Dil Göster/Sakla
Neml (An-Naml) suresi


Neml (An-Naml) suresi Kuranın 27. suresidir. Neml suresi iniş sırasına göre ise 48. sıradadır.

Neml suresi Karınca anlamına gelmektedir. Toplam da 93 ayet den oluşmaktadır. An-Naml suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Mekke döneminin ortalarından inen bir Mekke suresi olduğu kabul edilmektedir. Surenin adı, Süleyman'ın konuşmalarını anladığı karıncalardan gelmektedir.

Bu sure, Arap ve İsrail peygamberlerindeki tevhid mesajını vurgulamak için Musa, Süleyman, Salih ve Lut peygamberlerin hikayelerini anlatır. Yahudilerin kitabındaki anlatıldığı gibi Firavun'un kibrine ve inançsızlığına karşı, Musa'nın mucizeleri anlatılmaktadır.

Neml suresi, Kuran'ın beyanı ve Allah tarafından Muhammed'e nasıl gönderildiği ile başlar. Sure Musa ve Firavun hikayesiyle devam eder. Daha sonra Davut ile Süleyman'ı ve Süleyman'ın Saba Kraliçesini İslam'a nasıl ikna edebildiğini anlatır. Süleyman'ın güçleri özellikle bu sureyi okuyan herkes için ilgi çekicidir. Süleyman, hayvanları (ibibik ve karıncaları) anlayabiliyordu ve insanları ve cinleri komuta edebiliyordu.

Surede ayrıca diğer peygamberlerden ve onların kavimlerinin peygamberlere inanmadığı ve sonuçta Allah tarafından nasıl helak edildiği anlatılır. Sure, kâfirlerin başına geleceklerle son bulur ve 91-93 âyetlerinde peygamberin görevinin sadece uyarmak olduğu anlatılır.

27:1
Ta, Sin. İşte bunlar Kur'an'ın ve açık-seçik beyanda bulunan Kitap'ın ayetleridir.
Ta sın tilke ayatül kurani ve kitabim mübın
طس تلك ءايـت ٱلقرءان وكتاب مبين
27:2
Müminlere bir kılavuz ve muştudur o.
Hüdev ve büşra lil mü7minın
هدى وبشرى للمؤمنين
27:3
O müminler ki, namazı/duayı yerine getirirler, zekatı verirler. Ve ahirete tam bir biçimde inananlar da onlardır.
Ellezıne yükıymunes salate ve yütunez zekate ve hüm bil ahırati hüm yukınun
ٱلذين يقيمون ٱلصلوة ويؤتون ٱلزكوة وهم بٱلـاخرة هم يوقنون
27:4
Şu bir gerçek ki, ahirete inanmayanların amellerini biz, kendileri için süsleyip püsledik. Bu yüzden onlar kalpleri körelmiş olarak şaşkınlık içinde bocalar dururlar.
İnnellezıne la yüminune bil ahırati zeyyenna lehüm amalehüm fe hüm yamehun
إن ٱلذين لا يؤمنون بٱلـاخرة زينا لهم أعمـلهم فهم يعمهون
27:5
İşte bunlardır kendilerine azabın korkuncu öngörülen. Ahirette hüsrana uğrayacaklar da onlardır.
Ulaikellezıne lehüm suül azabi ve hüm fil ahırati hümül ahserun
أولـئك ٱلذين لهم سوء ٱلعذاب وهم فى ٱلـاخرة هم ٱلأخسرون
27:6
Emin ol ki, sen bu Kur'an'a Hakim ve Alim bir kudret tarafından muhatap kılınıyorsun.
Ve inneke le tülekkal kurane mil ledün hakımin alım
وإنك لتلقى ٱلقرءان من لدن حكيم عليم
27:7
Hatırla o zamanı; Musa, ailesine şöyle demişti: "Ben bir ateş fark ettim. Ondan size bir haber getireceğim, yahut parlak bir kor getireceğim ki ateş yakıp ısınabilesiniz."
İz kale musa li ehlihı innı anestü nara seatiküm minha bi haberin ev atıküm bi şihabin kabeşil lealleküm tastalun
إذ قال موسى لأهلهۦ إنى ءانست نارا سـاتيكم منها بخبر أو ءاتيكم بشهاب قبس لعلكم تصطلون
27:8
Musa ateşe vardığında şöyle çağrıldı. "Ateşteki kimse de ateşin çevresindekiler de kutsal ve bereketli kılınmıştır. Ve alemlerin Rabbi olan Allah, bütün eksiklik ve iğretiliklerden arınmıştır."
Felemma caeha nudiye em burike men fin nari ve men havleha ve sübhanellahi rabbil alemın
فلما جاءها نودى أن بورك من فى ٱلنار ومن حولها وسبحـن ٱلله رب ٱلعـلمين
27:9
"Ey Musa! Kuşkun olmasın ki ben, Allah'ım; Aziz olan, Hakim olanım..."
