al-Qasas) suresi


Kasas (Al-Qasas) suresi Kuranın 28. suresidir. Kasas suresi iniş sırasına göre ise 49. sıradadır.

Kasas suresi Hikayeler anlamına gelmektedir. Toplam da 88 ayet den oluşmaktadır. Al-Qasas suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Mekke'de indirildiğine inanıldığı için Mekke suresi olarak kabul edilir. Bu sure adını 25. ayetten alır.

Bu sure esas olarak Muhammed ve Musa arasında paralellikler kurup kısas yapar. Onların hayatlarından ve gönderildikleri liderler tarafından nasıl hem reddedilip hem de ezildiklerinden bahseder. Bu sure, Musa'nın doğumundan vahiy aldığı ana kadar geçen hayat hikayesini detaylı bir şekilde anlatır.

Surede, kendisiyle gurur duyan ve Allah'ın kendisine olan nimetini inkar eden ve karşılığında Allah'ın onu zenginliğiyle helak ettiği son derece zengin bir lider olan Karun'dan da bahsedilmektedir.

28:1
Ta, Sin, Mim.
Ta sım mım
طسم
28:2
İşte sana, açık-seçik beyanda bulunan Kitap'ın ayetleri.
Tilke ayatül kitabil mübın
تلك ءايـت ٱلكتـب ٱلمبين
28:3
İman edecek bir toplum için, Musa ve Firavun'un haberinden bir kısmını sana hak olarak okuyacağız.
Netlu aleyke min nebei musa ve firavne bil hakkı li kavmiy yüminun
نتلوا عليك من نبإ موسى وفرعون بٱلحق لقوم يؤمنون
28:4
Gerçek şu: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve ora halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyordu: Bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayasızca davranıyor/kadınların rahimlerini yokluyor/kadınlarını hayata salıyordu. O gerçekten fesadı yayanlardandı.
İnne firavne ala fil erdı ve ceale ehleha şiyeay yestadıfü taifetem minhüm yüzebbihu ebnaehüm ve yestahyı nisaehüm innehu kane minel müfsidın
إن فرعون علا فى ٱلأرض وجعل أهلها شيعا يستضعف طائفة منهم يذبح أبناءهم ويستحىۦ نساءهم إنهۥ كان من ٱلمفسدين
28:5
Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim.
Ve nürıdü en nemünne alellezınestudıfu fil erdı ve necalehüm eimmetev ve necalehümül varisın
ونريد أن نمن على ٱلذين ٱستضعفوا فى ٱلأرض ونجعلهم أئمة ونجعلهم ٱلورثين
28:6
Ve yeryüzünde onlara imkan ve kudret verelim. Firavun'a, Haman'a ve onların ordularına da korkmakta oldukları şeyleri gösterelim.
Ve nümekkine lehüm fil erdı ve nüriye firavne ve hamane ve cüundehüma minhüm ma kanu yahzerun
ونمكن لهم فى ٱلأرض ونرى فرعون وهـمـن وجنودهما منهم ما كانوا يحذرون
28:7
Musa'nın annesine şunu vahyettik: "Emzir onu! Onun aleyhinde bir korku hissedince de nehire bırakıver onu. Korkma, üzülme! Kuşkun olmasın ki, biz onu sana geri döndüreceğiz ve onu resullerden biri yapacağız."
Ve evhayna ila ümmi musa en erdııyh fe iza hıfti aleyhi fe elkıyhi fil yemmi ve la tehafı ve la tahzenı inna radduhü ileyki ve caıluhü minel murselın
وأوحينا إلى أم موسى أن أرضعيه فإذا خفت عليه فألقيه فى ٱليم ولا تخافى ولا تحزنى إنا رادوه إليك وجاعلوه من ٱلمرسلين
28:8
Nihayet, Firavun ailesi onu kayıp bir şey olarak bulup aldı. O, kendileri için bir düşman ve tasa olacaktı. Gerçek olan şu ki Firavun, Haman ve bunların orduları yanlış yoldaydılar.
Feltekatahu alü firavne li yekune lehüm adüvvev ve hazena inne firavne ve hamane ve cünudehüma kanu hatıın
فٱلتقطهۥ ءال فرعون ليكون لهم عدوا وحزنا إن فرعون وهـمـن وجنودهما كانوا خـطـين
28:9
Firavun'un karısı şöyle dedi: "Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır bu. Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz." Onlar işin farkında olmuyorlardı.
Ve kaletimraetü firavne kurratü aynil lı ve lek la taktüluhü asa ey yenfeana ev nettehızehu veledev ve hüm la yeşurun
وقالت ٱمرأت فرعون قرت عين لى ولك لا تقتلوه عسى أن ينفعنا أو نتخذهۥ ولدا وهم لا يشعرون
28:10
Musa'nın annesinin kalbi ise bomboş bir halde sabahladı. Eğer inananlardan olması için kalbine bir bağ vermeseydik, onu açığa vuracak bir durumdaydı.
Ve asbeha füadü ümmi musa fariğa in kadet le tübdı bihı levla er rabatna ala kalbiha li tekune minel müminın
وأصبح فؤاد أم موسى فـرغا إن كادت لتبدى بهۦ لولا أن ربطنا على قلبها لتكون من ٱلمؤمنين
28:11
Annesi, Musa'nın kızkardeşine, "onu izle" dedi. O da onu kenardan gözledi. Onlarsa işin farkında olmuyorlardı.
