Dil Göster/Sakla
Taha (Taha) suresi


Taha (Taha) suresi Kuranın 20. suresidir. Taha suresi iniş sırasına göre ise 45. sıradadır.

Taha suresi Ta Ha anlamına gelmektedir. Toplam da 135 ayet den oluşmaktadır. Taha suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Sure Arapça muqaṭṭaʿāt harfleriyle başladığından dolayı "Ṭā Hā" olarak adlandırılmıştır. Geleneksel olarak ikinci Mekke döneminde inen bir Mekke suresi olduğuna inanılmaktadır.

Bu sure de ele alınan konular arasında Allah'ın Musa'ya çağrısı (20:10), İsrailoğullarının Çıkışı ve Kızıldeniz'i geçmeleri (20:77), Altın Buzağı'ya tapınma (20:88) ve Hz. Adem'in Düşüşü (20:120). Bölümün ana teması, Tanrı'nın varlığı hakkındadır. Bu temayı Musa ve Adem hakkındaki hikayeler aracılığıyla ele alır. Bunun Ömer'i İslam'a dönmeye ikna eden bölüm olduğuna inanılır.

Bu sure Allah'ın büyüklüğünü ilan etmesiyle başlar ve ilk bölüm Musa'nın nasıl peygamber olduğunu, neden kardeşinden yardım istediğini ve Firavun ve sihirbazıyla etkileşimini ayrıntılı olarak anlatan hikayesiyle devam eder. İlk bölüm Firavun ve ordusu'nun boğulmasıyla biter. İkinci bölüm, kurtulan İsrailoğulları ve altın buzağıya taparak Tanrı'nın sözünden nasıl saptıkları hakkındadır.

Bu surenin son kısmı, tematik olarak Musa ile aynı hikaye olan Adem'in hikayesinden bahseder. Adem yaratılır ve İblis hariç bütün melekler Adem'e secde ederler. Allah şeytana karşı uyarır ama Adem ile Havva şeytanın oyununa düşer ve Allah onları affeder ama onları cennetten kovar.

20:1
Ta, Ha.
Taha
طه
20:2
Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;
Ma enzelna aleykel kurane li teşka
ما أنزلنا عليك ٱلقرءان لتشقى
20:3
Saygıyla ürperene bir hatırlatma/düşündürme/öğüt verme olsun diye indirdik.
İlla tezkiratel limey yahşa
إلا تذكرة لمن يخشى
20:4
Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.
Tenziylem mimmen halekal erda ves semavatil ula
تنزيلا ممن خلق ٱلأرض وٱلسمـوت ٱلعلى
20:5
O Rahman, arş üzerine egemenlik kurmuştur.
Errahmanü alel arşisteva
ٱلرحمـن على ٱلعرش ٱستوى
20:6
Göklerde, yerde, onların arasında, toprağın bağrında ne varsa O'nundur.
Lehu ma fis semavati ve ma fil erdı ve ma beynehüma ve ma tahtes sera
لهۥ ما فى ٱلسمـوت وما فى ٱلأرض وما بينهما وما تحت ٱلثرى
20:7
Sen bu sözü açıkça duyuracaksan da O, gizliyi de bilir, gizliden daha gizliyi de...
Ve in techer bil kavli fe innehu yalemüs sirra ve ahfa
وإن تجهر بٱلقول فإنهۥ يعلم ٱلسر وأخفى
20:8
Allah'tır O. İlah yok O'ndan başka. Esmaül Hüsna, en güzel isimler O'nundur.
Allahü la ilahe illa huve lehül esmaül husna
ٱلله لا إلـه إلا هو له ٱلأسماء ٱلحسنى
20:9
Ulaştı mı sana Musa'nın haberi?
Ve hel etake hadiysü musa
وهل أتىك حديث موسى
20:10
Hani, bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: "Bekleyin! Gözüme bir ateş ilişti. Olabilir ki, ondan size bir kor parçası getiririm, yahut onun üzerinde bir kılavuz bulurum."
İz raa naran fe kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi kabesin ev ecidü alen nari hüda
إذ رءا نارا فقال لأهله ٱمكثوا إنى ءانست نارا لعلى ءاتيكم منها بقبس أو أجد على ٱلنار هدى
20:11
Onun yanına geldiğinde kendisine "Musa!" diye seslenildi.
Felemma etaha nudiye ya musa
فلما أتىها نودى يـموسى
20:12
"Benim ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar; sen kutsal vadide, Tuva'dasın."
İnnı ene rabbüke fahla naleyk inneke bil vadil mukaddesi tuva
إنى أنا ربك فٱخلع نعليك إنك بٱلواد ٱلمقدس طوى
20:13
"Ve ben seni seçtim; o halde vahyedilecek olanı dinle!"
Ve enahtertüke festemı lima yuha
وأنا ٱخترتك فٱستمع لما يوحى
20:14
"Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım! İlah yoktur benden başka! O halde bana ibadet et ve namazını/duanı, beni hatırlayıp anmak için yerine getir."
İnnenı enallahü la ilahe illa ene fabüdnı ve ekımıs salate li zikrı
إننى أنا ٱلله لا إلـه إلا أنا فٱعبدنى وأقم ٱلصلوة لذكرى
20:15
"Kuşku duyma ki o saat gelecektir. Onu neredeyse gizliyorum ki, her benlik gayretinin karşılığını elde etsin."
İnnes saate atiyetün ekadü uhfıha li tücza küllü nefsim bi ma tesa
إن ٱلساعة ءاتية أكاد أخفيها لتجزى كل نفس بما تسعى
20:16
"O halde ona inanmayıp keyfi peşinde giden, seni ondan yüz geri etmesin. Yoksa perişan olursun."
Fe la yesuddenneke anha mel la yüminü biha vettebea hevahü fe terda
فلا يصدنك عنها من لا يؤمن بها وٱتبع هوىه فتردى
20:17
"Nedir o sağ elindeki ey Musa?"
