Dil Göster/Sakla
Sura (Ash-Shuraa) suresi


Sura (Ash-Shuraa) suresi Kuranın 42. suresidir. Sura suresi iniş sırasına göre ise 62. sıradadır.

Sura suresi Danışma anlamına gelmektedir. Toplam da 53 ayet den oluşmaktadır. Ash-Shuraa suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Mekke'de indirildiğine inanıldığı için Mekke suresi olarak kabul edilir. Bu surenin adı 38. ayetten gelmektedir. Terim Kuran'da sadece bir kez geçmektedir ve Kuran'dan önce kullanılmadığına inanılmaktadır.

51. ayet Allah'ın insanlarla nasıl muhatap olduğunu anlattığı için önemli bir ayettir. Ayet, Allah'ın insanlarla konuşmasının 3 yolundan bahseder. Birincisi bir ilham olarak, bu bir fikir ya da rüya olabilir. İkincisi ise duyulan bir ses yada sözdür ve çoğunlukla perde arkasından söylenen sözlerdir. Sonuncusu, Cebrail gibi melekler vasıtasıyla Allah tarafından gönderilen vahiydir. Ayat bize, Tanrı'nın yalnızca Peygamberlerle değil, Tanrı'nın seçtiği kişilerle iletişime geçtiğini gösterir.

Bu sure aynı zamanda Muhammed'in kâfirlere vekil olmadığından da bahseder. Al-Fussilat'da anlatılan, Kuran'ın Arapça konuşan bölgedeki insanları uyarmak için Arapça bir dil olarak indirildiğini söyleyerek aynı mesajı devam ettirir. Kıyamet saatini sadece Allah bilir ve Allah doğru olanları amellerine göre ödüllendirecek, kötüleri de cezalandıracaktır. 34'ten 41'e kadar olan ayetler, inananların özelliklerini anlatmaktadır.

Bu sure, Kuran'ın mesajının tarih boyunca diğer Peygamberlerin indirdiği mesajdan nasıl farklı olmadığını açıklar. Allah'ın dini tekdir. Allah insanlara seçme özgürlüğü verdiği için farklı yollar meydana gelmiştir.

42:1
Ha, Mim.
Ha mım
حم
42:2
Ayn, Sin, Kaf.
Ayn sın kaf
عسق
42:3
İşte böyle vahyeder sana ve senden öncekilere Aziz ve Hakim olan Allah!
Kezalike yuhıy ileyke ve ilellezıne min kablikellahül azızül hakım
كذلك يوحى إليك وإلى ٱلذين من قبلك ٱلله ٱلعزيز ٱلحكيم
42:4
Göklerdeki ve yerdeki her şey O'nundur. Öylesine yüce, öylesine büyüktür O!
Lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve hüvel aliyyül azıym
لهۥ ما فى ٱلسمـوت وما فى ٱلأرض وهو ٱلعلى ٱلعظيم
42:5
Gökler, üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyor. Melekler de Rablerinin hamdiyle tespih ediyorlar ve yeryüzündekiler için af diliyorlar. Gözünüzü açıp kendinize gelin! Allah'tır ancak hep affeden, hep merhamet eden.
Tekadüs semavatü yetefettarne min fevkıhinne vel melaiketü yüsebbihüne bi hamdi rabbihim ve yestağfirune li men fil ard e la innellahe hüvel ğafurur rahıym
تكاد ٱلسمـوت يتفطرن من فوقهن وٱلملـئكة يسبحون بحمد ربهم ويستغفرون لمن فى ٱلأرض ألا إن ٱلله هو ٱلغفور ٱلرحيم
42:6
O'nun berisinden veliler edinenlere gelince, onlar üzerine gözcü de Allah'tır. Sen değilsin onlara vekil.
Vellezınettehazu min dunihı evliyaellahü hafızun aleyhim ve ma ente aleyhim bi vekıl
وٱلذين ٱتخذوا من دونهۦ أولياء ٱلله حفيظ عليهم وما أنت عليهم بوكيل
42:7
İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte.