Ve kalet li uhtihı kussıhi fe besurat bihı an cünübiv ve hüm la yeşurun
وقالت لأختهۦ قصيه فبصرت بهۦ عن جنب وهم لا يشعرون
28:12
Biz daha önce ona, süt emziren kadınları haram kılmıştık. Bu sırada kızkardeşi dedi ki: "Onun bakımını sizin için üstlenecek, onu eğitip öğretmeyi yüklenecek bir ev halkını size tanıtayım mı?"
Ve harramna aleyhil meradıa min kablü fe kalet hel edüllüküm ala ehli beytiy yekfülunehu leküm ve hüm lehu nasıhun
وحرمنا عليه ٱلمراضع من قبل فقالت هل أدلكم على أهل بيت يكفلونهۥ لكم وهم لهۥ نـصحون
28:13
Nihayet Musa'yı öz anasına geri çevirdik ki, o ananın gözü aydın olsun, kederlenmesin ve Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilsin. Fakat çokları bunu bilmezler.
Fe radednahü ila ümmihı key tekarra aynühaa ve la tahzene ve li taleme enne vadellahi hakkuv ve lakinne ekserahüm la yalemun
فرددنـه إلى أمهۦ كى تقر عينها ولا تحزن ولتعلم أن وعد ٱلله حق ولـكن أكثرهم لا يعلمون
28:14
Musa, yiğitlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik. Biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz.
Ve lemma beleğa eşüddehu vesteva ateynahü hukmev ve ılma ve kezalike neczil muhsinın
ولما بلغ أشدهۥ وٱستوى ءاتينـه حكما وعلما وكذلك نجزى ٱلمحسنين
28:15
Halkının habersiz olduğu bir sırada kente girdi. Orada iki adam buldu, dövüşüyorlardı. Bu, Musa'nın halkından, şu da düşmanlarındandı. Kendi halkından olan, düşmanından olana karşı Musa'dan yardım istedi. Musa ona bir yumruk indirdirip işini bitirdi. Dedi: "Bu yaptığım, şeytanın amellerindendir. İnsanı saptıran açık bir düşmandır o."
Ve dehalel medınete ala hıyni ğafletim min ehliha fe vecede fıha racüleyni yaktetilani haza min şıatihı ve haza min adüvvih festeğasehüllezı min şıatihı alellezı min adüvvihı fe vekezehu musa fe kada aleyhi kale haza min ameliş şeytan innehu adüvvüm müdıllüm mübın
ودخل ٱلمدينة على حين غفلة من أهلها فوجد فيها رجلين يقتتلان هـذا من شيعتهۦ وهـذا من عدوهۦ فٱستغـثه ٱلذى من شيعتهۦ على ٱلذى من عدوهۦ فوكزهۥ موسى فقضى عليه قال هـذا من عمل ٱلشيطـن إنهۥ عدو مضل مبين
28:16
"Rabbim, öz benliğime zulmettim, beni affet" diye yakardı da Allah onu affetti. Gafur O'dur, Rahim O'dur.
Kale rabbi innı zalemtü nefsı fağfirlı fe ğafera leh innehu hüvel ğafurur rahıym
قال رب إنى ظلمت نفسى فٱغفر لى فغفر لهۥ إنهۥ هو ٱلغفور ٱلرحيم
28:17
Dedi: "Rabbim, bana lütfettiğin nimete yemin ederim ki, bir daha suçlulara asla arka çıkmayacağım."
Kale rabbi bima enamte aleyye fe lem ekune zahıral lil mücrimın
قال رب بما أنعمت على فلن أكون ظهيرا للمجرمين
28:18
Kentte, korku içinde sabahladı, göz-kulak kesiliyordu. Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor. Musa ona dedi ki: "Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın."
Fe asbeha fil medıneti haifey yeterakkabü fe izellezistensarahu bil emsi yestasrihuh kale lehu musa inneke le ğaviyyüm mübın
فأصبح فى ٱلمدينة خائفا يترقب فإذا ٱلذى ٱستنصرهۥ بٱلأمس يستصرخهۥ قال لهۥ موسى إنك لغوى مبين
28:19
Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince o şöyle dedi: "Dün bir adamı öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde zorba olmaktan başka bir şey istemiyorsun. Barışseverlerden olmak gibi bir niyetin yok."
Fe lemma en erade ey yebtışe billezı hüve adüvvül lehüma kale ya musa e türıdü en taktülenı kema katelte nefsem bil emsi in türıdü illa en tekune cebbara fil erdı ve ma türıdü en tekune minel muslihıyn
فلما أن أراد أن يبطش بٱلذى هو عدو لهما قال يـموسى أتريد أن تقتلنى كما قتلت نفسا بٱلأمس إن تريد إلا أن تكون جبارا فى ٱلأرض وما تريد أن تكون من ٱلمصلحين
28:20
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. Dedi: "Ey Musa, kentin ileri gelenleri seni öldürmeyi planlıyorlar. Çık buradan! Ben sana öğüt verenlerdenim."
Ve cae racülüm min aksal medıneti yesa kale ya musa innel melee yetemirune bike li yaktüluke fahruc innı leke minen nasıhıyn
وجاء رجل من أقصا ٱلمدينة يسعى قال يـموسى إن ٱلملأ يأتمرون بك ليقتلوك فٱخرج إنى لك من ٱلنـصحين
28:21
Bunun üzerine Musa, oradan korka korka çıktı. Her yanı gözlüyordu. Şöyle yakardı: "Rabbim, beni şu zalimler topluluğundan kurtar!"
Fe harace minha halifey yeterakkabü kale rabbi neccinı minel kavmiz zalimın
فخرج منها خائفا يترقب قال رب نجنى من ٱلقوم ٱلظـلمين
28:22
Medyen tarafına yönelince şöyle dedi: "Umarım Rabbim beni isabetli bir yola kılavuzlar."