Ve ma tilke bi yemınike ya musa
وما تلك بيمينك يـموسى
20:18
Cevap verdi: "O, benim asamdır. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma ağaçtan yaprak indiririm. Onda, işime yarayan başka özellikler de vardır."
Kale hiye asay etevekkeü aleyha ve ehüşşü biha ala ğanemı ve liye fıha mearibü uhra
قال هى عصاى أتوكؤا عليها وأهش بها على غنمى ولى فيها مـارب أخرى
20:19
Buyurdu: "Yere at onu ey Musa!"
Kale elkıha ya musa
قال ألقها يـموسى
20:20
O da onu attı. Bir de ne görsün, bir yılan olmuş o, koşuyor...
Fe elkaha fe iza hiye hayyetün tesa
فألقىها فإذا هى حية تسعى
20:21
Buyurdu: "Al onu, korkma! Biz onu ilk görünümüne döndüreceğiz."
Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula
قال خذها ولا تخف سنعيدها سيرتها ٱلأولى
20:22
"Bir de elini koynuna sok! Bir başka mucize olarak lekesiz, bembeyaz bir halde çıksın."
Vadmün yedeke ila cenahıke tahrüc beydae min ğayri suin ayeten uhra
وٱضمم يدك إلى جناحك تخرج بيضاء من غير سوء ءاية أخرى
20:23
"Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını göstereceğiz."
Li nüriyeke min ayatinel kübra
لنريك من ءايـتنا ٱلكبرى
20:24
"Firavun'a git; çünkü o, azdı."
İzheb ila firavne innehu tağa
ٱذهب إلى فرعون إنهۥ طغى
20:25
Musa dedi: "Rabbim, göğsümü açıp genişlet;
Kale rabbişrah lı sadrı
قال رب ٱشرح لى صدرى
20:26
İşimi bana kolaylaştır."
Ve yessir lı emrı
ويسر لى أمرى
20:27
"Dilimden düğümü çöz,
Vahlül ukdetem mil lisanı
وٱحلل عقدة من لسانى
20:28
Ki sözümü iyi anlasınlar."
Yefkahu kavlı
يفقهوا قولى
20:29
"Bana ailemden bir yardımcı ver,
Vecal li vezıram min ehlı
وٱجعل لى وزيرا من أهلى
20:30
Kardeşim Harun'u."
Harune ehıy
هـرون أخى
20:31
"Onunla sırtımı kuvvetlendir!"
Üşdüd bihı ezrı
ٱشدد بهۦ أزرى
20:32
"Onu işime ortak kıl!"
Ve eşrikhü fı emrı
وأشركه فى أمرى
20:33
"Taki seni çokça tespih edelim!"
Key nüsebbihake kesıra
كى نسبحك كثيرا
20:34
"Seni çokça analım!"
Ve nezkürake kesıra
ونذكرك كثيرا
20:35
"Kuşkusuz sen, bizi görmektesin."
İnneke künte bina besıyra
إنك كنت بنا بصيرا
20:36
Buyurdu: "İstediğin sana verildi, ey Musa!"
Kale kad ütiyte süleke ya musa
قال قد أوتيت سؤلك يـموسى
20:37
"Yemin olsun, sana bir kez daha lütufta bulunmuştuk."
Ve lekad menenna aleyke merraten uhra
ولقد مننا عليك مرة أخرى
20:38
Hani, annene vahyedileni şöyle vahyetmiştik:
İz evhayna ila ümmike ma yuha
إذ أوحينا إلى أمك ما يوحى
20:39
"Onu tabuta koyup ırmağa bırak! Irmak onu sahile götürsün ki, benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri onu alsın. Üzerine kendimden bir sevgi bıraktım ki, gözümün önünde yetiştirilesin."
Enıkzi fıhi fit tabuti fakzi fıhi fil yemmi fel yülkıhil yemnü bis sahıli yehuzhü adüvvül lı ve adüvvül leh ve elkaytü aleyke mehabbetem minnı ve li tusnea ala aynı
أن ٱقذفيه فى ٱلتابوت فٱقذفيه فى ٱليم فليلقه ٱليم بٱلساحل يأخذه عدو لى وعدو لهۥ وألقيت عليك محبة منى ولتصنع على عينى
20:40
"Hani, kızkardeşin gidiyor, şöyle diyordu: 'Onun bakımını üstlenecek kişiyi size göstereyim mi?' Nihayet, seni annene geri döndürdük ki, gözü aydın olsun, tasalanmasın. Sen bir de adam öldürmüştün. O zaman seni gamdan kurtarmıştık. Seni iyice bir imtihana çekmiştik. Bunun ardından sen Medyen halkı arasında yıllarca kaldın. Sonra, belirlenen bir vakitte/bir kadere göre geliverdin, ey Musa!"
İz temşı uhtüke fe racanake ila ümmike key tekarra aynüha ve la tahzen ve katelte nefsen fe necceynake minel ğammi ve fetennake fütunen fe lebiste sinıne fı ehli medyene sümme cite ala kaderiy ya musa
إذ تمشى أختك فتقول هل أدلكم على من يكفلهۥ فرجعنـك إلى أمك كى تقر عينها ولا تحزن وقتلت نفسا فنجينـك من ٱلغم وفتنـك فتونا فلبثت سنين فى أهل مدين ثم جئت على قدر يـموسى
20:41
"Seni kendim için seçip yetiştirdim."
Vastanatüke li nefsı
وٱصطنعتك لنفسى
20:42
"Sen ve kardeşin, ayetlerimi götürün; beni anmakta gevşeklik etmeyin."
İzheb ente ve ehuke bi ayatı ve la teniya fı zikrı
ٱذهب أنت وأخوك بـايـتى ولا تنيا فى ذكرى
20:43
"Firavun'a gidin, çünkü o azdı."
