Dil Göster/Sakla
Sad (Sad) suresi


Sad (Sad) suresi Kuranın 38. suresidir. Sad suresi iniş sırasına göre ise 38. sıradadır.

Sad suresi Sad anlamına gelmektedir. Toplam da 88 ayet den oluşmaktadır. Sad suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Mekke'nin ikinci döneminde indirildiğine inanıldığı için Mekke suresi olarak kabul edilir. Surenin adı Arap alfabesinin 18. Harfidir.

Sure üç ana bölüme ayrılabilir: ilki 1-11. ayetlerden; ikincisi, 12–64 ayetlerden ve üçüncüsi, 66–88 ayetlerden oluşur. Uzunlukları birbirine benzeyen birinci ve üçüncü bölümler, yıkım ve cehennemi anlatarak okuyucuya Allah'ın ve Kuran'ın gücünü hatırlatmakta, üçüncü bölüm ise kötülüğün yaratılışını yani İblis'in yoldan çıkıp Şeytana dönüşmesi vede kovulması anlatır. İkinci bölüm (12-64), zorluklarla karşılaşan peygamberler olarak Muhammed'e Davut, Süleyman ve Eyüp gibi daha önce gönderilen elçilerin örneklerini verir.

Sure, tüm Peygamberlerin temel mesajının aynı olduğnu anlatır. Peygamberler Allah'ın birliğini öğretmek için gönderilmişlerdir ve Allah'ın mesajını iletmek için zorluklara göğüs germişlerdir. Saldırılara uğramalarına rağmen sonunda hak galip geldi ve batıl yenildi.

Sad Suresi aynı zamanda güç ve zenginlik konusunda da dersler vermektedir. Zenginler, Allah'ın dilemesiyle bu zenginliğe sahip olurlar, ancak bazıları bu ayrıcalığı yanlış anlar ve kendilerini özel sanarak kibirli hale gelirler. Allah, büyük peygamberler ve güçlü krallar olan, ancak Allah'a itaat eden ve zenginlikleri bozulmayan Davud ve Süleyman'ı misal verir. Allah bu surede hem cenneti hem de cehennemi detaylı bir şekilde anlatmakta, tevhid ve kıyamet günü konularına da değinmektedir.

38:1
Sad. Zikir/öğüt/uyarı dolu Kur'an'a yemin olsun ki,
Sad vel kurani ziz zikr
ص وٱلقرءان ذى ٱلذكر
38:2
İş hiç de onların sandığı gibi değil! O küfre sapanlar bir gurur, ayrılık ve bütünden kopuş içindedirler.
Belillezıne keferu fı ızzetiv ve şikkak
بل ٱلذين كفروا فى عزة وشقاق
38:3
Onlardan önce nice nesilleri helak ettik biz, bağrıştılar onlar, fakat kurtuluş yoktu; geçmişti zaman.
Kem ehlekna min kablihim min karnin fe nadev ve late hıyne mens
كم أهلكنا من قبلهم من قرن فنادوا ولات حين مناص
38:4
Kendi içlerinden kendilerine bir uyarıcı geldi diye şaşıp kaldılar. Ve şöyle dedi bu nankörler: "Bu adam yalanlar düzen bir büyücü..."
Ve cabu en caehüm münzirun minhüm ve kalel kafirune haza sahırun kezzab
وعجبوا أن جاءهم منذر منهم وقال ٱلكـفرون هـذا سـحر كذاب
38:5
"İlahları bir tek tanrı mı yapmış? Bu, gerçekten hayret edilecek bir şey!"
E cealel alihete ilahev vahıda inne haza le şeyüy ucab
أجعل ٱلـالهة إلـها وحدا إن هـذا لشىء عجاب
38:6
İçlerinden kodaman bir grup öne çıktı: "Haydi, yürüyün! İlahlarınıza sahip çıkmada kararlı davranın! Gerçek şu ki, istenip beklenen şey budur."
Ventalekal melaü minhüm enimşu vasbiru ala alihetiküm inne haza le şeyüy yürad
وٱنطلق ٱلملأ منهم أن ٱمشوا وٱصبروا على ءالهتكم إن هـذا لشىء يراد
38:7
"Öteki millette işitmedik böyle bir şey. Bu bir uydurmadan başka şey değildir."