Ve lemma teveccehe tilkae medyene kale asa rabbı ey yehdiyenı sevaes sebıl
ولما توجه تلقاء مدين قال عسى ربى أن يهدينى سواء ٱلسبيل
28:23
Medyen suyuna ulaştığında, su başında halktan bir grup gördü. Hayvanlarını suluyorlardı. Biraz ötelerinde çekingen bir halde duran iki kadın fark etti. "Derdiniz nedir?" dedi. "Şu çobanlar çekilip gidinceye kadar biz hayvanlarımızı sulamayız. Üstelik babamız da ileri yaşta bir ihtiyardır." dediler.
Ve lemma verade mae medyene vecede aleyhi ümmetem minen nasi yeskune ve veced min dunihimümraeteyni tezudan kel ma hatbüküma kaleta la neskıy hatta yusdirar riaü ve ebuna şeyhun kebır
ولما ورد ماء مدين وجد عليه أمة من ٱلناس يسقون ووجد من دونهم ٱمرأتين تذودان قال ما خطبكما قالتا لا نسقى حتى يصدر ٱلرعاء وأبونا شيخ كبير
28:24
Bunun üzerine Musa, onların sulama işini yaptı. Sonra gölgeye çekilip şöyle dedi: "Rabbim, bana indireceğin her nimeti bekleyen bir çaresizim."
Fe seka lehüma sümme tevella ilez zılli fe kale rabbi ninı lima enzelte ileyye min hayrin fekıyr
فسقى لهما ثم تولى إلى ٱلظل فقال رب إنى لما أنزلت إلى من خير فقير
28:25
Tam o sırada kadınlardan biri, utangaç bir tavırla yürüyerek ona geldi. Dedi: "Babam, bizim için yaptığın sulamaya karşılık sana birşeyler vermek üzere seni çağırıyor." Musa gelip ihtiyara hikayeyi anlatınca, o dedi ki: "Korkma, artık zalimler topluluğundan kurtuldun."
Fe caethü ıhdahüma temşı alestıhyain kalet inne ebı yeduke li yecziyeke ecra ma sekayte lena felemma caehu ve kassa aleyhil kasasa kale la tehaf necevte minel kavmiz zalimın
فجاءته إحدىهما تمشى على ٱستحياء قالت إن أبى يدعوك ليجزيك أجر ما سقيت لنا فلما جاءهۥ وقص عليه ٱلقصص قال لا تخف نجوت من ٱلقوم ٱلظـلمين
28:26
Kadınlardan biri şöyle dedi: "Babacağım, ücretle tut onu. Her halde ücretle çalıştırdıklarının en hayırlısı olacak; güçlü, güvenilir biri."
Kalet ihdahüma ya ebetistecirhü inne hayra menistecertel kaviyyül emın
قالت إحدىهما يـأبت ٱستـجره إن خير من ٱستـجرت ٱلقوى ٱلأمين
28:27
İhtiyar dedi ki: "Bana sekiz yıl çalışman şartıyla şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan, o da senden. Seni zora sürmek gibi bir niyetim yok. Allah dilerse beni, barış ve iyilik sever insanlardan bulacaksın."
Kale innı ürıdü en ünkihake ıhdebneteyye hateyni ala en tecüranı semaniye hıcec fe in etmente aşran fe min ındik ve ma ürıdü en eşükka aleyk setecidünı in şaellahü minas salihıyn
قال إنى أريد أن أنكحك إحدى ٱبنتى هـتين على أن تأجرنى ثمـنى حجج فإن أتممت عشرا فمن عندك وما أريد أن أشق عليك ستجدنى إن شاء ٱلله من ٱلصـلحين
28:28
Musa dedi: "Bu seninle benim aramda. İki süreden hangisini tamamlasam bana kızıp darılmak yok. Allah, bizim şu konuştuğumuza Vekil'dir."
Kale zalike biynı ve beynek eyyemel eceleyni kadaytü fe la udvane aleyy vallahü ala ma nekulü vekıl
قال ذلك بينى وبينك أيما ٱلأجلين قضيت فلا عدون على وٱلله على ما نقول وكيل
28:29
Musa süreyi bitirip ailesiyle yola çıkınca, Tur tarafından bir ateş fark etti. Ailesine dedi ki: "Bekleyin, bir ateş fark ettim. Belki ondan size bir haber getiririm, belki bir ateş koru getiririm de ısınırsınız."
Felemma kada musel ecele ve sara bi ehlihı anese min canibit türi nasa kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi haberin ev cezvetim minen nari lealleküm tastalun
فلما قضى موسى ٱلأجل وسار بأهلهۦ ءانس من جانب ٱلطور نارا قال لأهله ٱمكثوا إنى ءانست نارا لعلى ءاتيكم منها بخبر أو جذوة من ٱلنار لعلكم تصطلون
28:30
Oraya vardığında o bereketli toprak parçasındaki vadinin sağ tarafından, bir ağaçtan şöyle seslenildi: "Ey Musa! Alemlerin Rabbi Allah benim, ben!"
Felemma etaha nudiye min şatııl vadil eymeni fil bukatil mübaraketi mineş şecerati ey ya musa innı enellahü rabbül alemın
فلما أتىها نودى من شـطئ ٱلواد ٱلأيمن فى ٱلبقعة ٱلمبـركة من ٱلشجرة أن يـموسى إنى أنا ٱلله رب ٱلعـلمين
28:31
"Asanı at!" Asanın çevik bir yılan gibi titreyip kıvrıldığını görünce gerisin geri döndü; arkaya bile bakmadı. "Geri dön ey Musa, korkma! Güven içinde olanlardansın."