İzheba ila firavne innehu tağa
ٱذهبا إلى فرعون إنهۥ طغى
20:44
"Ona yumuşak ve tatlı bir sözle hitap edin; belki öğüt alır, yahut ürperir."
Fe kula lehu kevlel leyyinel leallehu yetezekkeru ev yahşa
فقولا لهۥ قولا لينا لعلهۥ يتذكر أو يخشى
20:45
Dediler ki: "Rabbimiz, onun aleyhimizde bir taşkınlık yapmasından yahut yine azmasından korkuyoruz."
Kala rabbena innena nehafü ey yefruta aleyna ev ey yatğa
قالا ربنا إننا نخاف أن يفرط علينا أو أن يطغى
20:46
Buyurdu: "Korkmayın! Ben sizinle beraberim; işitiyorum, görüyorum."
Kale la tehafa innenı meaküma esmeu ve era
قال لا تخافا إننى معكما أسمع وأرى
20:47
"Hadi gidin ona! Deyin ki; "Biz senin Rabbinin iki resulüyüz. İsrailoğullarını bizimle gönder, onlara işkence etme! Rabbinden sana bir mucize getirdik. Selam, hidayete uyanlaradır."
Fetiyahü fe kula inna rasula rabbike fe ersel meana benı israıle ve la tüazzibhüm kad cinake bi ayetim mir rabbik vesselamü ala menittebeal hüda
فأتياه فقولا إنا رسولا ربك فأرسل معنا بنى إسرءيل ولا تعذبهم قد جئنـك بـاية من ربك وٱلسلـم على من ٱتبع ٱلهدى
20:48
"Azabın, yalanlayıp yüz çevirenler üzerine olacağı bize vahyedildi."
İnna kad uhıye ileyna ennel azabe ala men kezzebe ve tevella
إنا قد أوحى إلينا أن ٱلعذاب على من كذب وتولى
20:49
Firavun dedi: "Sizin Rabbiniz kim, ey Musa?"
Kale fe mer rabbüküma ya musa
قال فمن ربكما يـموسى
20:50
Musa dedi: "Rabbimiz, herşeye yaratılışını lütfeden, sonra da yol-yordam gösteren kudrettir."
Kale rabbünellezı ata külle şeyin halkahu sümme heda
قال ربنا ٱلذى أعطى كل شىء خلقهۥ ثم هدى
20:51
Dedi: "Peki, ilk nesillerin hali ne olacak?"
Kale fema balül kurunil ula
قال فما بال ٱلقرون ٱلأولى
20:52
"Onlara ilişkin bilgi, Rabbim katında bir Kitap'tadır. Rabbim ne şaşırır ne de unutur."
Kale ılmüha ınde rabbı fı kitab la yedıllü rabbı ve la yensa
قال علمها عند ربى فى كتـب لا يضل ربى ولا ينسى
20:53
Yeryüzünü size beşik yapan, onda sizin için yollar açan, gökten su indiren O'dur. Biz o suyla çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık.
Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve selek leküm fıha sübülev ve enzele mines semai maa fe ahracna bihı ezvacem min nebatin şetta
ٱلذى جعل لكم ٱلأرض مهدا وسلك لكم فيها سبلا وأنزل من ٱلسماء ماء فأخرجنا بهۦ أزوجا من نبات شتى
20:54
Yiyin, hayvanlarınızı yayıp otlatın. Kuşkusuz bunda, aklı başında insanlar için ibretler vardır.
Külu verav enameküm inne fı zalike le ayatil li ülin nüha
كلوا وٱرعوا أنعـمكم إن فى ذلك لـايـت لأولى ٱلنهى
20:55
Sizi yerden yarattık. Tekrar oraya göndereceğiz. Ve oradan sizi bir kez daha çıkaracağız.
Minha halaknaküm ve fıha nüıydüküm ve minha nuhricüküm taraten uhra
منها خلقنـكم وفيها نعيدكم ومنها نخرجكم تارة أخرى
20:56
Yemin olsun, o Firavun'a ayetlerimizin tamamını gösterdik ama yalanlayıp inadını sürdürdü.
Ve lekad eraynahü ayatina külleha fe kezzebe ve eba
ولقد أرينـه ءايـتنا كلها فكذب وأبى
20:57
Şöyle dedi: "Büyünle bizi, toprağımızdan çıkarasın diye mi geldin, ey Musa!"
Kale ectena li tuhricena min erdına bi sıhrike ya musa
قال أجئتنا لتخرجنا من أرضنا بسحرك يـموسى
20:58
"Seninki gibi bir büyü, biz de mutlaka sana getireceğiz. Seninle bizim aramızda öyle bir buluşma yeri ve zamanı belirle ki, ne biz cayalım ne de sen. Herkese uygun bir yer olsun."
Fe le netiyenneke bi sıhrim mislihı fecal beynena ve belneke mevıdel la nuhlifühu nahnü ve la ente mekanen süva
فلنأتينك بسحر مثلهۦ فٱجعل بيننا وبينك موعدا لا نخلفهۥ نحن ولا أنت مكانا سوى
20:59
Musa dedi: "Bizimle buluşacağınız zaman, süs günü olsun. İnsanlar kuşluk vakti bir araya getirilsin."
Kale mevıdüküm yevmüz zınet ve ey yuhşeran nasü duha
قال موعدكم يوم ٱلزينة وأن يحشر ٱلناس ضحى
20:60
Bunun üzerine Firavun oradan ayrıldı, tüm kurnazlığını topladı, sonra geldi.
Fe tevella firavnü fe cemea keydehu sümme eta
فتولى فرعون فجمع كيدهۥ ثم أتى
20:61
Musa onlara dedi ki: "Yazıklar olsun size, yalan düzerek Allah'a iftira etmeyin! Yoksa bir azap ile kökünüzü kurutur. İftira eden, perişan olmuştur."
