Dil Göster/Sakla
Zuhruf (Az-Zukhruf) suresi


Zuhruf (Az-Zukhruf) suresi Kuranın 43. suresidir. Zuhruf suresi iniş sırasına göre ise 63. sıradadır.

Zuhruf suresi Altın Süsler anlamına gelmektedir. Toplam da 89 ayet den oluşmaktadır. Az-Zukhruf suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Peygamber Medine'ye hicret etmeden önce ikinci Mekke döneminde indiği için Mekke suresi olduğu kabul edilir. Bu surenin adı 35 ve 53. ayetlerden gelmektedir.

Bu sure, vahyin insanlara anlayabilmeleri için Arapça olarak verildiğini ifade eder. Vahiy, Allah'tan bir rahmettir. Allah'ı unutanların şeytanın etkisine girdiğini de söyler. Firavun'un Hz. Musa'ya verdiği cevabı ve Allah'ın Firavun ve halkına verdiği azabı yeniden anlatır.

Altın Süsleri, Allah'ın iyiliğinin zenginlik ve maddi güçte bulunamayacağını müminlere hatırlatan bir suredir. Sure, kâfirlerin, peygamberlerin, liderlerin ve değerli şahsiyetlerin zenginlikleri ile işaretlenmesi gerektiği iddiasını reddetmekte ve böylece onları ayartmalardan, müsamahalardan ve oyalanmalardan uzak tutma yetkisi vermektedir.

Sure, meleklerin Allah'ın kızları değil, Allah'ın sadık kulları olduklarına da defalarca değinir. İsa'nın Tanrı'nın gerçek oğlu olma olasılığı da 63-64. ayetlerde reddedilir.

43:1
Ha, Mim!
Ha mım
حم
43:2
O ayan-beyan konuşan Kitap'a yemin olsun ki,
Vel kitabil mübın
وٱلكتـب ٱلمبين
43:3
Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptık.
İnna cealnahü kuranen arabiyyen lealleküm takılun
إنا جعلنـه قرءنا عربيا لعلكم تعقلون
43:4
Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.
Ve innehu fı ümmil kitabi ledeyna le aliyyün hakım
وإنهۥ فى أم ٱلكتـب لدينا لعلى حكيم
43:5
Siz, haddi aşanlardan/zulme sapanlardan oluşan bir toplumsunuz diye, o zikri/Kur'an'ı sizden uzak mı tutalım?
E fe nadribü ankümüz zikra safhan en küntüm kavmem müsrifın
أفنضرب عنكم ٱلذكر صفحا أن كنتم قوما مسرفين
43:6
Biz, öncekiler için de nice peygamberler gönderdik.
Ve kem erselna min nebiyyin fil evvelın
وكم أرسلنا من نبى فى ٱلأولين
43:7
Onlara bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ediyorlardı.
Ve ma yettıhim min nebiyyin illa kanu bihı yestehziun
وما يأتيهم من نبى إلا كانوا بهۦ يستهزءون
43:8
Biz, gücü-kuvveti onlardan daha üstün olanları da helak etmişizdir. Öncekilerin örneği geçti.
Fe ehlekna eşedde minhüm batşev ve meda meselül evvelın
فأهلكنا أشد منهم بطشا ومضى مثل ٱلأولين
43:9
Yemin olsun, eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, kesinlikle şöyle diyeceklerdir: "Onları, Aziz ve Alim olan yarattı!"
Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünne halekahünnel azızül alım
ولئن سألتهم من خلق ٱلسمـوت وٱلأرض ليقولن خلقهن ٱلعزيز ٱلعليم
43:10
O, yerküreyi size bir beşik yaptı. Ve onda sizler için yollar oluşturdu ki, varacağınız yere varabilesiniz.
Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve veale leküm fıha sübülel lealleküm tehtedun
ٱلذى جعل لكم ٱلأرض مهدا وجعل لكم فيها سبلا لعلكم تهتدون
43:11
Gökten bir ölçüye bağlı olarak/bir kaderle su indirmiştir O. O suyla biz ölü bir beldeyi hayata kavuşturduk. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.