Ma semına bihaza fil milletil ahırah in haza illahtilak
ما سمعنا بهـذا فى ٱلملة ٱلـاخرة إن هـذا إلا ٱختلـق
38:8
"Öğüt ve uyarı, içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar benim zikrimden/Kur'an'ımdan kuşkulandılar. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar.
E ünzile aliyhiz zikru mim beynina bel hüm fı şekkim min zikrı bel lemma yezuku azab
أءنزل عليه ٱلذكر من بيننا بل هم فى شك من ذكرى بل لما يذوقوا عذاب
38:9
Yoksa Aziz, Vahhab olan Rabbinin rahmetinin hazineleri onların katında mı?
Em ındehüm hazinü rahmeti rabbikel azızil vehhab
أم عندهم خزائن رحمة ربك ٱلعزيز ٱلوهاب
38:10
Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülk ve saltanatı onların mı? Eğer öyleyse sebepler içinde yükselsinler.
Em lehüm mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma feyerteku fil esbab
أم لهم ملك ٱلسمـوت وٱلأرض وما بينهما فليرتقوا فى ٱلأسبـب
38:11
Kabilelerden oluşmuş, sözüm ona bir ordudur bu; şurada bozguna uğratılacaktır.
Cündüm ma hünalike menzumüm minel ahzab
جند ما هنالك مهزوم من ٱلأحزاب
38:12
Onlardan önce Nuh kavmi ve Ad da yalanlamıştı. Kazıklar sahibi Firavun da...
Kezzebet kablehüm kavmü nuhıv ve adüv ve firavnü zül evtad
كذبت قبلهم قوم نوح وعاد وفرعون ذو ٱلأوتاد
38:13
Semud, Lut kavmi, o sık ağaçları besleyen su kaynağının sahipleri Eykeliler de. İşte onlar da böyle hiziplerdi.
Ve semudü ve kavmü lutıv ve ashabül eykeh ülaikel ahzab
وثمود وقوم لوط وأصحـب لـيكة أولـئك ٱلأحزاب
38:14
Bunların hepsi, resulleri yalanlamaktan başka bir şey yapmadılar. Sonunda azabım hak oldu.
İn küllün illa kezzeber rusüle fe hakka ıkab
إن كل إلا كذب ٱلرسل فحق عقاب
38:15
Bunların beklediği de sadece, en küçük bir gecikmesi olmayan o müthiş titreşimli tek sestir.
Ve ma yenzuru haülai illa sayhatev vahıdetem ma leha min fevak
وما ينظر هـؤلاء إلا صيحة وحدة ما لها من فواق
38:16
Şöyle dediler: "Rabbimiz, bizim payımızı/hesap defterimizi, hesap gününden önce çabucak ver!"
Ve kalu rabbena accil lena kıttana kable yevmil hısab
وقالوا ربنا عجل لنا قطنا قبل يوم ٱلحساب
38:17
Onların dediklerine sabret! O kuvvet sahibi kulumuz Davud'u an! O, tespih nağmeleri döktüren bir kul idi.
Isbir ala ma yekulune veskür abdena davude zel eyd innehu evvab
ٱصبر على ما يقولون وٱذكر عبدنا داوۥد ذا ٱلأيد إنهۥ أواب
38:18
Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık: Akşam-sabah birlikte tespih ederlerdi.
İnna sehharnel cibale meahu yüsebbıhne bil aşiyyi vel işrak
إنا سخرنا ٱلجبال معهۥ يسبحن بٱلعشى وٱلإشراق
38:19
Kuşlar da toplu halde onunla beraberdi. Hepsi, onun tespih nağmelerine katılırdı.
Vettayra mahşurah küllül lehu evvab
وٱلطير محشورة كل لهۥ أواب
38:20
Mülk ve yönetimini güçlendirmiştik. Kendisine hikmet ve hakla batılı ayıran söz etme yeteneği vermiştik.
Ve şededna mülehu ve ateynahül hıkmete ve faslel hıtab
وشددنا ملكهۥ وءاتينـه ٱلحكمة وفصل ٱلخطاب
38:21
Geldi mi sana, o çekişme hikayesinin haberi? Hani, o hasımlar, duvarı aşarak mihraba ulaşmışlardı.