Kale lehüm musa veyleküm la tefteru alellahi keziben fe yüshıteküm bi azab ve kad habe meniftera
قال لهم موسى ويلكم لا تفتروا على ٱلله كذبا فيسحتكم بعذاب وقد خاب من ٱفترى
20:62
Bunun üzerine işlerini aralarında tartıştılar, fısıltıyı koyulaştırdılar.
Fe tenazeu emrahüm beynehüm ve eserrun necva
فتنـزعوا أمرهم بينهم وأسروا ٱلنجوى
20:63
Dediler ki: "Şunlar, iki büyücüden başka birşey değillerdir. Büyüleriyle sizi toprağınızdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu silip yok etmek istiyorlar."
Kalu in hazani le sahırani yürıdani ey yuhricaküm min erdıküm bi sıhrihima ve yezheba bi tarıkatikümül müsla
قالوا إن هـذن لسـحرن يريدان أن يخرجاكم من أرضكم بسحرهما ويذهبا بطريقتكم ٱلمثلى
20:64
"Hemen hünerlerinizi birleştirin; sonra saf bağlamış olarak gelin! Bugün, üstün gelen kurtulmuş olacaktır."
Fe ecmiu keydeküm sümmetu saffa ve kad eflehal yevme menistala
فأجمعوا كيدكم ثم ٱئتوا صفا وقد أفلح ٱليوم من ٱستعلى
20:65
Dediler: "Ey Musa, ya hünerini ortaya at yahut da ilk hüner sergileyen biz olacağız."
Kalu ya musa imma en tülkıye ve imma en nekune evvele men elka
قالوا يـموسى إما أن تلقى وإما أن نكون أول من ألقى
20:66
Musa dedi: "Hayır, siz atın!" Bir de ne görsün! Onların ipleri, sopaları, yaptıkları büyüler yüzünden, kendisine gerçekten koşuyorlarmış hayalini verdi.
Kale bel elku fe iza hıbalühüm ve ısıyyühüm yühayyehü ileyhi min sıhrihim enneha tesa
قال بل ألقوا فإذا حبالهم وعصيهم يخيل إليه من سحرهم أنها تسعى
20:67
Musa birdenbire içinde bir korku duydu.
Fe evcese fı nefsihı hıyfetem musa
فأوجس فى نفسهۦ خيفة موسى
20:68
Şöyle dedik: "Korkma, üstün gelecek olan sensin!"
Kulna la tehaf inneke entel ala
قلنا لا تخف إنك أنت ٱلأعلى
20:69
"Sağ elindekini yere bırak! Onların, sanayi olarak ortaya çıkardıklarını yalayıp yutsun. Onların sanayi olarak ürettikleri sadece bir büyücünün hilesidir. Büyücü ise nereye gitse iflah etmez."
Ve elkı ma fı yemınike telkaf ma saneu innema saneu keydü sahır ve la yüflihus sahırü haysü eta
وألق ما فى يمينك تلقف ما صنعوا إنما صنعوا كيد سـحر ولا يفلح ٱلساحر حيث أتى
20:70
Bunun üzerine büyücüler secdelere kapanıp şöyle seslendiler: "Harun'un ve Musa'nın Rabbine inandık!"
Fe ülkıyes seharatü sücceden kalu amenna bi rabbi harune ve musa
فألقى ٱلسحرة سجدا قالوا ءامنا برب هـرون وموسى
20:71
Firavun dedi: "Ben izin vermeden ona inandınız öyle mi? O size, büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve yemin olsun sizi hurma ağaçlarına asacağım. O zaman iyice bileceksiniz, hangimizin azabı daha şiddetli ve sürekli."
Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebırukümüllezı allemekümüs sıhr fe le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve le üsallibenneküm fı cüzuın nahli ve le talemünne eyyüna eşeddü azabev ve ebka
قال ءامنتم لهۥ قبل أن ءاذن لكم إنهۥ لكبيركم ٱلذى علمكم ٱلسحر فلأقطعن أيديكم وأرجلكم من خلـف ولأصلبنكم فى جذوع ٱلنخل ولتعلمن أينا أشد عذابا وأبقى
20:72
Dediler: "Biz seni, bize gelen açık-seçik kanıtlara ve bizi yaratmış olana asla tercih etmeyeceğiz. Verdiğin hükmü uygula. Senin hükmün olsa olsa bu dünya hayatında geçer."
Kalu len nüsirake ala ma caena minel beyyinati vellazı fetarana fakdı ma ente kad innema takdıy hazihil hayated dünya
قالوا لن نؤثرك على ما جاءنا من ٱلبينـت وٱلذى فطرنا فٱقض ما أنت قاض إنما تقضى هـذه ٱلحيوة ٱلدنيا
20:73
"Biz Rabbimize inandık ki, günahlarımızı ve senin bizi zorladığın büyüyü affetsin. Allah daha hayırlı, daha süreklidir."
İnna amenna bi rabbina li yağfira lena hatayana ve ma ekrahtena aleyhi mines sıhr vallahü hayruv ve ebka
إنا ءامنا بربنا ليغفر لنا خطـيـنا وما أكرهتنا عليه من ٱلسحر وٱلله خير وأبقى
20:74
Şu bir gerçek ki, Rabbinin huzuruna suçlu olarak gelen için cehennem vardır. Orada ne ölür ne de hayat bulur.
İnnehu mey yeti rabbehu mürimen fe inne lehu cehennem la yemutü fıha ve la yahya
إنهۥ من يأت ربهۥ مجرما فإن لهۥ جهنم لا يموت فيها ولا يحيى
20:75
O'nun huzuruna, hayra ve barışa yönelik iyilikler üretmiş bir mümin olarak varana gelince, işte böyleleri için çok yüksek dereceler öngörülmüştür.