Vellezı nezzele mines semai maem bi kader fe enşarna bihı beldetem meyta kezalike tuhracun
وٱلذى نزل من ٱلسماء ماء بقدر فأنشرنا بهۦ بلدة ميتا كذلك تخرجون
43:12
Tüm çiftleri de yaratan O'dur. Ve O, sizin için gemilerden ve hayvanlardan binmekte olduğunuz şeylere de vücut verdi;
Vellezı halekal ezvace külleha ve ceale leküm minel fülki vel enami ma terkebun
وٱلذى خلق ٱلأزوج كلها وجعل لكم من ٱلفلك وٱلأنعـم ما تركبون
43:13
Ki onların sırtlarına kurulasınız, sonra oraya kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlaya da şöyle diyesiniz: "Adı ve kudreti yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize yanaştıramazdık."
Li testevu ala zuhurihı sümme tezküru nımete rabbiküm izesteveytüm aleyhi ve tekulu sübhanellezı sehhara lena haza ve ma künna lehu mukrinın
لتستوۥا على ظهورهۦ ثم تذكروا نعمة ربكم إذا ٱستويتم عليه وتقولوا سبحـن ٱلذى سخر لنا هـذا وما كنا لهۥ مقرنين
43:14
"Ve gerçekten biz, halden hale geçerek Rabbimize mutlaka döneceğiz."
Ve inna ila rabbina le münkalibun
وإنا إلى ربنا لمنقلبون
43:15
Kullarından O'na bir pay çıkardılar/bir parça isnat ettiler. Hiç kuşkusuz, insan apaçık bir nankördür.
Ve cealu lehu min ıbadihı cüza innel insane le kefurum mübın
وجعلوا لهۥ من عبادهۦ جزءا إن ٱلإنسـن لكفور مبين
43:16
Yoksa Allah, yarattıklarından kızları kendine ayırdı da oğullarla seçkinleşmeyi size mi bıraktı?
Emittehaze memma yahlüku benativ ve asfaküm bil benın
أم ٱتخذ مما يخلق بنات وأصفىكم بٱلبنين
43:17
Onlardan biri, Rahman'a benzer gösterdiği/Rahman'a isnat ettiği kız evlatla müjdelendiğinde, yüzü simsiyah kesilir de öfkeden yutkunur durur.
Ve iza büşşira ehadühüm bima darabe lir rahmani meselen zalle vechühu müsveddev ve hüze kezıym
وإذا بشر أحدهم بما ضرب للرحمـن مثلا ظل وجههۥ مسودا وهو كظيم
43:18
Süs içinde yetiştirilen, fakat çekişme ve savaşta yetersiz kalanı, öyle mi?
E ve mey yüneşşeü fil hılyeti ve hüve fil hısami ğayrumübın
أومن ينشؤا فى ٱلحلية وهو فى ٱلخصام غير مبين
43:19
Rahman'ın kulları olan melekleri, dişiler saydılar. Onların yaratılışına tanık mıydılar? Tanıklıkları yazılacak ve sorguya çekilecekler.
Ve cealül melaiketellezıne hüm ıbadür rahmani inasa e şehidu halkahüm setüktebü şehadetühüm ve yüselun
وجعلوا ٱلملـئكة ٱلذين هم عبـد ٱلرحمـن إنـثا أشهدوا خلقهم ستكتب شهـدتهم ويسـلون
43:20
Bir de dediler ki: "Rahman dileseydi, onlara tapınmazdık." Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Sadece saçmalıyorlar.
Ve kalu lev şaer rahmanü ma abednahüm ma lehüm bi zalike min ılmin in hüm illa yahrusun
وقالوا لو شاء ٱلرحمـن ما عبدنـهم ما لهم بذلك من علم إن هم إلا يخرصون
43:21
Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar?
Em ateynahüm kitabem min kablihı fe hüm bihı müstemsikun
أم ءاتينـهم كتـبا من قبلهۦ فهم بهۦ مستمسكون
43:22
Hayır, sadece şunu söylemişlerdir: "Biz atalarımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerini izleyerek biz de doğruya ve güzele varacağız."
Bel kalu inna vecedna abaena ala ümmetiv ve inna ala asarihim mühtedun
بل قالوا إنا وجدنا ءاباءنا على أمة وإنا على ءاثـرهم مهتدون
43:23
İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: "Biz atalarımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak yol alacağız."
