Dil Göster/Sakla
Rad (Ar-Rad) suresi


Rad (Ar-Rad) suresi Kuranın 13. suresidir. Rad suresi iniş sırasına göre ise 96. sıradadır.

Rad suresi Gökgürültüsü anlamına gelmektedir. Toplam da 43 ayet den oluşmaktadır. Ar-Rad suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Rad suresi adını, Allah'ın kendisinden gök gürültüsü gibi tabiat olaylarını anlatıldığı 13. ayetten ve "Yeryüzünü döşeyen, üzerinde sabit dağlar ve ırmaklar var eden ve her çeşit meyveden çift çift yaratan O'dur" âyetinden alır. Surede ayrıca hak ile batıl arasındaki farktan, doğruluğun mükafatından da bahsedilir, “İnananlara vaat edilen cennet, altından ırmaklar akar; meyvesi de gölgesi de ebedidir. İşte bu, inananlar için nihai sondur.”

Bu sure Allah'ın birliği, mesajı, hesap günü ve azap ile bölümler içerir. Sure, hakikatin güç ve istikrarla belli olduğu ve Batılın ise zaten zayıflığından belli olduğunu konu alir. Ayetler, insanları batılın parıltısına aldanmamaya çağırmaktadır. Çünkü o, kaçınılmaz olarak gelip geçicidir, gerçek ise tüm evreni aydınlatmaktadır.

Açılış ayeti bu sûrenin ana konusunu ifade eder: "Muhammed'in mesajı Hak'tır, fakat onu inkar etmeleri insanların zaafıdır."

Bunun dışında sure, rakiplere ve onların şikayetlerine, imtihanlardan geçen ve yorulan müminlere de hitap eder. İnananlara, Allah'ın yardımı için dinlenmeden beklemelerini ve bunun için kendilerine iyilik ve metanet ile yüklendikleri anlatılır.

Bu surenin diğer önemli mesajları, Kuran'ın Allah'ın kelamı olduğu ve ağaçların, meyvelerin ve sebzelerin Allah'ın alametlerinden olduğudur. Allah, kendilerini değiştirmeye istekli olmadıkça, bir toplumun durumunu asla değiştirmez. Peygamberler, Allah'ın dilemesi dışında hiçbir mucize gösteremezler.

13:1
Elif, Lam, Mim, Ra. O Kitap'ın ayetleridir bunlar. Ve sana Rabbinden indirilen, haktır. Ne var ki, insanların çokları iman etmezler.
Elif lam mım ra tilke ayatül kitab vellezı ünzile ileyke mir rabbikel hakku ve lakinne ekseran nasi la yüminun
المر تلك ءايـت ٱلكتـب وٱلذى أنزل إليك من ربك ٱلحق ولـكن أكثر ٱلناس لا يؤمنون
13:2
Allah odur ki, gökleri direksiz yükseltmiştir; görüyorsunuz onları... Sonra arş üzerine egemen olmuştur. Güneş'i ve Ay'ı da boyun eğdirmiştir. Bunların tümü belirlenmiş bir vakte kadar akar dururlar. Oluşu yönlendirir, çekip çevirir O... Ayetleri birer birer gözler önüne serer ki, Rabbinize kavuşacağınıza açık-seçik inanasınız.
Allahüllezı rafeas semavati bi ğayri amedin teravneha sümmesteva alel arşi ve sehharaş şemse vel kamer yüdebbirul emra yüfassılül ayati lealleküm bi likai rabbiküm tukınun
ٱلله ٱلذى رفع ٱلسمـوت بغير عمد ترونها ثم ٱستوى على ٱلعرش وسخر ٱلشمس وٱلقمر كل يجرى لأجل مسمى يدبر ٱلأمر يفصل ٱلـايـت لعلكم بلقاء ربكم توقنون
13:3
Yeri uzatıp döşeyen ve onda oturaklı dağlar ve nehirler vücuda getiren O'dur. Bütün meyvelerden kendi içlerinde ikişer çift yaratmıştır O. Geceyi gündüze sarıp bürümektedir O. Bütün bunlarda derin derin düşünecek bir topluluk için elbette ayetler vardır.
