Dil Göster/Sakla
Fetih (Al-Fath) suresi


Fetih (Al-Fath) suresi Kuranın 48. suresidir. Fetih suresi iniş sırasına göre ise 111. sıradadır.

Fetih suresi Zafer anlamına gelmektedir. Toplam da 29 ayet den oluşmaktadır. Al-Fath suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Medine'de nazil olduğuna inanıldığı için Medine suresi olduğu kabul edilir. Sûre adını açılış ayetinden alır.

Bu sure bir Medine suresidir ve Hz. Peygamber'in Mekke'nin hemen dışında bir yer olan Hudeybiye'den Medine'ye dönüşü sırasında nazil olmuştur. Burada Hz.Muhammed, Kureyş ile Hudeybiye Antlaşması adı verilen bir barış antlaşması yaptı. Bu, iki şehir arasındaki gerilimi hafifletmeye yardımcı oldu ve on yıl boyunca barışı onayladı.

Bu surenin sonunda, müminlerin Mekke'ye barış içinde ve çok yakında herhangi bir endişe duymadan girecekleri öngörüsünden bahseden ve bu sureden kısa bir süre sonra gerçekleşen peygamberin bir rüyasından bahsediyor.

48:1
Şu bir gerçek ki, biz sana apaçık bir fetih nasip ettik.
İnna fetahna leke fetham mübına
إنا فتحنا لك فتحا مبينا
48:2
Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.
Li yağfira lekellahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nımetehu aleyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma
ليغفر لك ٱلله ما تقدم من ذنبك وما تأخر ويتم نعمتهۥ عليك ويهديك صرطا مستقيما
48:3
Ve Allah sana onur ve kudret dolu bir yardımla destek verecektir.
Ve yensurakellahü nasran azıza
وينصرك ٱلله نصرا عزيزا
48:4
O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Alim'dir Allah, Hakim'dir.
Hüvellezı enzeles sekınete fı kulubil müminıne li yezdadu imanem mea ımanihim ve lillahi cünudüs semavati vel ard ve kanellahü alımen hakıma
هو ٱلذى أنزل ٱلسكينة فى قلوب ٱلمؤمنين ليزدادوا إيمـنا مع إيمـنهم ولله جنود ٱلسمـوت وٱلأرض وكان ٱلله عليما حكيما
48:5
İnanmış erkekleri ve inanmış kadınları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokması içindir bu. Sürekli kalıcıdırlar orada. Ve onların çirkin davranışlarını örtüp gizlemesi içindir. İşte bu, Allah katında çok büyük bir kurtuluş ve eriştir.
Li yüdhılel müminıne vel müminati cennatin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve yükeffira anhüm seyyiatihim ve kane zalike ındellahi fevzen azıyma
ليدخل ٱلمؤمنين وٱلمؤمنـت جنـت تجرى من تحتها ٱلأنهـر خـلدين فيها ويكفر عنهم سيـاتهم وكان ذلك عند ٱلله فوزا عظيما
48:6
Ve Allah hakkında kötü sanılar besleyen erkek münafıklarla kadın münafıklara ve erkek putperestlerle kadın putperestlere, o kötülük girdabı başlarına dönesilere azap etsin diyedir bu. Allah onlara öfkelenmiş, onları lanetlemiş ve kendilerine cehennem hazırlamıştır. Kötü bir varış yeridir o.
Ve yüazzibel münafikıyne vel münafikati vel müşrikıne vel müşrikatiz zannıne billahi zannez sev aleyhim dairatüs sev ve ğadıbellahü aleyhim ve leanehüm ve eadde lehüm cehennem ve saet masıyra
ويعذب ٱلمنـفقين وٱلمنـفقـت وٱلمشركين وٱلمشركـت ٱلظانين بٱلله ظن ٱلسوء عليهم دائرة ٱلسوء وغضب ٱلله عليهم ولعنهم وأعد لهم جهنم وساءت مصيرا
48:7
Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Aziz'dir Allah, Hakim'dir.
