Dil Göster/Sakla
Sebe (Saba) suresi


Sebe (Saba) suresi Kuranın 34. suresidir. Sebe suresi iniş sırasına göre ise 58. sıradadır.

Sebe suresi Saba anlamına gelmektedir. Toplam da 54 ayet den oluşmaktadır. Saba suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Mekke'de indirildiğine inanıldığı için Mekke suresi olarak kabul edilir. Süleyman ve Davut'un hayatlarını konu alan sure, Sebe halkını konu alan bir hikaye, inanmayanlara yönelik meydan okumalar ve uyarılar ile ahiret günü ile ilgili vaatleri konu almaktadır. Surenin adı, 15'ten 21'e kadar olan ayetlerde geçen kavimden gelmektedir.

Sure, Allah'a överek ve Allah'ın özelliklerini anlatarak başlar. Kâfirleri eleştirmekle devam eder. Hem Süleyman peygamber hem de Davut peygamberden kısaca bahseder ve Seba kabilesinin tufan sonucu yok olmasını anlatır.

Bu surede ele alınan diğer bir konu da, az sayıda inananlar dışında, insanların çoğunluğunun şeytana nasıl uyduğudur. Allah, müminler ile kâfirler arasında hükmünü verecektir. Pek çok surede bahsedildiği gibi, Muhammed sadece bir uyarıcı olarak gönderilmiştir. Allah'ın peygamberlerine zenginler her zaman karşı çıkmıştır. Allah cömert, sadaka veren ve yardımsever insanları ödüllendirir.

34:1
Hamt, göklerde ve yerde bulunanlar kendisine ait olan Allah'adır. Ölüm ötesi alemde de hamt yalnız O'nadır. Hakim'dir O, Habir'dir.
Elhamdü lillahillezı lehu ma fis semavati ve ma fil erdı ve lehüm hamdü fil ahırah ve hüvel hakımül habır
ٱلحمد لله ٱلذى لهۥ ما فى ٱلسمـوت وما فى ٱلأرض وله ٱلحمد فى ٱلـاخرة وهو ٱلحكيم ٱلخبير
34:2
Yerin içine gireni, oradan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni o bilir. Rahim'dir O, Gafur'dur.
Yalemü ma yelicü fil erdı ve ma yahrucü minha ve ma yenzilü mines semai ve ma yarucü fıha ve hüver rahıymül ğafur
يعلم ما يلج فى ٱلأرض وما يخرج منها وما ينزل من ٱلسماء وما يعرج فيها وهو ٱلرحيم ٱلغفور
34:3
Küfre sapanlar şöyle dediler: "Kıyamet saati bize gelmez!" De ki: "Hayır, öyle değil! Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki, o size mutlaka ve mutlaka gelecektir! Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile Rabbimden gizli kalmaz. Zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir istisna olmamak üzere, her şey apaçık bir Kitap'ta belirlenmiştir;
Ve kalellesıne keferu la tetınes saah kul bela ve rabbı le tetiyenneküm alimil ğayb la yazübü anhü miskalü zerratin fis semavati ve la fil erdı ve la asğaru min zalike ve la ekberu illa fı kitabim mübın
وقال ٱلذين كفروا لا تأتينا ٱلساعة قل بلى وربى لتأتينكم عـلم ٱلغيب لا يعزب عنه مثقال ذرة فى ٱلسمـوت ولا فى ٱلأرض ولا أصغر من ذلك ولا أكبر إلا فى كتـب مبين
34:4
Ki Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler sergileyenleri ödüllendirsin. İşte bunlar için bir bağışlanma ve kutlu-bereketli bir rızık vardır."
Li yecziyellezıne amenu ve amilus salihüt ülaike lehüm mağfiratüv ve rizkun kerım
ليجزى ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت أولـئك لهم مغفرة ورزق كريم
34:5
Ayetlerimizi hükümsüz kılmak uğruna koşuşup duranlar var ya, onlar için pislikten, inletici bir azap vardır.
Vellezıne seav fı ayatina müacizıne ülaike lehüm azabüm mir riczin elım
وٱلذين سعو فى ءايـتنا معـجزين أولـئك لهم عذاب من رجز أليم
34:6
Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilenin, hakkın ta kendisi olduğunu, Hamid ve Aziz olan Allah'ın yoluna kılavuzladığını görürler.