Ve hel etake nebeül hasm iz tesevverul mıhrab
وهل أتىك نبؤا ٱلخصم إذ تسوروا ٱلمحراب
38:22
Davud'un yanına girmişledi de onlardan korkmuştu. "Korkma, dediler, biz iki davacıyız. Birimiz ötekinin hakkını çiğnedi. Şimdi sen, aramızda hak ile hükmet, adaletsizlik etme. Bizi yolun denge noktasına ilet.!
İz dehalu ala davude fe fezia minhüm kalu la tehaf hasmani beğa baduna ala badın fahküm beynena bil hakkı ve la tüştıt vehdina ila sevais sırat
إذ دخلوا على داوۥد ففزع منهم قالوا لا تخف خصمان بغى بعضنا على بعض فٱحكم بيننا بٱلحق ولا تشطط وٱهدنا إلى سواء ٱلصرط
38:23
"Şu benim kardeşimdir. Kendisinin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen, onu da bana ver dedi ve tartışmada bana galip geldi."
İnne haza ehıy lehu tisuv ve tisune nacetev ve liye nacetüv vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab
إن هـذا أخى لهۥ تسع وتسعون نعجة ولى نعجة وحدة فقال أكفلنيها وعزنى فى ٱلخطاب
38:24
Davud dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır." Davud, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rüku ederek yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi.
Kale le kad zalemeke bi süali nacetike ila niacih ve inne kesıram minel huletai le yebğıy baduhüm ala badın ilellezıne amenu ve amilüs salihati ve kalılüm ma hüm ve zanne davudü ennema fetennahü festağfera rabbehü ve harra rakiav ve enab
قال لقد ظلمك بسؤال نعجتك إلى نعاجهۦ وإن كثيرا من ٱلخلطاء ليبغى بعضهم على بعض إلا ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت وقليل ما هم وظن داوۥد أنما فتنـه فٱستغفر ربهۥ وخر راكعا وأناب
38:25
Biz de ondan o günahı affettik. Katımızdan onun için bir yakınlık ve güzel bir gelecek var.
Fe ğaferna lehu zalik ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab
فغفرنا لهۥ ذلك وإن لهۥ عندنا لزلفى وحسن مـاب
38:26
Ey Davud, seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hakla hükmet; geçici hevese uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlar için, hesap gününü unutmuş olmaları yüzünden şiddetli bir azap vardır.
Ya davudü inna cealnake hhalıfeten fil erdı fahküm beynen nasi bil hakkı ve la tettebiıl heva fe yüdılleke an sebılillah innellezıne yedıllune an sebılillahi lehüm azabün şedıdüm bima nesu yevmel hısab 24 Ayet secde ayetidir
يـداوۥد إنا جعلنـك خليفة فى ٱلأرض فٱحكم بين ٱلناس بٱلحق ولا تتبع ٱلهوى فيضلك عن سبيل ٱلله إن ٱلذين يضلون عن سبيل ٱلله لهم عذاب شديد بما نسوا يوم ٱلحساب
38:27
Biz şu göğü ve yeri ve ikisi arasındakileri boşuna yaratmadık. Böyle düşünmek, küfre sapanların sanısıdır. Vay hallerine o inkarcıların, ateş yüzünden!
Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma batıla zalike zannüllezıne keferu fe veylül lillezine keferu minen nar
وما خلقنا ٱلسماء وٱلأرض وما بينهما بـطلا ذلك ظن ٱلذين كفروا فويل للذين كفروا من ٱلنار
38:28
Yoksa biz, iman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlarla aynı mı tutacağız? Yoksa takva sahiplerini, arsız sapıklar gibi mi yapacağız?
Em necalüllezıne amenu ve amilus salihati kel müfsidıne fil erdı em necalül müttekıyne kel füccar
أم نجعل ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحـت كٱلمفسدين فى ٱلأرض أم نجعل ٱلمتقين كٱلفجار
38:29
Kutsal/bereketli bir Kitap bu; sana indirdik ki onu, ayetlerini derin derin düşünsünler ve öğüt alabilsin temiz özlüler.
