Dil Göster/Sakla
Ahkaf (Al-Ahqaf) suresi


Ahkaf (Al-Ahqaf) suresi Kuranın 46. suresidir. Ahkaf suresi iniş sırasına göre ise 66. sıradadır.

Ahkaf suresi Rüzgar Kıvrımlı Kum Tepeleri anlamına gelmektedir. Toplam da 35 ayet den oluşmaktadır. Al-Ahqaf suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Mekke'de indirildiğine inanıldığı için Mekke suresi olarak kabul edilir. Sure adını, Hud'un kavmini "kum tepelerinin yanında" uyardığı söylenen 21. ayetten alır. Ahkaf'ın Ad ulusunun yaşadığı bir yerin adı olabileceği de ileri sürülmüştür.

Sure, Kuran'ı inkar edenlere karşı uyarmakta, inananları rahatlatmakta; Müslümanlara anne babalarına karşı erdemli olmayı öğütlemektedir. Hud Peygamberi ve kavminin başına gelen azabı anlatır ve Muhammed'e İslam mesajını tebliğ ederken sabırlı olmasını tavsiye eder.

Sure ayrıca, Muhammed tarafından okunan Kuran'ı dinledikten sonra inanan cinlerin hikayesini de içerir.

46:1
Ha, Mim.
Ha mım
حم
46:2
Hikmeti sınırsız, kudreti sonsuz Allah'tan, Kitap'ın indirilişidir bu...
Tenzılül kitabi minellahil azızil hakım
تنزيل ٱلكتـب من ٱلله ٱلعزيز ٱلحكيم
46:3
Gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri hak olarak ve belirlenmiş bir süre için yarattık biz. Küfre batanlarsa uyarılmış oldukları şeyden yüz çevirmektedirler.
Ma halaknes semavati vel erda ve ma beynehüma illa bil hakkı ve ecelim müsemma vellezıne keferu amma ünziru muridun
ما خلقنا ٱلسمـوت وٱلأرض وما بينهما إلا بٱلحق وأجل مسمى وٱلذين كفروا عما أنذروا معرضون
46:4
De ki: "Allah dışında yakarmakta olduklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, yerden neyi yarattılar onlar? Yoksa göklerde bir ortaklıkları mı var? Eğer doğru sözlü kişiler iseniz bundan önceki bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı getirin bana!"
Kul eraeytüm ma tedune min dunillahi eruni maza haleku minel erdı em lehüm şirkün fis semavat ıtunı bi kitabim min kabli haza ev esaratim min ılmin in küntüm sadikıyn
قل أرءيتم ما تدعون من دون ٱلله أرونى ماذا خلقوا من ٱلأرض أم لهم شرك فى ٱلسمـوت ٱئتونى بكتـب من قبل هـذا أو أثـرة من علم إن كنتم صـدقين
46:5
Kıyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek birilerine, Allah'ın berisinden yalvarıp durandan daha sapık kim vardır? Ve o yalvardıkları, onların yakarışından habersizdirler.
Ve men edallü mimmey yedu min dunillahi mel la yestecıbü lehu ila yevmil kıyameti ve hüm an düaihim ğafilun
ومن أضل ممن يدعوا من دون ٱلله من لا يستجيب لهۥ إلى يوم ٱلقيـمة وهم عن دعائهم غـفلون
46:6
İnsanlar, haşredilmek üzere toplandığında, o taptıkları onlara düşman olurlar; onların ibadetlerini de inkar ederler.
Ve iza huşiren nasü kanu lehüm adaev ve kanu bi ıbadetihim kafirın
وإذا حشر ٱلناس كانوا لهم أعداء وكانوا بعبادتهم كـفرين
46:7
Herşeyi ayan-beyan gösteren ayetlerimiz onlara okunduğunda, kendilerine gelmiş olan hakkı inkar edenler şöyle derler: "Açık bir büyüdür bu!"
Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezıne keferu lil hakkı lemma caehüm haza sıhrum mübın
وإذا تتلى عليهم ءايـتنا بينـت قال ٱلذين كفروا للحق لما جاءهم هـذا سحر مبين
46:8
Yahut da şöyle diyorlar: "Uyduruyor onu!" De ki: "Eğer uydursaydım onu, hiçbir şeye sahip olamazdınız Allah'tan kurtarmak için beni. İçine gömüldüğünüz yaygarayı en iyi bilen O'dur. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. Çok affedici, çok merhametlidir O."