Ve yerallezıne ütül ılmellezı ünzile ileyke mir rabbike hüvel hakka ve yehdı ila sıratıl azızil hamıd
ويرى ٱلذين أوتوا ٱلعلم ٱلذى أنزل إليك من ربك هو ٱلحق ويهدى إلى صرط ٱلعزيز ٱلحميد
34:7
Küfre batanlar şöyle dedi: "Dağılıp parçalandığınızda, kesinlikle yepyeni bir yaratılış içinde olacağınız yolunda, peygamberce haberler veren bir adamı size gösterelim mi?"
Ve kalellezıne keferu hel nedüllüküm ala racüliy yünebbiüküm iza müzzıktüm külle mümezzekın inneküm lefı halkın cedıd
وقال ٱلذين كفروا هل ندلكم على رجل ينبئكم إذا مزقتم كل ممزق إنكم لفى خلق جديد
34:8
"Yalan düzüp Allah'a iftira mı ediyor, yoksa çıldırmış mı bu?" Hayır, söyledikleri gibi değil! Gerçek şu ki, ahirete inanmayanlar, dönüşü olmayan bir sapıklık ve bir azap içindedirler.
Eftera alellahi keziben em bihı cinneh belillezıne la yüminune bil ahırati fil azabi ved dalalil beıyd
أفترى على ٱلله كذبا أم بهۦ جنة بل ٱلذين لا يؤمنون بٱلـاخرة فى ٱلعذاب وٱلضلـل ٱلبعيد
34:9
Onlar, önlerinde ve arkalarında, gökten ve yerden neler var, görmediler mi? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Hiç kuşkusuz, bütün bunlarda Allah'a yönelen her kul için mutlak bir ibret vardır.
E fe lem yerav ila ma beyne eydıhim ve ma halfehüm mines semai vel ard in neşe nahsif bihimül erda ev nüskıt aleyhim kisefem mines sema inne fı zalike le ayetel li külli abdim münıb
أفلم يروا إلى ما بين أيديهم وما خلفهم من ٱلسماء وٱلأرض إن نشأ نخسف بهم ٱلأرض أو نسقط عليهم كسفا من ٱلسماء إن فى ذلك لـاية لكل عبد منيب
34:10
Yemin olsun, biz, Davud'a katımızdan bir lütufta bulunduk. "Ey dağlar, onunla birlikte tespih edin ve ey kuşlar siz de." dedik. Ve onun için demiri yumuşattık.
Ve le kad ateyna davude minna fadla ya cibalü evvibı meahu vet tayr ve elenna lehül hadıd
ولقد ءاتينا داوۥد منا فضلا يـجبال أوبى معهۥ وٱلطير وألنا له ٱلحديد
34:11
Geniş ve uzun zırhlar yap! Dokumasında titiz davran! Siz de hayra ve barışa yönelik iş yapın. Kuşkusuz, ben, yaptıklarınızı görüyorum.
Enımel sabiğativ ve kaddir fis serdi vamelu saliha innı bima tamelune besıyr
أن ٱعمل سـبغـت وقدر فى ٱلسرد وٱعملوا صـلحا إنى بما تعملون بصير
34:12
Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgarı görevlendirdik. Onun için erimiş katran/bakır kaynağını sel gibi akıttık. Cinlerden öylesi vardı ki, Rabbinin izniyle onun önünde iş yapardı. Onlardan hangisi buyruğumuzdan yan çizse, alevli ateş azabını kendisine tattırdık.
Ve li süleymaner rıha ğudüvvüha şehruv ve ravahuha şehr ve erselna lehu aynel kıtr ve minel cinni mey yamelü beyne yedeyhi bi izni rabbih ve mey yeziğ minhüm an emrina nüzıkhü min azabis seıyr
ولسليمـن ٱلريح غدوها شهر ورواحها شهر وأسلنا لهۥ عين ٱلقطر ومن ٱلجن من يعمل بين يديه بإذن ربهۦ ومن يزغ منهم عن أمرنا نذقه من عذاب ٱلسعير
34:13
Onlar Süleyman için, mihraplardan/kalelerden, heykellerden, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kaldırılamaz kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi, şükür olarak iş yapın! Kullarım içinden şükredenler o kadar az ki!
