Dil Göster/Sakla
Nahl (An-Nahl) suresi


Nahl (An-Nahl) suresi Kuranın 16. suresidir. Nahl suresi iniş sırasına göre ise 70. sıradadır.

Nahl suresi Arı anlamına gelmektedir. Toplam da 128 ayet den oluşmaktadır. An-Nahl suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Bu sure Adını 68. ayetde geçen bal arılarından almıştır ve bal arılarının işçiliği ve insanın sanayisine uyum sağlama yeteneğinin karşılaştırmasını içermektedir. Mekke'de indirildiğine inanılır.

Sure, Allah'ın yaratma gücünü tasvir eder. Evrendeki her şey Allah'ı işaret eder ve mükemmel bir denge içindedir.

Bu sure, putperest tanrıların hiçbir şey yaratamayacaklarını söyleyerek şirke ve Allah ile yaratılmışlar arasında kıyas yapılmasına karşı uyarır. Yeryüzünü tüm zenginliğiyle insanlığa verdiği için Allah'a hamdeder. Bu sureye göre denizler, yıldızlar ve dağlar gibi tabiat âleminin bütün harikaları Allah'ın sonsuz kudretinin delilleridir. 66. ayet, sığırlarda süt oluşumundaki mucizeden, 67. ayet ise asma (şarap) mucizesinden bahsetmektedir.

Allah'ın hükmü kesinlikle kafirlerin üzerine gelecektir. Vahiy, meleklerin hizmetiyle Tanrı'dandır. Tanrı, eserlerinin tanıklık ettiği gibi, Yaratıcıdır ve Tanrı, insanların gerçek eğitmenidir. Yeryüzünü sağlamlaştıran dağlar ve insana kılavuzluk eden yıldızlar Allahın işaretlerindendir. Tanrı putlara benzetilmemelidir. Tanrı her zaman merhametli ve her şeyi bilendir.

Kâfirler tek gerçek Allah'ı reddederler ve kafirler en sonunda helak olurlar. Müşrikler dirilişte hüsrana uğrayacaklardır. Doğruların ödülü her zaman verilecektir. Her toplumun bir peygamberi vardır. Allah her şeyi tek bir kelime ile yaratır. Sabreden mümin mükâfatını alır. Allah'ın bütün yarattıkları ona tapar. İnsanoğlu Tanrı'nın merhametine muhtaçtır.

Allah arıya kesin emir ve ne yapması gerektiğini bildirmiştir. Allah'a itaat edilmelidir, çünkü o Yaratıcı ve Koruyucudur ve Muhammed yalnızca bir elçidir. Müşrikler, Allah'ın rahmetini tanırlar ama inkar ederler ve müşrikler, putları tarafından terk edileceklerdir. Şeytanın müminler üzerinde hiçbir gücü yoktur. Kuran, ruh (Cebrail) tarafından indirilmiştir. Kıyamet gününün ödülü adil olacak ve cehaletten kaynaklanan günahlar bağışlanabilecektir. Saldırgan olmayan inanmayanlara kötü davranılmaz.

16:1
Allah'ın emri geldi. Onunla yüzyüze gelmekte acele etmeyin. Tüm varlığın tespih ettiğidir o Allah. Arınmıştır onların şirk koştuklarından.
Eta emrullahi fe la testaciluh sübhanehu ve teala amma yüşrikun
أتى أمر ٱلله فلا تستعجلوه سبحـنهۥ وتعـلى عما يشركون
16:2
Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!"
Yünezzilül melaikete bir ruhı min emrihı ala mey yeşaü min ıbadihı en enziru ennehu la ilahe illa ene fettekun
ينزل ٱلملـئكة بٱلروح من أمرهۦ على من يشاء من عبادهۦ أن أنذروا أنهۥ لا إلـه إلا أنا فٱتقون
16:3
Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Arınmıştır onların ortak tuttukları şeylerden.
Halekas semavati vel erda bil hakk teala amma yüşrikun
خلق ٱلسمـوت وٱلأرض بٱلحق تعـلى عما يشركون
16:4
İnsanı bir spermden yarattı. Bir de bakmışsın insan, açıkça kafa tutan bir hasım oluvermiştir.
Halekal insane min nutfetin fe iza hüve hasıymün mübiyn
خلق ٱلإنسـن من نطفة فإذا هو خصيم مبين
16:5
Davarları da O yaratmıştır. Onlarda sizin için bir ısıtıcı-koruyucu ve nice nice yararlar vardır. Onlardan bazı şeyleri/onlardan bazılarını yersiniz.
Vel ename halekaha lemük fıha difüv ve menafiu ve minha tekülun
وٱلأنعـم خلقها لكم فيها دفء ومنـفع ومنها تأكلون
16:6
Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada.
Ve leküm fıha cemalün hıyne türıhune ve hıyne tesrahun
ولكم فيها جمال حين تريحون وحين تسرحون
16:7
Ve ağırlıklarınızı yüklenir, canlarınızın yarısını tüketmeden varamayacağınız beldelere kadar taşırlar. Hiç kuşkusuz, Rabbiniz gerçekten Rauf'tur, çok acıyıp esirger; Rahim'dir, sınırsızca merhamet eder.
Ve tahmilü eskaleküm ila beledil lem tekunu baliğıyhi illa bi şikkıl enfüs inne rabbeküm le raufür rahıym
وتحمل أثقالكم إلى بلد لم تكونوا بـلغيه إلا بشق ٱلأنفس إن ربكم لرءوف رحيم
16:8
Hem binesiniz diye hem de bir süs olarak atları, katırları, eşekleri de yarattı. Ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratır O...
Vel hayle vel biğale vel hamira li terkebuha ve zıneh ve yahlüku ma la talemun
وٱلخيل وٱلبغال وٱلحمير لتركبوها وزينة ويخلق ما لا تعلمون
16:9
Yolu doğrultup denge noktasını bulmak Allah'ın işidir. Ondan sapan da var. Allah dileseydi, sizi toptan hidayete erdirirdi.
Ve alellahi kasdus sebıli ve minha cair ve lev şae le hedaküm ecmeıyn
وعلى ٱلله قصد ٱلسبيل ومنها جائر ولو شاء لهدىكم أجمعين
16:10
O sizin için gökten bir su indirdi; ondan bir içecek var. Kendisinden hayvanlarınıza yedirdiğiniz bir ağaç da ondan oluşmaktadır.
Hüvellezı enzele mines semai mael leküm minhü şerabüv ve minhü şecerun fıhi tüsiymun
هو ٱلذى أنزل من ٱلسماء ماء لكم منه شراب ومنه شجر فيه تسيمون
16:11
O suyla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her çeşitten meyvalar bitirir. Hiç kuşkusuz, bunda, derin derin düşünen bir toplum için gerçek bir mucize vardır.
Yümbitü leküm bihiz zera vez zeytune ven nehıyle ven anabe ve min küllis semarat inne fı zalike le ayetel li kavmiy yetefekkerun
ينبت لكم به ٱلزرع وٱلزيتون وٱلنخيل وٱلأعنـب ومن كل ٱلثمرت إن فى ذلك لـاية لقوم يتفكرون
16:12
Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı sizin emrinize vermiştir. Yıldızlar da O'nun emriyle bir hizmete boyun eğmiştir. Bütün bunlarda, aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ibretler vardır.