Ve kezalike ma erselna min kablike fı karyetim min nezırin illa kale mütrafuha inna vecedna abaena ala ümmetiv ve inna ala asarihim muktedun
وكذلك ما أرسلنا من قبلك فى قرية من نذير إلا قال مترفوها إنا وجدنا ءاباءنا على أمة وإنا على ءاثـرهم مقتدون
43:24
Uyarıcı dedi: "Peki, ben size, atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha iyi yol göstereni getirmiş olsam da mı?" Dediler: "Doğrusu, biz seninle gönderilen şeyi tanımıyoruz."
Kale e ve lev citüküm bi ehda mimma vecedtüm aleyhi abaeküm kalu inna bima ürsiltüm bihı kafirun
قـل أولو جئتكم بأهدى مما وجدتم عليه ءاباءكم قالوا إنا بما أرسلتم بهۦ كـفرون
43:25
Bunun üzerine onlardan öc aldık. Bir bak, nice olmuştur o yalanlayanların sonu!
Fentekamna mihüm fenzur keyfe kane akıbetül mükezzibın
فٱنتقمنا منهم فٱنظر كيف كان عـقبة ٱلمكذبين
43:26
Bir zaman İbrahim, babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Ben, sizin taptıklarınızdan uzağım."
Ve iz kale ibrahımü li ebıhi ve kavmihı innenı beraüm mimma tabüdun
وإذ قال إبرهيم لأبيه وقومهۦ إننى براء مما تعبدون
43:27
"Yalnız beni yaratana kulluk ederim. Bana, O kılavuzluk edecektir."
İllellezı fetaranı fe innehu seyehdın
إلا ٱلذى فطرنى فإنهۥ سيهدين
43:28
O, sözünü, kendinden sonra yaşayacak bir mesaj yaptı ki, insanlar hakka dönebilsinler.
Ve cealeha kelimetem bakıyeten fı akıbihı leallehüm yarciun
وجعلها كلمة باقية فى عقبهۦ لعلهم يرجعون
43:29
Ben, şunlar ve atalarını, kendilerine hak ve açık kanıtlı resul gelinceye kadar nimetlendirdim.
Vel mettatü haülai ve abaehüm hatta caehümül hakku ve rasulüm mübın
بل متعت هـؤلاء وءاباءهم حتى جاءهم ٱلحق ورسول مبين
43:30
Ne var ki, hak kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Bu bir büyü, biz bunu inkar ediyoruz!"
Ve lemma caehümül hakku kalu haza sıhruv ve inna bihı kafirun
ولما جاءهم ٱلحق قالوا هـذا سحر وإنا بهۦ كـفرون
43:31
Ve dediler: "Şu Kur'an, iki kent içinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?"
Ve kalu lev la nüzzile hazel kuranü ala racülim minel karyeteyni azıym
وقالوا لولا نزل هـذا ٱلقرءان على رجل من ٱلقريتين عظيم
43:32
Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır.
E hüm yaksimune rahmete rabbik nahnü kasemna beynahüm meıyşetehüm fil hayatid dünya ve rafana badahüm fevka badın deracatil li yettehıze baduhüm badan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrum mimma yecmeun
أهم يقسمون رحمت ربك نحن قسمنا بينهم معيشتهم فى ٱلحيوة ٱلدنيا ورفعنا بعضهم فوق بعض درجـت ليتخذ بعضهم بعضا سخريا ورحمت ربك خير مما يجمعون
43:33
İnsanlar bir tek ümmet haline gelmeyecek olsalardı, o Rahman'a nankörlük edenlerin evlerine gümüşten tavanlar çatar, sırtlarına binip yükselecekleri merdivenler/asansörler yapardık.
Ve lev la ey yekunen nasü ümmetev vahıdetel le cealna li mey yekfüru bir rahmani li büyutihim şükufem min fiddativ ve mearice aleyha yazherun
ولولا أن يكون ٱلناس أمة وحدة لجعلنا لمن يكفر بٱلرحمـن لبيوتهم سقفا من فضة ومعارج عليها يظهرون
43:34
Evlerine kapılar, üzerlerinde yan yatacakları koltuklar yapardık;
Ve li büyutihim ebvabev ve süruran aleyha yettekiun
ولبيوتهم أبوبا وسررا عليها يتكـون
43:35
Her yanda süsler oluştururduk. İşte bütün bunlar, şu iğreti dünya hayatının nimetidir. Rabbinin katındaki ahiret ise takva sahipleri içindir.