Em yekulunefterah kul inifteraytühu fe la temlikune lı minellahi şeya hüve alemü bima tüfıdune fih kefa bihı şehıdem beynı ve beyneküm ve hüvel ğafurur rahıym
أم يقولون ٱفترىه قل إن ٱفتريتهۥ فلا تملكون لى من ٱلله شيـا هو أعلم بما تفيضون فيه كفى بهۦ شهيدا بينى وبينكم وهو ٱلغفور ٱلرحيم
46:9
De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim."
Kul ma küntü bidam miner rusüli ve ma edrı ma yüfahü bı ve la biküm in ettebiu illa ma yuha ileyye ve ma ene ila nezırum mübın
قل ما كنت بدعا من ٱلرسل وما أدرى ما يفعل بى ولا بكم إن أتبع إلا ما يوحى إلى وما أنا إلا نذير مبين
46:10
De ki: "Hiç düşündünüz mü? Eğer bu, Allah katından ise ve siz onu tanımamışsanız, İsrailoğullarından bir tanık da onun benzerine tanıklık edip inandığı halde, siz böbürlenmişseniz haliniz nice olur! Allah, zalimler topluluğuna kılavuzluk etmez."
Kul eraeytüm in kane min ındillahi ve kefartüm bihı ve şehide şahidüm mim benı israıle ala mislihı fe amene vestekbertüm innellahe la yehdil kavmez zalimın
قل أرءيتم إن كان من عند ٱلله وكفرتم بهۦ وشهد شاهد من بنى إسرءيل على مثلهۦ فـامن وٱستكبرتم إن ٱلله لا يهدى ٱلقوم ٱلظـلمين
46:11
İnkar edenler, inananlara şöyle derler: "Eğer bu, hayırlı bir şey olsaydı, bunlar ona inanmakta bizi geçemezlerdi." Bununla umduklarını bulamayınca şöyle diyecekler: "Bu, eski bir uydurmadır."
Ve kalellezıne keferu lillezıne amenu lev kane hayram ma sebekuna ileyh ve iz lem yehtedu bihı fe seyekulune haza ifkün kadım
وقال ٱلذين كفروا للذين ءامنوا لو كان خيرا ما سبقونا إليه وإذ لم يهتدوا بهۦ فسيقولون هـذا إفك قديم
46:12
Halbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Musa'nın kitabı var! Bu Kur'an da öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. Zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir.
Ve min kablihı kitabü musa imamev ve rahmeh ve haza kitabüm müsaddikul lisanen arabiyyel li yünzirallezıne zalemu ve büşra lil muhsinın
ومن قبلهۦ كتـب موسى إماما ورحمة وهـذا كتـب مصدق لسانا عربيا لينذر ٱلذين ظلموا وبشرى للمحسنين
46:13
"Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da dosdoğru yol alanlar var ya, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar tasalanmayacaklardır da...
İnnellezıne kalu rabbünellahü sümmestekamu fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
إن ٱلذين قالوا ربنا ٱلله ثم ٱستقـموا فلا خوف عليهم ولا هم يحزنون
46:14
Cennet halkıdır onlar. Yapıp ettiklerine karşılık olarak sürekli kalacaklardır orada.
Ülaike ashabül cenneti halidıne fıha cezaem bima kanu yamelun
أولـئك أصحـب ٱلجنة خـلدين فيها جزاء بما كانوا يعملون
46:15
Biz insana, anne-babasına çok iyi davranmasını önerdik. Annesi onu zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet, yiğitlik çağına gelip kırk yıla erdiğinde şöyle der: "Rabbim; beni, bana ve ebeveynime verdiğin nimete şükretmeye, hoşnut olacağın iyi bir iş yapmaya yönelt! Soyum içinde, benim için barışı gerçekleştir. Sana yöneldim ben, sana teslim olanlardanım ben!"