Ve sehhara lekümül leyle ven nehara veş şemse vel kaner ven nücumü müsahharatüm bi emrih inne fı zalike le ayatil li kavmiy yakılun
وسخر لكم ٱليل وٱلنهار وٱلشمس وٱلقمر وٱلنجوم مسخرت بأمرهۦ إن فى ذلك لـايـت لقوم يعقلون
16:13
Ve sizin için yeryüzünde, çeşit çeşit renklerde başka şeylere de vücut vermiştir. Bütün bunlarda, düşünüp ibret alacak bir toplum için elbette bir mucize vardır.
Ve ma zerae leküm fil erdı muhtelifen elvanüh inne fı zalike le ayetel li kavmiy yezzekkerun
وما ذرأ لكم فى ٱلأرض مختلفا ألونهۥ إن فى ذلك لـاية لقوم يذكرون
16:14
Ve O'dur ki, içinden taze bir et yemeniz ve kuşanacağınız bir süs çıkarmanız için denizi emrinize vermiştir. Gemileri onda yara yara gider görürsün. Böyle yapmıştır ki, O'nun kereminden nasip arayasınız ve şükredebilesiniz.
Ve hüvellezı sehharal bahra li tekülu minhü lahmen tariyyev ve testahricu minhü hılyeten telbesuneha ve teral fülke mevahıra fıhi ve li tebteğu min fadlihı ve lealleküm teşkürun
وهو ٱلذى سخر ٱلبحر لتأكلوا منه لحما طريا وتستخرجوا منه حلية تلبسونها وترى ٱلفلك مواخر فيه ولتبتغوا من فضلهۦ ولعلكم تشكرون
16:15
Sizi çalkayıp sarsar diye yerküreye ağır dağlar, ırmaklar, yollar koydu. İyiye ve doğruya ulaşmanız umulmaktadır.
Ve elka fil erdı ravasiye en temıde biküm ve enharav ve sübülel lealleküm tehtedun
وألقى فى ٱلأرض روسى أن تميد بكم وأنهـرا وسبلا لعلكم تهتدون
16:16
Ve nice işaretler! Yıldızla da onlar, yol ve yön doğrulturlar.
Ve alamat ve bin necmi hüm yehtedun
وعلـمـت وبٱلنجم هم يهتدون
16:17
Yaratan, yaratmayana benzer mi? Hiç düşünmüyor musunuz?
E fe mey yahlüku ke mel la yahluk e fe la tezekkerun
أفمن يخلق كمن لا يخلق أفلا تذكرون
16:18
Allah'ın nimetlerini saymaya kalkarsanız, onların sonunu getiremezsiniz. Allah, gerçekten Gafur ve Rahim'dir.
Ve in teuddu nımetellahi la tuhsuha innellahe le ğafurur rahıym
وإن تعدوا نعمة ٱلله لا تحصوها إن ٱلله لغفور رحيم
16:19
Allah, sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
Vallahü yalemü ma tüsirrune ve ma tulinun
وٱلله يعلم ما تسرون وما تعلنون
16:20
Allah dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır.
Vellezıne yedune min dunillahi la yahlükune şeyev ve hüm yuhlekun
وٱلذين يدعون من دون ٱلله لا يخلقون شيـا وهم يخلقون
16:21
Hayat bulmaz ölülerdir onlar. Ne zaman dirilteceklerini bile bilmezler.
Emvatün ğayru ahya ve ma yeşurune eyyane yübasun
أموت غير أحياء وما يشعرون أيان يبعثون
16:22
Tanrınız bir tek tanrıdır. Böyle iken, ahirete inanmayanlar, kibre saplandıkları için kalpleri inkarcı olmuştur.
İlahüküm ilahüv vahıd fellezıne la yüminune bil ahırati kulubühüm münkiratüv ve hüm müstekbirun
إلـهكم إلـه وحد فٱلذين لا يؤمنون بٱلـاخرة قلوبهم منكرة وهم مستكبرون
16:23
Hiç kuşkusuz Allah, onların sakladıklarını da açığa vurduklarını da biliyor. Hiç kuşkusuz, O, büyüklük taslayanları sevmiyor.
La cerame ennellahe yalemü ma yüsirrune ve ma yulinun innehu la yühıbbül müstekbirın
لا جرم أن ٱلله يعلم ما يسرون وما يعلنون إنهۥ لا يحب ٱلمستكبرين
16:24
Onlara, "Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler: "Öncekilerin masallarını."
Ve iza kıyle lehüm maza enzele rabbüküm kalu esatıyrul evvelın
وإذا قيل لهم ماذا أنزل ربكم قالوا أسـطير ٱلأولين
16:25
Şunun için ki, onlar, kıyamet günü kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, ilimsizlik yüzünden saptırdıkları kişilerin günahlarının bir kısmını da yüklenecekler. Bakın, ne kötü şey yükleniyorlar!
Li yahmilu evzarahüm kamiletey yevmel kıyameti ve min evzarillezıne yüdıllunehüm bi ğayri ılm e la sae ma yezirun
ليحملوا أوزارهم كاملة يوم ٱلقيـمة ومن أوزار ٱلذين يضلونهم بغير علم ألا ساء ما يزرون
16:26
Onlardan öncekiler tuzak kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah, binalarına temellerinden çarpmış da üstlerindeki tavan tepelerine çökmüştü. Azap onlara hiç fark edemedikleri yerden gelmişti.
Kad mekarallezıne min kablihim fe etellahü bünyanehüm minel kavaıdi fe harra aleyhimüs sakfü min fevkıhim ve etahümül azabü min haysü la yeşurun
قد مكر ٱلذين من قبلهم فأتى ٱلله بنيـنهم من ٱلقواعد فخر عليهم ٱلسقف من فوقهم وأتىهم ٱلعذاب من حيث لا يشعرون
16:27
Sonra, kıyamet günü onları rezil edecek ve diyecek: "Kendileri için kavga çıkarıp ayrılığa düştüğünüz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilmiş olanlar diyecekler ki: "Bugün rezillik ve kötülük, gerçeği inkar edenleredir."
Sümme yevmel kıyameti yuhzıhüm ve yekulü eyne şürakaiyellezıne küntüm tüşakkune fıhim kalellezıne utül ılme innel hızyel yevme ves sue lalel kafirın
ثم يوم ٱلقيـمة يخزيهم ويقول أين شركاءى ٱلذين كنتم تشـقون فيهم قال ٱلذين أوتوا ٱلعلم إن ٱلخزى ٱليوم وٱلسوء على ٱلكـفرين
16:28
Öz benliklerine zulmedip durdukları bir sırada, meleklerin vefat ettirdikleri kişiler şöyle diyerek teslim bayrağını çekerler: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk." İş hiç de öyle değil. Allah, sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.
Ellezıne teteveffahümül melaiketü zalimı enfüsihim fe elkavüs seleme ma künna namelü min su bela innellahe alımüm bima küntüm tamelun
ٱلذين تتوفىهم ٱلملـئكة ظالمى أنفسهم فألقوا ٱلسلم ما كنا نعمل من سوء بلى إن ٱلله عليم بما كنتم تعملون
16:29
Hadi, girin cehennem kapılarından; sürekli kalacaksınız orada. Gerçekten kötü yermiş kibre sapanların barınağı.
Fedhulu ebvabe cehenneme halidıne fıha fe lebise mesvel mütekebbirın
فٱدخلوا أبوب جهنم خـلدين فيها فلبئس مثوى ٱلمتكبرين
16:30
Korunup sakınanlara, "Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler: "Hayır indirdi." Bu dünyada güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik vardır. Ahiret yurdu elbette ki daha hayırlıdır. Gerçekten ne güzelmiş takva sahiplerinin yurdu!