Ve kezalike evhayna ileyke kuranen arabiyyel li tünzira ümmel kura ve men havleha ve tünzira yevmel cemı la raybe fıl ferıkun fil cenneti ve ferıkun fis seıyr
وكذلك أوحينا إليك قرءانا عربيا لتنذر أم ٱلقرى ومن حولها وتنذر يوم ٱلجمع لا ريب فيه فريق فى ٱلجنة وفريق فى ٱلسعير
42:8
Eğer Allah dileseydi onları bir tek ümmet elbette yapıverirdi. Fakat O, dilediği kişiyi/dileyeni rahmetine sokar. Zalimlere gelince, onlar için ne bir dost vardır ne de bir yardımcı.
Ve lev şaellahü le cealehüm ümmetev vahıdetev ve lakiy yüdhılü mey yeşaü fı rahmetih vezzalimune ma lehüm miv veliyyiv ve la nesıyr
ولو شاء ٱلله لجعلهم أمة وحدة ولـكن يدخل من يشاء فى رحمتهۦ وٱلظـلمون ما لهم من ولى ولا نصير
42:9
Yoksa O'ndan başka veliler mi edindiler? Allah! O'dur gerçek dost. Ölüleri O diriltir. O her şeye güç yetirir.
Emittehazu min dunihı evliya fellahü hüvel veliyyü ve hüve yuhyil mevta ve hüve ala külli şeyin kadır
أم ٱتخذوا من دونهۦ أولياء فٱلله هو ٱلولى وهو يحى ٱلموتى وهو على كل شىء قدير
42:10
Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde onun hükmü Allah'a bırakılır. İşte budur Rabbim olan Allah! Yalnız O'na güvenip dayandım; yalnız O'na yönelirim ben.
Ve mahteleftüm fıhi min şeyin fe hukmühu ilellah zalikümüllahü rabbı aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb
وما ٱختلفتم فيه من شىء فحكمهۥ إلى ٱلله ذلكم ٱلله ربى عليه توكلت وإليه أنيب
42:11
Gökleri ve yeri ortaya çıkarandır, Fatır'dır O. Size, benliklerinizden eşler yapmıştır; davarlardan da çiftler. Bu tarz içinde üretiyor sizi. O'nun benzeri gibi bir şey yoktur. Gereğince işiten, gereğince görendir O.
Fatırus semavati vel ard ceale leküm min enfüsiküm ezvacev ve minel enami ezvaca yezraüküm fıh leyse ke mislihı şey ve hüves semıul besıyr
فاطر ٱلسمـوت وٱلأرض جعل لكم من أنفسكم أزوجا ومن ٱلأنعـم أزوجا يذرؤكم فيه ليس كمثلهۦ شىء وهو ٱلسميع ٱلبصير
42:12
Göklerin ve yerin kilitleri/anahtarları O'nundur. Rızkı, dilediğine açıp bol bol verir. Kısarak, ölçüyle de verir. Gerçek şu ki, O herşeyi en iyi biçimde bilmektedir.
Lehu mekalıdüs semavati vel ard yebsütur riska li mey yeşaü ve yakdir innehu bikülli şeyin alım
لهۥ مقاليد ٱلسمـوت وٱلأرض يبسط ٱلرزق لمن يشاء ويقدر إنهۥ بكل شىء عليم
42:13
Sizin için, dinden, Nuh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir.
Şeraa leküm mined dıni ma vessa bihı nuhav vellezı evhayna ileyke ve ma vessayna bihı ibrahıme ve musa ve ıysa en ekıymüd dıne ve la teteferraku fıh kebüra alel müşrikıne ma teduhüm ileyh allahü yectebı ileyhi mey yeşaü ve yehdı ileyhi mey yünıb
شرع لكم من ٱلدين ما وصى بهۦ نوحا وٱلذى أوحينا إليك وما وصينا بهۦ إبرهيم وموسى وعيسى أن أقيموا ٱلدين ولا تتفرقوا فيه كبر على ٱلمشركين ما تدعوهم إليه ٱلله يجتبى إليه من يشاء ويهدى إليه من ينيب
42:14
Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler. Eğer belli bir süreye kadar erteleme sözü Rabbinden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar da onun hakkında, işkillendiren bir kuşku içindedirler.