Ve vessaynel insane bi valideyhi ıhsana hamelethü ümmühu kürhev ve vedaathü kürha ve hamlühu ve fisalühu selasune şehra hatta iza beleğa eşüddehu ve belğa erbeıyne seneten kale rabbi evzını en eşküra nımetekelletı enamte aleyye ve ala valedeyye ve en amele salihan terdahü ve aslıh lı fı zürriyyetı innı tübtü ileyke ve innı minel müslimın
ووصينا ٱلإنسـن بولديه إحسـنا حملته أمهۥ كرها ووضعته كرها وحملهۥ وفصـلهۥ ثلـثون شهرا حتى إذا بلغ أشدهۥ وبلغ أربعين سنة قال رب أوزعنى أن أشكر نعمتك ٱلتى أنعمت على وعلى ولدى وأن أعمل صـلحا ترضىه وأصلح لى فى ذريتى إنى تبت إليك وإنى من ٱلمسلمين
46:16
Bunlar, cennet halkı arasında o kimselerdir ki, yaptıklarının en güzelini kabul ederiz, çirkinliklerini görmezlikten geliriz. Bu onlara verilmiş olan şaşmaz vaattir.
Ülaikellezıne netekabbelü anhüm ahsene ma amilu ve netecavezü an seyyiatihim fı ashabil cenneh vades sıdkıllezı kanu yuadun
أولـئك ٱلذين نتقبل عنهم أحسن ما عملوا ونتجاوز عن سيـاتهم فى أصحـب ٱلجنة وعد ٱلصدق ٱلذى كانوا يوعدون
46:17
Birisi de ana-babasına: "Yazık size, benden önce bir yığın nesil gelip geçtiği halde, siz bana, benim diriltileceğimi mi söylüyorsunuz?" dedi. Onlarsa Allah'a sığınarak, "Yazıklar olsun; inansana, Allah'ın vaadi haktır" diye vahlanınca o şöyle dedi: "Bu, öncekilerin masallarından başkası değil!"
Vellezı kale li valideyhi üffil leküma e teıdaninı en uhrace ve kad haletil kurunü min kablı ve hüma yesteğıysanillahe veyleke amin inne vadellahi hakk fe yekulü ma haza illa esatıyrul evvelın
وٱلذى قال لولديه أف لكما أتعداننى أن أخرج وقد خلت ٱلقرون من قبلى وهما يستغيثان ٱلله ويلك ءامن إن وعد ٱلله حق فيقول ما هـذا إلا أسـطير ٱلأولين
46:18
İşte bunlar, kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan ümmetleri içinde, üzerlerine azap hak olanlardır. Hiç kuşkusuz, onlar, hüsrana uğrayanlardır.
Ülaikellezıne hakka aleyhimül kavlü fı ümemin kad halet min kablihim minel cinni vel ins innehüm kanu hasirın
أولـئك ٱلذين حق عليهم ٱلقول فى أمم قد خلت من قبلهم من ٱلجن وٱلإنس إنهم كانوا خـسرين
46:19
Her birinin, yapıp ettiklerinden dereceleri vardır. Amellerinin karşılığı eksiksiz verilecektir, hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır.
Ve li küllin derecatün mimma amilu ve li yüveffiyetüh ea malehüm ve hüm la yuzlamun
ولكل درجـت مما عملوا وليوفيهم أعمـلهم وهم لا يظلمون
46:20
Gün olur, inkar edenler ateşe arz edilirler. Onlara denir ki: "İyiliklerinizi/nimetlerinizi, o iğreti dünya hayatınızda silip süpürdünüz, onlarla zevklenip eğlendiniz. Bugünse alçaltıcı azapla cezalandırılacaksınız. Çünkü siz, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladınız ve gerçeğe ters düştünüz."
Ve yevme yuradullezıne keferu alen nar ezhebtüm tayyibatiküm fı hayatikümüd dünya vestemtaüm biha fel yevme tüczevne azabel huni bima küntüm testekbirune fil erdı bi ğayril hakkı ve bima küntüm tefsükun
ويوم يعرض ٱلذين كفروا على ٱلنار أذهبتم طيبـتكم فى حياتكم ٱلدنيا وٱستمتعتم بها فٱليوم تجزون عذاب ٱلهون بما كنتم تستكبرون فى ٱلأرض بغير ٱلحق وبما كنتم تفسقون
46:21
Ad kavminin kardeşini de an! O, kendinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçtiği Ahkaf'ta, toplumunu şöyle uyarmıştı: "Allah'tan başkasına kulluk/ibadet etmeyin! Gerçek şu ki, ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum."