Ve kıyle lillezınettekav maza enzele rabbüküm kalu hayra lillezıne ahsenu fı hazihıd dünya haseneh ve le darul ahırati hayr ve le nıme darul müttekıyn
وقيل للذين ٱتقوا ماذا أنزل ربكم قالوا خيرا للذين أحسنوا فى هـذه ٱلدنيا حسنة ولدار ٱلـاخرة خير ولنعم دار ٱلمتقين
16:31
Adn cennetleri... Girecekler içlerine. Altlarından ırmaklar akacak. Orada diledikleri şey kendilerinin olacak. Allah, korunup sakınanları işte böyle ödüllendirir.
Cennatü adniy yedhuluneha tecrı min tahtihel enharu lehüm fıha ma yeşaun kezalike yeczillahül müttekıyn
جنـت عدن يدخلونها تجرى من تحتها ٱلأنهـر لهم فيها ما يشاءون كذلك يجزى ٱلله ٱلمتقين
16:32
Melekler, canlarını temiz insanlar olarak aldıklarına şöyle derler: "Selam size, yapıp ettiklerinize karşılık olarak girin cennete!"
Ellezıne teteveffahümül melaiketü tayyibıne yekulune selamün aleykümüdhulül cennete bima küntüm tamelun
ٱلذين تتوفىهم ٱلملـئكة طيبين يقولون سلـم عليكم ٱدخلوا ٱلجنة بما كنتم تعملون
16:33
Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Allah'ın emrinin gelmesini mi? Onlardan öncekiler de aynen böyle yapmışlardı. Allah onlara zulüm etmemişti. Tam aksine, onlar kendi kendilerine zulüm ediyorlardı.
Hel yenzurune illa en tetiyehümül melaiketü ev yetiye emru rabbik kezalike fealellezıne min kablihim ve ma zalemehümüllahü ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
هل ينظرون إلا أن تأتيهم ٱلملـئكة أو يأتى أمر ربك كذلك فعل ٱلذين من قبلهم وما ظلمهم ٱلله ولـكن كانوا أنفسهم يظلمون
16:34
Sonunda, yapıp ettiklerinin kötülükleri başlarına musibet olmuş, alay edip durdukları şey kendilerini sarıvermiştir.
Fe esabehüm seyyiatü ma amilu ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun
فأصابهم سيـات ما عملوا وحاق بهم ما كانوا بهۦ يستهزءون
16:35
Ortak koşanlar dediler ki: "Eğer Allah isteseydi biz de atalarımız da Allah dışında bir şeye kulluk/ibadet etmez, O'na rağmen hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynen böyle yaptılar. Resullere düşen, açık bir tebliğden başkası değildir.
Ve kalellezıne eşraku lev şaellahü ma abedna min dunihı min şeyin nahnü ve la abaüna ve la harramna min dunihı min şey kezalike fealellezıne min kablihim fe hel aler rusüli illel belağul mübın
وقال ٱلذين أشركوا لو شاء ٱلله ما عبدنا من دونهۦ من شىء نحن ولا ءاباؤنا ولا حرمنا من دونهۦ من شىء كذلك فعل ٱلذين من قبلهم فهل على ٱلرسل إلا ٱلبلـغ ٱلمبين
16:36
Yemin olsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin, tağutttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi, yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün.
Ve le kad beasna fı külli ümmetir rasulen enıbüdüllahe vectenibüt tağut fe minhüm men hedellahü ve minhüm men hakkat aleyhid dalaleh fe sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mükezzibın
ولقد بعثنا فى كل أمة رسولا أن ٱعبدوا ٱلله وٱجتنبوا ٱلطـغوت فمنهم من هدى ٱلله ومنهم من حقت عليه ٱلضلـلة فسيروا فى ٱلأرض فٱنظروا كيف كان عـقبة ٱلمكذبين
16:37
Sen onların iyiye ve doğruya ulaşmalarını tutkuyla istesen de Allah, saptırdığına yol göstermez. Hiçbir yardımcıları da olmaz onların.
İn tahrıs ala hüdahüm fe innellahe la yehdı mey yüdıllü ve ma lehüm min nasırın
إن تحرص على هدىهم فإن ٱلله لا يهدى من يضل وما لهم من نـصرين
16:38
Yeminlerinin tüm gücüyle, "Allah ölen kimseyi diriltmez!" diye Allah'a yemin ettiler. Hayır, öyle değil! Öleni diriltmek O'nun üzerinde hak bir vaattır, fakat insanların çokları bilmezler.
Ve aksemu billahi cehde eymanihim la yebasüllahü mey yemut bela vaden aleyhi hakkav ve lakinne ekseran nasi la yalemun
وأقسموا بٱلله جهد أيمـنهم لا يبعث ٱلله من يموت بلى وعدا عليه حقا ولـكن أكثر ٱلناس لا يعلمون
16:39
Diriltecek ki, onlara, ihtilafa düştükleri şeyi açık-seçik göstersin ve küfre sapanlar kendilerinin yalancılar olduğunu bilsinler.
Li yübeyyine lehümüllezı yahtelifune fıhi ve li yalemellezıne keferu ennehüm kanu kazibın
ليبين لهم ٱلذى يختلفون فيه وليعلم ٱلذين كفروا أنهم كانوا كـذبين
16:40
Biz bir şeyi dilediğimizde, onun hakkında söyleyeceğimiz söz, "Ol!" demekten ibarettir; o hemen oluverir.
İnnema kavlüna li şeyin iza eradnahü en nekule lehu kün fe yekun
إنما قولنا لشىء إذا أردنـه أن نقول لهۥ كن فيكون
16:41
Zulme uğratıldıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere biz, dünyada elbette güzelce mekan tutturacağız. Ahiretin ödülü mutlaka daha büyüktür. Bir bilselerdi!
Vellezıne haceru fillahi mim badi ma zulimu le nübevviennehüm fid dünya haseneh ve le ecrul ahırati ekber lev kanu yalemun
وٱلذين هاجروا فى ٱلله من بعد ما ظلموا لنبوئنهم فى ٱلدنيا حسنة ولأجر ٱلـاخرة أكبر لو كانوا يعلمون
16:42
O Allah yolunda hicret edenler, sabrederler ve yalnız Rablerine tevekkül ederler.
Ellezıne saberu ve ala rabbihim yetevekkelun
ٱلذين صبروا وعلى ربهم يتوكلون
16:43
Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir/Kur'an ehline sorun.
Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim feselu ehlez zikri in küntüm la talemun
وما أرسلنا من قبلك إلا رجالا نوحى إليهم فسـلوا أهل ٱلذكر إن كنتم لا تعلمون
16:44
Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri/Kur'an'ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.
Bil beyyinati vez zübür ve enzelna ileykez zikra li tübeyyine linnasi ma nüzzile ileyhim ve leallehüm yetefekkerun
بٱلبينـت وٱلزبر وأنزلنا إليك ٱلذكر لتبين للناس ما نزل إليهم ولعلهم يتفكرون
16:45
Kötülükleri yapmak için tuzak kuranlar, Allah'ın kendilerini yere geçirmeyeceğinden yahut hiç fark edemeyecekleri bir yerden azabın kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular?
E fe eminellezıne mekerus seyyiati ey yahsifellahü bihimül erda ev yetiyehümül azabü min haysü la yaşurun
أفأمن ٱلذين مكروا ٱلسيـات أن يخسف ٱلله بهم ٱلأرض أو يأتيهم ٱلعذاب من حيث لا يشعرون
16:46
Yahut dönüp dolaşmaları sırasında kendilerini yakalamayacağından... Onlar buna engel de olamazlar.