Ve zuhrufa ve in küllü zalike lemma metaul haytiod dünya vel ahıratü ınde rabbike lil müttekıyn
وزخرفا وإن كل ذلك لما متـع ٱلحيوة ٱلدنيا وٱلـاخرة عند ربك للمتقين
43:36
Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur.
Ve mey yaşü an zikrir rahmani nükayyıd lehu şeytanen fe hüve lehu karın
ومن يعش عن ذكر ٱلرحمـن نقيض لهۥ شيطـنا فهو لهۥ قرين
43:37
Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hala hidayet üzere olduklarını sanırlar.
Ve innehüm le yesuddunehüm anis sebıli ve yahsebune ennehüm anis sebıli ve yahsebune ennehüm mühtedun
وإنهم ليصدونهم عن ٱلسبيل ويحسبون أنهم مهتدون
43:38
Sonunda bize geldiğinde, şeytan, yoldaşına şöyle der: "Keşke aramızda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü yoldaşmışsın sen!"
Hatta iza caena kale ya leyte beynı ve beyneke budel meşrikayni fe bisel karın
حتى إذا جاءنا قال يـليت بينى وبينك بعد ٱلمشرقين فبئس ٱلقرين
43:39
Bugün hiçbir şey işinize yaramayacaktır. Çünkü zulme sapmışsınız. Azapta ortaklık kuracaksınız.
Ve ley yenfeakümül yevme iz zalemtüm enneküm fil azabe müşterikun
ولن ينفعكم ٱليوم إذ ظلمتم أنكم فى ٱلعذاب مشتركون
43:40
Sen şimdi sağırlara söz mü duyuracaksın; yoksa körlere, apaçık sapıklığa dalmışlara kılavuzluk mu edeceksin?!
E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalim mübın
أفأنت تسمع ٱلصم أو تهدى ٱلعمى ومن كان فى ضلـل مبين
43:41
Ya biz, seni alıp götürdükten sonra onlardan öc alırız;
Fe imma nezhebenne bike fe inna minhüm müntekımun
فإما نذهبن بك فإنا منهم منتقمون
43:42
Yahut da onlara yönelttiğimiz tehdidi sana gösteririz. Biz onlarla başa çıkacak güçteyiz.
Ev nüriyenne kellezı veadnahüm fe inna aleyhim muktedoirun
أو نرينك ٱلذى وعدنـهم فإنا عليهم مقتدرون
43:43
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
Festemsik billezı uhıye ileyk inneke ala sıratım müstekıym
فٱستمسك بٱلذى أوحى إليك إنك على صرط مستقيم
43:44
Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.
Ve innehu lezikrul leke ve li kavmik ve sevfe tüselun
وإنهۥ لذكر لك ولقومك وسوف تسـلون
43:45
Senden önce gönderdiğimiz resullerimize sor: Rahman'dan başka ibadet edilecek tanrılar yapmış mıyız?
Vesel men erselna min kablike mir rusülina e cealna min dunir rahmani alihetey yubedun
وسـل من أرسلنا من قبلك من رسلنا أجعلنا من دون ٱلرحمـن ءالهة يعبدون
43:46
Yemin olsun, Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve onun üst düzey adamlarına gönderdik de onlara dedi ki: "Ben alemlerin Rabbi'nin resulüyüm."
Ve le kad erselna musa bi ayatina ila firavne ve meleihı fe kale inni rasulü rabbil alemın
ولقد أرسلنا موسى بـايـتنا إلى فرعون وملإيهۦ فقال إنى رسول رب ٱلعـلمين
43:47
Musa onlara ayetlerimizi getirdiğinde onlar bu ayetlere gülüyorlardı.
Felemma caehüm bi ayatina iza hüm minha yadhakun
فلما جاءهم بـايـتنا إذا هم منها يضحكون
43:48
Onlara gösterir olduğumuz her ayet-alamet, kızkardeşi ayet-alametten mutlaka daha büyüktür. Belki dönerler diye onları azapla da yakalamışızdır.