Yamelune lehu ma yeşaü mim meharıbe ve temasıle ve cifanin kel cevabi ve kudurir rasiyat ımelu ale davude şükra ve kalılüm min ıbadiyeş şekur
يعملون لهۥ ما يشاء من محـريب وتمـثيل وجفان كٱلجواب وقدور راسيـت ٱعملوا ءال داوۥد شكرا وقليل من عبادى ٱلشكور
34:14
Sonunda, Süleyman için ölüm hükmünü verdiğimizde, onun ölümünü, değneğini yiyen dabbetül arzdan/ağaç kurtçuğundan başkası onlara göstermedi. Süleyman yere yığılınca, açıkça anlaşıldı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o alçaltıcı azap içinde bekleyip durmazlardı.
Felemma kadayna aleyhil mevte ma dellehüm ala mevtihı illa dabbetül erdı tekülü minseeteh Fe lemma harra tebeyyenetil cinnü el lev kanu yalemunel ğaybe ma lebisu fil azabil mühın
فلما قضينا عليه ٱلموت ما دلهم على موتهۦ إلا دابة ٱلأرض تأكل منسأتهۥ فلما خر تبينت ٱلجن أن لو كانوا يعلمون ٱلغيب ما لبثوا فى ٱلعذاب ٱلمهين
34:15
Yemin olsun, Sebe' için kendi meskenlerinde bir ibret vardı. Sağ ve soldan iki bahçe. Rabbinizin rızkından yiyin de O'na şükredin. Tertemiz bir belde ve affeden bir Rab...
Le kad kane li sebein fı meskenihim ayeh cennetani ay yemıniv ve şimal külu mir rizkı rabbiküm vşeküru leh beldetün tayyibetüv ve rabbün ğafur
لقد كان لسبإ فى مسكنهم ءاية جنتان عن يمين وشمال كلوا من رزق ربكم وٱشكروا لهۥ بلدة طيبة ورب غفور
34:16
Ne var ki onlar yüz çevirdiler; biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı, birazcık da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.
Fe aradu fe erselna aleyhim seylel arimi ve beddelnahüm bi cenneteyhim cenneteyni zevatey ükülin hamtıv ve esliv ve şeyim min sidrin kalıl
فأعرضوا فأرسلنا عليهم سيل ٱلعرم وبدلنـهم بجنتيهم جنتين ذواتى أكل خمط وأثل وشىء من سدر قليل
34:17
İşte böyle! Nankörlük ettikleri için onları cezalandırdık. Nankörden başkasına ceza verir miyiz hiç!
Zalike cezeynahüm bima keferu ve hel nücazı illel kefur
ذلك جزينـهم بما كفروا وهل نجـزى إلا ٱلكفور
34:18
Biz onlarla, içini bereketle dolduğumuz kentler arasında, sırt-sırta vermiş kasabalar oluşturduk; Bunlar arasında gidiş-gelişler belirledik. "Geceleri ve güdüzleri, güven içinde gezip dolaşın oralarda." dedik.
Ve cealna beynehüm ve beynel kuralletı barakna fıha kuran zahiratev ve kadderna fıhes seyr sıru fıha leyaliye ve eyyamen aminın
وجعلنا بينهم وبين ٱلقرى ٱلتى بـركنا فيها قرى ظـهرة وقدرنا فيها ٱلسير سيروا فيها ليالى وأياما ءامنين
34:19
Ama onlar, tutup şöyle dediler: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır!" Böylece kendilerine zulmettiler de biz de onları efsaneler haline getirdik; hepsini darmadağın ettik. İşte bunda, gereğince sabreden, yeterince şükreden herkes için elbette ibretler vardır.
Fe kalu rabbena baıd beyne esfarina ve zalemu enfüsehüm fe cealnahüm ehadıse ve mezzaknahüm külle mümezzak inne fı zalike le ayatil li külli sabbarin şekur
فقالوا ربنا بـعد بين أسفارنا وظلموا أنفسهم فجعلنـهم أحاديث ومزقنـهم كل ممزق إن فى ذلك لـايـت لكل صبار شكور
34:20
Yemin olsun, İblis onlarla ilgili sanısında isabet etti. İnananlardan bir grup dışındakiler ona uydular.
Ve le kad saddeka aleyhim iblısü zannehu fettebeuhü illa ferıkam minel müminın
ولقد صدق عليهم إبليس ظنهۥ فٱتبعوه إلا فريقا من ٱلمؤمنين
34:21
Oysaki onun, onlar üzerinde hiçbir sultası yoktu. Sadece biz; ahirete inananı, onun hakkında kuşkuya düşenden ayırmak için böyle yapıyorduk. Rabbin herşey üzerinde Hafiz'dir, kollar, korur, gözetir.