Ev yehuzehüm fı tekallübihim fe ma hüm bi mucizın
أو يأخذهم فى تقلبهم فما هم بمعجزين
16:47
Yoksa kendilerini korkuta korkuta, sindire sindire yakalamayacağından emin midirler? Kuşkusuz ki, sizin Rabbiniz gerçekten Rauf'tur, Rahim'dir.
Ev yehuzehüm ala tehavvüf fe inne rabbeküm le raufür rahıym
أو يأخذهم على تخوف فإن ربكم لرءوف رحيم
16:48
Bakıp görmediler mi, Allah'ın yarattığı şeylerin gölgeleri bile, sağ ve sollarından boyunları bükük bir halde, Allah için secdelere kapanarak dönüyor.
E ve lem yerav ila ma halekallahü min şeyiy yetefeyyeü zılalühu anil yemıni veş şemaili süccedel lillahi ve hüm dahırun
أولم يروا إلى ما خلق ٱلله من شىء يتفيؤا ظلـلهۥ عن ٱليمين وٱلشمائل سجدا لله وهم دخرون
16:49
Göklerdeki ve yerdeki canlı şeyler de melekler de yalnız Allah'a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar.
Ve lillahi yescüdü ma fis semavati ve ma fil erdı min dabbetiv vel melaiketüe hüm la yestekbirun
ولله يسجد ما فى ٱلسمـوت وما فى ٱلأرض من دابة وٱلملـئكة وهم لا يستكبرون
16:50
Üstlerinde egemen olan Rablerinden ürperirler ve emredildikleri şeyi yaparlar.
Yehafune rabbehüm min fevkıhim ve yefalune ma yümerun
يخافون ربهم من فوقهم ويفعلون ما يؤمرون
16:51
Allah buyurdu ki: "İki ilah edinmeyin; O sadece bir tek ilahtır. Yalnız benden korkun."
Ve kalellahü la tettehızu ilaheynisneyn innema hüve ilahüv vahıd fe iyyaye ferhebun
وقال ٱلله لا تتخذوا إلـهين ٱثنين إنما هو إلـه وحد فإيـى فٱرهبون
16:52
Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Din de sürekli olarak yalnız O'nundur. Hala, Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz!
Ve lehu ma fis semavati vel erdı ve lehüd dınü vasıba e fe ğayrallahi tettekun
ولهۥ ما فى ٱلسمـوت وٱلأرض وله ٱلدين واصبا أفغير ٱلله تتقون
16:53
Sahip olduğunuz her nimet Allah'tandır. Sonra size bir zorluk/keder dokunduğu zaman yalnız O'na yakarırsınız.
Ve ma büküm min nımetin fe minellahi sümme iza messekümüd durru fe ileyhi tecerun
وما بكم من نعمة فمن ٱلله ثم إذا مسكم ٱلضر فإليه تجـرون
16:54
Sonra da zorluk ve kederi sizden kaldırdığında, içinizden bir zümre kendi Rablerine hemen ortak koşuverir,
Sümme iza keşefed durra anküm iza ferıkum minküm bi rabbihim yüşrikun 49ayet secde ayetedir
ثم إذا كشف ٱلضر عنكم إذا فريق منكم بربهم يشركون
16:55
Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Hadi, zevklenin/nimetlenin, yakında bileceksiniz.
Li yekfüru bima ateynahüm fe temetteu fe sevfe talemun
ليكفروا بما ءاتينـهم فتمتعوا فسوف تعلمون
16:56
Tutuyor, kendilerine verdiğimiz rızıklardan, hiçbir şeyin farkında olmayanlara pay çıkarıyorlar. Allah'a yemin olsun ki, iftira edip durduğunuz şeylerden kesinlikle hesaba çekileceksiniz.
Ve yecalune li ma la ya7lemune nasıybem mimma razaknahüm tellahi le tüselünne amma küntüm tefterun
ويجعلون لما لا يعلمون نصيبا مما رزقنـهم تٱلله لتسـلن عما كنتم تفترون
16:57
Tutuyor, Allah'a kızları nispet ediyorlar. Haşa! O, bunlardan arınmıştır. İştah duydukları şeyler de kendilerinin mi?
Ve yecalune lillahil benati sübhanehu ve lehüm ma yeştehun
ويجعلون لله ٱلبنـت سبحـنهۥ ولهم ما يشتهون
16:58
Onlardan birine kız çocuk müjdelendiğinde yüzü simsiyah kesilir. Öfkeden yutkunur da yutkunur o!
Ve iza büşşira ehadühüm bil ünsa zalle vechühu müsveddev ve hüve kezıym
وإذا بشر أحدهم بٱلأنثى ظل وجههۥ مسودا وهو كظيم
16:59
Kendisine muştulananın utancından ötürü toplumdan gizlenir. Hakaret/eziklik üzere tutsun mu onu yoksa toprağın bağrına mı gömsün onu. Bakın ne kötü hüküm veriyorlar!
Yetevara minel kavmi min sui ma büşşira bih e yümsikühu ala hunin em yedüssühu fit türab e la sae ma yahkümun
يتورى من ٱلقوم من سوء ما بشر بهۦ أيمسكهۥ على هون أم يدسهۥ فى ٱلتراب ألا ساء ما يحكمون
16:60
Ahirete inanmayanlar için kötülük örneği var. En yüce örnekse Allah içindir. O'dur Aziz, O'dur Hakim.
Lillezıne la yüminine bel ahırate meselüs sev ve lillahil meselül ala ve hüvel azızül hakım
للذين لا يؤمنون بٱلـاخرة مثل ٱلسوء ولله ٱلمثل ٱلأعلى وهو ٱلعزيز ٱلحكيم
16:61
Eğer Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.
Ve lev yüahızüllahün nase bi zulmihim ma terake aleyha min dabbetiv ve lakiy yüehhıruhüm ila ecelim müsemma fe iza cae ecelühüm la yestehırune saatev ve la yestakdimun
ولو يؤاخذ ٱلله ٱلناس بظلمهم ما ترك عليها من دابة ولـكن يؤخرهم إلى أجل مسمى فإذا جاء أجلهم لا يستـخرون ساعة ولا يستقدمون
16:62
Kendilerinin bile çirkin bulacağı şeyleri Allah'a isnat ediyorlar. Dilleri de yalan düzüp donatıyor: En ileri güzellik onlarınmış! Kuşkusuz olan şu: Onlar için ateş vardır. Ve ona en önden gideceklerdir.
Ve yecalune lillahi ma yekrahune ve tesıfü elsinetühümül kezibe enne lehümül husna la cerame enne lehümün nara ve ennehüm müfratun
ويجعلون لله ما يكرهون وتصف ألسنتهم ٱلكذب أن لهم ٱلحسنى لا جرم أن لهم ٱلنار وأنهم مفرطون
16:63
Yemin olsun Allah'a ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik de şeytan onlara amellerini süslü gösterdi. O, bugün de onların dostudur/ o gün de onların dostu idi. Onlar için acıklı bir azap var.
Tellahi le kad erselna ila ümemim min kablike fe zeyyene lehümüş şeytanü amalehüm fe hüve veliyyühümül yevme ve lehüm azabün elım
تٱلله لقد أرسلنا إلى أمم من قبلك فزين لهم ٱلشيطـن أعمـلهم فهو وليهم ٱليوم ولهم عذاب أليم
16:64
Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.