Ve en elkı asak felemma raaha tehtezzü keenneha cannüv vella müdbirav ve lem yüakkıb ya musa akbil ve la teh0af inneke minel aminın
وأن ألق عصاك فلما رءاها تهتز كأنها جان ولى مدبرا ولم يعقب يـموسى أقبل ولا تخف إنك من ٱلـامنين
28:32
"Elini koynuna sok, lekesiz bembeyaz çıkıversin. Korkudan açılan kollarını kendine çek. İşte bunlar, Firavun ve kodamanlarına karşı Rabbinden sana güçlü iki kanıttır. Firavun ve yardakçıları yoldan çıkmış bir güruhtur."
Üslük yedeke fi ceybike tahruc beydae min ğayri suiv vadmün ileyke cenahake miner rahbi fe zanike bürhanani mir rabbike ila firavne ve meleih innehüm kanu kavmen fasikıyn
ٱسلك يدك فى جيبك تخرج بيضاء من غير سوء وٱضمم إليك جناحك من ٱلرهب فذنك برهـنان من ربك إلى فرعون وملإيهۦ إنهم كانوا قوما فـسقين
28:33
Musa dedi: "Rabbim, ben onlardan birini katlettim, bu yüzden beni öldürürler diye korkuyorum."
Kale rabbi nnı kateltü minhüm nefsen fe ehafü ey yaktülun
قال رب إنى قتلت منهم نفسا فأخاف أن يقتلون
28:34
"Kardeşim Harun var ya, o benden lisanca daha etkilidir/benden daha güzel konuşur. Onu da benimle yardımcı olarak gönder ki beni tasdiklesin; beni yalanlamalarından korkuyorum."
Ve ehıy harunü hüve efsahu minnı lisaen fe ersilhü meıye ridey yüsaddikunı innı ehafü ey yükezzibun
وأخى هـرون هو أفصح منى لسانا فأرسله معى ردءا يصدقنى إنى أخاف أن يكذبون
28:35
Allah buyurdu: "Pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğiz; size öyle bir güç/kanıt vereceğiz ki size ulaşamayacaklar. Ayetlerimize yemin olsun ki, siz ve size uyanlar, galip gelenler olacaksınız."
Kale seneşüddü adudeke bi ehıyke ve necalü leküma sültanen fe la yesılune ileyküma bi ayatina entüma ve menit tebeakümel ğğalibun
قال سنشد عضدك بأخيك ونجعل لكما سلطـنا فلا يصلون إليكما بـايـتنا أنتما ومن ٱتبعكما ٱلغـلبون
28:36
Bunun ardından Musa onlara açık-seçik ayetlerimizi getirdiğinde onlar şöyle dediler: "Uydurulmuş bir büyüden başkası değil bu. İlk atalarımız arasında bunu hiç duymadık."
Felemma caehüm musa bi ayatina beyyinatin kalu ma haza illa sıhrum müfterav ve ma semına bihaza fı abainel evvelın
فلما جاءهم موسى بـايـتنا بينـت قالوا ما هـذا إلا سحر مفترى وما سمعنا بهـذا فى ءابائنا ٱلأولين
28:37
Musa dedi ki: "Katından kimin hidayet getirdiğini ve bu yurdun, sonunda kimin olacağını Rabbim daha iyi bilir. Şu bir gerçek ki zalimler iflah etmezler."
Ve kale musa rabbı alemü bi men cae bil hüda min ındihı ve men tekunü lehu akıbetüd dar innehu la yüflihuz zalimun
وقال موسى ربى أعلم بمن جاء بٱلهدى من عندهۦ ومن تكون لهۥ عـقبة ٱلدار إنهۥ لا يفلح ٱلظـلمون
28:38
Firavun dedi: "Ey seçkinler topluluğu! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Haman! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp bana bir kule yap ki Musa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum."
Ve kale firavnü ya eyyühel meleü ma alemtü leküm min ilahin ğayrı Fe evkıd lı ya hamanü alet tıyni fecal lı sarhal leallı ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnühu minel kazibın
وقال فرعون يـأيها ٱلملأ ما علمت لكم من إلـه غيرى فأوقد لى يـهـمـن على ٱلطين فٱجعل لى صرحا لعلى أطلع إلى إلـه موسى وإنى لأظنهۥ من ٱلكـذبين
28:39
O ve orduları yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve sandılar ki, bize döndürülmeyecekler.
Vestekbera hüve ve cünudühu fil erdı bi ğayril hakkı ve zannu ennehüm ileyna la yurceun
وٱستكبر هو وجنودهۥ فى ٱلأرض بغير ٱلحق وظنوا أنهم إلينا لا يرجعون
28:40
Biz de onu ve askerlerini yakalayıp hepsini suyun içine fırlattık. Bak, nasıl oldu zalimlerin sonu!
Fe ahaznahü ve cünudehu fenebeznahüm fil yemm fenzur keyfe kane akıbetüz zalimın
فأخذنـه وجنودهۥ فنبذنـهم فى ٱليم فٱنظر كيف كان عـقبة ٱلظـلمين
28:41
Biz onları, ateşe çağıran önderler yapmıştık. Kıyamet günü yardım göremeyeceklerdir.
Ve cealnahüm eimmetey yedune ilen nar ve yevmel kıyameti la yünsarun
وجعلنـهم أئمة يدعون إلى ٱلنار ويوم ٱلقيـمة لا ينصرون
28:42
Bu dünya hayatında da arkalarına bir lanet taktık. Kıyamet günü onlar, çirkinleştirilenler arasında olacaklar.