Ve lillahi cünudüs semavati vel ard ve kanellahü azızen hakıma
ولله جنود ٱلسمـوت وٱلأرض وكان ٱلله عزيزا حكيما
48:8
Şu bir gerçek ki, biz seni, bir tanık, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
İnna erselnake şahidev ve mübeşşirav ve nezıra
إنا أرسلنـك شـهدا ومبشرا ونذيرا
48:9
Allah'a ve resulüne inanasınız, O'nu destekleyesiniz, O'nu yüce bilesiniz ve sabah-akşam O'nu tespih edesiniz diye.
Li tüminu billahi ve rasulihi ve tüazziruhu ve tuvekkiruh ve tusebbihuhu bükreten ve ezıyla
لتؤمنوا بٱلله ورسولهۦ وتعزروه وتوقروه وتسبحوه بكرة وأصيلا
48:10
O seninle el tutuşup sözleşenler var ya, onlar gerçekte Allah ile bey'atleşiyorlar. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir. Kim ahdi bozar, döneklik ederse kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allah'a verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir.
İnnellezıne yübayiuneke innema yübayiunellah yedüllahi fevka eydıhim fe men nekese fe innema yenküsü ala nefsih ve men evfa bi ma ahede aleyhüllahe fe se yütıhi ecran azıyma
إن ٱلذين يبايعونك إنما يبايعون ٱلله يد ٱلله فوق أيديهم فمن نكث فإنما ينكث على نفسهۦ ومن أوفى بما عـهد عليه ٱلله فسيؤتيه أجرا عظيما
48:11
Bedevilerden, geri bırakılmış olanlar sana şöyle diyecekler: "Bizleri, mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. O halde bizim için Allah'tan af dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Allah size bir zarar dilerse, yahut bir yarar murat ederse, O'nun sizin için dilediğine kim engel olabilir?" Doğrusu şu ki, Allah, sizin yaptıklarınızdan haberdardır.
Se yekulü lekel mühallefune minel arabi şeğaletna emvalüna ve ehluna festağfir lena yekulune bi elsinetihim ma leyse fi kulubihim Kul fe mey yemlikü leküm minellahi şeyen in erade biküm darran ev erade biküm nefa bel kanellahü bima tamelune habıra
سيقول لك ٱلمخلفون من ٱلأعراب شغلتنا أمولنا وأهلونا فٱستغفر لنا يقولون بألسنتهم ما ليس فى قلوبهم قل فمن يملك لكم من ٱلله شيـا إن أراد بكم ضرا أو أراد بكم نفعا بل كان ٱلله بما تعملون خبيرا
48:12
Siz sanmıştınız ki, resul de müminler de ailelerine bir daha asla dönmeyecekler. Bu düşünce kalplerinizde süslendi de çirkin bir sanıya saplandınız ve mahvolmuş bir topluluk haline geldiniz.
Bel zanentüm el ley yenkaliber rasulü vel müminune ila ehlıhim ebedev ve züyyine zalike fı kulubiküm ve zanentüm zannes sev ve küntüm kavmen bura
بل ظننتم أن لن ينقلب ٱلرسول وٱلمؤمنون إلى أهليهم أبدا وزين ذلك فى قلوبكم وظننتم ظن ٱلسوء وكنتم قوما بورا
48:13
Kim Allah'a ve resulüne iman etmezse bilsin ki biz, inkarcılar için alevli bir ateş hazırladık.
Ve mel lem yü mim billahi ve rasulihı fe inna atedna lil kafirıne seıyra
ومن لم يؤمن بٱلله ورسولهۦ فإنا أعتدنا للكـفرين سعيرا
48:14
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır! Dilediğini affeder, dilediğine azap eder. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.