Ve ma enzelna aleykel kitabe illa li tübeyyine lehümüllezıhtelefu fıhi ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yümininun
وما أنزلنا عليك ٱلكتـب إلا لتبين لهم ٱلذى ٱختلفوا فيه وهدى ورحمة لقوم يؤمنون
16:65
Allah, gökten bir su indirdi de onunla, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdi. Kuşkusuz, bunda kulak verip dinleyen bir topluluk için mutlaka bir mucize vardır.
Vallahü enzele mines semai maen fe ahya bihil erda bade mevtiha inne fı zalike le ayatel li kavmiy yesmeun
وٱلله أنزل من ٱلسماء ماء فأحيا به ٱلأرض بعد موتها إن فى ذلك لـاية لقوم يسمعون
16:66
Hayvanlarda da sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider.
Ve inne leküm fil enami le ıbrah nüskıyküm mimma fı bütunihı mim beyni fersiv ve demil lebenen halisan saiğal liş şaribın
وإن لكم فى ٱلأنعـم لعبرة نسقيكم مما فى بطونهۦ من بين فرث ودم لبنا خالصا سائغا للشـربين
16:67
Hurmalıkların meyvalarından, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır.
Ve min semaratin nehıyli vel anabi tettehızune minhü sekerav ve rizkan hasena inne fı zalike le ayetel li kavmiy yakılun
ومن ثمرت ٱلنخيل وٱلأعنـب تتخذون منه سكرا ورزقا حسنا إن فى ذلك لـاية لقوم يعقلون
16:68
Rabbin, balarısına şöyle vahyetti: "Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da..."
Ve evha rabbüke ilen nahli enittehızı minel cibali büyutev ve mineş şeceri ve mimma yarişun
وأوحى ربك إلى ٱلنحل أن ٱتخذى من ٱلجبال بيوتا ومن ٱلشجر ومما يعرشون
16:69
"Sonra, meyvaların her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin yollarına koyul." Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, insanlar için onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk için, bunda kesin bir mucize var.
Sümme külı min külles semarati feslükı sübüle rabbiki zülüla yahrucü mim butuniha şerabüm muhtelifün elvanühu fıhi şifaül linnas inne fı zalike le ayatel li kavmiy yetefekkerun
ثم كلى من كل ٱلثمرت فٱسلكى سبل ربك ذللا يخرج من بطونها شراب مختلف ألونهۥ فيه شفاء للناس إن فى ذلك لـاية لقوم يتفكرون
16:70
Allah sizi yarattı, sonra sizi vefat ettirecek. İçinizden bazıları, ömrün en basit ve düşük noktasına geri çevirilir ki, bir ilimden sonra hiçbir şey bilmez olsun. Allah Alim'dir, Kadir'dir.
Vallahü halekaküm sümme yeteveffaküm ve minküm mey yüraddü ila erzelil umuri li keyla yaleme bade ılmin şeya innellahe alımün kadır
وٱلله خلقكم ثم يتوفىكم ومنكم من يرد إلى أرذل ٱلعمر لكى لا يعلم بعد علم شيـا إن ٱلله عليم قدير
16:71
Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah'ın nimetini mi inkar ediyor bunlar?
Vallahü faddale badaküm ala badın fir rızk femellezıne füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi seva ife bi nımetillahi yechadun
وٱلله فضل بعضكم على بعض فى ٱلرزق فما ٱلذين فضلوا برادى رزقهم على ما ملكت أيمـنهم فهم فيه سواء أفبنعمة ٱلله يجحدون
16:72
Allah size, kendi benliklerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi bunlar, batıla mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
Vallahü ceale leküm min enfüsiküm ezvacev ve ceale leküm min ezvaciküm benıne ve hafedetev ve razekaküm minet tayyibat e fe bil batıli yüminune ve bi nımetillahi hüm yekfurun
وٱلله جعل لكم من أنفسكم أزوجا وجعل لكم من أزوجكم بنين وحفدة ورزقكم من ٱلطيبـت أفبٱلبـطل يؤمنون وبنعمت ٱلله هم يكفرون
16:73
Allah'ı bırakıp da kendilerine, göklerden ve yerden bir parçacık rızık veremeyen, buna güç yetiremeyen şeylere mi tapıyorlar?
Ve yabüdune min dunillahi ma la yemlikü lehüm rizskam mines semavati vel erdı şeyev ve la yestetıyun
ويعبدون من دون ٱلله ما لا يملك لهم رزقا من ٱلسمـوت وٱلأرض شيـا ولا يستطيعون
16:74
Artık Allah'a örnekler verip durmayın. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Fe la tadribu lillahil emsal innellahe yalemü ve entüm la talemun
فلا تضربوا لله ٱلأمثال إن ٱلله يعلم وأنتم لا تعلمون
16:75
Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda bir kul/köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli-açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?! Bütün övgüler Allah'adır ama onların çokları bilmiyorlar.
Darabellahü meselen abdem memlukel la yakdiru ala şeyiv ve mer razaknahü minna zirkan hasenen fe hüve yünfiku minhü sirrav ve cehra hel yestevun elhamdü lillah bel ekseruhüm la yalemun
ضرب ٱلله مثلا عبدا مملوكا لا يقدر على شىء ومن رزقنـه منا رزقا حسنا فهو ينفق منه سرا وجهرا هل يستوۥن ٱلحمد لله بل أكثرهم لا يعلمون
16:76
Allah şöyle bir örnekleme de yaptı: İki adam; birisi dilsiz; hiçbir şeye gücü yetmez, efendisi/yöneticisi üstüne sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir hayır getiremez. Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup adaletle emreden kişi ile aynı olur mu?
Ve darabellahü meseler racüleyni ehadühüma ebkemü la yakdiru ala şeyiv ve hüve kellün ala mevlahü eynema yüveccihhü la yeti bi hayr hel yestevı hüve ve mey yemüru bil adli ve hüve ala sıratım müstekıym
وضرب ٱلله مثلا رجلين أحدهما أبكم لا يقدر على شىء وهو كل على مولىه أينما يوجهه لا يأت بخير هل يستوى هو ومن يأمر بٱلعدل وهو على صرط مستقيم
16:77
Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır. O saate/dünyanın sonuna ilişkin emirse bir göz açıp yummak gibi, hatta ondan da yakındır. Allah her şeye kadirdir.
Ve lillahi ğaybüs semavati vel ard ve ma emrus saati illa ke lemhıl besari ev hüve akrab innellahe ala külli şeyin kadır
ولله غيب ٱلسمـوت وٱلأرض وما أمر ٱلساعة إلا كلمح ٱلبصر أو هو أقرب إن ٱلله على كل شىء قدير
16:78
Allah sizi annelerinizin karınlarından çıkardı, hiçbir şey bilmiyordunuz; şükredebilesiniz diye size işitme gücü, gözler ve gönüller verdi.
Vallahü ahraceküm mim bütuni ümmehatiküm la talemune şeyev ve ceale lekümüs sema vel ebsara vel efidete lealleküm teşkürun
وٱلله أخرجكم من بطون أمهـتكم لا تعلمون شيـا وجعل لكم ٱلسمع وٱلأبصـر وٱلأفـدة لعلكم تشكرون
16:79
Gök boşluğunda, bir emre boyun eğdirilmiş olan kuşlara bakmadılar mı? Onları Allah'tan başkası tutmuyor. Bunda, inanan bir topluluk için elbette ki izler-işaretler vardır.