Ve hüvellezı meddel erda ve ceale fıha ravasiye ve enhara ve min küllis semerati ceale fıha zevceynisneyni yuğşil leylen nehar inne fı zalike le ayatil li kavmiy yetefekkerun
وهو ٱلذى مد ٱلأرض وجعل فيها روسى وأنهـرا ومن كل ٱلثمرت جعل فيها زوجين ٱثنين يغشى ٱليل ٱلنهار إن فى ذلك لـايـت لقوم يتفكرون
13:4
Yeryüzünde birbirine sırt vermiş komşu kıtalar, üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, bir tek suyla sulanırlar. Biz bunların, yemişlerde bir kısmını diğer bir kısmına üstün kıldık. Bütün bunlarda aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ki ibretler vardır.
Ve fil erdı kıtaum mütecaviratüv ve cennatüm min anabiv ve zeruv ve nehıylün sınvanüv ve ğayru sınvaniy yüska bi maiv vahıdiv ve nüfaddılü badaha ala badın fil ükül inne fı zalike le ayatil li kavmiy yakılun
وفى ٱلأرض قطع متجـورت وجنـت من أعنـب وزرع ونخيل صنوان وغير صنوان يسقى بماء وحد ونفضل بعضها على بعض فى ٱلأكل إن فى ذلك لـايـت لقوم يعقلون
13:5
Eğer şaşıyorsan, esas şaşılacak olan onların şu sözüdür: "Biz toprak olunca mı ve gerçekten mi yeni bir yaratılış içinde bulunacağız?" Bunlar Rablerini inkar edenlerdir. Ve bunlar boyunlarına bukağılar vurulanlardır. Bunlar ateşe dost olanların ta kendileridir; orada uzun süre kalacaklardır.
Ve in taceb fe acabün kavlühüm e iza künna türaben e inna le fı halkın cedıd ülaikellezıne keferu bi rabbihim ve ülaikel ağlalü fı anakıhim ve ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
وإن تعجب فعجب قولهم أءذا كنا تربا أءنا لفى خلق جديد أولـئك ٱلذين كفروا بربهم وأولـئك ٱلأغلـل فى أعناقهم وأولـئك أصحـب ٱلنار هم فيها خـلدون
13:6
Senden, güzellikten önce kötülük istemede acele ediyorlar. Halbuki önlerinden pek çok örnek gelip geçti. Şu da bir gerçek ki, Rabbin insanlara karşı, zulümlerine rağmen af sahibidir. Ve Rabbinin azabı elbette çok şiddetlidir.
Ve yestaciluneke bis seyyieti kablel haseneti ve kad halet min kablihimül mesülat ve inne rabbeke lezu mağfiratil linnasi ala zulmihim ve inne rabbeke le şedıdül ıkab
ويستعجلونك بٱلسيئة قبل ٱلحسنة وقد خلت من قبلهم ٱلمثلـت وإن ربك لذو مغفرة للناس على ظلمهم وإن ربك لشديد ٱلعقاب
13:7
Küfre sapmış olanlar şöyle derler: "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" Sen sadece bir uyarıcısın ve her topluluk için doğruyu ve iyiyi gösteren bir önder vardır.
Ve yekulüllezıne keferu lev la ünzile aleyhi ayetüm mir rabbih innema ente münziruv ve likülli kavmin had
ويقول ٱلذين كفروا لولا أنزل عليه ءاية من ربهۦ إنما أنت منذر ولكل قوم هاد
13:8
Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır.
Allahü yalemü ma tahmilü küllü ünsa ve ma teğıydul erhamü ve ma tezdad ve küllü şeyin ındehu bi mıkdar
ٱلله يعلم ما تحمل كل أنثى وما تغيض ٱلأرحام وما تزداد وكل شىء عندهۥ بمقدار
13:9
Gaybı da görünen alemi de bilendir/Alim'dir O... Kebir, sınırsızca büyük O'dur; Müteal, sonsuzca yüce O'dur.