Ve lillahi mülküs semavati vel ard yağfiru li mey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa ve kanellahü ğafurar rahıyma
ولله ملك ٱلسمـوت وٱلأرض يغفر لمن يشاء ويعذب من يشاء وكان ٱلله غفورا رحيما
48:15
Geri bırakılanlar, ganimetleri almak üzere gittiğiniz zaman şöyle diyecekler: "İzin verin, biz de size uyalım!" Onlar Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Bize asla uyamazsınız! Allah önceden de böyle buyurmuştu." Bu kez şöyle diyecekler: "Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz." İşin doğrusu şu ki, onlar çok az anlıyorlar/onlar, az bir kısmı hariç, anlamıyorlar.
Se yekulül mühallefune izen talaktüm ila meğanime li tehuzuha zeruna nettebıküm yürıdune ey yübeddilu kelamellah kul len tettebiuna kezaliküm kalellahü min kabl fe se yekulune bel tahsüdunena bel kanu la yefkahune illa kalıla
سيقول ٱلمخلفون إذا ٱنطلقتم إلى مغانم لتأخذوها ذرونا نتبعكم يريدون أن يبدلوا كلـم ٱلله قل لن تتبعونا كذلكم قال ٱلله من قبل فسيقولون بل تحسدوننا بل كانوا لا يفقهون إلا قليلا
48:16
Bedevilerden, geri bırakılmış olanlara de ki: "Siz yakında çok zorlu savaş veren bir kavimle çarpışmaya çağrılacaksınız. Ya onlarla çarpışırsınız, yahut onlar Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir ödül verecektir. Yok eğer önceden döndüğünüz gibi yüz çevirirseniz, Allah sizi acıklı bir azapla cezalandırır."
Kul lil muhallefıne minel arabi se tüdavne ila kavmin ülı besin şedıdin tükatilunehüm ev yüslimun fe in tütıyu yütikümüllahü ecran hasena ve in tetevellev kema tevelleytüm min kablü yüazzibküm azaben elıma
قل للمخلفين من ٱلأعراب ستدعون إلى قوم أولى بأس شديد تقـتلونهم أو يسلمون فإن تطيعوا يؤتكم ٱلله أجرا حسنا وإن تتولوا كما توليتم من قبل يعذبكم عذابا أليما
48:17
Köre zorlama yoktur, topala zorlama yoktur, hastaya da zorlama yoktur. Kim Allah'a ve resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, Allah onu acıklı bir azapla cezalandırır.
Leyse alel ama haracüv ve la alel araci haracüv ve la alel meriydı harac ve mey yütıılahe ve rasulehu yüdhılhü cennatin tecrı min tahtihel enhar ve mey yetevelle yüazzibhü azaben elıma
ليس على ٱلأعمى حرج ولا على ٱلأعرج حرج ولا على ٱلمريض حرج ومن يطع ٱلله ورسولهۥ يدخله جنـت تجرى من تحتها ٱلأنهـر ومن يتول يعذبه عذابا أليما
48:18
Yemin olsun, Allah müminlerden, o ağacın altında sana bey'at ettikleri sırada hoşnut olmuştur. Onların gönüllerindekini bilmiş, üzerlerine huzur ve sükun indirmiş ve kendilerine yakın bir fetih nasip etmiştir.
Le kad radıyallahü anil müminıne iz yübayiuneke tahteş şecerati fe alime ma fı kulubihim fe enzeles sekınete aleyhim ve esabehüm fethan karıba
لقد رضى ٱلله عن ٱلمؤمنين إذ يبايعونك تحت ٱلشجرة فعلم ما فى قلوبهم فأنزل ٱلسكينة عليهم وأثـبهم فتحا قريبا
48:19
Alacakları birçok ganimetler de nasip etmiştir. Allah Aziz'dir, Hakim'dir.
Ve meğanime kesiraten yehuzuneha ve kanallahü aziyzen hakiyma
ومغانم كثيرة يأخذونها وكان ٱلله عزيزا حكيما
48:20
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaat etti. Şunu da size aceleden verdi ve insanların ellerini de sizden uzak tuttu ki bu, inananlara bir ibret olsun ve Allah sizi dosdoğru yola kılavuzlasın.