Ya musa innehu enellahül azızül hakım
يـموسى إنهۥ أنا ٱلله ٱلعزيز ٱلحكيم
27:10
"Asanı bırak!" Bunun üzerine Musa, asayı çevik bir yılan gibi titreyip kıvrılır görünce gerisin geri kaçtı ve arkasına bakmadı. "Korkma ey Musa, benim. Benim huzurumda, elçi olarak gönderilenler korkmaz."
Ve elkı asak felemma raaha tehtezzü ke enneha cannüv vella müdbirav ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun
وألق عصاك فلما رءاها تهتز كأنها جان ولى مدبرا ولم يعقب يـموسى لا تخف إنى لا يخاف لدى ٱلمرسلون
27:11
"Zulme bulaşan müstesna. O da bunu kötülüğün arkasından güzelliğe çevirirse hiç kuşkusuz ben Gafur'um, Rahim'im."
İlla men zaleme sümme beddele husnem bade suin fe innı ğafurur rahıym
إلا من ظلم ثم بدل حسنا بعد سوء فإنى غفور رحيم
27:12
"Elini koynuna sok; Firavun ve toplumuna yönelik dokuz mucizeden biri olarak pürüzsüz ve lekesiz, bembeyaz bir biçimde çıkacaktır. O Firavun ve yandaşları sapmış bir topluluk haline geldiler."
Ve edhıl yedeke fı ceybike tahruc beydae min ğayri suin fı tisı ayatin ila firavne ve kavmih innehüm kanu kavmen fasikıyn
وأدخل يدك فى جيبك تخرج بيضاء من غير سوء فى تسع ءايـت إلى فرعون وقومهۦ إنهم كانوا قوما فـسقين
27:13
İşte bu şekilde ayetlerimiz göz ve gönül açar bir biçimde onlara geldiğinde şunu deyiverdiler: "Açık bir büyüdür bu..."
Felemma caethüm ayatüna mübsıraten kalu haza sıhrum mübın
فلما جاءتهم ءايـتنا مبصرة قالوا هـذا سحر مبين
27:14
Zulüm ve böbürlenmeyle, ona karşı çıktılar. Oysaki öz benlikleri, onun gerçekliğine kanaat getirmişti. Bak da gör, nasıl olmuştur o bozguncuların sonu!
Ve cehadu biha vesteykanetha enfüsühüm zulmev ve ulüvva fenzur keyfe kane akıbetül müfsidın
وجحدوا بها وٱستيقنتها أنفسهم ظلما وعلوا فٱنظر كيف كان عـقبة ٱلمفسدين
27:15
Yemin olsun, biz, Davud'a da Süleyman'a da bir ilim verdik. Onlar şöyle dediler: "Bizi, mümin kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun."
Ve le kad ateyna davede ve süleymane ılma ve kalel hamdü lillahillezı faddalena ala kesırim min ıbadihil müminın
ولقد ءاتينا داوۥد وسليمـن علما وقالا ٱلحمد لله ٱلذى فضلنا على كثير من عباده ٱلمؤمنين
27:16
Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve şöyle dedi: "Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden biraz verildi. Kuşkusuz bu, apaçık lütfun ta kendisidir."
Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentıkat tayri ve utına min külli şey inne haza le hüvel fadlül mübın
وورث سليمـن داوۥد وقال يـأيها ٱلناس علمنا منطق ٱلطير وأوتينا من كل شىء إن هـذا لهو ٱلفضل ٱلمبين
27:17
Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları, Süleyman'ın huzurunda bir araya getirildi. Onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardı.
Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun
وحشر لسليمـن جنودهۥ من ٱلجن وٱلإنس وٱلطير فهم يوزعون
27:18
Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süeyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."
Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtımenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeşurun
حتى إذا أتوا على واد ٱلنمل قالت نملة يـأيها ٱلنمل ٱدخلوا مسـكنكم لا يحطمنكم سليمـن وجنودهۥ وهم لا يشعرون
27:19
Bunun üzerine Süleyman, karıncanın sözüne güldü ve dedi: "Rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkan ver. Ve rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına sok."
Fe tebesseme dahıkem min kavliha ve kale rabbi evzını en eşküra nımetekelletı enamte aleyye ve ala valideyye ve en amele salihan terdahü ve edhılnı bi rahmetike fı ıbadikes salihıyn
فتبسم ضاحكا من قولها وقال رب أوزعنى أن أشكر نعمتك ٱلتى أنعمت على وعلى ولدى وأن أعمل صـلحا ترضىه وأدخلنى برحمتك فى عبادك ٱلصـلحين
27:20
Kuşları teftiş etti de dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı?"