Ve ma teferraku illa mim badi ma caehümül ılmü bağyem beynehüm ve lev la kelimetün sebkat mir rabbike ila ecelim müsemmel le kudiye beynehüm ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike ila ecelim müsemmel le kudıye beynehüm ve innellezıne urisül kitabe mim badihim lefı şekkim minhü mürıb
وما تفرقوا إلا من بعد ما جاءهم ٱلعلم بغيا بينهم ولولا كلمة سبقت من ربك إلى أجل مسمى لقضى بينهم وإن ٱلذين أورثوا ٱلكتـب من بعدهم لفى شك منه مريب
42:15
İşte bunun için sen çağrıda bulun/dua et ve emrolunduğun gibi dosdoğru yürü. Onların boş arzularına uyma ve şöyle de: "Allah'ın Kitap'tan indirdiğine inandım. Aranızda adaleti sağlamakla emrolundum. Allah'tır, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz. Bizim amellerimiz bize, sizin amellerinizin size. Bizimle sizin aranızda delil yok. Allah bizi biraraya toplayacaktır/aramızı bulacaktır. Dönüş O'nadır."
Fe li zalike fedu vestekım kema ümirt ve la tettebı ehvaehüm ve kul amentü bima enzelellahü min kitab ve ümirtü li adile beyneküm allahü rabbüna ve rabbüküm lena amalüna ve leküm amalüküm la huccete beynena ve beyneküm allahü yecmeu beynena ve ileyhil mesıyr
فلذلك فٱدع وٱستقم كما أمرت ولا تتبع أهواءهم وقل ءامنت بما أنزل ٱلله من كتـب وأمرت لأعدل بينكم ٱلله ربنا وربكم لنا أعمـلنا ولكم أعمـلكم لا حجة بيننا وبينكم ٱلله يجمع بيننا وإليه ٱلمصير
42:16
Kabul edilişinin ardından Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri Rableri katında geçersizdir. Bunların üzerlerine öfke, kendilerine şiddetli bir azap vardır.
Vellezıne yühaccune fillahi mim badi mestücıbe lehu huccetühüm dahıdatün ınde rabbihim ve aleyhim ğadabüv ve lehüm azabün şedıd
وٱلذين يحاجون فى ٱلله من بعد ما ٱستجيب لهۥ حجتهم داحضة عند ربهم وعليهم غضب ولهم عذاب شديد
42:17
Gerçeğe ilişkin Kitap'ı ve adalet ölçüsünü indiren o Allah'tır. Nereden bileceksin, belki de kıyamet saati çok yakındır.
Allahüllezı enzelel kitabe bil hakkı vel mızan ve ma yüdrıke lealles saate karıb
ٱلله ٱلذى أنزل ٱلكتـب بٱلحق وٱلميزان وما يدريك لعل ٱلساعة قريب
42:18
Ona inanmayanlar onun çabucak gelmesini isterler. İman edenlerse ondan ürperirler ve bilirler ki o haktır. Dikkat edin, kıyamet saati hakkında tartışıp duranlar, geri dönüşü olmayan bir sapıklığın tam içindedirler.
Yestacilü bihellezıne la yüminune biha vellezıne amenu müşfikune minha ve yalemune ennehel hakk e la innellezıne yümarune fis saati lefı dalalim beıyd
يستعجل بها ٱلذين لا يؤمنون بها وٱلذين ءامنوا مشفقون منها ويعلمون أنها ٱلحق ألا إن ٱلذين يمارون فى ٱلساعة لفى ضلـل بعيد
42:19
Allah, kullarına çok lütufkardır; dilediğini rızıklandırır. O'dur en güçlü, O'dur en yüce...