Ve mey yetihı müminen kad amiles salihati fe ülaike lehümüd deracatül ula
ومن يأتهۦ مؤمنا قد عمل ٱلصـلحـت فأولـئك لهم ٱلدرجـت ٱلعلى
20:76
Adn cennetleri ki, altlarından ırmaklar akar; sürekli kalacaklar içlerinde. Arınıp temizlenenlerin ödülü işte budur.
Cennatü adnin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalyike cezaü men tezekka
جنـت عدن تجرى من تحتها ٱلأنهـر خـلدين فيها وذلك جزاء من تزكى
20:77
Yemin olsun, Musa'ya şöyle vahyetmiştik: "Kullarımı geceleyin yürüt! Denizde onlar için kuru bir yol aç! Size yetişecekler diye korkma, endişelenme.!"
Ve lekad evhayna ila musa en esri bi ıbadı fadrib lehüm tarıkan fil bahri yebesa la tehafü derakev ve la tahşa
ولقد أوحينا إلى موسى أن أسر بعبادى فٱضرب لهم طريقا فى ٱلبحر يبسا لا تخـف دركا ولا تخشى
20:78
Derken, Firavun, ordusuyla birlikte onların arkasına düştü. Ama denizden onları sarıp kuşatan, sarıp kuşattı.
Fe etbeahüm firavnü bi cünudihı fe ğaşiyehüm minel yemmi ma ğaşiyehüm
فأتبعهم فرعون بجنودهۦ فغشيهم من ٱليم ما غشيهم
20:79
Firavun kendi toplumunu saptırmıştı; kılavuzluk edemedi.
Ve edalle firavnü kavmehu ve ma heda
وأضل فرعون قومهۥ وما هدى
20:80
Ey İsrailoğulları, şu bir gerçek ki, biz sizi düşmanınızdan kurtardık. Tur'un sağ yanında size vaatte bulunduk. Ve üstünüze kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.
Ya benı israıle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibet turil eymene ve nezzelna aleykümül menne ves selva
يـبنى إسرءيل قد أنجينـكم من عدوكم ووعدنـكم جانب ٱلطور ٱلأيمن ونزلنا عليكم ٱلمن وٱلسلوى
20:81
Size verdiğimiz rızkın temizlerinden yiyin! Bu konuda azgınlık etmeyin! Yoksa öfkem üzerinize çöker. Ve kimin üstüne öfkem inerse o uçuruma gider.
Külu min tayyibati ma razaknnaküm ve la tatğav fıhi fe yehılle aleyküm ğadabı ve mey yahlil aleyhi ğadabı fe kad heva
كلوا من طيبـت ما رزقنـكم ولا تطغوا فيه فيحل عليكم غضبى ومن يحلل عليه غضبى فقد هوى
20:82
Ve ben, tövbe eden, inanan, hayra ve barışa yönelik iş yapıp sonra da düzgün bir biçimde yol alan kimseye karşı, gerçekten çok affediciyim, Gaffar'ım.
Ve innı le ğaffarul limen tabe ve amene ve amile salihan sümmehteda
وإنى لغفار لمن تاب وءامن وعمل صـلحا ثم ٱهتدى
20:83
Seni toplumundan çabucak uzaklaştıran neydi, ey Musa?
Ve am acelek an kavmike ya musa
وما أعجلك عن قومك يـموسى
20:84
Dedi: "Onlar, benim eserim üzerindeler. Ben sana gelmede acele davrandım ki, benden hoşnut olasın, ey Rabbim!"
Kale hüm ülai ala eserı ve aciltü ileyke rabbi li terda
قال هم أولاء على أثرى وعجلت إليك رب لترضى
20:85
Buyurdu: "Biz senden sonra toplumunu tam bir biçimde imtihan ettik. Samiri onları saptırdı."
Kale fe inna kad fetenna kavmeke mim badike ve edallehümüs samiriyy
قال فإنا قد فتنا قومك من بعدك وأضلهم ٱلسامرى
20:86
Bunun üzerine Musa, öfkeli ve ümidi kırık bir halde kavmine döndü. Dedi: "Ey toplumum! Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmadı mı? Süre mi size uzun geldi yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze ters davrandınız?"
Fe racea musa ila kavmihı ğadbane esifa kale ya kavmi elem yeıdküm rabbüküm vaden hasena e fe tale aleykümül ahdü em eradtüm ey yehılle aleyküm ğadabüm mir rabbiküm fe ahleftüm mevıdı
فرجع موسى إلى قومهۦ غضبـن أسفا قال يـقوم ألم يعدكم ربكم وعدا حسنا أفطال عليكم ٱلعهد أم أردتم أن يحل عليكم غضب من ربكم فأخلفتم موعدى
20:87
Dediler ki: "Biz sana kendi irademizle/malımızla karşı çıkmadık. Olay şu: Bize o topluluğun süs eşyalarından bazıları yükletilmişti, onları kaldırıp attık; aynı şekilde Samiri de attı."
Kalu ma ahlefna mevıdeke bi melkina velakinna hummilna evzaram min zınetil kavmi fe kazefnaha fe kezalike elkas samiriyy
قالوا ما أخلفنا موعدك بملكنا ولـكنا حملنا أوزارا من زينة ٱلقوم فقذفنـها فكذلك ألقى ٱلسامرى
20:88
Samiri onlar için, böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki: "Bu, hem sizin hem de Musa'nın tanrısıdır. Ama Musa unuttu."
Fe ahrace lehüm ıclen cesedel lehu huvarun fe kalu haza ilahüküm ve ilahü musa fe nesiy
فأخرج لهم عجلا جسدا لهۥ خوار فقالوا هـذا إلـهكم وإلـه موسى فنسى
20:89
Görmüyorlar mı ki; o buzağı onlara bir sözü geri çeviremiyor; kendilerine bir zarar veremiyor, bir yarar sağlayamıyor.