Ve tefekkadet tayra fe kale maliye le eral hüdhüde em kane minel ğaibın
وتفقد ٱلطير فقال ما لى لا أرى ٱلهدهد أم كان من ٱلغائبين
27:21
"Ona acımasızca azap edeceğim, beki de onu boğazlayacağım; yahut da bana mutlaka açık bir kanıt getirecek."
Le üazzibennehu azaben şedıden ev le ezbehannehu ev le yetiyennı bi sultanim mübın
لأعذبنهۥ عذابا شديدا أو لأاذبحنهۥ أو ليأتينى بسلطـن مبين
27:22
Az sonra Hüdhüd gelip şöyle dedi: "Senin fark edemeyeceğin bir şeyi fark ettim ve sana Saba'dan parlak bir haber getirdim."
Fe mekese ğayra beıydin fe kale ehattü bi ma lem tühıt bihı ve citüke min sebeim bi nebiy yekıyn
فمكث غير بعيد فقال أحطت بما لم تحط بهۦ وجئتك من سبإ بنبإ يقين
27:23
"Sabalılara hükmeden bir kadın buldum. Kendisine herşeyden bir pay verilmiş, kocaman bir tahtı var."
İnnı vecedtümraeten temlikühüm ve utiyet min külli şeyiv ve leha arşün azıym
إنى وجدت ٱمرأة تملكهم وأوتيت من كل شىء ولها عرش عظيم
27:24
"Onu ve toplumunu, Allah'ı bırakıp Güneş'e secde eder buldum. Şeytan onlara, yapıp ettiklerini süslü gösterip onları yoldan saptırmış. Artık doğruyu bulamazlar."
Vecedtüha ve kavmeha yescüdune liş şemsi min dunillahi ve zeyyene lehümüş şeytanü amalehüm fe saddehüm anis sebıli fehüm la yehtedun
وجدتها وقومها يسجدون للشمس من دون ٱلله وزين لهم ٱلشيطـن أعمـلهم فصدهم عن ٱلسبيل فهم لا يهتدون
27:25
"Göklerde ve yerdeki sırrı açığa çıkaran, onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bilen Allah'a secde etmemek gayretindeler."
Ella yescüdu lillahillezı yuhricül habe fis semavati vel erdı ve yalemü ma tuhfune ve ma tulinun
ألا يسجدوا لله ٱلذى يخرج ٱلخبء فى ٱلسمـوت وٱلأرض ويعلم ما تخفون وما تعلنون
27:26
"O Allah ki, tanrı yok kendinden başka, o büyük arşın rabbidir O."
Allahü la ilahe illa hüve rabbül arşil azıym
ٱلله لا إلـه إلا هو رب ٱلعرش ٱلعظيم
27:27
Süleyman dedi: "Doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz!"
Kale senenzuru e sadakte em künte minel kazibın
قال سننظر أصدقت أم كنت من ٱلكـذبين
27:28
"Şu yazımı götürüp onlara at. Sonra onlardan uzaklaş da bak bakalım, nasıl davranacaklar."
İzheb bi kitabı haza fe elkıh ileyhim sümme tevelle anhüm fenzur maza yarciun
ٱذهب بكتـبى هـذا فألقه إليهم ثم تول عنهم فٱنظر ماذا يرجعون
27:29
Melike dedi ki: "Ey ileri gelenler, bana önemli bir mektup bırakıldı."
Kalet ya eyyühel meleü innı ülkıye ileyye kitabün kerım
قالت يـأيها ٱلملؤا إنى ألقى إلى كتـب كريم
27:30
"Süleyman'dan bir mektup. Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla başlıyor."
İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahıym
إنهۥ من سليمـن وإنهۥ بسم ٱلله ٱلرحمـن ٱلرحيم
27:31
"Söylediği şu: Bana büyüklük taslamaya kalkmayın. Teslim olarak huzuruma gelin."
Ella talu aleyye vetunı müslimın
ألا تعلوا على وأتونى مسلمين
27:32
Melike dedi: "Ey danışmanlarım, bu meselem konusunda bana fikir verin. Siz onaylamadıkça, hiçbir işe kesin karar vermem."
Kalet ya eyyühel meleü eftunı fı emrı ma küntü katıaten emrah hatta teşhedun
قالت يـأيها ٱلملؤا أفتونى فى أمرى ما كنت قاطعة أمرا حتى تشهدون
27:33
Dediler ki: "Biz çok güçlüyüz, çok yaman savaşırız. Buyruk senin. Ne karar vereceğini sen bilirsin."
Kalu nahnü ülu kuvvetiv ve ülu besin şedıdiv vel emru ileyki fenzurı maza temürın
قالوا نحن أولوا قوة وأولوا بأس شديد وٱلأمر إليك فٱنظرى ماذا تأمرين
27:34
Melike dedi: "Şu bir gerçek ki krallar bir kente/bir memlekete girdiler mi, orada bozgun çıkarırlar; oranın onurlu insanlarını zelil-sefil ederler. İşte böyle yaparlar."