Ve ma kane lehu aleyhim min sültanin illa li naleme mey yüminü bil ahırati mimmen hüve minha fı şekk ve rabbüke ala külli şeyin hafıyz
وما كان لهۥ عليهم من سلطـن إلا لنعلم من يؤمن بٱلـاخرة ممن هو منها فى شك وربك على كل شىء حفيظ
34:22
De ki: "Allah dışındaki o bir şey sandıklarınızı çağırın/onlara yalvarın! Ama onlar, göklerde de yerde de zerre kadar bir şeye sahip olamazlar. O göklerde ve yerde onların ortaklığı da yoktur. Ve O'nun onlardan bir destekçisi de yoktur."
Kulidullezıne zeamtüm min dunillah la yemlikune miskale zerratin fis semavati ve la fil erdı ve ma lehüm fıhima min şirkiv ve ma lehu minhüm min zahır
قل ٱدعوا ٱلذين زعمتم من دون ٱلله لا يملكون مثقال ذرة فى ٱلسمـوت ولا فى ٱلأرض وما لهم فيهما من شرك وما لهۥ منهم من ظهير
34:23
O'nun katında, bizzat kendisinin izin verdiği kimseden başkasının şefaatı/kendisinin izin verdiği kimseden başkası için şefaat yarar sağlamaz. Sonunda, kalplerinden korku giderilince: "Rabbimiz ne dedi?" derler. "Hakkı söyledi, O'dur Aliyy, O'dur Kebir."
Ve la tenfeuş şefaatü ındehu illa li men ezine leh hatta iza füzzia an kulubihim kalu ma za kale rabbüküm kalül hakk ve hüvel aliyyül kebır
ولا تنفع ٱلشفـعة عندهۥ إلا لمن أذن لهۥ حتى إذا فزع عن قلوبهم قالوا ماذا قال ربكم قالوا ٱلحق وهو ٱلعلى ٱلكبير
34:24
De ki: "Göklerden ve yerden sizi kim rızıklandırıyor?" De ki: "Allah! O halde biz yahut siz ya tam hidayet üzerindeyiz yahut açık bir sapıklık içinde."
Kul mey yerzükuküm mines semavati vel ard kulillahü ve inna ev iyyaküm leala hüden ev fı dalalim mübın
قل من يرزقكم من ٱلسمـوت وٱلأرض قل ٱلله وإنا أو إياكم لعلى هدى أو فى ضلـل مبين
34:25
De ki: "Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu olmayacaksınız; biz de sizin yaptıklarınızdan sorguya çekilmeyeceğiz."
Kul la tüselune amma ecramna ve la nüselü amma tamelun
قل لا تسـلون عما أجرمنا ولا نسـل عما تعملون
34:26
De ki: "Rabbimiz hepimizi biraraya toplayacak, sonra da aramızı hak ile ayıracak. O'dur Fettah, O'dur Alim."
Kul yecmeu beynena rabbüna sümme yeftehu beynena bil hakk ve hüvel fettahul alım
قل يجمع بيننا ربنا ثم يفتح بيننا بٱلحق وهو ٱلفتاح ٱلعليم
34:27
De ki: "Ortaklar olarak O'nun yanına koymaya kalktıklarınızı bana gösterin! Hayır, iş sandığınız gibi değil! O, Allah'tır; Aziz'dir, Hakim'dir."
Kul eruniyellezıne elhaktüm bihı şürakae kella bel hüvellahül azızül hakım
قل أرونى ٱلذين ألحقتم بهۦ شركاء كلا بل هو ٱلله ٱلعزيز ٱلحكيم
34:28
Biz seni, bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik, başka değil! Ama insanların çokları bilmiyorlar.
Ve ma erselnake illa kaffetel lin nasi beşırav ve nezırav ve lakınne ekseran nasi la yalemun
وما أرسلنـك إلا كافة للناس بشيرا ونذيرا ولـكن أكثر ٱلناس لا يعلمون
34:29
Diyorlar: "Doğru sözlülerseniz, bu tehdit ne zaman?"