Ve adekümüllahü meğanime kesiraten tehuzuneha fe accele leküm hazihı ve keffe eydiyen nasi anküm ve li tekune ayetel lil müminıne ve yehdiyeküm sıratam müstekıyma
وعدكم ٱلله مغانم كثيرة تأخذونها فعجل لكم هـذهۦ وكف أيدى ٱلناس عنكم ولتكون ءاية للمؤمنين ويهديكم صرطا مستقيما
48:21
Sizin güç yetireceğiniz başka ganimetler de vardır. Allah onları kuşatmış bulunuyor. Allah, her şey üzerinde Kadir'dir.
Ve uhra lem takdiru aleyha kad ehatallahü biha ve kanellahü ala külli şeyin kadıra
وأخرى لم تقدروا عليها قد أحاط ٱلله بها وكان ٱلله على كل شىء قديرا
48:22
Eğer küfredenler sizinle savaşsalardı, sırtlarını dönüp kaçacaklardı. Sonra, bir dost da bir yardımcı da bulamazlardı.
Ve lev katelekümüllezıne keferu le vellevül edbara sümme la yecidune veliyyev ve la nesıyra
ولو قـتلكم ٱلذين كفروا لولوا ٱلأدبـر ثم لا يجدون وليا ولا نصيرا
48:23
Bu, Allah'ın öteden beri işleyip duran yolu-yöntemidir. Allah'ın yol ve yönteminde hiçbir değişme bulamazsın.
Sünnetellahilletı kad halet min kabl Ve len tecide li sünnetillahi tebdıla
سنة ٱلله ٱلتى قد خلت من قبل ولن تجد لسنة ٱلله تبديلا
48:24
O odur ki, sizi onlara galip getirdikten sonra Mekke'nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan uzak tuttu. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
Ve hüvellezı keffe eydiyehüm anküm ve eydiyeküm anhüm bi batni mekkete mim badi en azferaküm aleyhim ve kanellahü bi ma tamelune basıyra
وهو ٱلذى كف أيديهم عنكم وأيديكم عنهم ببطن مكة من بعد أن أظفركم عليهم وكان ٱلله بما تعملون بصيرا
48:25
Onlar o kişilerdir ki, küfre sapıp sizi Mescid-i Haram'dan geri çevirdiler, bekletilen kurbanlık hediyelerin, yerlerine ulaşmasına engel oldular. Eğer kendilerini tanımadığınız için çiğneyeceğiniz ve bu bilgisizlik yüzünden üzüntü ve kınayışla karşılaşacağınız inanmış erkeklerle inanmış kadınlar olmasaydı, iş başka türlü olurdu. Böyle olması, Allah'ın, dilediğini rahmetine sokması içindir. Onlar birbirlerinden ayrılmış olsalardı, inkara sapanları acıklı bir azapla cezalandırırdık.
Hümüllezıne keferu ve sadduküm anil mescidil harami vel hedye makufen ey yeblüğa mehılleh ve lev la ricalüm müminune ve nisaüm müminatül lem talemuhüm en tetauhüm fe tüsıybeküm minhüm mearratüm bi ğayri ılm li yüdhılellahü fı rahmetihı mey yeşa lev tezeyyelu le azzebnellezıne keferu minhüm azaben elıma
هم ٱلذين كفروا وصدوكم عن ٱلمسجد ٱلحرام وٱلهدى معكوفا أن يبلغ محلهۥ ولولا رجال مؤمنون ونساء مؤمنـت لم تعلموهم أن تطـوهم فتصيبكم منهم معرة بغير علم ليدخل ٱلله فى رحمتهۦ من يشاء لو تزيلوا لعذبنا ٱلذين كفروا منهم عذابا أليما
48:26
İnkar edenler, kalplerine öfkeli taassubu, o cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise huzur ve mutluluğunu resulünün, inananların üstüne indirmişti. Onları, takva kelimesine bağlı tutmuştu. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi çok iyi bilmektedir.