E lem yerav ilet tayri müsehharatin fı cevvis sema ma yümsikühünne illellah inne fı zalike le ayatil li kavmiy yüminun
ألم يروا إلى ٱلطير مسخرت فى جو ٱلسماء ما يمسكهن إلا ٱلله إن فى ذلك لـايـت لقوم يؤمنون
16:80
Allah size, evlerinizden huzur ve sükun yeri yaptı. Hayvan derilerinden size, gerek güç gününüzde gerek konduğunuz sırada rahatça taşıyacağınız evler yaptı. Ayrıca, hayvanların; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından belli bir süreye kadar kullanabileceğiniz giyimlikler, döşemelikler ve kullanım eşyası verdi.
Vallahü ceale leküm min cüludil enami büyuten testehıffuneha yevme zaniküm ve yevme ikametiküm ve min asvafiha ve evbariha ve eşariha esasev ve metaan ila hıyn
وٱلله جعل لكم من بيوتكم سكنا وجعل لكم من جلود ٱلأنعـم بيوتا تستخفونها يوم ظعنكم ويوم إقامتكم ومن أصوافها وأوبارها وأشعارها أثـثا ومتـعا إلى حين
16:81
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlardan sizin için sığınak evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle savaşta koruyacak elbiseler de yaptı. İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, O'na teslim olup esenliğe ulaşabilesiniz.
Vallahü ceale leküm mimma haleka zılalev ve ceale leküm minel cibali eknanev ve ceale leküm serabiyle tekıykümül harra ve serabiyle tekıyküm beseküm kezalike yütimmü nımetehu aleyküm lealleküm tüslimun
وٱلله جعل لكم مما خلق ظلـلا وجعل لكم من ٱلجبال أكنـنا وجعل لكم سربيل تقيكم ٱلحر وسربيل تقيكم بأسكم كذلك يتم نعمتهۥ عليكم لعلكم تسلمون
16:82
Yine de yüz çevirirlerse artık sana düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.
Fe in tevellev fe innemü aleykel belağul mübın
فإن تولوا فإنما عليك ٱلبلـغ ٱلمبين
16:83
Allah'ın nimetini biliyorlar, sonra da onu inkar ediyorlar. Çoğu nankördür bunların.
Yarifune nımetellahi sümme yünkiruneha ve ekseruhümül kafirun
يعرفون نعمت ٱلله ثم ينكرونها وأكثرهم ٱلكـفرون
16:84
Her ümmetten bir tanığı ortaya sürdüğümüz gün, küfre sapanlara ne izin verilir ne de özür dilemelerine imkan sağlanır.
Ve yevme nebasü min külli ümmetin şehıden sümme la yüzenü lillezıne keferu ve la hüm yüstatebun
ويوم نبعث من كل أمة شهيدا ثم لا يؤذن للذين كفروا ولا هم يستعتبون
16:85
Zulme sapanlar azapla yüzyüze geldiklerinde, ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır.
Ve iza raellezıne zalemül azabe fe la yühaffefü anhüm ve la hüm yünzarun
وإذا رءا ٱلذين ظلموا ٱلعذاب فلا يخفف عنهم ولا هم ينظرون
16:86
Şirke sapanlar, ortak tuttuklarını gördüklerinde şöyle derler: "Rabbimiz, işte bunlar seni bırakıp da yalvarıp yakardığımız ortaklarımız." Bunun üzerine ortakları onlara şöyle söz dokundururlar: "Siz, yalancılarsınız, yalancılar!"
Ve iza raellezıne eşraku şürakaehüm kalu rabbena haülai şürakaünellezıne künna nedu min dunik fe elkav ileyhimül kavle inneküm le kazibun
وإذا رءا ٱلذين أشركوا شركاءهم قالوا ربنا هـؤلاء شركاؤنا ٱلذين كنا ندعوا من دونك فألقوا إليهم ٱلقول إنكم لكـذبون
16:87
O gün hepsi Allah huzurunda teslim bayrağı çekmiş, iftira aracı olarak kullandıklarının tümü onları ortada bırakıp kaybolmuştur.
Ve elkav ilellahi yevmeizinis seleme ve dalle anhüm ma kanu yefterun
وألقوا إلى ٱلله يومئذ ٱلسلم وضل عنهم ما كانوا يفترون
16:88
İnkara sapıp Allah yolundan geri çevirenler var ya, bozgunculuk edip durmalarından ötürü onların azaplarına azap katmışızdır.
Ellezıne keferu ve saddu an sebılillahi zidnahüm azaben fevkal azabi bima kanu yüfsidun
ٱلذين كفروا وصدوا عن سبيل ٱلله زدنـهم عذابا فوق ٱلعذاب بما كانوا يفسدون
16:89
Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap'ı indirdik ki herşey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.
Ve yevme nebazü fı külli ümmetin şehıden ala haüla ve nezzelna aleykel kitabe tibyanel likülli şeyiv ve hüdev ve rahmetev ve büşra lil müslimın
ويوم نبعث فى كل أمة شهيدا عليهم من أنفسهم وجئنا بك شهيدا على هـؤلاء ونزلنا عليك ٱلكتـب تبيـنا لكل شىء وهدى ورحمة وبشرى للمسلمين
16:90
Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık-doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.
İnnellahe yemüru bil adli vel ıhsani ve ıtai zil kurba ve yenha anil fahşai vel münkeri vel bağy yeızüküm lealleküm tezekkerun
إن ٱلله يأمر بٱلعدل وٱلإحسـن وإيتائ ذى ٱلقربى وينهى عن ٱلفحشاء وٱلمنكر وٱلبغى يعظكم لعلكم تذكرون
16:91
Antlaşma yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz söze vefa gösterin. Bağlayıp pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü, kendinize Allah'ı kefil yapmış durumdasınız. Allah, yaptıklarınızı biliyor.
Ve evfu bi ahdillahi iza ahettüm ve la tenkudul eymane bade tevkıdiha ve kad cealtümüllahe aleyküm kefıla innellahe yalemü ma tefalun
وأوفوا بعهد ٱلله إذا عـهدتم ولا تنقضوا ٱلأيمـن بعد توكيدها وقد جعلتم ٱلله عليكم كفيلا إن ٱلله يعلم ما تفعلون
16:92
Yeminleri bozmada, ipliğini kuvvetle büktükten sonra bozup parçalayan karı gibi olmayın. Bir topluluk ötekinden daha zengin ve kalabalık çıktığı için yeminlerinizi aranızda bir hile aracı yapıyorsunuz. Allah sizi bununla imtihan ediyor; ihtilafa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size açık bir biçimde elbette gösterecektir.
Ve la tekunu kelletı nekadat ğazleha mim badi kuvvetin enkasa tettehızune eymaneküm dehalem beyneküm en tekune ümmetün hiye erba min ümmeh innema yeblukümüllahü bih ve le yübeyyinenne leküm yevmel kıyameti ma küntüm fıhi tahtelifun
ولا تكونوا كٱلتى نقضت غزلها من بعد قوة أنكـثا تتخذون أيمـنكم دخلا بينكم أن تكون أمة هى أربى من أمة إنما يبلوكم ٱلله بهۦ وليبينن لكم يوم ٱلقيـمة ما كنتم فيه تختلفون
16:93
Allah dileseydi, elbette ki sizi birtek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini saptırıyor, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka sorgu-suale çekileceksiniz.