Kitabün enzelnahü ileyke mübarakül li yeddebberu ayatihı ve li yetezekkera ülül elbab
كتـب أنزلنـه إليك مبـرك ليدبروا ءايـتهۦ وليتذكر أولوا ٱلألبـب
38:30
Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah'a sığınır, yakarırdı.
Ve vehebna li davude süleyman nımel abdinnehu evvab
ووهبنا لداوۥد سليمـن نعم ٱلعبد إنهۥ أواب
38:31
Akşam üstü kendisine, üç ayak üzerine basıp bir ayağını tırnak üstüne diken saf kan koşu atları sunulmuştu.
İz urida aleyhi bil aşiyyis safinatül ciyad
إذ عرض عليه بٱلعشى ٱلصـفنـت ٱلجياد
38:32
Dedi: "Servet sevgisini, Rabbimi anmak için benimsedim." Nihayet Güneş perde ardına çekildi.
Fe kale innı ahbebtü hubbel hayri an zikri rabbı hatta tevarat bil hıcab
فقال إنى أحببت حب ٱلخير عن ذكر ربى حتى توارت بٱلحجاب
38:33
"Geri getirin bana onları!" dedi. Bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı.
Rudduha aleyy fe tafika mesham bis sukı vel anak
ردوها على فطفق مسحا بٱلسوق وٱلأعناق
38:34
Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceset bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi.
Ve le kad fetenna süleymane ve elkayna ala kürsiyyihı ceseden sümme enab
ولقد فتنا سليمـن وألقينا على كرسيهۦ جسدا ثم أناب
38:35
Şöyle yakardı: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraşmayacak bir mülk/saltanat ver bana! Kuşkusuz sensin, evet sensin Vahhab!
Kale rabbığfir lı veheb li mülkel la yembeğıy li ehadim mim badi inneke entel vehhab
قال رب ٱغفر لى وهب لى ملكا لا ينبغى لأحد من بعدى إنك أنت ٱلوهاب
38:36
Bunun üzerine, rüzgarı onun emrine verdik; onun emriyle onun istediği yere uysal uysal/tatlı tatlı akıp giderdi.
Fe sehharna lehür rıha tecrı bi emrihı ruhaen haysü esab
فسخرنا له ٱلريح تجرى بأمرهۦ رخاء حيث أصاب
38:37
Şeytanları da onun emrine verdik. Hepsi bina ustası ve dalgıçtı.
Veş şeyatıyne küllü bennaiv ve ğavvas
وٱلشيـطين كل بناء وغواص
38:38
Ve demirlerle birbirine bağlı diğerlerini...
Ve aharıne mükarranıne fil asfad
وءاخرين مقرنين فى ٱلأصفاد
38:39
Bu, bizim lütfumuzdur; ister ver, ister elinde tut. Hesap yok...
Haza ataüna femnün ev emsik bi ğayri hısab
هـذا عطاؤنا فٱمنن أو أمسك بغير حساب
38:40
Ve gerçeken, katımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardı.
Ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab
وإن لهۥ عندنا لزلفى وحسن مـاب
38:41
Kulumuz Eyyub'u da an! Hani, Rabbine şöyle seslenmişti: "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu."
Vezkür abdena eyyub iz nada rabbehu ennı messeniyeş şeytanü bi nusbiv ve azab
وٱذكر عبدنا أيوب إذ نادى ربهۥ أنى مسنى ٱلشيطـن بنصب وعذاب
38:42
"Ayağını yere vur! İşte yıkanacak bir yer, işte içilecek soğuk bir su!..." dedik.
Ürkud bi riclik haza muğteselüm baridüv ve şerab
ٱركض برجلك هـذا مغتسل بارد وشراب
38:43
Ona bizden bir rahmet ve özü temizlere bir hatırlatma olarak, ailesini ve beraberlerinde, benzerlerini bağışladık.
Ve vehebna lehu ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem minna ve zikra li ülil elbab
ووهبنا لهۥ أهلهۥ ومثلهم معهم رحمة منا وذكرى لأولى ٱلألبـب
38:44
"Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o.