Kalet innel müluke iza dehalu karyeten efseduha ve cealu eızzete ehliha ezilleh ve kezalike yefalun
قالت إن ٱلملوك إذا دخلوا قرية أفسدوها وجعلوا أعزة أهلها أذلة وكذلك يفعلون
27:35
"Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve bakacağım elçiler neyle geri dönecekler."
Ve innı mürsiletün ileyhim bi hedeyyetin fe nazıratüm bime yarciul mürselun25 Ayet secde ayetidir
وإنى مرسلة إليهم بهدية فناظرة بم يرجع ٱلمرسلون
27:36
Elçi, Süleyman'a geldiğinde, o dedi ki: "Siz bana bir mal ile mi destek veriyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha kıymetlidir. Sizin hediyenizle, benden çok siz ferahlarsınız."
Felemma cae süleymane kale etümidduneni bi malin fema ataniyellahü hayrum mimma ataküm bel entüm bi hediyyetiküm tefrahun
فلما جاء سليمـن قال أتمدونن بمال فما ءاتىنۦ ٱلله خير مما ءاتىكم بل أنتم بهديتكم تفرحون
27:37
"Seni gönderenlere dön. Vallahi, karşı koyamayacakları ordularla üstlerine gelirim ve onları oradan, başları eğik, aşağılanmış bir halde sürer çıkarırım."
İrcıileyhim fe lenetiyennehüm bi cünudil la kıbele lehüm biha ve le nuhricennehüm minha ezilletev ve hüm sağırun
ٱرجع إليهم فلنأتينهم بجنود لا قبل لهم بها ولنخرجنهم منها أذلة وهم صـغرون
27:38
Süleyman, kurmaylarına dedi ki: "Onlar teslim olup huzuruma gelmeden önce, o kadının tahtını hanginiz bana getirebilir?"
Kale ya eyyühel meleü eyyüküm yetını bi arşiha kable ey yetunı müslimın
قال يـأيها ٱلملؤا أيكم يأتينى بعرشها قبل أن يأتونى مسلمين
27:39
Cinlerden bir ifrit şöyle dedi: "Sen daha makamından kalkmadan, onu sana getirebilirim. Ben bunu yapacak güçteyim ve gerçekten güvenilir biriyim."
Kale ıfrıtüm minel cinni ene atıke bihı kable en tekume mim mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın
قال عفريت من ٱلجن أنا ءاتيك بهۦ قبل أن تقوم من مقامك وإنى عليه لقوى أمين
27:40
Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Gani'dir, cömerttir."
Kalellezı ındehu ılmüm minel kitabi ene atıke bihı kable ey yertedde ileyke tarfük felmma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbı li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbı ğaniyyün kerım
قال ٱلذى عندهۥ علم من ٱلكتـب أنا ءاتيك بهۦ قبل أن يرتد إليك طرفك فلما رءاه مستقرا عندهۥ قال هـذا من فضل ربى ليبلونى ءأشكر أم أكفر ومن شكر فإنما يشكر لنفسهۦ ومن كفر فإن ربى غنى كريم
27:41
Emir verdi: "Onun tahtını başkalaştırın, bakalım tanıyacak mı, tanıyamayanların arasına mı girecek?"
Kale nekkiru leha arşeha nenzur e tehtedı em tekunü minellezıne la yehtedun
قال نكروا لها عرشها ننظر أتهتدى أم تكون من ٱلذين لا يهتدون
27:42
Melike gelince şöyle denildi: "Senin tahtın da böyle mi?" Dedi: "Bu sanki o. Zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz müslüman olmuştuk."
Felemma caet kıyle e hakeza arşük kalet keennehu hu ve utınel ılme min kabliha ve künna müslimın
فلما جاءت قيل أهـكذا عرشك قالت كأنهۥ هو وأوتينا ٱلعلم من قبلها وكنا مسلمين
27:43
Daha önce Allah dışında ibadet ettikleri, onu engellemişti. Çünkü o, küfre sapmış bir topluluktandı.
Ve saddeha ma kanet tabüdü min dunillah inneha kanet min kavmin kafirın
وصدها ما كانت تعبد من دون ٱلله إنها كانت من قوم كـفرين
27:44
Ona denildi: "Köşke gir!" Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı. Süleyman dedi ki: "O, cilalı sırçadan yapılmış bir parlak avlu/zemindir." Melike dedi: "Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim. Artık Süleyman'la birlikte, alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oluyorum."