Ve yekulune meta hazel vadü in küntüm sadikıyn
ويقولون متى هـذا ٱلوعد إن كنتم صـدقين
34:30
De ki: "Size bir gün vaat edilmiştir; ondan ne bir saat geri kalabirsiniz ne de ileri geçebilirsiniz."
Kul leküm mıadü yevmel la testehırune anhü saatev ve la testakdimun
قل لكم ميعاد يوم لا تستـخرون عنه ساعة ولا تستقدمون
34:31
Küfre sapanlar dedi ki: "Biz, bu Kur'an'a da bundan öncekine de asla inanmayacağız!" Ah, bir görsen o zalimleri Rableri huzurunda, tutuklanmış halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar durur. Basit görülüp horlananları, büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız, vallahi biz inanacaktık!"
Ve kalellezıne keferu len nümine bi hazel kurani ve la billezı beyne yedeyh ve lev tera iziz zalimune mevkufune ınde rabbihim yarciu baduhüm ila badınil kavl yekulüllezınestudıfu lillezı nestekberu lev la entüm lekünna müminın
وقال ٱلذين كفروا لن نؤمن بهـذا ٱلقرءان ولا بٱلذى بين يديه ولو ترى إذ ٱلظـلمون موقوفون عند ربهم يرجع بعضهم إلى بعض ٱلقول يقول ٱلذين ٱستضعفوا للذين ٱستكبروا لولا أنتم لكنا مؤمنين
34:32
Büyüklük taslayanlar ise basit görülüp horlananlara şöyle derler: "Hidayet size geldikten sonra, sizi ondan biz mi geri çevirdik? Hayır, siz kendiniz günahkarlardınız!"
Kalellezınestekberu lillezınestudıfu e nahnü sadednaküm anil hüda bade iz caeküm bel küntüm mücrimın
قال ٱلذين ٱستكبروا للذين ٱستضعفوا أنحن صددنـكم عن ٱلهدى بعد إذ جاءكم بل كنتم مجرمين
34:33
Bu kez, basit görülüp horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Hayır, öyle değil!" İşiniz gece gündüz düzenbazlıktı. Siz bize Allah'a nankörlük etmemizi, O'na eşler-ortaklar tutmamızı emrediyordunuz." Nihayet, azabı gördüklerinde, pişmanlığı içlerine gömerler. Biz ise inkarcıların boyunlarına bukağıları vurmuşuzdur. Yapıp ettiklerinden başka, neyin karşılığını görüyorlar ki!...
Ve kalellesınestudıfu lillesınestekberu bel mekrul leyli ven nehari iz temürunena en nekfüra billahi ve necale lehu endada ve eserrun nedamete lemma raevül azab ve cealnel ağlale fı anakıllezıne keferu hel yüczevne illa ma kanu yamelun
وقال ٱلذين ٱستضعفوا للذين ٱستكبروا بل مكر ٱليل وٱلنهار إذ تأمروننا أن نكفر بٱلله ونجعل لهۥ أندادا وأسروا ٱلندامة لما رأوا ٱلعذاب وجعلنا ٱلأغلـل فى أعناق ٱلذين كفروا هل يجزون إلا ما كانوا يعملون
34:34
Biz, hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek, onun servet ve refahla şımaranları mutlaka şöyle demişlerdir: "Biz, sizin elçilik yaptığınız şeyi inkar ediyoruz!"
Ve ma erselna fı karyetim min nezırin illa kale mütrafuha inna bima ürsiltüm bihı kafirun
وما أرسلنا فى قرية من نذير إلا قال مترفوها إنا بما أرسلتم بهۦ كـفرون
34:35
Şunu da söylemişlerdir: "Biz, malca da evlatça da çoğuz. Azaba uğratılacak olanlar, bizler değiliz."
Ve kalu nahnü ekseru emvalev ve evladev ve ma nahnü bi müazzebın
وقالوا نحن أكثر أمولا وأولـدا وما نحن بمعذبين
34:36
De ki: "Rabbim, dilediğine rızkı genişletip açar, dilediğine ölçülü verir/kısar. Fakat insanların çokları bilmiyorlar."
Kul inne rabbı yebsütur rizka li mey yeşaü ve yakdiru ve lakinne ekseran nasi la ya7lemun
قل إن ربى يبسط ٱلرزق لمن يشاء ويقدر ولـكن أكثر ٱلناس لا يعلمون
34:37
Sizi bize yaklaştırıp, katımızda size yakınlık sağlayacak olan, ne mallarınızdır ne de çocuklarınız. İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapanlar müstesna. Onlara, yaptıklarının kat kat fazlası ödül vardır. Onlar, seçkin odalarda güven içindedirler.