Allahü latıyfüm bi ıbadihı yerzüku mey yeşa ve hüvel kaviyyül azız
ٱلله لطيف بعبادهۦ يرزق من يشاء وهو ٱلقوى ٱلعزيز
42:20
Ahiret ekini isteyenin o ekinini artırırız; dünya ekini isteyene de ondan veririz. Ama böylesi için ahirette bir nasip yoktur.
Men kane yürıdü harsel ahırati nezid lehü fı harsih ve men kane yürıdü harsed dünya nütihı minha ve ma lehu fil ahırati min nesıyb
من كان يريد حرث ٱلـاخرة نزد لهۥ فى حرثهۦ ومن كان يريد حرث ٱلدنيا نؤتهۦ منها وما لهۥ فى ٱلـاخرة من نصيب
42:21
Yoksa onların, dinden, Allah'ın izin vermediği şeyi kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.
Em lehüm şürakaü şerau lehüm mined dıni ma lem yezem bihillah ve lev la kelimetül fasli le kudıye beynehüm ve innez zalimıne lehüm azabün elım
أم لهم شركـؤا شرعوا لهم من ٱلدين ما لم يأذن به ٱلله ولولا كلمة ٱلفصل لقضى بينهم وإن ٱلظـلمين لهم عذاب أليم
42:22
Kazandıkları, tepelerine inerken o zalimlerin korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlarsa cennetlerin bahçelerindedir. Rableri katında kendileri için, diledikleri herşey vardır. İşte budur o büyük lütuf.
Teraz zalimıne müşfikıyne mimma kesebu ve hüve vakıum bihim vellezıne amenu ve amilus salihati fı ravdatil cennat lehüm ma yeşaune ınde rabbihim zalike hüvel fadlüll kebır
ترى ٱلظـلمين مشفقين مما كسبوا وهو واقع بهم وٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت فى روضات ٱلجنات لهم ما يشاءون عند ربهم ذلك هو ٱلفضل ٱلكبير
42:23
Allah'ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah Gafur'dur, çok affeder; Şekur'dur, iyiliğe karşılık verir/teşekkür eder.
Zalikellezı yübbeşşirullahü ıbadehullezıne amenu ve amilus salihat kul la eselüküm aleyhi ecran illel mevededdete fil kurba ve mey yakterif haseneten nezid lehu fıha husna innellahe ğafurun şekur
ذلك ٱلذى يبشر ٱلله عباده ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت قل لا أسـلكم عليه أجرا إلا ٱلمودة فى ٱلقربى ومن يقترف حسنة نزد لهۥ فيها حسنا إن ٱلله غفور شكور
42:24
Yoksa, "Yalan düzüp Allah'a iftira etti" mi diyorlar? Allah dilerse senin kalbini mühürler; batılı mahveder ve hakkı kendi sözleriyle gerçekleştirir. Kuşkusuz, O, göğüslerin özündekini çok iyi bilir.
Em yekuluneftera alellahi keziba fe iy yeşeillahü yahtim ala kalbik ve yemhullahül batıle ve yühıkkul hakka bi kelimatih innehu alımüm bizatis sudur
أم يقولون ٱفترى على ٱلله كذبا فإن يشإ ٱلله يختم على قلبك ويمح ٱلله ٱلبـطل ويحق ٱلحق بكلمـتهۦ إنهۥ عليم بذات ٱلصدور
42:25
Kullarından tövbeyi kabul eden O'dur. Çirkinlikleri/kötülükleri affeden O, yapıp ettiklerinizi bilen O...
Ve hüvellezı yakbelüt tevbete an ıbadihı ve yafu anis seyyiati ve yalemü ma tefalun
وهو ٱلذى يقبل ٱلتوبة عن عبادهۦ ويعفوا عن ٱلسيـات ويعلم ما تفعلون
42:26
İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanların dualarını O cevaplıyor, lütfundan onlara fazlasını O veriyor. İnkarcılara da şiddetli bir azap var.