E fe la yeravne ella yarciu ileyhim kavlev ve la yemlikü lehüm darrav ve la nefa
أفلا يرون ألا يرجع إليهم قولا ولا يملك لهم ضرا ولا نفعا
20:90
Yemin olsun, Harun daha önce onlara şunu söylemişti: "Ey kavmim, siz bununla imtihan edildiniz. Sizin Rabbiniz o Rahman'dır. Artık bana uyun, emrime itaat edin!"
Ve le kad kale lehüm harunü min kablü ya kavmi innema fütintüm bih ve inne rabbekümür rahmanü fettebiuni ve etıyu emrı
ولقد قال لهم هـرون من قبل يـقوم إنما فتنتم بهۦ وإن ربكم ٱلرحمـن فٱتبعونى وأطيعوا أمرى
20:91
Onlar şöyle demişlerdi: "Musa bize dönünceye kadar ona tapıcılar olmakta devam edeceğiz."
Kalu len nebreha aleyhi akifıne hatta yarcia ileyna musa
قالوا لن نبرح عليه عـكفين حتى يرجع إلينا موسى
20:92
Musa dedi: "Ey Harun, onların saptıklarını gördüğün zaman seni ne engelledi de,
Kale ya harunü ma meneake iz raeytehüm dallu
قال يـهـرون ما منعك إذ رأيتهم ضلوا
20:93
Benim ardım sıra gelmedin. Emrime isyan mı ettin?"
Ella tettebian e fe esayte emri
ألا تتبعن أفعصيت أمرى
20:94
Harun dedi: "Ey annemin oğlu! Sakalımı, başımı tutma! Ben senin şöyle diyeceğinden korkmuştum: 'Beniisrail arasına ayrılık soktun, sözüme bağlı kalmadın!"
Kale yebneümme la tehuz bi lıhyetı ve la bi rasi innı haşıtü en tekule ferrakte beyne benı israıle ve lem terkub kavlı
قال يبنؤم لا تأخذ بلحيتى ولا برأسى إنى خشيت أن تقول فرقت بين بنى إسرءيل ولم ترقب قولى
20:95
Musa dedi: "Senin derdin neydi, ey Samiri?"
Kale fe ma hatbüke ya samiriyy
قال فما خطبك يـسـمرى
20:96
Samiri dedi: "Onların görmediklerini gördüm. Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Nefsim bana böylesini hoş gösterdi."
Kale besurtü bi ma lem yebsuru bihı fe kabadtü kabdatem min eserir rasuli fe nebeztüha ve kezalike sevvelet lı nefsı
قال بصرت بما لم يبصروا بهۦ فقبضت قبضة من أثر ٱلرسول فنبذتها وكذلك سولت لى نفسى
20:97
Musa dedi: "Defol, çünkü sen, hayatın boyunca 'Bana dokunmayın!' diyeceksin! Ve senin için asla kurtulamayacağın bir hesap zamanı da var. O başını bekleyip durduğun tanrına bir bak! Onu kesinlikle yakacağız, sonra da un-ufak edip denize dökeceğiz."
Kale fezheb fe inne leke fil hayati en tekule la misase ve inne leke mevıdel len tuhlefeh venzur ila ilahikellezı zalte aleyhi akifale nüharrıkannehu sümme le nensifennehu fil yemmi nesfa
قال فٱذهب فإن لك فى ٱلحيوة أن تقول لا مساس وإن لك موعدا لن تخلفهۥ وٱنظر إلى إلـهك ٱلذى ظلت عليه عاكفا لنحرقنهۥ ثم لننسفنهۥ فى ٱليم نسفا
20:98
Gerçek olan şu ki, sizin ilahınız kendisinden başka hiçbir tanrı olmayan Allah'tır. O, ilim bakımından her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.
İnnema ilahükümüllahüllezı la ilahe illa hu vesia külle şeyin ılma
إنما إلـهكم ٱلله ٱلذى لا إلـه إلا هو وسع كل شىء علما
20:99
İşte böylece, geçip gitmişlerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Biz sana katımızdan da bir Zikir/Kur'an vermişizdir.
Kezalike nekussu aleyke min embai ma kad sebak ve kad ateynake mil ledünna zikra
كذلك نقص عليك من أنباء ما قد سبق وقد ءاتينـك من لدنا ذكرا
20:100
Kim ondan yüz çevirirse, kıyamet günü bir günah yüklenecektir.
Men arada anhü fe innehu yahmilü yevmel kıyameti vizra
من أعرض عنه فإنهۥ يحمل يوم ٱلقيـمة وزرا
20:101
Uzun süre o yükün altındadır; kıyamet gününde bu onlar için ne kötü yüktür!
Halidıne fıh ve sae lehüm yevmel kıyameti hımla
خـلدين فيه وساء لهم يوم ٱلقيـمة حملا
20:102
O gün sura üfrülür ve günahkarları o gün gözleri gömgök bir halde haşrederiz.
Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin zürka
يوم ينفخ فى ٱلصور ونحشر ٱلمجرمين يومئذ زرقا
20:103
Aralarında fısıldaşır gibi konuşurlar: "Ancak on gün filan kaldınız."
Yetehafetune beynehüm il lebistüm illa aşra
يتخـفتون بينهم إن لبثتم إلا عشرا
20:104
Onların söylemekte olduklarını biz daha iyi biliriz. Yolca en seçkinleri olan şöyle diyordu: "Eni-sonu, bir gün kaldınız."
Nahnü alemü bima yekulune iz yekulü emselühüm tarıkaten il lebistüm illa yevma
نحن أعلم بما يقولون إذ يقول أمثلهم طريقة إن لبثتم إلا يوما
20:105
Sana dağlardan soruyorlar. De ki: "Rabbim onları un-ufak edecektir."