Alimül ğaybi vaş şehadetil kebırul müteal
عـلم ٱلغيب وٱلشهـدة ٱلكبير ٱلمتعال
13:10
Sizden, sözü saklayan da açıklayan da geceye sığınıp gizlenen de gündüz yol alan da onun için birdir.
Sevaüm minküm men eserral kavle ve men cehera bihı ve men hüve müstahfim bil leyli ve saribüm bin nehar
سواء منكم من أسر ٱلقول ومن جهر بهۦ ومن هو مستخف بٱليل وسارب بٱلنهار
13:11
Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz.
Lehu müakkıbatüm mim beyni yedeyhi ve min halfihı yüğayyiru ma bi kavmin hatta yüğayyiru ma bi enfüsihim ve iza eradellahü bi kavmin suen fe la meradde leh ve ma lehüm min dunihı mev val
لهۥ معقبـت من بين يديه ومن خلفهۦ يحفظونهۥ من أمر ٱلله إن ٱلله لا يغير ما بقوم حتى يغيروا ما بأنفسهم وإذا أراد ٱلله بقوم سوءا فلا مرد لهۥ وما لهم من دونهۦ من وال
13:12
Size, hem korku hem ümit olsun diye şimşeği gösteren O'dur. Yüklü yüklü bulutları da O oluşturuyor.
Hüvellezı yürıkümül berka havfev ve tameav ve yanşlüs sehabes sikal
هو ٱلذى يريكم ٱلبرق خوفا وطمعا وينشئ ٱلسحاب ٱلثقال
13:13
Gök gürültüsü O'nu hamd ile tespih eder; melekler de O'ndan ürpererek... Yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Allah, tuzak kuranların hilelerini başlarına geçirmede çok güçlü olduğu halde, onlar O'na karşı mücadele edip duruyorlar.
Ve yüsebbihur radü bi hamdihı vel melaiketü min hıyfetih ve yürsilüs savaıka fe yüsıybü biha mey yeşaü ve hüm yücadilune fillah ve hüve şedıdül mihal
ويسبح ٱلرعد بحمدهۦ وٱلملـئكة من خيفتهۦ ويرسل ٱلصوعق فيصيب بها من يشاء وهم يجـدلون فى ٱلله وهو شديد ٱلمحال
13:14
Gerçek dua yalnız O'na/hak davet yalnız O'nun için yapılır. O'nun dışında yalvarıp davet ettikleri ise onlara hiçbir şekilde cevap veremezler. Onlar, ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya doğru açan ama suya ulaşamayan birinden başkasına benzemiyorlar. Küfre sapanların dua ve davetleri, şaşkınlığa dalmaktan başka bir işe yaramaz.
Lehu davetül hakk vellezıne yedune min dunihı la yestecıbune lehüm bi şeyin illa ke basitı keffeyhi ilel mai li yeblüğa fahü ve ma hüve bi baliğıh ve ma düaül kafirıne illa fı dalal
لهۥ دعوة ٱلحق وٱلذين يدعون من دونهۦ لا يستجيبون لهم بشىء إلا كبـسط كفيه إلى ٱلماء ليبلغ فاه وما هو ببـلغهۦ وما دعاء ٱلكـفرين إلا فى ضلـل
13:15
Göklerde ve yerde kim varsa gölgeleriyle birlikte ister istemez ve sabah-akşam Allah'a secde eder.
Ve lillahi yescüdü men fis semavati vel ard tavav ve kerhev ve zılalühüm bil ğudüvvi vel asal
ولله يسجد من فى ٱلسمـوت وٱلأرض طوعا وكرها وظلـلهم بٱلغدو وٱلـاصال
13:16
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kim?" De ki: "Allah." De ki: "O'nun yanında başka evliya mı/destekçiler mi edindiniz? Bunlar kendilerine bile yarar sağlayıp zarar verme gücünde değiller." De ki: "Körle gören yahut karanlıklarla ışık bir olur mu? Yoksa Allah'a, tıpkı O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratış/yaratılanlar kendileri için benzeşir hale mi geldi?" De ki: "Allah'tır her şeyi yaratan, O'dur Vahid ve Kahhar olan."