Kıyle lehedhulis sarh felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha kale innehu sarhum mümerradüm min kavarır kalet rabbi innı zalemtü nefsı ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemın
قيل لها ٱدخلى ٱلصرح فلما رأته حسبته لجة وكشفت عن ساقيها قال إنهۥ صرح ممرد من قوارير قالت رب إنى ظلمت نفسى وأسلمت مع سليمـن لله رب ٱلعـلمين
27:45
Yemin olsun, Semud'a da kardeşleri Salih'i, şunu tebliğ etmek üzere gönderdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin." Bir de ne görelim, onlar birbiriyle boğuşan iki fırka oluvermişler.
Ve le kad erselna ila semude ehahüm salihan enıbüdüllahe fe izahüm ferıkani yahtesımun
ولقد أرسلنا إلى ثمود أخاهم صـلحا أن ٱعبدوا ٱلله فإذا هم فريقان يختصمون
27:46
Salih dedi: "Ey toplumum! İyilikten önce kötülüğü istemede aceleniz niye? Merhamet görebilmeniz için Allah'tan af dileseniz olmaz mı?"
Kale ya kavmi lime testacilune bis seyyieti kablel haseneh lev la testağfirunellahe lealleküm türhamun
قال يـقوم لم تستعجلون بٱلسيئة قبل ٱلحسنة لولا تستغفرون ٱلله لعلكم ترحمون
27:47
Dediler: "Sen ve beraberindekiler yüzünden başımıza uğursuzluk geldi/sen ve beraberindekileri uğursuzluk belirtisi sayıyoruz." Dedi: "Uğursuzluk kuşunuz Allah katındadır. Daha doğrusu siz, imtihana çekilen bir topluluksunuz.
Kalüt tayyerna bike ve bi mem meak kale tairuküm ındellahi bel entüm kavmün tüftenun
قالوا ٱطيرنا بك وبمن معك قال طـئركم عند ٱلله بل أنتم قوم تفتنون
27:48
O kentte, hep bozgun çıkarıp barışa hiç yanaşmayan dokuz çete vardı.
Ve kane fil medıneti tisatü rahtıy yüfsidune fil erdı ve la yuslihun
وكان فى ٱلمدينة تسعة رهط يفسدون فى ٱلأرض ولا يصلحون
27:49
Allah adına yeminleşerek şöyle dediler: "Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine şöyle diyelim: Biz onların ailesinin öldürülüşüne tanık olmadık. Vallahi, doğru söyleyenleriz."
Kalu tekasemu billahi le nübeyyitennehu ve ehlehu sümme le nekullenne li veliyyihı ma şehidna mehlike ehlihı ve inna le sadikın
قالوا تقاسموا بٱلله لنبيتنهۥ وأهلهۥ ثم لنقولن لوليهۦ ما شهدنا مهلك أهلهۦ وإنا لصـدقون
27:50
Onlar bir tuzak kurdular, biz de bir tuzak kurduk, ama şuursuzluk eden onlardı.
Ve mekeru mekrav ve mekerna mekrav ve hüm la yeşurun
ومكروا مكرا ومكرنا مكرا وهم لا يشعرون
27:51
Bir baksana nasıl oldu tuzaklarının sonu! İşte, onları da topluluklarını da hep birlikte yere geçirdik.
Fenzur keyfe kane akıbetü mekrihim enna demmernahüm ve kavmehüm ecmeıyn
فٱنظر كيف كان عـقبة مكرهم أنا دمرنـهم وقومهم أجمعين
27:52
İşte sana onların, işledikleri zulümler yüzünden çöküp ıpıssız kalmış evleri. Hiç kuşkusuz bunda, ilmi kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır.
Fe tilke büyutühüm haviyetem bima zalemu inne fı zalike le ayetel li kavmiy yalemun
فتلك بيوتهم خاوية بما ظلموا إن فى ذلك لـاية لقوم يعلمون
27:53
Biz inananları, korunup sakınanları kurtardık.
Ve enceynellezıne amenu ve kanu yettekun
وأنجينا ٱلذين ءامنوا وكانوا يتقون
27:54
Lut'u da resul olarak gönderdik. Toplumuna şöyle dedi: "Gözünüz göre göre şu iğrençliği yapıyorsunuz ha!"
Ve lutan iz kale li kavmihı etetunel fahışete ve entüm tübsırun
ولوطا إذ قال لقومهۦ أتأتون ٱلفـحشة وأنتم تبصرون
27:55
"Siz, şehvetinizi tatmin için kadınları bırakıp da erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz cehalete saplanmış bir topluluksunuz."
E inneküm le tetuner ricale şehvetem min dunin nisa bel entüm kavmün techelun
أئنكم لتأتون ٱلرجال شهوة من دون ٱلنساء بل أنتم قوم تجهلون
27:56
Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: "Çıkarın şu Lut ailesini kentinizden; bunlar temizlik tutkunu olmuş kişilerdir."