Ve lev şaellahü le cealleküm ümmetev vahıdetev ve lakiy yüdıllü mey yeşaü ve yehdoı mey yeşa ve le tüselünne amma küntüm tamelun
ولو شاء ٱلله لجعلكم أمة وحدة ولـكن يضل من يشاء ويهدى من يشاء ولتسـلن عما كنتم تعملون
16:94
Yeminlerinizi aranızda hile ve aldatma aracı yapmayın; aksi halde, ayak sağlam bastıktan sonra kayar ve Allah yolundan alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik büyük bir azaba da uğrarsınız.
Ve la tettehızu eymaneküm dehalem beyneküm fe tezille kademüm bade sübutiha ve tezukus sue bima sadedtüm an sebılillah ve leküm azabüm azıym
ولا تتخذوا أيمـنكم دخلا بينكم فتزل قدم بعد ثبوتها وتذوقوا ٱلسوء بما صددتم عن سبيل ٱلله ولكم عذاب عظيم
16:95
Allah'a verdiğiniz sözü basit bir ücret karşılığı satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan, sizin için daha hayırlıdır.
Ve la teşteru bi ahdillahi semenen kalıla innema ındellahi hüve hayrul leküm in küntüm talemun
ولا تشتروا بعهد ٱلله ثمنا قليلا إنما عند ٱلله هو خير لكم إن كنتم تعلمون
16:96
Sizin yanınızdaki tükenir ama Allah'ın yanındaki sonsuza dek kalıcıdır. Sabredenlere ödüllerini biz, işleyip ürettiklerinin en güzeliyle mutlaka vereceğiz.
Ma ındeküm yenfedü ve ma ındellahi bak ve le necziyennellezıne saberu ecrahüm bi ahseni ma kanu yamelun
ما عندكم ينفد وما عند ٱلله باق ولنجزين ٱلذين صبروا أجرهم بأحسن ما كانوا يعملون
16:97
Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız.
Men amile saliham min zekerin ev ünsa ve hüve müminün fe le nuhyiyennehu hayaten tayyibeh ve la necziyennehüm ecrahüm bi ahseni ma kanu yamelun
من عمل صـلحا من ذكر أو أنثى وهو مؤمن فلنحيينهۥ حيوة طيبة ولنجزينهم أجرهم بأحسن ما كانوا يعملون
16:98
Kur'an'ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah'a sığın!
Fe iza karatel kurane festeız billahi mineş şeytanir racım
فإذا قرأت ٱلقرءان فٱستعذ بٱلله من ٱلشيطـن ٱلرجيم
16:99
Şu bir gerçek ki şeytanın elinde, iman edip yalnız Rablerine dayananlar aleyhine hiçbir sulta/hiçbir kanıt yoktur.
İnnehu leyse lehu sültanün alellezıne amenu ve ala rabbihim yetevekkelun
إنهۥ ليس لهۥ سلطـن على ٱلذين ءامنوا وعلى ربهم يتوكلون
16:100
Onun sultası, sadece onu dost edinenlerle Allah'a ortak koşanlar üstündedir.
İnnema sültanühu alellezıne yetevellevnehu vellezıne hüm bihı müşrikun
إنما سلطـنهۥ على ٱلذين يتولونهۥ وٱلذين هم بهۦ مشركون
16:101
Biz bir ayeti, bir başka ayetin yerine koyduğumuzda -ki Allah neyi indirmekte olduğunu daha iyi bilir- şöyle derler: "Sen düpedüz bir iftiracısın." Hayır, öyle değil. Bunların çokları bilmiyorlar.
Ve iza beddelna ayetem mekane ayetiv vallahü alemü bima yünezzilü kalu innema ente müfter bel ekseruhüm la yalemun
وإذا بدلنا ءاية مكان ءاية وٱلله أعلم بما ينزل قالوا إنما أنت مفتر بل أكثرهم لا يعلمون
16:102
De ki: "İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.
Kul nezzelehu ruhul kudüsi mir rabbike bil hakkı li yüsebbitellezıne amenu ve hüdev ve büşra lil müslimın
قل نزلهۥ روح ٱلقدس من ربك بٱلحق ليثبت ٱلذين ءامنوا وهدى وبشرى للمسلمين
16:103
Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.
Ve le kad nalemü ennehüm yekulune innema yüallimühu beşar lisanüllezı yulhıdune ileyhi acemiyyüv ve haza lisanün arabiyyüm mübın
ولقد نعلم أنهم يقولون إنما يعلمهۥ بشر لسان ٱلذى يلحدون إليه أعجمى وهـذا لسان عربى مبين
16:104
Allah'ın ayetlerine inanmayanlara Allah kılavuzluk etmez. Onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.
İnnellezıne la yüminune bi ayatillahi la yehdıhimüllahü ve lehüm azabün elım
إن ٱلذين لا يؤمنون بـايـت ٱلله لا يهديهم ٱلله ولهم عذاب أليم
16:105
Yalanı ancak, Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydururlar. Yalancılık edenler onların ta kendileridir.
İnnema yefteril kezibellezıne la yüminune bi ayatillah ve ülaike hümül kazibun
إنما يفترى ٱلكذب ٱلذين لا يؤمنون بـايـت ٱلله وأولـئك هم ٱلكـذبون
16:106
Her kim imanından sonra Allah'a küfür eder, kalbi iman ile yatışmış halde iken baskıyla zorlanan hariç olmak üzere, inkara göğüs açarsa, böylelerinin üzerine Allah'tan bir gazap iner. Bunlar için büyük bir azap da öngörülmüştür.
Men kefera billahi mim badi ımanihı illa men ükrihe ve kalbühu mutmeinüm bil ımani ve lakim men şeraha bil küfri sadran fe aleyhim ğadabüm minellah ve lehüm azabün azıym
من كفر بٱلله من بعد إيمـنهۦ إلا من أكره وقلبهۥ مطمئن بٱلإيمـن ولـكن من شرح بٱلكفر صدرا فعليهم غضب من ٱلله ولهم عذاب عظيم
16:107
Bu böyledir, çünkü, onlar şu iğreti hayatı ahirete tercih etmişlerdir. Ve Allah, küfre sapanlar topluluğunu doğruya kılavuzlamaz.
Zalike bi ennehümüstehabbül hayated dünya alel ahıratü ve ennellahe la yehdil kavmel kafirın
ذلك بأنهم ٱستحبوا ٱلحيوة ٱلدنيا على ٱلـاخرة وأن ٱلله لا يهدى ٱلقوم ٱلكـفرين
16:108
Bunlar, Allah'ın; kalpleri, kulakları ve gözleri üstüne mühür bastığı insanlardır. Gaflete saplananlar da bunların ta kendileridir.
Ülaikellezıne tabeallahü ala kulubihim ve semıhim ve ebsarihim ve ülaike hümül ğafilun
أولـئك ٱلذين طبع ٱلله على قلوبهم وسمعهم وأبصـرهم وأولـئك هم ٱلغـفلون
16:109
Hiç kuşkusuz, ahirette hüsrana uğrayacaklar da bunlardır.
La cerame ennehüm fil ahırati hümül hasirun
لا جرم أنهم فى ٱلـاخرة هم ٱلخـسرون
16:110
Kuşkusuz, Rabbin; işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, ardından da cihat edip sabreden kişiler yanındadır. Bütün bunlardan sonra senin Rabbin elbette cömertçe affedecek, cömertçe merhamet edecektir!
Sümme inne rabbeke lillezıne haceru mim badi ma fütinu sümme cahedu ve saberu inne rabbeke mim badiha le ğafurur rahıym
ثم إن ربك للذين هاجروا من بعد ما فتنوا ثم جـهدوا وصبروا إن ربك من بعدها لغفور رحيم
16:111
Gün olur, herkes kendi nefsi için mücadele eder ve herkese, yaptığının karşılığı tam tamına ödenir; onlar asla zulme uğratılmazlar.
