Dil Göster/Sakla
Kamer (Al-Qamar) suresi


Kamer (Al-Qamar) suresi Kuranın 54. suresidir. Kamer suresi iniş sırasına göre ise 37. sıradadır.

Kamer suresi Ay anlamına gelmektedir. Toplam da 55 ayet den oluşmaktadır. Al-Qamar suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Mekke'de nazil olduğuna inanıldığı için Mekke suresi olarak kabul edilir. Sure, adını, kıyamet günü ayın yarılmasının bahsedildiği açılış ayetinden alır.

Bu bölümün ana teması ve konusu kıyamet günü ile ilgilidir. O günün sahnelerinin bir resmini çizmektedir. Bu sure, mesajını açıkça Mekke'deki inkarcılara yöneltmektedir. Gerçekten de, hepsi önceki insanların hikayelerinde ele alınan reddedilme, hakikat ve ceza temalarını kapsar. Nuh Peygamberi inkar edenleri alıp götüren tufanı, Ad kavminin ve Lût Peygamberin cezalandırılmasını, Musa'yı dinlemeyen Firavun'un başına gelenleri anlatmaktadır.

İlk sekiz ayet, Kıyamet Günü'ndeki olaylara, özellikle de saat yaklaştığında kâfirlerin kaderine açıkça atıfta bulunur. Bu surede Kuran kendisine dört defa atıfta bulunur ve her zaman onun insanlar için anlaşılmasını ve öğrenilmesini kolaylaştırdığını tekrar eder. Unutulmamalıdır ki bu surede hatirlamak anlamına gelen zikir kelimesi yerine ezberden okumak anlamına gelen Kuran kelimesi kullanılmıştır.