Ve etbanahüm fı hazihid dünya laneh ve yevmel kıyameti hüm minel makbuhıyn
وأتبعنـهم فى هـذه ٱلدنيا لعنة ويوم ٱلقيـمة هم من ٱلمقبوحين
28:43
Yemin olsun biz, ilk nesilleri helak ettikten sonra Musa'ya Kitap'ı; insanlar için basiretler, kılavuz ve rahmet olarak verdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
Ve le kad ateyna musel kitabe mim badi ma ehleknel kurunel ula besaira lin nasi ve hüdev ve rahmetel leallehüm yetezekkerun
ولقد ءاتينا موسى ٱلكتـب من بعد ما أهلكنا ٱلقرون ٱلأولى بصائر للناس وهدى ورحمة لعلهم يتذكرون
28:44
Biz Musa'ya o emri vahyettiğimizde, sen batı tarafında değildin; olayı izleyenlerden de değildin.
Ve ma künte bi canibil ğarbiyyi iz kadayna ila musel emra ve ma künte mineş şahidın
وما كنت بجانب ٱلغربى إذ قضينا إلى موسى ٱلأمر وما كنت من ٱلشـهدين
28:45
Ancak biz, birçok nesil oluşturduk da bunlar üzerinden ömürler akıp gitti. Sen Medyen halkı içinde oturarak onlara ayetlerimizi okuyor değildin. Biz, peygamberler gönderiyoruz, hepsi bu.
Ve lakinna enşena kurunen fe tetavele aleyhimül umür ve ma künte saviyen fı ehli medyene tetlu aleyhim ayatina ve lakinna künna mursilın
ولـكنا أنشأنا قرونا فتطاول عليهم ٱلعمر وما كنت ثاويا فى أهل مدين تتلوا عليهم ءايـتنا ولـكنا كنا مرسلين
28:46
Ve sen, biz seslendiğimizde, Tur tarafında da değildin. Sen, senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarmak için Rabbinden bir rahmetsin. Bu sayede onların düşünüp öğüt almaları umuluyor.
Ve ma künte bi canibit turi iz nadeyna ve lakir rahmetem mir rabbike li tünzira kavmem ma etahüm min nezırim min kablike leallehüm yetezekkerun
وما كنت بجانب ٱلطور إذ نادينا ولـكن رحمة من ربك لتنذر قوما ما أتىهم من نذير من قبلك لعلهم يتذكرون
28:47
Kendi ellerinin önden hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde hemen şöyle diyorlar: "Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de senin ayetlerine uyup müminlerden olsaydık ne olurdu!"
Ve lev la en tusiybehüm müsıybetüm bima kaddemet eydıhim fe yekulu rabbena lev la erselte iyna rasulen fe nettebia yatike ve nekune minel müminın
ولولا أن تصيبهم مصيبة بما قدمت أيديهم فيقولوا ربنا لولا أرسلت إلينا رسولا فنتبع ءايـتك ونكون من ٱلمؤمنين
28:48
Fakat hak, katımızdan kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Musa'ya verilenin aynısı buna da verilseydi ya!" Bunlar daha önce Musa'ya verileni inkar etmemişler miydi? Şöyle demişlerdi: "Birbirini destekleyen iki büyü/sırt sırta iki büyücü." Ve dediler: "Biz bunların ikisine de inanmıyoruz."
Felemma caehümül hakku min ındina kalu levla utiye misle ma utiye musa e ve lem yekfüru bima utiye musa min kabl kalu sıhrani tezahera ve kalu inna bi küllin kafirun
فلما جاءهم ٱلحق من عندنا قالوا لولا أوتى مثل ما أوتى موسى أولم يكفروا بما أوتى موسى من قبل قالوا سحران تظـهرا وقالوا إنا بكل كـفرون
28:49
De ki: "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha aydınlık bir kitap getirin, ben ona uyayım."
Kul fetu bi kitabim min ındillahi hüve ehda minhüma etebıhü in küntüm sadikıyn
قل فأتوا بكتـب من عند ٱلله هو أهدى منهما أتبعه إن كنتم صـدقين
28:50
Bunun üzerine sana cevap veremezlerse bil ki, onlar sadece iğreti arzularına uyuyorlar. Allah'tan bir kılavuzluk olmaksızın, kendi arzularına uyandan daha sapık kim vardır! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Fe il lem yestecıbu leke falem ennema yettebiune ehvaehüm ve men edallü mimmenittebea hevahü bi ğayri hüdem minellah innellahe la yehdil kavmez zalimın
فإن لم يستجيبوا لك فٱعلم أنما يتبعون أهواءهم ومن أضل ممن ٱتبع هوىه بغير هدى من ٱلله إن ٱلله لا يهدى ٱلقوم ٱلظـلمين
28:51
Yemin olsun, biz onlar için sözü ardarda getirdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
Ve le kad vessalna lehümül kavle leallehüm yetezekkerun
ولقد وصلنا لهم ٱلقول لعلهم يتذكرون
28:52
Ondan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler.
Ellezıne ateynahümül kitabe min kablihı hm bihı yüminun
ٱلذين ءاتينـهم ٱلكتـب من قبلهۦ هم بهۦ يؤمنون
28:53
O, onlara okunduğu zaman şöyle derler: "İnandık buna, Rabbimizden gelmiş haktır o. Biz, ondan önce de müslümanlardık."