Ve ma nürıhim min ayetin illa hiye ekberu min uhtiha ve ehaznahüm bil azabi leallehüm yarciun
وما نريهم من ءاية إلا هى أكبر من أختها وأخذنـهم بٱلعذاب لعلهم يرجعون
43:49
Dediler ki: "Ey büyücü! Sana verdiği söz aşkına, Rabbine bizim için bir yakarıver; biz artık doğru yola gireceğiz."
Ve kalu ya eyyühes sahırudu lena rabbeke bima ahide ındeke innena le mühtedun
وقالوا يـأيه ٱلساحر ٱدع لنا ربك بما عهد عندك إننا لمهتدون
43:50
Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımızda hemen yan çizmeye başladılar.
Felemma keşefna anhümül azabe izahüm yenküsun
فلما كشفنا عنهم ٱلعذاب إذا هم ينكثون
43:51
Firavun, toplumu içinde haykırıp şöyle dedi: "Ey toplumum! Mısır'ın mülk ve yönetimi benim değil mi? İşte şu nehirler benim altımdan akıyor. Görmüyor musunuz?"
Ve nada firavnü fı kamihı kale ya kavmi e leyse lı mülkü mısra ve hazihil enharu tecrı min tahtı e fe la tübsırün
ونادى فرعون فى قومهۦ قال يـقوم أليس لى ملك مصر وهـذه ٱلأنهـر تجرى من تحتى أفلا تبصرون
43:52
"Yoksa ben şu zavallı, şu meramını anlatamayacak adamdan hayırlı değil miyim?"
Em ene hayrum min hazellezı hüve mehınüv ve la yekadü yübın
أم أنا خير من هـذا ٱلذى هو مهين ولا يكاد يبين
43:53
"Ona altın bilezikler atılmalı, yanında-hizmetinde melekler bulunmalı değil miydi?"
Fe lev la ülkıye aleyhi esviratüm min zehebin ev cae meahül melaiketü mukterinın
فلولا ألقى عليه أسورة من ذهب أو جاء معه ٱلملـئكة مقترنين
43:54
İşte toplumunu böyle küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan sapmış bir toplum idiler.
Festehaffe kavmehu fe etauh innehüm kanu kavmen fasikıyn
فٱستخف قومهۥ فأطاعوه إنهم كانوا قوما فـسقين
43:55
Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince, biz de onlardan öc aldık; hepsini suya gömüverdik.
Felemma asefununtekamna minhüm fe ağraknahüm ecmeıyn
فلما ءاسفونا ٱنتقمنا منهم فأغرقنـهم أجمعين
43:56
Onları, sonra gelecekler için eski bir örnek yaptık.
Fe cealnahüm selefev ve meselel lil ahırın
فجعلنـهم سلفا ومثلا للـاخرين
43:57
Meryem'in oğlu, bir örnek olarak ortaya konunca, senin toplumun buna karşı hemen bağırıp çağırmaya başladı.
Ve lemma duribebnü meryeme meselen iza kavmüke minhü yesıddun
ولما ضرب ٱبن مريم مثلا إذا قومك منه يصدون
43:58
Dediler ki: "Bizim tanrılarımız mı hayırlı, o mu?" Bunu sana sadece çekişme olsun diye örnek verdiler. Çekişmeyi seven bir toplumdur onlar.
Ve kalu e alihetüna hayrun em hu ma darabuhü leke illa cedela bel hüm kavmün hasımun
وقالوا ءأـلهتنا خير أم هو ما ضربوه لك إلا جدلا بل هم قوم خصمون
43:59
Meryem'in oğlu, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek yaptığımız bir kuldu.
İn hüve illa abdün enamna aleyhi ve cealnahü meselel li benı israıl
إن هو إلا عبد أنعمنا عليه وجعلنـه مثلا لبنى إسرءيل
43:60
Eğer dileseydik, içinizden, yeryüzünde size halef olacak melekler vücuda getirirdik.
Ve lev neşaü le cealna minküm melaiketen fil erdı yahlüfun
ولو نشاء لجعلنا منكم ملـئكة فى ٱلأرض يخلفون
43:61
Hiç kuşkusuz o, kıyamet saati için bir bilgidir. O halde sakın o saat hakkında şüpheye düşmeyin; bana uyun. Dosdoğru yol budur.
Ve innehu le ılmül lissaati fe la temterunne biha vettebiun haza sıratum müstekıym
وإنهۥ لعلم للساعة فلا تمترن بها وٱتبعون هـذا صرط مستقيم
43:62
Sakın şeytan sizi geri çevirmesin. O, sizin için açık bir düşmandır.