Fe ma kane cevabe kavmihı illa en kalu ahricu ale lutım min karyetiküm innehüm ünasüy yetetahherun
فما كان جواب قومهۦ إلا أن قالوا أخرجوا ءال لوط من قريتكم إنهم أناس يتطهرون
27:57
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Karısı hariç. Onu, arkada kalanlardan biri olarak takdir etmiştik.
Fe enceynahü ve ehlehu illemraetehu kaddernaha minel ğabirın
فأنجينـه وأهلهۥ إلا ٱمرأتهۥ قدرنـها من ٱلغـبرين
27:58
Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür!"
Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın
وأمطرنا عليهم مطرا فساء مطر ٱلمنذرين
27:59
De ki: "Hamd Allah'a, selam O'nun seçip yücelttiği kullarına! Allah mı hayırlı, yoksa onların ortak tuttukları mı?"
Kulil hümdü lillahi ve selamün ala ıbadihillezınastafa allahü hayrun emma yüşrikun
قل ٱلحمد لله وسلـم على عباده ٱلذين ٱصطفى ءالله خير أما يشركون
27:60
Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size bir su indiren mi hayırlı? Biz o suyla sizin için gözler-gönüller açan bahçeler bitirdik. Sizin, onların bir tek ağacını bitirmeniz mümkün değildi. Allah'ın yanında bir ilah mı var? Hayır! Ama onlar döneklik eden bir topluluktur.
Emmen halekas semavati vel erda ve enzele leküm mines semai maa fe embetna bihı hadaika zate behceh ma kane leküm en tümbitu şeceraha e ilahüm meallah bel hüm kavmüy yadilun
أمن خلق ٱلسمـوت وٱلأرض وأنزل لكم من ٱلسماء ماء فأنبتنا بهۦ حدائق ذات بهجة ما كان لكم أن تنبتوا شجرها أءلـه مع ٱلله بل هم قوم يعدلون
27:61
Yoksa yeri bir karargah yapıp şurasına-burasına nehirler serpiştiren, üzerine dayanaklı dağlar konduran ve iki deniz arasına bir engel yerleştiren mi hayırlı? İlah mı var Allah'ın yanında!? Hayır! Ama onların çokları ilimden nasipsizliği sürdürüyorlar.
Emmen ceallel erda kararav ve cealle hılaleha enharav ve ceale leha ravasiye ve ceale beynel bahrayni haciza e ilahüm meallah bel ekseruhüm la yalemun
أمن جعل ٱلأرض قرارا وجعل خلـلها أنهـرا وجعل لها روسى وجعل بين ٱلبحرين حاجزا أءلـه مع ٱلله بل أكثرهم لا يعلمون
27:62
Yoksa zorda kalan yalvardığında, onun imdadına yetişip sıkıntı ve kederi kaldıran, sizi yeryüzünün hükmedenleri kılan mı hayırlı? Allah'ın yanında bir ilah daha var mı!? Ne kadar da az ibret alıyorsunuz!
Emmey yücıbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yecalüküm hulefael ard e ilahüm meallah kalılem ma tezekkerun
أمن يجيب ٱلمضطر إذا دعاه ويكشف ٱلسوء ويجعلكم خلفاء ٱلأرض أءلـه مع ٱلله قليلا ما تذكرون
27:63
Yoksa size karanın ve denizin karanlıkları içinde yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci gönderen mi hayırlı? Allah'ın beraberinde bir ilah daha mı var?! Allah, onların ortak tuttuklarından uzaktır, arınmıştır.
Emmey yehdıküm fı zulümatil berri vel bahri ve mey yursilür riyaha büşram beyne yedey rahmetih e ilahüm meallah tealellahü amma yüşrikun
أمن يهديكم فى ظلمـت ٱلبر وٱلبحر ومن يرسل ٱلريـح بشرا بين يدى رحمتهۦ أءلـه مع ٱلله تعـلى ٱلله عما يشركون
27:64
Yoksa yaratmaya başlayıp sonra tekrar tekrar yaratan ve sizi gözeten ve yerden rızıklandıran mı hayırlı? Allah'ın yanında bir ilah mı var? De ki: "Getirin susturucu kanıtınızı, eğer doğru sözlüler iseniz."
Emmey yebdeül halka sümme yüıydühu ve mey yerzükuküm mines semai vel ard e ilahüm meallah kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikıyn
أمن يبدؤا ٱلخلق ثم يعيدهۥ ومن يرزقكم من ٱلسماء وٱلأرض أءلـه مع ٱلله قل هاتوا برهـنكم إن كنتم صـدقين
27:65
De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'tan başka hiç kimse gaybı bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler."