Ve ma emvalüküm ve la evladüküm billetı tükarribüküm ındena zülfa illa men amene ve amile salihan fe ülaike lehüm cezaüd dıfi bima amilu ve hüm fil ğurufati aminun
وما أمولكم ولا أولـدكم بٱلتى تقربكم عندنا زلفى إلا من ءامن وعمل صـلحا فأولـئك لهم جزاء ٱلضعف بما عملوا وهم فى ٱلغرفـت ءامنون
34:38
Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için koşuşanlara gelince, onlar azabın içinde hazır bulundurulacaklardır.
Vellezıne yesavne fı ayatina müacizıne ülaike fil azabi muhdarun
وٱلذين يسعون فى ءايـتنا معـجزين أولـئك فى ٱلعذاب محضرون
34:39
De ki: "Rabbim, kullarından dilediğine rızkı bolca-genişçe verir, dilediğine de kısarak verir. Bir şey infak ederseniz O, onun yerine başka bir şey lütfeder. Rızık verenlerin en hayırlısıdır O.
Kul innne rabbı yebtütür rizka li mey yeşaü min ıbadihı ve yakdiru leh ve ma enfaktüm min şeyin fe hüve yuhlifüh ve huve hayrur razikıyn
قل إن ربى يبسط ٱلرزق لمن يشاء من عبادهۦ ويقدر لهۥ وما أنفقتم من شىء فهو يخلفهۥ وهو خير ٱلرزقين
34:40
Gün olur, onların hepsini bir yere toplar, sonra meleklere sorar: "Şunlar, sadece size mi kulluk/ibadet ediyorlardı?"
Ve yevme yahşüruhüm cemıan sümme yekulü lil melaiketi e haülai iyyaküm kanu yabüdun
ويوم يحشرهم جميعا ثم يقول للملـئكة أهـؤلاء إياكم كانوا يعبدون
34:41
Melekler derler ki: "Tespih ederiz seni! Bizim Veli'miz sendin, onlar değil. Doğrusu şu ki, onlar cinlere tapıyorlardı. Onların çoğu cinlere iman etmekteydi."
Kalu sübhhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu yabüdunel cinn ekseruhüm bihim müminun
قالوا سبحـنك أنت ولينا من دونهم بل كانوا يعبدون ٱلجن أكثرهم بهم مؤمنون
34:42
Artık o gün, birinizin diğerine yarar sağlamaya da zarar vermeye de gücü yetmez. Zulme sapanlara şöyle deriz: "O kendisini yalanlayıp durduğunuz ateş azabını tadın!"
Fel yevme la yemlikü baduküm li badın nefav ve la darra ve nekulü lillezıne zalemu zuku azaben narilletı küntüm biha tükezzibun
فٱليوم لا يملك بعضكم لبعض نفعا ولا ضرا ونقول للذين ظلموا ذوقوا عذاب ٱلنار ٱلتى كنتم بها تكذبون
34:43
Ayetlerimiz açık-seçik kanıtlar halinde karşılarında okununca şöyle derler: "Bu adam, atalarınızın kulluk/ibadet etmekte olduklarından sizi vazgeçirmek isteyen biriden başkası değil." Şunu da söylerler: "Bu, düzenlenmş bir yalandan/iftiradan başka şey değildir." Hakkı inkar edenler, o kendilerine geldiğinde şöyle demişlerdir: "Açık bir büyüden başka şey değil bu!"
Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalu ma haza illa racülüy yürıdü ey yesuddeküm amma kane yabüdü abaüküm ve kalu ma haza illa ifküm müftera ve kalellezıne keferu lil hakkı lemma caehüm in haza illa sıhrum mübın
وإذا تتلى عليهم ءايـتنا بينـت قالوا ما هـذا إلا رجل يريد أن يصدكم عما كان يعبد ءاباؤكم وقالوا ما هـذا إلا إفك مفترى وقال ٱلذين كفروا للحق لما جاءهم إن هـذا إلا سحر مبين
34:44
Oysaki biz onlara, araştırıp ders alacakları kitaplar vermemiştik; daha önce kendilerine bir uyarıcı da göndermemiştik.