Ve la yesudodennekümüş şeytan innehu leküm adüvvün mübın
ولا يصدنكم ٱلشيطـن إنهۥ لكم عدو مبين
43:63
İsa, açık-seçik kanıtlarla geldiğinde şöyle demişti: "Ben size hikmet getirdim ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde, Allah'tan sakının ve bana itaat edin!"
Ve lemma cae ıysa bil beyyinati kale kad citüküm bil hıkmeti ve li übeyyine leküm badallezı tahtelifune fıh fettekullahe ve etıyun
ولما جاء عيسى بٱلبينـت قال قد جئتكم بٱلحكمة ولأبين لكم بعض ٱلذى تختلفون فيه فٱتقوا ٱلله وأطيعون
43:64
"Kuşkusuz, Allah hem benim Rabbimdir hem sizin Rabbinizdir. O halde O'na ibadet edin! İşte bu, dosdoğru bir yoldur."
İnnellahe hüve rabbı ve rabbüküm fabüduh haza sıratum müstekıym
إن ٱلله هو ربى وربكم فٱعبدوه هـذا صرط مستقيم
43:65
Böyle iken, aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Korkunç bir günün azabından vay haline o zulmedenlerin!
Fahtelefel ahzabü mim beynihim fe veylül lillezıne zalemu min azabi yevmin elım
فٱختلف ٱلأحزاب من بينهم فويل للذين ظلموا من عذاب يوم أليم
43:66
Hiç farkında olmadıkları bir sırada o saatin birdenbire kendilerine gelmesinden başka neyi bekliyorlar?
Hel yenzurune illes saate en tetiyehüm bağtetev ve hüm la yeşurun
هل ينظرون إلا ٱلساعة أن تأتيهم بغتة وهم لا يشعرون
43:67
Dostlar o gün birbirine düşman kesilirler. Ancak takvaya sarılanlar böyle değildir.
El ehıllaü yevmeizim baduhüm li badın adüvvün illel müttekıyn
ٱلأخلاء يومئذ بعضهم لبعض عدو إلا ٱلمتقين
43:68
Ey kullarım! Bugün size korku yok; sizler tasalanmayacaksınız da!
Ya ıbadi la havfün aleykümül yevme ve la entüm tanzenun
يـعباد لا خوف عليكم ٱليوم ولا أنتم تحزنون
43:69
Onlar, ayetlerimize iman edip Allah'a teslim olanlar haline gelmişlerdi.
Ellezıne amenu bi ayatina ve kanu müslimın
ٱلذين ءامنوا بـايـتنا وكانوا مسلمين
43:70
Cennete girin! Siz ve eşleriniz ikramlarla ağırlanacaksınız.
Üdhulül cennete entüm ve ezvacüküm tuhberun
ٱدخلوا ٱلجنة أنتم وأزوجكم تحبرون
43:71
Çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada, nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevkleneceği her şey vardır. Ve siz orada sürekli kalacaksınız.
Yütafü aleyhim bi sıhafim min zehebiv ve ekvab ve fıha ma teştehıhil enfüsü ve telezzül ayün ve entüm fıha halidün
يطاف عليهم بصحاف من ذهب وأكواب وفيها ما تشتهيه ٱلأنفس وتلذ ٱلأعين وأنتم فيها خـلدون
43:72
İşte size, yapıp ettiklerinize karşılık mirasçı kılındığınız cennet!
Ve tilkel cennetülletı uristümuha bima küntüm tamelun
وتلك ٱلجنة ٱلتى أورثتموها بما كنتم تعملون
43:73
Orada sizin için pek çok meyve var. Onlardan yiyeceksiniz.
Leküm fiha fakihetün kesıratüm miha tekülun
لكم فيها فـكهة كثيرة منها تأكلون
43:74
Suçlular ise cehennem azabının içinde uzun süre sürekli kalacaklardır.
İnnel mücrimıne fı azabi cehenneme halidun
إن ٱلمجرمين فى عذاب جهنم خـلدون
43:75
Azapları hafifletilmeyecektir; onun içinde ümitsiz kalacaklardır.