Kul mer rabbüs semavati vel erdı kulillah kul e fettehaztüm min dunihı evliyae la yemlikune li enfüsihim nefav ve la darra kul hel yestevil ama vel besıyru em hel testeviz zulümanüt ven nur em cealu lillahi şürakae haleku ke halkıhı fe teşabehel halku aleyhim kulillahü haliku külli şeyiv ve hüvel vahıdül kahhar
قل من رب ٱلسمـوت وٱلأرض قل ٱلله قل أفٱتخذتم من دونهۦ أولياء لا يملكون لأنفسهم نفعا ولا ضرا قل هل يستوى ٱلأعمى وٱلبصير أم هل تستوى ٱلظلمـت وٱلنور أم جعلوا لله شركاء خلقوا كخلقهۦ فتشـبه ٱلخلق عليهم قل ٱلله خـلق كل شىء وهو ٱلوحد ٱلقهـر
13:17
Gökten bir su indirdi de vadiler, kendi ölçülerince/kaderlerine göre sel oldu, ardından da sel, üste çıkan köpüğü taşır hale geldi. Bir süs eşyası veya alet yapmak isteğiyle ateşte körükledikleri şeylerde de benzeri bir köpük vardır. Allah hakla batılı işte böyle örneklendiriyor: Köpük, atılır gider; insanlara yararlı olansa toprakta kalır. Allah, işte bu şekilde örnekler verir.
Enzele mines semai maen fe salet evdiyetüm bi kaderiha fahtemeles seylü zebeder rabiya ve mimma yukıdune aleyhi fin naribtiğae hılyetin ev metaın zebedüm mislüh kezalike yadribüllahül hakka vel batıl fe emmez zebedü fe yehebü cüfaa ve emma ma yenfeun nase fe yemküsü fil ard kezalike yadribüllahül emsal
أنزل من ٱلسماء ماء فسالت أودية بقدرها فٱحتمل ٱلسيل زبدا رابيا ومما يوقدون عليه فى ٱلنار ٱبتغاء حلية أو متـع زبد مثلهۥ كذلك يضرب ٱلله ٱلحق وٱلبـطل فأما ٱلزبد فيذهب جفاء وأما ما ينفع ٱلناس فيمكث فى ٱلأرض كذلك يضرب ٱلله ٱلأمثال
13:18
Rablerinin çağrısına olumlu cevap verenler için güzellik vardır. O'na olumlu cevap vermeyenlere gelince, yeryüzündekilerin tamamı onların olsa, bir o kadar da ilave edilse, kurtulmak için bunların tümünü fidye verirlerdi. Böylelerinin hesabı kötü olacaktır; varacakları yer de cehennemdir. Ne kötü yataktır o!
Lillezınestecabu li rabbihimül husna vellezıne lem yestecıbu lehu lev enne lehüm ma fil erdı cemıav ve mislehu meahu leftedev bih ülaike lehüm suül hısabi ve mevahüm cehennem ve bisel mihad15 Ayet secde ayetidir
للذين ٱستجابوا لربهم ٱلحسنى وٱلذين لم يستجيبوا لهۥ لو أن لهم ما فى ٱلأرض جميعا ومثلهۥ معهۥ لٱفتدوا بهۦ أولـئك لهم سوء ٱلحساب ومأوىهم جهنم وبئس ٱلمهاد
13:19
Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biriyle aynı mıdır? Sadece aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır.
E fe mey yalemü ennema ünzile ileyke mir rabbikel hakku ke men hüve ama innema yetezekkeru ülül elbab
أفمن يعلم أنما أنزل إليك من ربك ٱلحق كمن هو أعمى إنما يتذكر أولوا ٱلألبـب
13:20
İşte bunlardır, Allah'a verdikleri söze sadık kalanlar ve antlaşmayı bozmayanlar.
Ellezıne yufune bi ahdillahi ve la yenkudunel mısak
ٱلذين يوفون بعهد ٱلله ولا ينقضون ٱلميثـق
13:21
Onlar, Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar, Rablerinden korkarlar ve hesabın kötüsünden ürperti duyarlar.