Vezkür eha ad iz enzera kavmehu bil ahkafi ve kad haletin nüzüru mim beyni yedeyhi ve min halfihı ella tabüdu illellah innı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym
وٱذكر أخا عاد إذ أنذر قومهۥ بٱلأحقاف وقد خلت ٱلنذر من بين يديه ومن خلفهۦ ألا تعبدوا إلا ٱلله إنى أخاف عليكم عذاب يوم عظيم
46:22
Dediler: "Sen bizi, tanrılarımızdan yüz geri etmek için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir."
Kalu ecitena li tefikena an alihetina fetina bima teıdüna in künte mines sadikıyn
قالوا أجئتنا لتأفكنا عن ءالهتنا فأتنا بما تعدنا إن كنت من ٱلصـدقين
46:23
Dedi: "İlim, ancak Allah katındadır. Ben size, bana vahyedileni tebliğ ediyorum. Fakat sizin, cahillik edip duran bir toplum olduğunuzu görüyorum."
Kale innemel ilmü ındellahi ve übelliğuküm ma ürsiltü bihı ve lakinnı eraküm kavmen techelun
قال إنما ٱلعلم عند ٱلله وأبلغكم ما أرسلت بهۦ ولـكنى أرىكم قوما تجهلون
46:24
Nihayet onu, vadilerine doğru gelen geniş bir bulut halinde görünce: "Ha, dediler, bu bize yağmur getirecek bir bulut!" Hayır, o, aceleden istediğiniz şeyin ta kendisi. Bir rüzgar ki, içinde acıklı bir azap var.
Felemma raevhü aridam müstakbile evdiyetihim kalu haza aridum müntıruna bel hüve mestaceltüm bih rıhun fıha azabün elım
فلما رأوه عارضا مستقبل أوديتهم قالوا هـذا عارض ممطرنا بل هو ما ٱستعجلتم بهۦ ريح فيها عذاب أليم
46:25
Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir edecek. Sonunda o hale geldiler ki, konutlarından başka hiçbir şey görünmüyordu. Suçlular topluluğunu işte böyle cezalandırırız biz.
Tüdemmiru külle şeyim bi emri rabbiha fe asbehu la yüra illa mesakinühüm kezalike neczil kavmel mücrimın
تدمر كل شىء بأمر ربها فأصبحوا لا يرى إلا مسـكنهم كذلك نجزى ٱلقوم ٱلمجرمين
46:26
Yemin olsun, onlara, size vermediğimiz imkan ve kudreti vermiştik. Onlar için işitme gücü, gözler ve gönüller oluşturmuştuk. Fakat, işitme güçleri de gözleri de gönülleri de kendilerine hiçbir yarar sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı; çünkü ayetlerimize karşı direniyorlardı. Ve alaya aldıkları şey, onları kuşatıp sardı.
Ve le kad mekkennahüm fıma im mekkennaküm fıhi ve cealna lehüm semav ve ebzarav ve efideten fe ma ağna anhüm semuhüm ve la ebsaruhüm ve la efidetühüm min şeyin iz kanu yechadune bi ayatillahi ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun
ولقد مكنـهم فيما إن مكنـكم فيه وجعلنا لهم سمعا وأبصـرا وأفـدة فما أغنى عنهم سمعهم ولا أبصـرهم ولا أفـدتهم من شىء إذ كانوا يجحدون بـايـت ٱلله وحاق بهم ما كانوا بهۦ يستهزءون
46:27
Yemin olsun, sizi çevreleyen kentleri/medeniyetleri de helak ettik. Belki dönerler diye ayetleri değişik biçimlerde sıralayıp durmuştuk.
Ve le kad ehlekna ma havleküm minel kura ve sarrafnel ayati leallehüm yarciun
ولقد أهلكنا ما حولكم من ٱلقرى وصرفنا ٱلـايـت لعلهم يرجعون
46:28
Allah'ın yanında yakınlık sağlamak için edindikleri ilahlar, onlara yardım etseydi ya! Tam aksine, onlardan uzaklaşıp kayboldular. Bu, onların yalanları, uydurup durduklarıydı.