Ve yeseluneke anil cibali fe kul yensifüha rabbı nesfa
ويسـلونك عن ٱلجبال فقل ينسفها ربى نسفا
20:106
"Yerlerini bomboş, dümdüz bırakacaktır."
Fe yezeruha kaan safsafa
فيذرها قاعا صفصفا
20:107
"Yerlerinde bir eğrilik de bir yumruluk da görmeyeceksin."
La tera fıha ıvecev ve la emta
لا ترى فيها عوجا ولا أمتا
20:108
O gün, eğip bükmesi olmayan davetçiye uyarlar. Rahman'ın huzurunda sesler kısılır, artık bir hışıltıdan başka şey işitmezsiniz.
Yevmeiziy yettebiuned daıye la ıvece leh ve haşeatil asvatü lir rahmani fe la tesmeu illa hemsa
يومئذ يتبعون ٱلداعى لا عوج لهۥ وخشعت ٱلأصوات للرحمـن فلا تسمع إلا همسا
20:109
O gün şefaat yarar sağlamaz. Ancak Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna...
Yevmeizil la tenfeuş şefaatü illa men ezine lehür rahmanü ve radıye lehu kavla
يومئذ لا تنفع ٱلشفـعة إلا من أذن له ٱلرحمـن ورضى لهۥ قولا
20:110
Onların önden gönderdiklerini de arkada bıraktıklarını da bilir, ama onlar O'nu ilimle kuşatamazlar.
Yalemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bihı ılma
يعلم ما بين أيديهم وما خلفهم ولا يحيطون بهۦ علما
20:111
Bütün yüzler o Hayy ve Kayyum önünde yere inmiştir. Zulüm taşıyan perişan olup gitmiştir.
Ve anetil vücuhü lil hayyil kayyum ve kad habe men hamele zulma
وعنت ٱلوجوه للحى ٱلقيوم وقد خاب من حمل ظلما
20:112
Mümin olarak hayra ve barışa yönelik iyilikler yapan ise ne haksızlığa uğratılmaktan korkar ne de ezilip horlanmaktan.
Ve mey yamel mines salihüti ve hüve müminün fe la yehafü zulmev ve la hadma
ومن يعمل من ٱلصـلحـت وهو مؤمن فلا يخاف ظلما ولا هضما
20:113
Biz onu işte böyle, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onun içinde tehditleri türlü ifadelerle sıraladık ki sakınabilsinler, yahut da Kur'an onlara yeni bir hatırlatıcı/hatırlatma sunsun.
Ve kezalike enzelnahü kuranen arabiyyev ve sarrafna fıhi minel veıydi leallehüm yettekune ev yuhdisü lehüm zikra
وكذلك أنزلنـه قرءانا عربيا وصرفنا فيه من ٱلوعيد لعلهم يتقون أو يحدث لهم ذكرا
20:114
O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur'an hakkında aceleci olma. Şöyle de:"Rabbim, ilmimi artır!"
Fe teallellahül melikül hakk ve la tacel bil kurani min kabli ey yukda ileyke vahyühu ve kur rabbi zidnı ılma
فتعـلى ٱلله ٱلملك ٱلحق ولا تعجل بٱلقرءان من قبل أن يقضى إليك وحيهۥ وقل رب زدنى علما
20:115
Yemin olsun, biz daha önce Adem'e ahit verdik de unuttu; biz onda bir kararlılık bulamadık.
Ve lekad ahıdna ila ademe min kablü fe nesiye ve lem necid lehu azma
ولقد عهدنا إلى ءادم من قبل فنسى ولم نجد لهۥ عزما
20:116
Hani meleklere "Adem'e secde edin!" demiştik de İblis müstesna hepsi secde etmişti. İblis dayatmıştı.
Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba
وإذ قلنا للملـئكة ٱسجدوا لـادم فسجدوا إلا إبليس أبى
20:117
Bunun üzerine biz şöyle demiştik: "Ey Adem! Şu, senin de eşinin de düşmanıdır, dikkat et de sizi cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun."
Fe kulna ya ademü inne haza adüvvül leke ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel cenneti fe teşka
فقلنا يــادم إن هـذا عدو لك ولزوجك فلا يخرجنكما من ٱلجنة فتشقى
20:118
"Senin burada ne acıkman söz konusudur ne de çıplak kalman."
İnne leke ella tecua fıha ve la tara
إن لك ألا تجوع فيها ولا تعرى
20:119
"Ve sen burada ne susayacaksın ne de güneşten yanacaksın."
Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha
وأنك لا تظمؤا فيها ولا تضحى
20:120
Derken, şeytan ona şöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Adem! Sana, sonsuzluk ağacıyla eskimez-çökmez mülk ve saltanatı göstereyim mi?"
Fe vesvese ileyhiş şeytanü kale ya ademü hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkil la yebla
فوسوس إليه ٱلشيطـن قال يــادم هل أدلك على شجرة ٱلخلد وملك لا يبلى
20:121
Nihayet, ikisi de ondan yediler. Bunun üzerine, çirkin yerleri kendilerine açıldı; üzerlerine cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Adem, Rabbine isyan etmiş, azmış, ziyana uğramıştı.
Fe ekela minha fe bedet lehüma sevatühüma ve tafika yahsıfani aleyhima miv verakıl cenneti ve asa ademü rabbehu fe ğava
فأكلا منها فبدت لهما سوءتهما وطفقا يخصفان عليهما من ورق ٱلجنة وعصى ءادم ربهۥ فغوى
20:122
Sonra, Rabbi onu arıtıp temizledi, onun tövbesini kabul edip kendisini iyiye ve doğruya kılavuzladı.
Sümmectebahü rabbühu fe tabe aleyhi ve heda
ثم ٱجتبـه ربهۥ فتاب عليه وهدى
20:123
Allah dedi: "İkiniz birlikte inin oradan! Birbirinize düşmansınız. Benden size bir hidayet geldiğinde, benim o hidayetime uyan artık ne sapar ne de bedbaht olur."