Vellezıne yesılune ma emerallahü bihı ey yusale ve yahşevne rabbehüm ve yehafune suel hısab
وٱلذين يصلون ما أمر ٱلله بهۦ أن يوصل ويخشون ربهم ويخافون سوء ٱلحساب
13:22
Onlar, Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler, namazı/duayı yerine getirirler, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir sürekli yurt.
Vellezıne saberubtiğae vechi rabbihim ve ekamus salate ve enfeku mimma razaknahüm sirrav ve alaniyetev ve yedraune bil hasenetis seyyiete ülaike lehüm ukbed dar
وٱلذين صبروا ٱبتغاء وجه ربهم وأقاموا ٱلصلوة وأنفقوا مما رزقنـهم سرا وعلانية ويدرءون بٱلحسنة ٱلسيئة أولـئك لهم عقبى ٱلدار
13:23
Adn cennetleri bunlar içindir. Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden hayra ve barışa hizmet etmiş olanlarla birlikte girerler oraya. Meleklerse her kapıdan yanlarına sokulurlar.
Cennatü adniy yedhuluneha ve men saleha min abaihim ve ezvacihim ve zürriyyatihim vel melaiketü yedhulune aleyhim min külli bab
جنـت عدن يدخلونها ومن صلح من ءابائهم وأزوجهم وذريـتهم وٱلملـئكة يدخلون عليهم من كل باب
13:24
"Selam size, sabrettiğiniz için! Ne güzeldir şu sonsuzluk yurdu!" derler.
Selamün alayküm bima sabertüm fe nıme usbed dar
سلـم عليكم بما صبرتم فنعم عقبى ٱلدار
13:25
Allah'a verdikleri sözü, onu antlaşma haline getirdikten sonra bozanlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgun çıkaranlara gelince, böyleleri için lanet var. Yurdun en kötüsü de onların olacak.
Vellezıne yenkudune ahdellahi min badi mısakıhı ve yaktaune ma emarallahü bihı ey yusale ve yüfidune fil erdı ülaike lehümül lanetü ve lehüm suüd dar
وٱلذين ينقضون عهد ٱلله من بعد ميثـقهۦ ويقطعون ما أمر ٱلله بهۦ أن يوصل ويفسدون فى ٱلأرض أولـئك لهم ٱللعنة ولهم سوء ٱلدار
13:26
Allah, dilediği kimse için rızkı alabildiğine açar da sınırlayıp kısar da. İğreti dünya hayatıyla sevinip şımardılar. Oysaki dünya hayatı, ahirete oranla sadece küçük bir nimetlenme.
Allahü yebsütur rizka li mey yeşaü ve yakdir ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta
ٱلله يبسط ٱلرزق لمن يشاء ويقدر وفرحوا بٱلحيوة ٱلدنيا وما ٱلحيوة ٱلدنيا فى ٱلـاخرة إلا متـع
13:27
Küfre sapanlar derler ki: "Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!" De ki: "Allah dilediğini/dileyeni saptırır. Doğruya yöneleni de kendisine iletir."
Ve yekulüllezıne keferu lev la ünzile aleyhi ayetüm mir rabbih kul innellahe yüdıllü mey yeşaü ve yehdı ileyhi men enab
ويقول ٱلذين كفروا لولا أنزل عليه ءاية من ربهۦ قل إن ٱلله يضل من يشاء ويهدى إليه من أناب
13:28
Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah'ın zikriyle/Kur'an'ıyla tatmin bulan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ın zikriyle/Kur'an'la tatmin bulur.
Ellezıne amenu ve tatmeinü kulubühüm bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinül kulub
ٱلذين ءامنوا وتطمئن قلوبهم بذكر ٱلله ألا بذكر ٱلله تطمئن ٱلقلوب
13:29
İman edip hak ve barış uğruna iyi işler yapanlara mutluluk ve müjde var, güzel bir gelecek var.