54:1
Saat yaklaştı, Ay yarıldı.
Ikterabetis saatu venşakkal kamer
ٱقتربت ٱلساعة وٱنشق ٱلقمر
54:2
Bir ayet-alamet görseler yüz çeviriyorlar ve şöyle diyorlar: "Sürüp giden bir büyüdür bu!"
Ve iyyerav ayetey yuridu ve yekulu sıhrun mustemir
وإن يروا ءاية يعرضوا ويقولوا سحر مستمر
54:3
Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.
Ve kezzebu vettebeu ehvaehum ve kullu emrin mustekirr
وكذبوا وٱتبعوا أهواءهم وكل أمر مستقر
54:4
Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.
Ve le kad caehum minel embai ma fihi muzdecer
ولقد جاءهم من ٱلأنباء ما فيه مزدجر
54:5
Doruk noktaya çıkmış, isabeti tartışmasız bir hikmettir o. Ama uyarılar yarar sağlamıyor.
Hıkmetum baliğatun fema tuğnin nuzur
حكمة بـلغة فما تغن ٱلنذر
54:6
O halde yüz çevir onlardan sen de; o çağırıcının alışılmadık/ürpertirci şeye çağırdığı günde,
Fe tevelle anhum yevme yedud daı ila şeyin nukur
فتول عنهم يوم يدع ٱلداع إلى شىء نكر
54:7
Kaymış olarak gözleri, çıkarlar kabirlerden. Sanki çekirgelerdir, çıvgın mı çıvgın!
Huşşean ebsarıhum yahrucune minel ecdasi keennehum ceradum munteşir
خشعا أبصـرهم يخرجون من ٱلأجداث كأنهم جراد منتشر
54:8
Boyunları büküktür çağıranın önünde. Derler ki o küfre saplananlar: "Çok zorlu bir gün bu!"
Muhtıyne iled a yekulul kafirune haza yevmun azir
مهطعين إلى ٱلداع يقول ٱلكـفرون هـذا يوم عسر
54:9
Onlardan önce Nuh kavmi yalanlamıştı. Yalanladılar kulumuzu ve "Mecnundur bu!" dediler. Ve durduruldu kulumuz.
Kezzebet kablehum kavmu nuhın fekezzebu abdena ve kalu mecnunuv vezducir
كذبت قبلهم قوم نوح فكذبوا عبدنا وقالوا مجنون وٱزدجر
54:10
Bunun üzerine yakardı Rabbine, "Yenilgiye uğradım işte, yardım et!" diye...
Fe dea rabbehu enni mağlubun fentesır
فدعا ربهۥ أنى مغلوب فٱنتصر
54:11
Biz de açtık gök kapılarını seller gibi akan bir su ile.
Fe fetahna ebvabes semai bimaim munhemir
ففتحنا أبوب ٱلسماء بماء منهمر
54:12
Ve yardık/fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular.
Ve feccernel erda uyunen feltekal mau ala emrin kad kudir
وفجرنا ٱلأرض عيونا فٱلتقى ٱلماء على أمر قد قدر
54:13
Ve taşıdık onu levhalar ve çivilerden oluşturulan şey üstünde.
Ve hamelnahu ala zati elvahıv ve dusur
وحملنـه على ذات ألوح ودسر
54:14
Akıp gidiyordu gözlerimizin önünde, bir ödül olarak nankörlüğe uğratılan kişi için.
Tecri bi ayunina cezael li men kane kufir
تجرى بأعيننا جزاء لمن كان كفر
54:15
Yemin olsun ki, biz onu bir ibret ve işaret olarak arkaya bıraktık. Yok mu araştırıp öğüt alacak?
Ve le kad teraknaha ayeten fe hel mim muddekir
ولقد تركنـها ءاية فهل من مدكر
54:16
Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
Fe keyfe kane azabi ve nuzur
فكيف كان عذابى ونذر
54:17
Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
Ve le kad yessernal kurane liz zikri fe hel mim muddekir
ولقد يسرنا ٱلقرءان للذكر فهل من مدكر
54:18
Ad da yalanlamıştı. Ama nasıl oldu azabım ve uyarılarım!
Kezzebet adun fe keyfe kane azabi ve nuzur
كذبت عاد فكيف كان عذابى ونذر
54:19
Biz onların üzerine uğursuzluğu kesiksiz bir günde, dondurucu/uğultulu bir kasırga gönderdik.
İnna erselna aleyhim rihan sarsaran fi yevmi nahsim mustemir
إنا أرسلنا عليهم ريحا صرصرا فى يوم نحس مستمر
54:20
İnsanları, köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.
Zenziun nase ke ennehum acazu nahlim munkaır
تنزع ٱلناس كأنهم أعجاز نخل منقعر
54:21
Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
Fe keyfe kane azabi ve nuzur
فكيف كان عذابى ونذر
54:22
Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?
Ve le kad yessernel kurane liz zikri fe hel mim muddekir
ولقد يسرنا ٱلقرءان للذكر فهل من مدكر
54:23
Semud da uyarıları yalanlamıştı.
Kezzebet semudu bin nuzur
كذبت ثمود بٱلنذر
54:24
Şöyle demişlerdi: "İçimizden bir tek insana mı uyacağız? Vallahi böyle bir durumda biz, sapıklık ve çılgınlık içine düşeriz."
Fe kalu ebeşeram minna vahıden nettebiuhu inna izel lefi dalaliv ve suur
فقالوا أبشرا منا وحدا نتبعهۥ إنا إذا لفى ضلـل وسعر
54:25
"Aramızdan öğüt ona mı verildi? Hayır, o yalancı küstahın biridir."
Eulkıyez zikru aleyhi mim beynina bel huve kezzabun eşir
أءلقى ٱلذكر عليه من بيننا بل هو كذاب أشر
54:26
Yarın bilecekler, kimmiş yalancı küstah!
Seyalemune ğadem menil kezzabul eşir
سيعلمون غدا من ٱلكذاب ٱلأشر
54:27
Bir imtihan aracı olarak kendilerine dişi deveyi göndereceğiz. Artık gözetle onları ve sabret!
İnna murslun nakati fitnetel lehum fertekıbhum vastabir
إنا مرسلوا ٱلناقة فتنة لهم فٱرتقبهم وٱصطبر
54:28
Suyun, aralarında bölüştürüleceğini onlara bildir. Her su alış/içiş nöbetledir/içilecek her miktar hazırlanmıştır.