La yüfetteru anhüm ve hüm fıhi müblisun
لا يفتر عنهم وهم فيه مبلسون
43:76
Biz onlara zulmetmedik; onlar zalimlerin ta kendileriydi.
Ve ma zalemnahüm ve lakin kanu hümüz zalimın
وما ظلمنـهم ولـكن كانوا هم ٱلظـلمين
43:77
Şöyle seslenecekler: "Ey Malik! Rabbin işimizi bitirversin." O şöyle diyecek: "Bekleyeceksiniz!"
Ve nadev ya malikü li yakdı aleyna rabbük kale inneküm makisun
ونادوا يـمـلك ليقض علينا ربك قال إنكم مـكثون
43:78
Yemin olsun, size hakkı getirdik ama çoğunuz haktan tiksiniyorsunuz.
Lekad cinaküm bil hakkı ve lakinne ekseraküm lil hakkı karihun
لقد جئنـكم بٱلحق ولـكن أكثركم للحق كـرهون
43:79
Yoksa bir iş ve oluşta kesin karara mı vardılar? Kuşkusuz, biz de kesin kararlıyız.
Em ebramu emran fe inna mübrimun
أم أبرموا أمرا فإنا مبرمون
43:80
Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır, öyle değil; elçilerimiz yanlarında yazıp duruyorlar.
Em yahsebune enna la nesmeu sirrahüm ve necvahüm bela ve rusülüna ledeyhüm yektübun
أم يحسبون أنا لا نسمع سرهم ونجوىهم بلى ورسلنا لديهم يكتبون
43:81
De ki: "Eğer Rahman'ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum."
Kul in kane lirrahmani veledün fe ene evvelül abidın
قل إن كان للرحمـن ولد فأنا أول ٱلعـبدين
43:82
Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirmelerinden arınmıştır, yücedir.
Sübhüne rabbis semavati vel erdı rabbil arşi amma yesıfun
سبحـن رب ٱلسمـوت وٱلأرض رب ٱلعرش عما يصفون
43:83
Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp gitsinler; oynayıp oyalansınlar!
Fezerhüm yahudu ve yelabu hatta yülaku yevmehümüllezı yuadun
فذرهم يخوضوا ويلعبوا حتى يلـقوا يومهم ٱلذى يوعدون
43:84
Göklerde ilah olan da O, yerde ilah olan da O. O'dur Hakim, O'dur Alim.
Ve hüvellezı fis semai ilahüv ve fil erdı ilah ve hüvel hakımül alım
وهو ٱلذى فى ٱلسماء إلـه وفى ٱلأرض إلـه وهو ٱلحكيم ٱلعليم
43:85
Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin mülkü/yönetimi kendine ait olan o Allah'ın şanı yücedir. Kıyamet saatine ilişkin bilgi O'nun katındadır. Siz de O'na döndürüleceksiniz.
Ve tebarakellezı lehu mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ındehu ılmüs saah ve ileyhi türceun
وتبارك ٱلذى لهۥ ملك ٱلسمـوت وٱلأرض وما بينهما وعندهۥ علم ٱلساعة وإليه ترجعون
43:86
O'nun berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz! Hakka tanık olanlar müstesna. Onlar, ilimden nasiplenmekteler.
Ve la yemliküllezıne yedune min dunihiş şefaate illa men şehide bil hakkı ve hüm yalemun
ولا يملك ٱلذين يدعون من دونه ٱلشفـعة إلا من شهد بٱلحق وهم يعلمون
43:87
Kendilerini kim yarattı diye onlara sorsan, yemin olsun, "Allah!" diyeceklerdir. Peki, nasıl döndürülüyorlar!"
Ve lein seeltehüm men halekahüm le yekulünnellahü fe enna yüfekun
ولئن سألتهم من خلقهم ليقولن ٱلله فأنى يؤفكون
43:88
Onun "Ey Rabbim" deyişine yemin olsun ki, bunlar iman etmez bir topluluktur.
Ve kıylihı ya rabbi inne haülai kavmül la yüminun
وقيلهۦ يـرب إن هـؤلاء قوم لا يؤمنون
43:89
Artık sen onlara aldırma, "Selam!" deyiver. Yakında bilecekler.
Fasfah anhüm ve kul selam fe sevfe yalemun
فٱصفح عنهم وقل سلـم فسوف يعلمون
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.