Ellezıne amenu ve amilus salihati tuba lehüm ve husnü meab
ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت طوبى لهم وحسن مـاب
13:30
İşte seni böylece, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmet içinde resul kıldık ki, onlar Rahman'a küfrederlerken sen kendilerine, sana vahyettiğimizi okuyasın. De ki: "O'dur benim Rabbim, ilah yok O'ndan başka, O'na dayanmışım ben! Yalnız O'nadır tövbem!"
Kezalike erselnake fı ümmetin kad halet min kabliha ümemül liltetlüve aleyhimüllezı evhayna ileyke ve hüm yekfürune bir rahman kul hüve rabbı la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve ileyhi metab
كذلك أرسلنـك فى أمة قد خلت من قبلها أمم لتتلوا عليهم ٱلذى أوحينا إليك وهم يكفرون بٱلرحمـن قل هو ربى لا إلـه إلا هو عليه توكلت وإليه متاب
13:31
Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman edenler hala ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle-tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.
Ve lev enne kuranen süyyirat bihil cibalü ev kuttıat bihil erdu ev küllime bihil mevta bel lillahil emru cemıa e fe lem yeyesillezıne amenu el lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu tüsıybühüm bi ma saneu kariatün ev tehullü karıbem min darihim hatta yetiye vadüllah innellahe la yuhlifül mıad
ولو أن قرءانا سيرت به ٱلجبال أو قطعت به ٱلأرض أو كلم به ٱلموتى بل لله ٱلأمر جميعا أفلم يايـس ٱلذين ءامنوا أن لو يشاء ٱلله لهدى ٱلناس جميعا ولا يزال ٱلذين كفروا تصيبهم بما صنعوا قارعة أو تحل قريبا من دارهم حتى يأتى وعد ٱلله إن ٱلله لا يخلف ٱلميعاد
13:32
Yemin olsun, senden önceki resullerle de alay edildi. İnkar edenlere biraz süre verdim ama sonunda hepsini yakaladım. Gördüler nasılmış azap!
Ve lekadistkühzie bi rusülim min kabilek fe emleytü lillezıne keferu sümme ehaztühüm fe keyfe kane ıkab
ولقد ٱستهزئ برسل من قبلك فأمليت للذين كفروا ثم أخذتهم فكيف كان عقاب
13:33
Allah'a ortaklar tanıdılar. Peki, her benliğin yaptığı işin başında duranla bunlar bir mi? De ki: "Onları isimlendirin. Yoksa siz Allah'a, yeryüzünde bilmediği birşey mi haber veriyorsunuz? Yoksa, anlamsız bir laf mı ediyorsunuz?" Hayır, küfre sapanlara, tuzakları süslü gösterildi de yoldan döndürüldüler. Allah'ın şaşırttığına kılavuzluk edecek yok.
E fe men hüve kaimün ala külli nefsim bima kesebet ve cealu lillahi şüraka kul semmuhüm em tünebbiunehu bima la yalemü fil erdı em bi zahirim minel kavl bel züyyine lillezıne keferu mekruhüm ve suddu anis sebıl ve mey yudlilillahü fe ma lehu min had
أفمن هو قائم على كل نفس بما كسبت وجعلوا لله شركاء قل سموهم أم تنبـونهۥ بما لا يعلم فى ٱلأرض أم بظـهر من ٱلقول بل زين للذين كفروا مكرهم وصدوا عن ٱلسبيل ومن يضلل ٱلله فما لهۥ من هاد
13:34
Dünya hayatında bir azap var onlar için; ahiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah'a karşı koruyacak kimse de yoktur.
Lehüm azabün fil hayatido dünya ve le azabül ahırati eşaak ve ma lehüm minellahi miv vak
لهم عذاب فى ٱلحيوة ٱلدنيا ولعذاب ٱلـاخرة أشق وما لهم من ٱلله من واق
13:35
Sakınıp korunanlara vaat edilen cennetin temsili anlatımı şu: Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kafirlerin son yordu ise ateş...