İz cealellezıne keferu fi kulubihimül hamiyyete hameyyetel cahiliyyeti fe enzelellahü sekınetehu ala rasulihi ve alel müminıne ve elzemehüm kelimetet takva ve kanu ehakka biha ve ehleha ve kanellahü bi külli şeyin alıma
إذ جعل ٱلذين كفروا فى قلوبهم ٱلحمية حمية ٱلجـهلية فأنزل ٱلله سكينتهۥ على رسولهۦ وعلى ٱلمؤمنين وألزمهم كلمة ٱلتقوى وكانوا أحق بها وأهلها وكان ٱلله بكل شىء عليما
48:27
Yemin olsun ki Allah, resulüne o rüyayı hak olarak doğru çıkarmıştır. Allah dilerse, başlarınızı tıraş etmiş, saçlarınızı kısaltmış olarak güven içinde, korku duymadan Mescid-i Haram'a mutlaka gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi de bundan önce size yakın bir fetih nasip etti.
Le kad sadekallahü rasulehür ruya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminıne muhallikıyne ruuseküm ve mükassıriyne la tehafun fe alime ma lem talemu fe ceale min duni zalike fethan karıba
لقد صدق ٱلله رسوله ٱلرءيا بٱلحق لتدخلن ٱلمسجد ٱلحرام إن شاء ٱلله ءامنين محلقين رءوسكم ومقصرين لا تخافون فعلم ما لم تعلموا فجعل من دون ذلك فتحا قريبا
48:28
O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o dini tüm dinlere üstün kılsın. Tanık olarak Allah yeter!
Hüvellezı ersele rasulehu bil hüda ve dınil hakkı li yuzhirahu aled dıni küllih Ve kefa billahi şehıda
هو ٱلذى أرسل رسولهۥ بٱلهدى ودين ٱلحق ليظهرهۥ على ٱلدين كلهۦ وكفى بٱلله شهيدا
48:29
Muhammed, Allah'ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkarcılara karşı çok çetin, kendi aralarında çok sevecendirler/çok merhametlidirler. Sen onları rüku eder, secdeye kapanır halde görürsün. Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk ister dururlar. Görünüşlerine gelince, yüzlerinde secde eseri/izi vardır. Bu onların Tevrat'taki nitelikleri. İncil'deki nitelikleri de şöyle: Tıpkı bir ekin ki filizini çıkarmış, o filizi kuvvetlendirmiş. Filiz kalınlaştı, gövdesi üzerine dikildi. Ziraatçıları da imrendirir/hayran bırakır bu ekin. Allah böyle yapar ki, onlar sayesinde, inkar edenleri öfkelendirsin. Allah onlardan iman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaat etmiştir.
Muhammedür rasulüllah vellezıne meahu eşiddaü alel küffari ruhamaü beynehüm terahüm rukkean süccedey yebteğune fadlem minellahi ve rıdvana sımahüm fı vücuhihim min eseris sücud zalike meselühüm fit tevrati ve meselühüm fil incıl ke zerın ahrace şatehu fe azerahu festağleza festeva ala sukıhı yucibüz zürraa li yeğıyza bihimül küffar veadellahüllezıne amenu ve amilus salihati minhüm mağfiratev ve ecran azıyma
محمد رسول ٱلله وٱلذين معهۥ أشداء على ٱلكفار رحماء بينهم ترىهم ركعا سجدا يبتغون فضلا من ٱلله ورضونا سيماهم فى وجوههم من أثر ٱلسجود ذلك مثلهم فى ٱلتورىة ومثلهم فى ٱلإنجيل كزرع أخرج شطـهۥ فـازرهۥ فٱستغلظ فٱستوى على سوقهۦ يعجب ٱلزراع ليغيظ بهم ٱلكفار وعد ٱلله ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت منهم مغفرة وأجرا عظيما
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.