Ve yestecıbüllezıne amenu ve amilu salihati ve yezıdühüm min fadlih vel kafirune lehüm azabün şedıd
ويستجيب ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت ويزيدهم من فضلهۦ وٱلكـفرون لهم عذاب شديد
42:27
Eğer Allah, kulları için rızkı yayıp döşeseydi, yeryüzünde mutlaka azarlardı. Ama O, dilediğince ölçülü olarak indiriyor. Çünkü O, kullarından gereğince haberdardır, onları iyice görmektedir.
Ve lev besetallahür rizka li ıbadihı le beğav fil erdı ve lakiy yünezzilü bi kaderim ma yeşa innehu bi ıbadihı habırum besıyr
ولو بسط ٱلله ٱلرزق لعبادهۦ لبغوا فى ٱلأرض ولـكن ينزل بقدر ما يشاء إنهۥ بعبادهۦ خبير بصير
42:28
O odur ki, kulları umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini yayar. Veli'dir O, Hamid'dir.
Ve hüvellezı yünezzilül ğayse mim badi ma kanetu ve yenşuru rahmeteh ve hüvel veliyyül hamıd
وهو ٱلذى ينزل ٱلغيث من بعد ما قنطوا وينشر رحمتهۥ وهو ٱلولى ٱلحميد
42:29
Gökleri ve yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması da O'nun ayetlerindendir. O, dilediği zamanda onları bir araya getirmeye kadirdir.
Ve min ayatihı halkus semavati vel erdı ve ma besse fıhima min dabbeh ve hüve ala cemıhim iza yeşaü kadır
ومن ءايـتهۦ خلق ٱلسمـوت وٱلأرض وما بث فيهما من دابة وهو على جمعهم إذا يشاء قدير
42:30
Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor.
Ve ma esabeküm mim müsıybetin fe bima kesebet eydıküm ve yafu an kesır
وما أصـبكم من مصيبة فبما كسبت أيديكم ويعفوا عن كثير
42:31
Siz yeryüzünde aciz bırakıcılar değilsiniz. Sizin, Allah'tan başka dostunuz da yoktur, yardımcısınız da.
Ve ma entüm bi mucizıne fil ard ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasıyr
وما أنتم بمعجزين فى ٱلأرض وما لكم من دون ٱلله من ولى ولا نصير
42:32
Denizde o dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun ayetlerindendir.
Ve min ayatihil cevari fil bahri kel alam
ومن ءايـته ٱلجوار فى ٱلبحر كٱلأعلـم
42:33
Dilerse rüzgarı durdurur da o akıp giden gemiler denizin sırtında donmuş gibi kalırlar. Gereğince sabreden, gereğince şükreden herkes için bütün bunlarda elbette ki ibretler vardır.
İy yeşeyüskinir rıha fe yazlelne ravakide ala zahril inne fı zalike le ayatil li külli sabbarin şekur
إن يشأ يسكن ٱلريح فيظللن رواكد على ظهرهۦ إن فى ذلك لـايـت لكل صبار شكور
42:34
Yahut onları, içindekilerin kazançları yüzünden mahveder. Ama birçoğunu affediyor;
Ev yubıkhünne bima kesebu ve yafü an kesır
أو يوبقهن بما كسبوا ويعف عن كثير
42:35
Ki ayetlerimiz hakkında tartışıp duranlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
Ve yalemellezıne yücadilune fı ayatina ma lehüm mim mehıys
ويعلم ٱلذين يجـدلون فى ءايـتنا ما لهم من محيص
42:36
Size verilen şeyler, şu iğreti hayatın nimetidir. İnanıp Rablerine tevekkül edenler için Allah katında bulunan ise daha hayırlı, daha kalıcıdır.
Fe ma utıtüm min şeyin fe metaul hayatid odünya ve ma ındellahi hayruv ve ebka lillezıe amenu ve ala rabbihim yetevekkelun
فما أوتيتم من شىء فمتـع ٱلحيوة ٱلدنيا وما عند ٱلله خير وأبقى للذين ءامنوا وعلى ربهم يتوكلون
42:37
Onlar, günahın büyüklerinden ve tüm iğrençliklerinden uzak dururlar. Öfkelendikleri zamansa, affedenler onlar olur.
