To turn it/him from his course, way, or manner of being. The turning of a thing from its proper manner of being to another.Lane says that "He (an enchanter) apparently turned the thing from its proper manner of being, making what was false to appear in the form of the true, or real; causing the thing to be imagined different from what it really was."To deceive, delude, beguile, or outwit. The producing what is false in the form of truth. Embellishment by falsification and deceit. A kind of enchantment, or fascination which captivates the eye and the like. Skillful eloquence [something which is praiseworthy]. Early in the morning, or the first part of day (the time of), a little before daybreak, or the false dawn. Whiteness overspreading blackness. Food marred or spoilt. Having little milk, or large in her udder but having little milk. To guild, fascinate, bewitch, wheedle, turn anyone from, enchant, practice sorcery, hoax, deprive of understanding.
Onu ya da onu rotasından, yolundan ya da varoluş tarzından döndürmek. Bir şeyin uygun varlık biçiminden başka bir varlığa dönüşmesi. Lane der ki: "O (bir büyücü), görünüşe göre şeyi doğru varlık biçiminden döndürdü, yanlış olanı doğru ya da gerçek biçiminde görünmesini sağladı; şeyin gerçekte olduğundan farklı olarak hayal edilmesine neden olmak." Aldatmak, kandırmak, kandırmak veya aklını kaçırmak. Doğru biçiminde yanlış olanı üretmek. Sahtekarlık ve aldatma yoluyla süsleme. Gözü ve benzerlerini cezbeden bir tür büyü ya da büyülenme. Becerikli belagat [övülmeye değer bir şey]. Sabahın erken saatlerinde veya günün ilk kısmı (zaman), şafaktan biraz önce veya sahte şafaktan biraz önce. Beyazlık, siyahlığı aşar. Yiyecekler bozuldu veya bozuldu. Sütü az veya memesi büyük ama sütü az. Lonca kurmak, büyülemek, büyülemek, gevezelik etmek, herkesi kendinden uzaklaştırmak, büyü yapmak, büyücülük yapmak, aldatmak, anlayıştan yoksun bırakmak.
س ح ر kelimesinden türemiş Kuran da geçen bütün kelimeler