Kul la yalemü men fis semavati vel erdıl ğaybe illellah ve ma yeşurune eyyane yübasun
قل لا يعلم من فى ٱلسمـوت وٱلأرض ٱلغيب إلا ٱلله وما يشعرون أيان يبعثون
27:66
Hayır, onların bilgileri ahiret konusunda yetersiz kalmıştı. Daha doğrusu onlar ondan kuşku duymaktadırlar. Hayır, hayır! Onlar, onu göremeyecek kadar kördürler.
Belid darake ılmühüm fil ahırati bel hüm fı şekkim minha bel hüm minha amıun
بل ٱدرك علمهم فى ٱلـاخرة بل هم فى شك منها بل هم منها عمون
27:67
İnkarcılar dediler ki: "Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra, gerçekten biz bundan sonra ortaya mı çıkarılacağız?"
Ve kalellezıne keferu e iza künna türabev ve abaüna einna le muhracun
وقال ٱلذين كفروا أءذا كنا تربا وءاباؤنا أئنا لمخرجون
27:68
"Yemin olsun, bununla şimdi biz, önceden de atalarımız tehdit edildi. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil."
Le kad vüıdna haza nahnü ve abaüna min kablü in haza illa esatıyrul evvelın
لقد وعدنا هـذا نحن وءاباؤنا من قبل إن هـذا إلا أسـطير ٱلأولين
27:69
De ki: "Yeryüzünde dolaşın da bir bakın nice olmuştur günahkarların sonu!"
Kul sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mücrimın
قل سيروا فى ٱلأرض فٱنظروا كيف كان عـقبة ٱلمجرمين
27:70
Onlar yüzünden tasalanma. Kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.
Ve la tahzen aleyhim ve la tekün fı daykım mimma yemkürun
ولا تحزن عليهم ولا تكن فى ضيق مما يمكرون
27:71
"Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat ne zaman?" derler.
Ve yekulune meta hazel vadü in küntüm sadikıyn
ويقولون متى هـذا ٱلوعد إن كنتم صـدقين
27:72
De ki: "Acele isteyip durduğunuzun bir kısmı belki de arkanıza takılmıştır."
Kul asa ey yekune radife leküm badullezı testacilun
قل عسى أن يكون ردف لكم بعض ٱلذى تستعجلون
27:73
Senin Rabbin, insanlara karşı gerçekten lütufkardır; fakat çokları şükretmezler.
Ve inne rabbeke le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekserahüm la yeşkürun
وإن ربك لذو فضل على ٱلناس ولـكن أكثرهم لا يشكرون
27:74
Ve senin Rabbin, onların göğüslerinin sakladığını da açığa vurduğunu da çok iyi bilir.
Ve inne rabbeke le yalemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yulinun
وإن ربك ليعلم ما تكن صدورهم وما يعلنون
27:75
Yerde ve gökte hiçbir gayb yoktur ki, açıklayıcı bir Kitap'ta olmasın.
Ve ma min ğaibetin fis semai vel erdı illa fı kitabim mübın
وما من غائبة فى ٱلسماء وٱلأرض إلا فى كتـب مبين
27:76
Hiç kuşkunuz olmasın ki bu Kur'an, İsrailoğullarına, ihtilafa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor.
İnne hazel kurane yekussu ala benı israıle ekserallezı hüm fıhi yahtelifun
إن هـذا ٱلقرءان يقص على بنى إسرءيل أكثر ٱلذى هم فيه يختلفون
27:77
Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir.
Ve innehu lehüdev ve rahmetül lil mü7minın
وإنهۥ لهدى ورحمة للمؤمنين
27:78
Rabbin, o İsrailoğulları arasında hükmünü verip gereğini yapacaktır. Aziz'dir, Alim'dir O.
İnne rabbeke yakdıy beynehüm bi hukmih ve hüvel azızül alım
إن ربك يقضى بينهم بحكمهۦ وهو ٱلعزيز ٱلعليم
27:79
Allah'a dayanıp güven, çünkü sen apaçık gerçeğin üzerindesin.
Fe tevekkel alellah inneke alel hakkıl mübın
فتوكل على ٱلله إنك على ٱلحق ٱلمبين
27:80
Sen, ölülere işittiremezsin. Eğer dönüp giderlerse, sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
İnneke la tüsmiul mevta ve la tüsmius summed düae iza vellev müdbirın
إنك لا تسمع ٱلموتى ولا تسمع ٱلصم ٱلدعاء إذا ولوا مدبرين
27:81
Ve sen, düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. Teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimize inananlardan başkasına sesini duyuramazsın.
Ve ma ente bi hadil umyi an dalaletihim in tüsmiu illa mey yüminü bi ayatina fe hüm müslimun
وما أنت بهـدى ٱلعمى عن ضلـلتهم إن تسمع إلا من يؤمن بـايـتنا فهم مسلمون
27:82
O söz tepelerine indiğinde, yeryüzünden onlar için bir dabbe/debelenir gibi yürüyen bir canlı çıkarırız da o onlara, insanların bizim ayetlerimize gereğince inanmadıklarını söyler.