Vellezıne yectenibune kebairal ismi vel fevahışe ve iza ma ğadıbu hüm yağfirun
وٱلذين يجتنبون كبـئر ٱلإثم وٱلفوحش وإذا ما غضبوا هم يغفرون
42:38
Rablerinin çağrısına cevap verirler, namazı/duayı yerine getirirler. İşleri/yönetimleri, aralarında bir şura'dır. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.
Vellezınestecabu li rabbihim ve ekamus salate ve emruhüm şura beynehüm ve mimma razaknahüm yünfikun
وٱلذين ٱستجابوا لربهم وأقاموا ٱلصلوة وأمرهم شورى بينهم ومما رزقنـهم ينفقون
42:39
Kendilerine zulüm ve haksızlık gelip çattığında, yardımlaşırlar.
Vellezine iza esabehümül bağyü hüm yentesırun
وٱلذين إذا أصابهم ٱلبغى هم ينتصرون
42:40
Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affdeip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez.
Ve cezaü seyyietin seyyietüm mislüha fe men afa ve asleha fe ecruhu alellah innehu la yühıbbüz zalimın
وجزؤا سيئة سيئة مثلها فمن عفا وأصلح فأجرهۥ على ٱلله إنهۥ لا يحب ٱلظـلمين
42:41
Zulme uğratılışı ardından kendini savunana gelince, böyleleri aleyhine yol aranamaz.
Ve lemenintesara bade zulmihı fe ülaike ma aleyhim min sebıl
ولمن ٱنتصر بعد ظلمهۦ فأولـئك ما عليهم من سبيل
42:42
Aleyhlerine yol aranacak olan şu kişilerdir ki, insanlara zulmederler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlıklar sergilerler/saldırılarda bulunurlar. İşte böyleleri için acıklı bir azap vardır.
İnnemes sebılü alellezıne yazlimunen nase ve yebğune fil erdı bi ğayril hakk ülaike lehüm azabıün elım
إنما ٱلسبيل على ٱلذين يظلمون ٱلناس ويبغون فى ٱلأرض بغير ٱلحق أولـئك لهم عذاب أليم
42:43
Sabredip bağışlayan bilsin ki, bu, işlerin en zorlularındandır.
Ve le men sabera ve ğafera inne zalike le min azmil ümur
ولمن صبر وغفر إن ذلك لمن عزم ٱلأمور
42:44
Allah'ın saptırdığına, O'ndan başka dost yoktur. Zalimlerin, azapla yüz yüze geldiklerinde, "Geri dönüşe bir yol yok mu?" diye söylendiklerini göreceksin.
Ve mey yudlililahü fe ma lehu miv veliyyim mim badih ve teraz zalimıne lemma raevül azabe yekulune hel ila meraddim min sebıl
ومن يضلل ٱلله فما لهۥ من ولى من بعدهۦ وترى ٱلظـلمين لما رأوا ٱلعذاب يقولون هل إلى مرد من سبيل
42:45
Ve göreceksin onları, zilletten ezilip büzülmüş halde ürkek bakışlarla bakarken, ateşe salınırlar. İnananlar şöyle derler: "Gerçek hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini perişan edenlerdir. Dikkat edin, zalimler, sürüp gidecek bir azabın içindedir."
Ve terahüm yuradune aleyha haşiıyne minez zülli yenzurune min tarfin hafiyy ve kalellezıne amenu innel hasirınellezıne hasiru enfüsehüm ve ehlıhim yevmel kıyameh e la innez zalimıne fı azabim mükıym
وترىهم يعرضون عليها خـشعين من ٱلذل ينظرون من طرف خفى وقال ٱلذين ءامنوا إن ٱلخـسرين ٱلذين خسروا أنفسهم وأهليهم يوم ٱلقيـمة ألا إن ٱلظـلمين فى عذاب مقيم
42:46
Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allah'ın saptırdığı kimse için artık hiçbir yol yoktur.