Meselül cennetilletı vüıdel müttekun tecrı min tahtihel enhar ükülüha daimüv ve zıllüha tilke ukbellezınettekav ve ukbel kafirınen nar
مثل ٱلجنة ٱلتى وعد ٱلمتقون تجرى من تحتها ٱلأنهـر أكلها دائم وظلها تلك عقبى ٱلذين ٱتقوا وعقبى ٱلكـفرين ٱلنار
13:36
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenle ferahlarlar. Ama hiziplerden bazıları onun bir kısmını inkar ederler. De ki: "Bana, yalnız Allah'a kulluk etmem, O'na ortak koşmamam emredildi. Ben O'na yakarır, O'na davet ederim. Dönüşüm de O'nadır."
Vellezıne ateynahümül kitabe yefrahune bima ünzile ileyke ve minel ahzabi mey yünkiru badah kul innema ümirtü en abüdellahe ve la üşrike bih ileyhi edu ve ileyhi meab
وٱلذين ءاتينـهم ٱلكتـب يفرحون بما أنزل إليك ومن ٱلأحزاب من ينكر بعضهۥ قل إنما أمرت أن أعبد ٱلله ولا أشرك بهۦ إليه أدعوا وإليه مـاب
13:37
İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu.
Ve kezalike enzelnahü hukmen arabiyya ve leinittebate ehvaehüm bade ma caeke minel ılmi ma leke minellahi miv veliyyiv ve la vak
وكذلك أنزلنـه حكما عربيا ولئن ٱتبعت أهواءهم بعد ما جاءك من ٱلعلم ما لك من ٱلله من ولى ولا واق
13:38
Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre/süreç için bir kitap vardır.
Ve le kad erselna rusülem min kablike ve cealna lehüm ezvacev ve zürriyyeh ve ma kane li rasulin ey yetiye bi ayetin illa bi iznillah li külli ecelin kitab
ولقد أرسلنا رسلا من قبلك وجعلنا لهم أزوجا وذرية وما كان لرسول أن يأتى بـاية إلا بإذن ٱلله لكل أجل كتاب
13:39
Allah dilediğini silip yok eder, dilediğini sabit tutar. Kitap'ın anası/ana Kitap O'nun katındadır.
Yemhullahü ma yeşaü ve yüsbit ve ındehu ümmül kitab
يمحوا ٱلله ما يشاء ويثبت وعندهۥ أم ٱلكتـب
13:40
Ya onlara vaat ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz yahut da seni vefat ettiririz. O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.
Ve im ma nüriyenneke badallezı neıdühüm ev neteveffeyenneke fe innema aleykel belağu ve aleynel hısab
وإن ما نرينك بعض ٱلذى نعدهم أو نتوفينك فإنما عليك ٱلبلـغ وعلينا ٱلحساب
13:41
Görmüyorlar mı ki biz o yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz. Allah hükmeder; O'nun hükmünü denetleyecek de yoktur. Hesabı çok çabuk görür O.
E ve lem yerav enna netil erda nenkusuha min atrafiha vallahü yahkümü la müakkıbe li hukmih ve hüve serıul hısab
أولم يروا أنا نأتى ٱلأرض ننقصها من أطرافها وٱلله يحكم لا معقب لحكمهۦ وهو سريع ٱلحساب
13:42
Onlardan öncekiler de tuzak kurmuştu, ama tüm tuzaklar Allah'ındır. Her benliğin ne kazandığını O bilir. Kafirler de bilecek sonsuzluk yurdu kimindir!
Ve kad mekerallezıne min kablihim fe lillahil mekru cemıa yalemü ma teksibü küllü nefs ve seyalemül küffaru li men ukbed dar
وقد مكر ٱلذين من قبلهم فلله ٱلمكر جميعا يعلم ما تكسب كل نفس وسيعلم ٱلكفـر لمن عقبى ٱلدار
13:43
Küfre sapanlar: "Sen gönderilmiş bir elçi değilsin." diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah, bir de yanında kitap bilgisi bulunanlar yeter."
Ve yekulüllezıne keferu leste mürsela kul kefa billahi şehıdem beynı ve beyneküm ve men ındehu ılmül kitab
ويقول ٱلذين كفروا لست مرسلا قل كفى بٱلله شهيدا بينى وبينكم ومن عندهۥ علم ٱلكتـب
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.