Fe lev la nesarahümlezınettehazu min dunillahi kurbanen aliheh bel dallu anhüm ve zalike ifkühüm ve ma kanu yefterun
فلولا نصرهم ٱلذين ٱتخذوا من دون ٱلله قربانا ءالهة بل ضلوا عنهم وذلك إفكهم وما كانوا يفترون
46:29
Bir zaman, cinlerden bir topluluğu, Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onu dinlemeye hazır hale geldiklerinede: "Susup dinleyin!" dediler. Dinleme bitirilince de uyarıcılar olarak kendi toplumlarına döndüler.
Ve iz sarafna ileyke neferam minel cinni yestemiunel kuran felemma hadaruhü kalu ensıtu felemma kudıye vellev ila kavmihim münzirın
وإذ صرفنا إليك نفرا من ٱلجن يستمعون ٱلقرءان فلما حضروه قالوا أنصتوا فلما قضى ولوا إلى قومهم منذرين
46:30
Dediler ki: "Ey toplumumuz! Biz; Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve dosdoğru yola ileten bir Kitap dinledik."
Kalu ya kevmena inna semına kitaben ünzile min badi musa müsaddikal lima beyne yedeyhi yehdı ilel hakkı ve ila tarıkım müstekıym
قالوا يـقومنا إنا سمعنا كتـبا أنزل من بعد موسى مصدقا لما بين يديه يهدى إلى ٱلحق وإلى طريق مستقيم
46:31
"Ey toplumumuz! Allah'ın davetçisine uyun, ona iman edin ki Allah, günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acıklı bir azaptan korusun!"
Ya kavmena ecıbu daıyellahi ve aminu bihı yağfir leküm min zünubiküm ve yücirküm min azabin elım
يـقومنا أجيبوا داعى ٱلله وءامنوا بهۦ يغفر لكم من ذنوبكم ويجركم من عذاب أليم
46:32
Allah'ın davetçisine uymayan, yeryüzünde hiç kimseyle yarışamaz/hiç kimseyi aciz bırakamaz. Böylesinin, Allah dışında/Allah'ın davetçisi dışında evliyası da olmaz. Böyleleri apaçık bir sapıklık içindedir.
Ve mel la yücib daıyellahi fe leyse bi bucizin fil erdı ve leyse lehu min dunihı evliya ülaike fı dalalim mübın
ومن لا يجب داعى ٱلله فليس بمعجز فى ٱلأرض وليس لهۥ من دونهۦ أولياء أولـئك فى ضلـل مبين
46:33
Görmediler mi ki; gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorgunluğa düşmeyen Allah, ölüleri diriltmeye de kadirdir. Evet, O her şeye kadirdir.
E ve lem yerav ennellahellezı halekas semavati vel erda ve lem yaye bi halkıhinne bi kadirin ala ey yuhyiyel mevta bela innehu ala külli şeyin kadır
أولم يروا أن ٱلله ٱلذى خلق ٱلسمـوت وٱلأرض ولم يعى بخلقهن بقـدر على أن يحـى ٱلموتى بلى إنهۥ على كل شىء قدير
46:34
Gün gelir, o inkar edenler, ateşe arz edilir. "Bu gerçek değil miymiş?" diye sorulur. "Elbette! Rabbimize yemin ederiz, gerçekmiş!" derler. Allah buyurur: "O halde, inkar ettiğinizden ötürü tadın azabı!"
Ve yevme yuradullezıne keferu alen nar leyse haza bil hakk kalu bela ve rabbinakale fe zukul azabe bi ma küntüm tekfürun
ويوم يعرض ٱلذين كفروا على ٱلنار أليس هـذا بٱلحق قالوا بلى وربنا قال فذوقوا ٱلعذاب بما كنتم تكفرون
46:35
Artık, resullerin azim sahibi olanlarının sabrettiği gibi sabret! O inkarcılar için acele etme! Tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, gündüzün sadece bir saati kadar yaşamış gibi olurlar. Bir duyurudur bu. Sapmışlar topluluğundan başka kim helak edilir!
Fasbir kema sabera ülül azmi miner rusüli ve la testacil lehüm ke ennehüm yevme yeravne ma yuadune lem yelbesu illa saatem min nehar belağ fe hel yühlekü illel kavmül fasikun
فٱصبر كما صبر أولوا ٱلعزم من ٱلرسل ولا تستعجل لهم كأنهم يوم يرون ما يوعدون لم يلبثوا إلا ساعة من نهار بلـغ فهل يهلك إلا ٱلقوم ٱلفـسقون
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.