Ve ma ateynahüm min kütübiy yedrusuneha ve ma erselna ileyhim kableke min nezır
وما ءاتينـهم من كتب يدرسونها وما أرسلنا إليهم قبلك من نذير
34:45
Onlardan öncekiler de yalanladılar. Üstelik bunlar, ötekilerine verdiklerimizin onda birine bile ulaşamadılar. Resullerimi yalanladılar. Peki, benim azabım nasıl oldu!?
Ve kezzebellezıne min kablihim ve ma beleğu mışara ma ateynahüm fe kezzebu rusüli fe keyfe kane nekır
وكذب ٱلذين من قبلهم وما بلغوا معشار ما ءاتينـهم فكذبوا رسلى فكيف كان نكير
34:46
De ki: "Size, bir tek şey öğütleyeceğim: Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkın, sonra da iyice düşünün!" Arkadaşınızda cinnetten eser yok! O, şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kişiden başkası değil.
Kul innema eızuküm bi vahıdeh en tekumu lillahi mesna ve füraa sümme tetefekkeru ma bi sahıbiküm min cinneh in hüve illa nezırul leküm beyne yedey azabin şedıd
قل إنما أعظكم بوحدة أن تقوموا لله مثنى وفردى ثم تتفكروا ما بصاحبكم من جنة إن هو إلا نذير لكم بين يدى عذاب شديد
34:47
De ki: "Ben sizden herhangi bir ücret istemedim; o sizin olsun. Benim ödülüm yalnız Allah'tandır. Ve O, her şey üzerinde bir Şehid, gerçek bir tanık..."
Kul ma seeltüküm min ecrin fe hüve leküm in ecriye illa alellah ve hüve ala külli şeyin şehıd
قل ما سألتكم من أجر فهو لكم إن أجرى إلا على ٱلله وهو على كل شىء شهيد
34:48
De ki: "Benim Rabbim, gerçeği ortaya koyar. Gaybları en iyi bilen O'dur."
Kul inne rabbı yakzifü bil hakk allamül ğuyub
قل إن ربى يقذف بٱلحق علـم ٱلغيوب
34:49
De ki: "Hak geldi, artık batıl ortaya yeni bir şey çıkaramaz; eskiyi de geri getiremez."
Kul cael hakku ve ma yübdiül batılü ve ma yüıyd
قل جاء ٱلحق وما يبدئ ٱلبـطل وما يعيد
34:50
De ki: "Eğer saparsam, öz benliğim aleyhine saparım. Doğruyu ve güzeli bulursam bu, Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Çünkü O, Semi'dir, Karib'dir."
Kul in daleltü fe innema edıllü ala nefsı ve inihtedeytü fe bima yuhıy ileyye rabbı innehu semıun karıb
قل إن ضللت فإنما أضل على نفسى وإن ٱهتديت فبما يوحى إلى ربى إنهۥ سميع قريب
34:51
Bir görsen onları korku ve telaşa düştüklerinde! Artık kaçış-kurtuluş yok! Çok yakın bir yerden yakalanmışlardır.
Ve lev tera iz feziu fe la fevte ve ühızu mim mekanin karıb
ولو ترى إذ فزعوا فلا فوت وأخذوا من مكان قريب
34:52
"Ona inandık!" dediler. Ama nasıl mümkün olur onlar için imana ulaşmak o uzak yerden!
Ve kalu amenna bih ve enna lehümüt tenavüşü mim mekanim beıyd
وقالوا ءامنا بهۦ وأنى لهم ٱلتناوش من مكان بعيد
34:53
Daha önce inkar etmişlerdi onu. Gayba taş atıp duruyorlardı o uzak yerden.
Ve kad keferu bihı min kabl ve yakzifune bil ğaybi mim mekanim beıyd
وقد كفروا بهۦ من قبل ويقذفون بٱلغيب من مكان بعيد
34:54
Artık kendileriyle, iştahla arzuladıkları şey arasına engel konmuştur. Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Gerçek şu ki onlar, tutarsızlığa iten bir kuşku içindeydiler.
Ve hıyle beynehüm ve beyne ma yeştehune kema füıle bi eşyaıhim min kabl innehüm kanu fı şekkim mürıb
وحيل بينهم وبين ما يشتهون كما فعل بأشياعهم من قبل إنهم كانوا فى شك مريب
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.