Yevme tetı küllü nefsin tücadilü an nefsiha ve tüveffa küllü nefsim ma amilet ve hüm la yuzlemun
يوم تأتى كل نفس تجـدل عن نفسها وتوفى كل نفس ما عملت وهم لا يظلمون
16:112
Allah, şu ülkeyi/medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu-huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı.
Ve darabellahü meselen karyeten kanet aminetem mutmeinnetey yetıha rizkuha rağadem min külli mekanin fe keferat bi enumillahi fe ezakahallahü libasel cuı vel havfi bima kanu yasneun
وضرب ٱلله مثلا قرية كانت ءامنة مطمئنة يأتيها رزقها رغدا من كل مكان فكفرت بأنعم ٱلله فأذقها ٱلله لباس ٱلجوع وٱلخوف بما كانوا يصنعون
16:113
Yemin olsun ki, onlara içlerinden bir resul geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulümlerine devam edip dururken azap kendilerini yakaladı.
Ve le kad caehüm rasulüm minhüm fe kezzebuhü fe ehazehümül azabü ve hüm zalimun
ولقد جاءهم رسول منهم فكذبوه فأخذهم ٱلعذاب وهم ظـلمون
16:114
Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz olarak yiyin! Eğer yalnız O'na ibadet ediyorsanız, Allah'ın nimetlerine şükredin!
Fe külu mimma razekakümüllahü halalen tayyibev veşküru nımetellahi in küntüm iyyahü tabüdun
فكلوا مما رزقكم ٱلله حلـلا طيبا وٱشكروا نعمت ٱلله إن كنتم إياه تعبدون
16:115
O size ancak şunları haram kılmıştır: Ölü/hayvan/leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen hayvan. Bununla birlikte, zorda kalan, başkasının hakkına tecavüz etmemek, sınırı da aşmamak şartıyla bunlardan yerse, Allah bağışlayacak, merhamet edecektir.
İnnema harrama aleykümül meytete ved deme ve lahmel hınzıri ve ma ühille li ğayrillahi bih fe menidturra ğayra bağıv ve la adin fe innellahe ğafurur rahıym
إنما حرم عليكم ٱلميتة وٱلدم ولحم ٱلخنزير وما أهل لغير ٱلله بهۦ فمن ٱضطر غير باغ ولا عاد فإن ٱلله غفور رحيم
16:116
Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.
Ve la tekulu lima tesıfü elsinetükümül kezibe haza halalüv ve haza haramül li tefteru alellahil kezib innellezıne yefterune alellahil kezibe la yüflihun
ولا تقولوا لما تصف ألسنتكم ٱلكذب هـذا حلـل وهـذا حرام لتفتروا على ٱلله ٱلكذب إن ٱلذين يفترون على ٱلله ٱلكذب لا يفلحون
16:117
Az bir nimetlenme ardından, acıklı bir azap var onlara.
Metaun kalılüv ve lehüm azabün elım
متـع قليل ولهم عذاب أليم
16:118
Sana anlattıklarımızı daha önce, Yahudilere haram kılmıştık. Biz onlara haksızlık etmedik; aksine, onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.
Ve alellezıne hadu harramna ma kasasna aleyke min kabl ve ma zalemnahüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
وعلى ٱلذين هادوا حرمنا ما قصصنا عليك من قبل وما ظلمنـهم ولـكن كانوا أنفسهم يظلمون
16:119
Şu da var: Rabbin, bilgisizlik yüzünden kötülük işleyip de bunun ardından tövbe edip hallerini düzeltenler lehindedir. Sonra senin Rabbin gerçekten Gafur ve Rahim'dir.
Sümme inne rabbeke lillezıne amilüs sue bi cehaletin sümme tabu mim badi zalike ve aslehu inne rabbeke mim badiha le ğafurur rahıym
ثم إن ربك للذين عملوا ٱلسوء بجهـلة ثم تابوا من بعد ذلك وأصلحوا إن ربك من بعدها لغفور رحيم
16:120
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlı başına bir ümmet idi; bir hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu, müşriklerden değildi.
İnne ibrahıme kane ümmeten kanitel lillahi hanıfa ve lem yekü minel müşrikın
إن إبرهيم كان أمة قانتا لله حنيفا ولم يك من ٱلمشركين
16:121
O'nun nimetlerine şükrediyordu. Allah onu seçip yüceltti ve dosdoğru bir yola kılavuzladı.
Şakiral li enumih ictebahü ve hedahü ila sıratım müstekıym
شاكرا لأنعمه ٱجتبىه وهدىه إلى صرط مستقيم
16:122
Dünyada ona güzellik verdik, ahirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.
Ve ateynahü fid dünya haseneh ve innehu fil ahırati le mines salihıyn
وءاتينـه فى ٱلدنيا حسنة وإنهۥ فى ٱلـاخرة لمن ٱلصـلحين
16:123
Daha sonra sana şunu vahyettik: Bir hanif olarak İbrahim'in milletine uy! O, müşriklerden değildi.
Sümme evhayna ileyke enittebı millete ibrahıme hanıfa ve ma kane minel müşrikın
ثم أوحينا إليك أن ٱتبع ملة إبرهيم حنيفا وما كان من ٱلمشركين
16:124
Cumartesi tatili, sadece onda ihtilaf edenlere farz kılındı. Rabbin, tartışmakta oldukları şey hakkında, onlar arasında kıyamet günü hüküm verecektir.
İnnema cüıles sebtü alellezınahtelefu fıh ve inne rabbeke le yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun
إنما جعل ٱلسبت على ٱلذين ٱختلفوا فيه وإن ربك ليحكم بينهم يوم ٱلقيـمة فيما كانوا فيه يختلفون
16:125
Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla mücadele et. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. Ve O, gerçeğe kılavuzlananları da en iyi bilendir.
Üdu ila sebıli rabbike bil hıkmeti vel mevızatil haseneti ve cadilhüm billetı hiye ahsen inne rabbeke hüve alemü bi men dalle an sebılihı ve hüve alemü bil mühtedın
ٱدع إلى سبيل ربك بٱلحكمة وٱلموعظة ٱلحسنة وجـدلهم بٱلتى هى أحسن إن ربك هو أعلم بمن ضل عن سبيلهۦ وهو أعلم بٱلمهتدين
16:126
Eğer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
Ve in akabtüm fe akıbu bi misli ma ukıbtüm bih ve lein sabertüm le hüve hayrul lissabirın
وإن عاقبتم فعاقبوا بمثل ما عوقبتم بهۦ ولئن صبرتم لهو خير للصـبرين
16:127
Sabret! Senin sabrın da Allah'ın yardımıyladır. Onlar için tasalanma! Kurmakta oldukları tuzaklar yüzünden de telaşlanma!
Vasbir ve ma sabruke illa billahi ve la tahzen aleyhim ve la tekü fı daykım mimma yemkürum
وٱصبر وما صبرك إلا بٱلله ولا تحزن عليهم ولا تك فى ضيق مما يمكرون
16:128
Hiç kuşkusuz, Allah, sakınanlar ve güzel düşünüp güzel iş yapanlarla beraberdir.
İnnellahe meallezınettekav vellezıne hüm muhsinun
إن ٱلله مع ٱلذين ٱتقوا وٱلذين هم محسنون
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.