Ve iza yütla aleyhim kalu amenna bihı innehül hakku mir rabbina inna künna min kablihı müslimın
وإذا يتلى عليهم قالوا ءامنا بهۦ إنه ٱلحق من ربنا إنا كنا من قبلهۦ مسلمين
28:54
İşte böylelerine ödülleri, sabrettikleri için iki kez verilir. Onlar, kötülüğü güzellikle karşılayıp savarlar. Ve onlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
Ülaike yütevne ecrahüm merrateyni bima saberu ve yedraune bil hasenetis seyyiete ve mimma razaknahüm yünfikun
أولـئك يؤتون أجرهم مرتين بما صبروا ويدرءون بٱلحسنة ٱلسيئة ومما رزقنـهم ينفقون
28:55
Boş lakırdıyı duyduklarında, ondan yüz çevirir şöyle derler: "Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Selam olsun hepinize. Biz cahilleri önemsemeyiz."
Ve iza semiullağve aadu anhü ve kalu lena amalüna ve leküm amalüküm selamün aleyküm la nebteğıl cahilın
وإذا سمعوا ٱللغو أعرضوا عنه وقالوا لنا أعمـلنا ولكم أعمـلكم سلـم عليكم لا نبتغى ٱلجـهلين
28:56
Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.
İnneke la tehdı men ahbebte ve lakinnellahe yehdı mey yeşa ve hüve alemü bil mühtedın
إنك لا تهدى من أحببت ولـكن ٱلله يهدى من يشاء وهو أعلم بٱلمهتدين
28:57
Dediler ki: "Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz." Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekana yerleştirmedik mi? Ama onların çokları bilmiyorlar.
Ve kalu in netteblıl hüda meake nütehattaf min erdına e ve lem nümekkil lehüm haramen aminey yücba ileyhi semeratü külli şeyir rizkam mil ledünna ve lakinne ekserahüm la ya7lemun
وقالوا إن نتبع ٱلهدى معك نتخطف من أرضنا أولم نمكن لهم حرما ءامنا يجبى إليه ثمرت كل شىء رزقا من لدنا ولـكن أكثرهم لا يعلمون
28:58
Yaşayışı şımarıklık ve gösterişe yol açmış nice kenti helak ettik biz. İşte yerleri yurtları! Onlardan sonra oralarda çok az oturuldu. Biziz Varis olanlar/mirasçılar, biz!
Ve kem ehlekna min karyetim betırat meıyşeteha fe tilke mesakinühüm lem tüskem mim badihim illa kalıla künna nahnül varisın
وكم أهلكنا من قرية بطرت معيشتها فتلك مسـكنهم لم تسكن من بعدهم إلا قليلا وكنا نحن ٱلورثين
28:59
Senin Rabbin, memleketleri/medeniyetleri, ana merkezlerinde kendilerine ayetlerimizi okuyan bir resul göndermedikçe helak etmez. Biz; ülkeleri/medeniyetleri, halkları zulme sapmadıkları sürece helak etmeyiz.
Ve ma kane rabbüke mühlikel kura hatta yebase fı ümmiha rasuley yetlu aleyhim ayatina ve ma künna mühlikil kura illa ve ehlüha zalimun
وما كان ربك مهلك ٱلقرى حتى يبعث فى أمها رسولا يتلوا عليهم ءايـتنا وما كنا مهلكى ٱلقرى إلا وأهلها ظـلمون
28:60
Nasiplendirildiğiniz şeyler şu iğreti hayatın yararından ve süsünden ibarettir. Allah'ın katındaki ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?
Ve ma utıtüm min şeyin fe metaul hayatid dünya ve zınetüha ve ma ındellahi hayruv ve ebka e fe la takılun
وما أوتيتم من شىء فمتـع ٱلحيوة ٱلدنيا وزينتها وما عند ٱلله خير وأبقى أفلا تعقلون
28:61
Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz, ardından da ona kavuşan kimse, şu iğreti hayatın yararıyla nimetlendirdiğimiz, sonra kıyamet gününde huzurumuza dikilecekler arasına giren kimse gibi midir?
E fe mev veadnahü vaden hasenen fe hüve lakıyhi ke mem mettanahü metaal hayatid dünya sümme hüve yevmel kıyameti minel muhdarın
أفمن وعدنـه وعدا حسنا فهو لـقيه كمن متعنـه متـع ٱلحيوة ٱلدنيا ثم هو يوم ٱلقيـمة من ٱلمحضرين
28:62
O gün onlara seslenerek şöyle diyecek: "O kendilerini bir şey sandığınız ortaklarım nerede?"
Ve yevme yünadıhim fe yekulü eyne şürakaiyellezıne küntüm tezumun
ويوم يناديهم فيقول أين شركاءى ٱلذين كنتم تزعمون
28:63
Üzerlerine hüküm hak olanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz, azdırdıklarımız işte şunlar! Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzak olduğumuzu sana arz ediyoruz. Zaten onlar sadece bize kulluk/ibadet etmiyorlardı ki!.."
Kalellezıne hakka aleyhimül kavlü rabbena haülaillezıne ağveyna ağveynahüm kema ğaveyna teberrana ileyke ma kanu iyyana yabüdun
قال ٱلذين حق عليهم ٱلقول ربنا هـؤلاء ٱلذين أغوينا أغوينـهم كما غوينا تبرأنا إليك ما كانوا إيانا يعبدون
28:64
Şöyle denilir: "Çağırın ortak koştuklarınızı!" Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara cevap veremezler; azabı görmüşlerdir. Önceden yola gelselerdi ne olurdu!
Ve kıyledu şürakaeküm fe deavhüm fe lem yestecıbu lehüm ve raevül azab lev ennehüm kanu yehtedun
وقيل ٱدعوا شركاءكم فدعوهم فلم يستجيبوا لهم ورأوا ٱلعذاب لو أنهم كانوا يهتدون
28:65
Allah o gün onlara seslenir de şöyle der: "Hak elçilerine ne cevap verdiniz?"
