Its time came; or it was, or became, or drew, near; It (a thing) was, or became, behind, or after, its time; it, or he, (a man) was, or became, behind, backward, or late; it, or he, delayed, or held back. He postponed it, put it off, deferred it, delayed it, retarded it, withheld it, impeded it; An hour, or a short portion, or a time, or an indefinite time; any period of time; the utmost point, reach or degree; A thing of which the time has come, or drawn near: and which has come, or attained, to its time; to its full, or final, time or state; to maturity, or ripeness; signifies Whence? (being an interrogative respecting the direction, or quarter, from which a thing is) and whence (used to denote a condition); Where? and where (used to denote a condition and as one of the adverbial nouns used to denote a condition), whence-so-ever; wherever (from whatever direction or quarter): when; how; however.
Zamanı geldi; ya da yakındı, yaklaştı ya da yaklaştı; O (bir şey) zamanının gerisinde ya da sonrasında oldu ya da oldu; o, ya da o, (bir adam) gerideydi, geri kaldı ya da geç kaldı; o, ya da o, geciktirdi ya da geri tuttu. Erteledi, erteledi, erteledi, erteledi, geciktirdi, geciktirdi, engelledi; Bir saat veya kısa bir bölüm veya bir süre veya belirsiz bir süre; herhangi bir zaman dilimi; en uç nokta, erişim veya derece; Zamanı gelmiş veya yaklaşmış bir şey: ve vaktine gelmiş veya ulaşmış olan; tam veya nihai zamanına veya durumuna; olgunluğa veya olgunluğa; nereyi ifade eder? (bir şeyin geldiği yöne veya çeyreğe ilişkin bir sorgulayıcı olmak) ve nereden (bir durumu belirtmek için kullanılır); Neresi? ve nerede (bir koşulu belirtmek için kullanılır ve bir koşulu belirtmek için kullanılan zarf adlarından biri olarak kullanılır), nereden-öyleyse; nerede (hangi yönden veya yönden olursa olsun): ne zaman; nasıl; fakat.
ا ن ى kelimesinden türemiş Kuran da geçen bütün kelimeler