Ve nebbihum ennel mae kısmetun beynehum kullu şirbim muhtedar
ونبئهم أن ٱلماء قسمة بينهم كل شرب محتضر
54:29
Arkadaşlarını çağırdılar, o da hançerini kapıp deveyi boğazladı.
Fe nadev sahıbehum fe teata fe akar
فنادوا صاحبهم فتعاطى فعقر
54:30
Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
Fe keyfe kane azabi ve nuzur
فكيف كان عذابى ونذر
54:31
Biz, onlar üzerine bir tek ses gönderdik de ağılcının serptiği kuru ot gibi kırılıp ufalandılar.
İnna erselna aleyhim sayhatev vahıdeten fe kanu ke heşimil muhtezir
إنا أرسلنا عليهم صيحة وحدة فكانوا كهشيم ٱلمحتظر
54:32
Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
Ve le kad yessernel kurane liz zikri fe hel min muddekir
ولقد يسرنا ٱلقرءان للذكر فهل من مدكر
54:33
Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
Kezzebet kavmu lutım bin nuzur
كذبت قوم لوط بٱلنذر
54:34
Biz de üzerlerine çakıl taşları fırlatan bir rüzgar gönderdik. Sadece Lut'un ailesini, seher vakti kurtarmıştık,
İnna erselna aleyhim hasıben illa ale lutnecceynahum bi sehar
إنا أرسلنا عليهم حاصبا إلا ءال لوط نجينـهم بسحر
54:35
Katımızdan bir nimet olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz biz.
Nımetem min ındina kezalike neczi men şeker
نعمة من عندنا كذلك نجزى من شكر
54:36
Yemin olsun, Lut onları bizim yakalayışımız hakkında uyarmıştı da onlar, uyarılarla ilgili olarak kuşkulanıp çekişmişlerdi.
Ve le kad enzerahum batşetena fe temarav bin nuzur
ولقد أنذرهم بطشتنا فتماروا بٱلنذر
54:37
Yemin olsun, Lut'un misafirlerinden nefislerini tatmin etmek istemişlerdi de onların gözlerini silme kör etmiştik. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı?
Ve le kad raveduhu an dayfihi fe tamesna ayunehum fe zuku azabi ve nuzur
ولقد رودوه عن ضيفهۦ فطمسنا أعينهم فذوقوا عذابى ونذر
54:38
Yemin olsun, sabahleyin erkenden, kararlı ve oturaklı bir azap yakaladı onları.
Ve le kad sabbehahum bukraten azabum mustekirr
ولقد صبحهم بكرة عذاب مستقر
54:39
Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı!
Fe zuku azabi ve nuzur
فذوقوا عذابى ونذر
54:40
Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
Ve le kad yessernel kurane liz zikri fe hel mim muddekir
ولقد يسرنا ٱلقرءان للذكر فهل من مدكر
54:41
Yemin olsun, Firavun hanedanına da uyarılar gelmişti.
Ve le kad cae ale firavnen nuzur
ولقد جاء ءال فرعون ٱلنذر
54:42
Ayetlerimizin tümünü yalanladılar da biz de onları onurlu ve güçlü birine yaraşır bir yakalayışla yakaladık.
Kezzebu bi ayatina kulliha fe ehaznahum ahze azizim muktedir
كذبوا بـايـتنا كلها فأخذنـهم أخذ عزيز مقتدر
54:43
Sizin kafirleriniz, ötekilerden hayırlı mı? Yoksa zübürlerinde/kutsallaştırılmış hizip kitaplarında sizin için bir beraat/dokunulmazlık mı var?
E kuffarukum hayrun min ulaikum em lekum beraetun fiz zubur
أكفاركم خير من أولـئكم أم لكم براءة فى ٱلزبر
54:44
Yoksa, "Biz, yardımlaşan/yenilmez bir topluluğuz" mu diyorlar?
Em yekulune nahnu cemium muntesır
أم يقولون نحن جميع منتصر
54:45
O topluluk, bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.
Seyuhzemul cemu ve yuvelluned dubur
سيهزم ٱلجمع ويولون ٱلدبر
54:46
Hayır, buluşma zamanları kıyamet saatidir. Ne korkunç, ne acıdır o saat!
Belis saatu mevıduhum ves saatu edha ve emerr
بل ٱلساعة موعدهم وٱلساعة أدهى وأمر
54:47
Kuşkusuz, suçlular, şaşkınlık ve çılgınlık içindedir.
İnnel mucrimine fi dalaliv ve suur
إن ٱلمجرمين فى ضلـل وسعر
54:48
O gün yüzleri üstüne ateşe sürüklenirler. "Cehennemin dokunuşunu tadın bakalım!"
Yevme yushabune fin nari ala vucuhihim zuku messe sekar
يوم يسحبون فى ٱلنار على وجوههم ذوقوا مس سقر
54:49
Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre/bir kaderle yarattık.
İnna kulle şeyin halaknahu bi kader
إنا كل شىء خلقنـه بقدر
54:50
Emrimiz bir tektir, bir göz kırpma gibidir.
Ve ma emruna illa vahıdetun ke lemhım bil besar
وما أمرنا إلا وحدة كلمح بٱلبصر
54:51
Yemin olsun, biz sizin benzerlerinizi hep yok ettik. Fakat düşünen mi var?
Ve le kad ehlekna eşyaakum fe hel mim muddekir
ولقد أهلكنا أشياعكم فهل من مدكر
54:52
Onların yapmış oldukları her şey defterlerdedir.
Ve kullu şeyin fealuhu fiz zubur
وكل شىء فعلوه فى ٱلزبر
54:53
Küçük-büyük tümü, satır satır yazılmıştır.
Ve kullu sağıyriv ve kebirim mustetar
وكل صغير وكبير مستطر
54:54
Korunup sakınanlar; bahçelerde, nehir kıyılarındadır.
İnnel muttekıyne fi cennativ ve neher
إن ٱلمتقين فى جنـت ونهر
54:55
Güçlü bir padişahın/bir Melik'in katında, özü-sözü birlere has oturma yerlerinde...
Fi makadi sıdkın ınde melikim muktedir
فى مقعد صدق عند مليك مقتدر
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.