Ve yevme yünadıhim fe yekulü maza ecebtümül murselın
ويوم يناديهم فيقول ماذا أجبتم ٱلمرسلين
28:66
Artık o gün onlara karşı tüm haberler kör olmuştur. Birbirlerine de bir şey soramazlar.
Fe amiyet aleyhimül embaü yevmeizin fe hüm la yetesaelun
فعميت عليهم ٱلأنباء يومئذ فهم لا يتساءلون
28:67
Ama tövbe eden, inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapan kişinin, kurtuluşa erenlerden olması ümidi vardır.
Fe memma men tabe ve amene ve amile salihan fe asa ey yekune minel müflihıyn
فأما من تاب وءامن وعمل صـلحا فعسى أن يكون من ٱلمفلحين
28:68
Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Seçim onların değil/onların seçme hakkı yok. Allah, onların ortak koştuklarından yücedir, arınmıştır.
Ve rabbüke yahlüku ma yeşaü ve yahtar ma kane lehümül hıyerah sübhanellahi ve teala amma yüşrikun
وربك يخلق ما يشاء ويختار ما كان لهم ٱلخيرة سبحـن ٱلله وتعـلى عما يشركون
28:69
Ve Rabbin onların göğüslerinin neyi sakladığını, neyi açığa vurduğunu da bilir.
Ve rabbüke yalemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yulinun
وربك يعلم ما تكن صدورهم وما يعلنون
28:70
O, Allah'tır! Tanrı yoktur O'ndan başka. İlkte de sonda da hamt yalnız O'nadır. Hüküm de yalnız O'nundur/O'nun içindir. Ve siz yalnız O'na döndürüleceksiniz.
Ve hüvellahü la ilahe illa hu lehül hamdü fil ula vel ahırati ve lehül hukmü ve ileyhi türceun
وهو ٱلله لا إلـه إلا هو له ٱلحمد فى ٱلأولى وٱلـاخرة وله ٱلحكم وإليه ترجعون
28:71
De ki: "Söyleyin bakalım, Allah geceyi, kıyamet gününe kadar üzerinizde sürekli kılsa, Allah'tan başka hangi ilah size ışık getirebilir? Hala dinlemeyecek misiniz?"
Kul eraeytüm in cealellahü aleykümül leyle sermeden ila yevmil kıyameti men ilahün ğayrullahi yetiküm bi dıya e fe la tesmeun
قل أرءيتم إن جعل ٱلله عليكم ٱليل سرمدا إلى يوم ٱلقيـمة من إلـه غير ٱلله يأتيكم بضياء أفلا تسمعون
28:72
De ki: "Söyleyin bakalım, eğer Allah kıyamet gününe kadar, gündüzü üzerinizde sürekli tutsa, Allah'tan başka hangi tanrı, içinde sükunet bulacağınız bir gece verebilir size? Hala görmeyecek misiniz?"
Kul eraeytüm incealellahü aleykümün nehara sermeden ila yevmil kıyameti men ilahün ğayrullahi yetıküm bi leylin teskünune fıh e fe la tübsırun
قل أرءيتم إن جعل ٱلله عليكم ٱلنهار سرمدا إلى يوم ٱلقيـمة من إلـه غير ٱلله يأتيكم بليل تسكنون فيه أفلا تبصرون
28:73
Rahmetinin bir eseri olarak geceyi ve gündüzü sizin için oluşturdu ki, onda sükunet bulasınız, O'nun lütfundan bir şeyler dileyesiniz ve şükredebilesiniz.
Ve mir rahmetihı ceale lekümül leyle ven nehara li teskünu fıhi ve li tebteğu min fadlihı ve lealleküm teşkürun
ومن رحمتهۦ جعل لكم ٱليل وٱلنهار لتسكنوا فيه ولتبتغوا من فضلهۦ ولعلكم تشكرون
28:74
Gün olur, seslenir onlara da şöyle der: "O, bir şey zannettiğiniz ortaklarım nerede?"
Ve yevme yünadıhim fe yekulü eyne şürakaiyellezıne küntüm tezumun
ويوم يناديهم فيقول أين شركاءى ٱلذين كنتم تزعمون
28:75
Her ümmetten bir tanık çıkarmış da şöyle demişizdir: "Getirin susturucu kanıtınızı!" Bunun üzerine onlar hakkın Allah'a ait olduğunu bilmişlerdir. O iftira aracı yaptıkları şeyler de onları yüzüstü koyup kaybolmuşlardır.
Ve nezana minkülli ümmetin şehıden fe kulna hatu bürhaneküm fe alimu ennel hakka lillahi ve dalle anhüm ma kanu yefterun
ونزعنا من كل أمة شهيدا فقلنا هاتوا برهـنكم فعلموا أن ٱلحق لله وضل عنهم ما كانوا يفترون
28:76
Şu da bir gerçek ki Karun, Musa kavmindendi. Onlara karşı şımarıklık/azgınlık yaptı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: "Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez."
İnne karune kane min kavmi masu fe beğa aleyhim ve ateynahü minel künuzi ma inne mefatihahu le tenuü bil usbeti ülil kuvveti iz kale lehu kavmühu la tefrah innellahe la yühıbbül ferihıyn
إن قـرون كان من قوم موسى فبغى عليهم وءاتينـه من ٱلكنوز ما إن مفاتحهۥ لتنوأ بٱلعصبة أولى ٱلقوة إذ قال لهۥ قومهۥ لا تفرح إن ٱلله لا يحب ٱلفرحين
28:77
"Allah'ın sana verdikleri içinde ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran/Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez."