Kelehbita minha cemıam baduküm li badın adüvv fe imma yetiyenneküm minnı hüden fe menittebea hüdaye fe la yedıllü ve la yeşka
قال ٱهبطا منها جميعا بعضكم لبعض عدو فإما يأتينكم منى هدى فمن ٱتبع هداى فلا يضل ولا يشقى
20:124
Kim benim zikrimden/Kur'anımdan yüz çevirirse onun için zor, sıkıcı bir hayat şekli/dar bir geçim vardır; kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.
Ve men arada an zikrı fe innel lehu meıyşeten dankev ve nahşüruhu yevmel kıyameti ama
ومن أعرض عن ذكرى فإن لهۥ معيشة ضنكا ونحشرهۥ يوم ٱلقيـمة أعمى
20:125
O der ki: "Rabbim, beni neden kör haşrettin, ben gören biri idim?"
Kale rabbi lime haşertenı ama ve kad küntü besıyra
قال رب لم حشرتنى أعمى وقد كنت بصيرا
20:126
Allah buyurur: "Ayetlerimiz sana geldiğinde sen böyle unutmuştun; bugün de sen aynı şekilde unutuluyorsun."
Kale kezalike etetke ayatüna fe nesıteha ve kezalikel yevme tünsa
قال كذلك أتتك ءايـتنا فنسيتها وكذلك ٱليوم تنسى
20:127
İsraf eden/haddi aşan ve Rabbinin ayetlerine inanmayan kimseleri biz böyle cezalandırırız. Ve ahiretin azabı çok daha şiddetli, çok daha kalıcıdır.
Ve kezalike neczı men esrafe ve lem yümim bi ayati rabbih ve le azabül ahırati eşeddü ve ebka
وكذلك نجزى من أسرف ولم يؤمن بـايـت ربهۦ ولعذاب ٱلـاخرة أشد وأبقى
20:128
Kendilerinden önceki nesillerden nicelerini helak etmemiz onları yola getirmedi mi? Onların yurtlarında/barınaklarında dolaşıp duruyorlar. Akıl sahipleri için bunda elbette ibretler vardır!
E fe lem yehdi lehüm kem ehleknü kablehüm minel kuruni yemşune fı mesakinihim inne fı zalike le ayatil li ülin nüha
أفلم يهد لهم كم أهلكنا قبلهم من ٱلقرون يمشون فى مسـكنهم إن فى ذلك لـايـت لأولى ٱلنهى
20:129
Eğer Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir söz, belirlenmiş bir süre olmasaydı, bunlar için de helak kaçınılmaz olurdu.
Velev la kelimetün sebekat mir rabbike le kane lizamev ve ecelüm müsemma
ولولا كلمة سبقت من ربك لكان لزاما وأجل مسمى
20:130
Artık, onların söylediklerine sabret; Güneş'in doğuşundan önce de batışından önce de Rabbini överek tespih et! Gecenin bazı saatleriyle gündüzün iki ucunda da tespit et ki, hoşnutluğa erebilesin.
Fasbir ala ma yekulune ve sebbıh bi hamdi rabbike kable tuluış şemsi ve kable ğurubiha ve min anail leyli fe sebbıh ve atrafen nehari lealleke terda
فٱصبر على ما يقولون وسبح بحمد ربك قبل طلوع ٱلشمس وقبل غروبها ومن ءانائ ٱليل فسبح وأطراف ٱلنهار لعلك ترضى
20:131
Onlardan bazı çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü olarak verdiğimiz nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı hem daha süreklidir.
Ve la temüddenne aynelke ila ma mettana bihı ezvacem minhüm zehratel hayatid dünya li neftinehüm fıh ve rizku rabbike hayrun ve beka
ولا تمدن عينيك إلى ما متعنا بهۦ أزوجا منهم زهرة ٱلحيوة ٱلدنيا لنفتنهم فيه ورزق ربك خير وأبقى
20:132
Aileni namaza/duaya özendir kendin de ona sabırla devam et! Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırıyoruz. Sonuç takvanındır!
Vemur ehleke bis salati vastabir aleyha la neselüke rizka nahnü nerzükuk vel akıbetü lit takva
وأمر أهلك بٱلصلوة وٱصطبر عليها لا نسـلك رزقا نحن نرزقك وٱلعـقبة للتقوى
20:133
Dediler ki: "Rabbinden bize bir mucize getirseydi ya!" Peki, önceki sayfalardaki açık kanıt onlara gelmedi mi?
Ve kalu lev la yetiyna bi ayetim mir rabbih e ve lem tetihim beyyinetü ma fis suhufil ula
وقالوا لولا يأتينا بـاية من ربهۦ أولم تأتهم بينة ما فى ٱلصحف ٱلأولى
20:134
Eğer biz onları, ondan önce bir azapla helak etseydik mutlaka şöyle diyeceklerdi: "Rabbimiz, ne olurdu bize bir resul gönderseydin de zelil ve rezil olmadan önce senin ayetlerine uysaydık!"
Ve lev enna ehleknahüm bi azabim min kablihı le kalu rabbena lev la erselte ileyna rasulen fe nettebia ayatike min kabli en nezille ve nahza
ولو أنا أهلكنـهم بعذاب من قبلهۦ لقالوا ربنا لولا أرسلت إلينا رسولا فنتبع ءايـتك من قبل أن نذل ونخزى
20:135
De ki: "Herkes bekleyip gözetlemede; hadi siz de bekleyip gözetleyin! Yakında bileceksiniz dosdoğru yolu izleyenler kimlermiş, hidayete eren kimmiş!"
Kul küllüm müterabbisun fe terabbesu fe se talemune men ashabüs sıratıs seviyyi ve menihteda
قل كل متربص فتربصوا فستعلمون من أصحـب ٱلصرط ٱلسوى ومن ٱهتدى
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.