Ve iza vekaal kavlü aleyhim ahracna lehüm dabbetem minel erdı tükellimühüm ennen nase kanu bi ayatina la yukınun
وإذا وقع ٱلقول عليهم أخرجنا لهم دابة من ٱلأرض تكلمهم أن ٱلناس كانوا بـايـتنا لا يوقنون
27:83
O gün her ümmetin içinden ayetlerimizi yalanlayanlardan bir zümre derleriz de onlar, toplu halde ortaya sürülürler.
Ve yevme nahşüru min külli ümmetin fevcem mimmey yükezzibü bi ayatina fehüm yuzeun
ويوم نحشر من كل أمة فوجا ممن يكذب بـايـتنا فهم يوزعون
27:84
Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimizi, ilminiz onları kuşatmadığı halde inkar mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz?" der.
Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatı ve lem tühıytu biha ilmen emma za küntüm tamelun
حتى إذا جاءو قال أكذبتم بـايـتى ولم تحيطوا بها علما أماذا كنتم تعملون
27:85
İşledikleri zulümler yüzünden o söz tepelerine inmiştir; artık tek kelime söyleyemezler.
Ve vekaal kavlü aleyhim bima zalemu fe hüm la yentıkun
ووقع ٱلقول عليهم بما ظلموا فهم لا ينطقون
27:86
Görmedin mi; biz geceyi, içinde dinlensinler diye, gündüzü de gösterici bir ışık olsun diye oluşturduk. İşte bunda, inanan bir topluluk için elbette ibretler vardır.
E lem yerav enna cealnel leyle li yeskünu fıhi ven nehara mübsıra inne fı zalike le ayatil li kavmiy yüminun
ألم يروا أنا جعلنا ٱليل ليسكنوا فيه وٱلنهار مبصرا إن فى ذلك لـايـت لقوم يؤمنون
27:87
Sura üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş bir halde O'nun huzuruna gelir.
Ve yevme yünfehu fis suri fe fezia men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah ve küllün etevhü dahırın
ويوم ينفخ فى ٱلصور ففزع من فى ٱلسمـوت ومن فى ٱلأرض إلا من شاء ٱلله وكل أتوه دخرين
27:88
Sen dağlara bakar da onları donuk-durgun görürsün. Oysaki onlar, bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır. Her şeyi güzel ve yerli yerinde yapan Allah'ın sanatıdır bu! Yaptıklarınızdan gereğince haberdardır O!
Ve teral cibale tahsebüha camidetev ve hiye temürru merras sehab sunallahillezı etkane külle şey innehu habırum bima tefalun
وترى ٱلجبال تحسبها جامدة وهى تمر مر ٱلسحاب صنع ٱلله ٱلذى أتقن كل شىء إنهۥ خبير بما تفعلون
27:89
İyilik ve güzellik getirene, getirdiğinden daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan güvene çıkmışlardır.
Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve hüm min fezeıy yevmeizin aminın
من جاء بٱلحسنة فلهۥ خير منها وهم من فزع يومئذ ءامنون
27:90
Kötülük getirenlerin ise yüzleri ateşte sürtülür. Sadece yapıp ettiklerinizle cezalandırılırsınız.
Ve men cae bis seyyieti fe kübbet vücuhühüm fin nar hel tüczevne ila ma küntüm tamelun
ومن جاء بٱلسيئة فكبت وجوههم فى ٱلنار هل تجزون إلا ما كنتم تعملون
27:91
"Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Orayı saygıya layık kılmıştır O. Her şey O'nundur. Ben, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan olmakla emrolundum."
İnnema ümirtü en abüde rabbe hazihil beldetillezı harrameha ve lehu küllü şeyiv ve ümirtü en ekune minel müslimın
إنما أمرت أن أعبد رب هـذه ٱلبلدة ٱلذى حرمها ولهۥ كل شىء وأمرت أن أكون من ٱلمسلمين
27:92
"Ve Kur'an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!"
Ve en etlüvel kuran fe menihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe kul innema ene minel münzirın
وأن أتلوا ٱلقرءان فمن ٱهتدى فإنما يهتدى لنفسهۦ ومن ضل فقل إنما أنا من ٱلمنذرين
27:93
Ve şöyle yakar: "Hamt olsun Allah'a! O size ayetlerini gösterecek de siz onları tanıyacaksınız. Senin Rabbin, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir."
Ve kulil hamdü lillahi seyürıküm ayatihı fe tarifuneha ve ma rabbüke bi ğafilin amma tamelun
وقل ٱلحمد لله سيريكم ءايـتهۦ فتعرفونها وما ربك بغـفل عما تعملون
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.