Vebteğı fıma atakellahüd daral ahırate ve la tense nesıybeke mined dünya ve ahsin kema ahsenellahü ileyke ve la tebğıl fesade fil ard innellahe la yühıbbül müfsidın
وٱبتغ فيما ءاتىك ٱلله ٱلدار ٱلـاخرة ولا تنس نصيبك من ٱلدنيا وأحسن كما أحسن ٱلله إليك ولا تبغ ٱلفساد فى ٱلأرض إن ٱلله لا يحب ٱلمفسدين
28:78
O dedi: "Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde verildi." Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile helak etmiştir. Günahlarının ne olduğu, günahkarlardan sorulmaz.
Kale innema utıtühu ala ılmin ındı e ve lem ya7lem ennellahe kad ehleke min kablihı minel kuruni men hüve eşeddü minhü kuvvetev ve ekseru cema ve la yüselü an zünubihimül mücrimun
قال إنما أوتيتهۥ على علم عندى أولم يعلم أن ٱلله قد أهلك من قبلهۦ من ٱلقرون من هو أشد منه قوة وأكثر جمعا ولا يسـل عن ذنوبهم ٱلمجرمون
28:79
Karun, süsü-püsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: "Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten o, çok nasipli bir adam!"
Fe harace ala kamihı fı zınetih kalellezıne yürıdunel hayeted dünya ya leyte lena misle ma utiye karunü innehu lezu hazzın azıym
فخرج على قومهۦ فى زينتهۦ قال ٱلذين يريدون ٱلحيوة ٱلدنيا يـليت لنا مثل ما أوتى قـرون إنهۥ لذو حظ عظيم
28:80
Kendilerine ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: "Yazıklar olsun size! İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür. Ama buna, sadece sabredenler ulaştırılır."
Ve kalellezıne utül ılme veyleküm sevabüllahi hayrul li men amene ve amile saliha ve la yülekkaha illes sabirun
وقال ٱلذين أوتوا ٱلعلم ويلكم ثواب ٱلله خير لمن ءامن وعمل صـلحا ولا يلقىها إلا ٱلصـبرون
28:81
Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.
Fe hasefna bihı ve bidarihil erda fe ma kane lehu min fietiy yensurunehu min dunillahi ve ma kane minel müntesırın
فخسفنا بهۦ وبداره ٱلأرض فما كان لهۥ من فئة ينصرونهۥ من دون ٱلله وما كان من ٱلمنتصرين
28:82
Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkarcılar asla iflah etmiyorlar."
Ve asbehallezıne temennev mekanehu bil emsi yekulune veyke ennellahe yebsütur rizka li mey yeşaü min ıbadihı ve yakdir lev la em mennellahü aleyna le hasefe bina veykeennehu la yüflihul kafirun
وأصبح ٱلذين تمنوا مكانهۥ بٱلأمس يقولون ويكأن ٱلله يبسط ٱلرزق لمن يشاء من عبادهۦ ويقدر لولا أن من ٱلله علينا لخسف بنا ويكأنهۥ لا يفلح ٱلكـفرون
28:83
İşte ahiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz. Sonuç, takva sahiplerinindir.
Tilked darul ahıratü necalüha lillezıne la yürıdune ulüvven fil erdı ve la fesada vel akıbetü lil müttekıyn
تلك ٱلدار ٱلـاخرة نجعلها للذين لا يريدون علوا فى ٱلأرض ولا فسادا وٱلعـقبة للمتقين
28:84
İyilik/güzellik getirene ondan daha hayırlısı var. Kötülük getirenlere gelince, kötülükleri yapanlar yapmış olduklarından fazlasıyla cezalandırılmayacaklardır.
Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve men cae bis seyyieti fe la yüczellezıne amilüs seyyiati illa ma kanu yamelun
من جاء بٱلحسنة فلهۥ خير منها ومن جاء بٱلسيئة فلا يجزى ٱلذين عملوا ٱلسيـات إلا ما كانوا يعملون
28:85
Bu Kur'an'ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere/belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir."
İnnellezı ferad aleykel kurane le raddüke illa mead kur rabbı alemü men cae bil hüda ve men hüve fı dalalüm mübın
إن ٱلذى فرض عليك ٱلقرءان لرادك إلى معاد قل ربى أعلم من جاء بٱلهدى ومن هو فى ضلـل مبين
28:86
Sen bu Kitap'ın sana indirileceğini ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde, gerçeği örten nankörlere/inkarcılara sakın destekçi olma.
Ve ma künte tercu ey yülka ileykel kitabü illa rahmetem mir rabbike fe la tekunenne zahıral lil kafirın
وما كنت ترجوا أن يلقى إليك ٱلكتـب إلا رحمة من ربك فلا تكونن ظهيرا للكـفرين
28:87
Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni geri çevirmesinler. Rabbine yakar/Rabbine çağır. Sakın şirke bulaşanlardan olma.
Ve la yesuddünneke an ayatillahi bade iz ünzilet ileyke vedu ila rabbike ve la tekunenne minel müşrikın
ولا يصدنك عن ءايـت ٱلله بعد إذ أنزلت إليك وٱدع إلى ربك ولا تكونن من ٱلمشركين
28:88
Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok O'ndan başka. O'nun yüzü dışında her şey helak olacaktır. Hüküm yalnız O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.
Ve la tedu meallahi ilahen ahar la ilahe illa hüve küllü şeyin halikün illa vecheh lehül hukmü ve ileyhi türceun
ولا تدع مع ٱلله إلـها ءاخر لا إلـه إلا هو كل شىء هالك إلا وجههۥ له ٱلحكم وإليه ترجعون
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.