Ve ma kane lehüm min evliyae yensurunehüm min dunillah ve mey yudlilillahü fe ma lehu min sebıl
وما كان لهم من أولياء ينصرونهم من دون ٱلله ومن يضلل ٱلله فما لهۥ من سبيل
42:47
Ertelenmesine Allah'tan izin çıkmayacak gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. O gün, sığınacak yeriniz olmayacak; yaptıklarınızı inkarınız da mümkün olmayacak.
İstecıbu li rabbiküm min kabli ey yetiye yevmül la meradde lehu minellah ma leküm mim melceiy yevmeiziv ve ma leküm min nekır
ٱستجيبوا لربكم من قبل أن يأتى يوم لا مرد لهۥ من ٱلله ما لكم من ملجإ يومئذ وما لكم من نكير
42:48
Yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine bekçi göndermemişiz. Sana düşen, tebliğden başka bir şey değildir. Biz insana, bizden bir rahmet tattırdığımızda, onunla sevinip şımarır. Kendi ellerinin hazırladığından bir kötülük başlarına sarılınca, bakarsın insan, alabildiğine nankörleşmiştir.
Fe in aradu fema erselnake aleyhim hafıza in aleyke illel belağ ve inna iza ezaknel insane minna rahmetenk feriha biha ve in tüsıbhüm seyyietüm bima kaddemet eydıhim fe innel insane kefur
فإن أعرضوا فما أرسلنـك عليهم حفيظا إن عليك إلا ٱلبلـغ وإنا إذا أذقنا ٱلإنسـن منا رحمة فرح بها وإن تصبهم سيئة بما قدمت أيديهم فإن ٱلإنسـن كفور
42:49
Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız evlat bağışlar, dilediğine erkek evlatlar armağan eder.
Lillahi mülküs semavati vel ard yahlüku ma yeşa yehebü li mey yeşaü inasev ve yehebü li mey yeşaüz zükur
لله ملك ٱلسمـوت وٱلأرض يخلق ما يشاء يهب لمن يشاء إنـثا ويهب لمن يشاء ٱلذكور
42:50
Yahut onları erkekler ve dişiler halinde çift verir. Dilediğini de kısır yapar. O'dur bilen, O'dur güç yetiren.
Ev yüzevvicühüm zükranev ve inasa ve yecalü mey yeşaü akıyma innehu alımün kadır
أو يزوجهم ذكرانا وإنـثا ويجعل من يشاء عقيما إنهۥ عليم قدير
42:51
Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur; yahut da bir resul gönderir de kendi izniyle dilediğini vahyeder. Yüceler yücesi O'dur; hüküm ve hikmet sahibi O'dur.
Ve ma kane li beşerin ey yükellimehüllahü illa vahyen ev miv verai hıcabin ev yurile rasulen fe yuhıye bi iznihı ma yeşa innehu aliyyün hakım
وما كان لبشر أن يكلمه ٱلله إلا وحيا أو من ورائ حجاب أو يرسل رسولا فيوحى بإذنهۦ ما يشاء إنهۥ على حكيم
42:52
İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.
Ve kezalike evhayna ileyke ruham min emrina ma künte tedrı mel kitabü ve lel ımanü ve lakin cealnahü nuran nehdı bihı men neşaü min ıbadina ve inneke le tehdı ila sıratım müstekıym
وكذلك أوحينا إليك روحا من أمرنا ما كنت تدرى ما ٱلكتـب ولا ٱلإيمـن ولـكن جعلنـه نورا نهدى بهۦ من نشاء من عبادنا وإنك لتهدى إلى صرط مستقيم
42:53
Göklerde ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın yoludur o. Gözünüzü açın, bütün iş ve oluşlar Allah'a varır!
Sıratıllahıllezı lehu ma fis semavati ve ma fil ard e la ilellahi tesıyrul ümur
صرط ٱلله ٱلذى لهۥ ما فى ٱلسمـوت وما فى ٱلأرض ألا إلى ٱلله تصير ٱلأمور
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.