Ve huz biyedike dığsen fadrib bihu ve la tahnes inna vecednahü sabira nı mel abd innehu evvab
وخذ بيدك ضغثا فٱضرب بهۦ ولا تحنث إنا وجدنـه صابرا نعم ٱلعبد إنهۥ أواب
38:45
Güçlü-kuvvetli, bakış ve görüş sahibi kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da an!
Vezkür ıbadena ibrahıme ve ishaka ve yakube ülil eydı ve ebsar
وٱذكر عبـدنا إبرهيم وإسحـق ويعقوب أولى ٱلأيدى وٱلأبصـر
38:46
Biz onları, yurdu düşünme özellikleriyle yücelen tertemiz kullar yaptık.
İnna ahlasnahüm bi halisatin zikrad dar
إنا أخلصنـهم بخالصة ذكرى ٱلدار
38:47
Ve bizim katımızda onlar seçkin, hayırlı kimselerdendi.
Ve innehüm ındena le minel müstefeynel ahyar
وإنهم عندنا لمن ٱلمصطفين ٱلأخيار
38:48
İsmail'i, Elyese'i, Zülkifll'i de an! Hepsi seçkinlerdendi.
Vezkür ismaıyle vel yesea ve zel kifl ve küllüm minel ahyar
وٱذكر إسمـعيل وٱليسع وذا ٱلكفل وكل من ٱلأخيار
38:49
Bir hatırlatmadır bu! Korunup sakınanlar için elbette güzel bir gelecek vardır.
Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne meab
هـذا ذكر وإن للمتقين لحسن مـاب
38:50
Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri.
Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvab
جنـت عدن مفتحة لهم ٱلأبوب
38:51
Orada, yaslanmış olarak birçok meyve ve içecek isterler.
Müttekiıne fıha yedune fıha bi fakihetin kesırativ ve şerab
متكـين فيها يدعون فيها بفـكهة كثيرة وشراب
38:52
Yanlarında, bakışlarını eşlerine yöneltmiş yaşıt dilberler vardır.
Ve ındehüm kasıratüt türfi etrab
وعندهم قـصرت ٱلطرف أتراب
38:53
Hesap günü için size vaat edilen işte budur.
Haza ma tuadune li yevmil hısab
هـذا ما توعدون ليوم ٱلحساب
38:54
İşte bu, bizim verdiğimiz rızıktır elbette. Bitip tükenmesi yoktur onun.
İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad
إن هـذا لرزقنا ما لهۥ من نفاد
38:55
Bu, budur! Azgınlara da kötü bir gelecek vardır elbette!
Haza ve inne lit tağıyne le şerra meab
هـذا وإن للطـغين لشر مـاب
38:56
İçine dalacakları cehennem! Ne kötü döşektir o!
Cehennem yaslevneha fe bisel mihad
جهنم يصلونها فبئس ٱلمهاد
38:57
İşte burada! Hadi, tatsınlar onu: Kaynar su, kokuşmuş irin.
Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassak
هـذا فليذوقوه حميم وغساق
38:58
Ve o türden bir başkası daha: Çifter çifter.
Ve aharu min şeklihı ezvac
وءاخر من شكلهۦ أزوج
38:59
Şöyle denilir: "İşte sizinle birlikte direnişe geçen bir grup. 'Merhaba' yok onlara! Onlar ateşe salınıyorlar."
Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm salün nar
هـذا فوج مقتحم معكم لا مرحبا بهم إنهم صالوا ٱلنار
38:60
Dediler: "Hayır, size merhaba yok. Onu siz önümüze çıkardınız. Ne kötü durak yeridir o!"
Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bisel karar
قالوا بل أنتم لا مرحبا بكم أنتم قدمتموه لنا فبئس ٱلقرار
38:61
Şöyle yakardılar: "Rabbimiz, bunu bizim önümüze çıkaranın ateşteki azabını bir kat daha artır."
Kalu rabbena men kaddeme lena haza fezidhü azaben dıfen fin nar
قالوا ربنا من قدم لنا هـذا فزده عذابا ضعفا فى ٱلنار
38:62
Şöyle dediler: "Şer temsilcilerinden saydığımız adamları, acaba neden görmüyoruz?"
Ve kalu ma lena la nera ricalen künna neuddühüm minel eşrar
وقالوا ما لنا لا نرى رجالا كنا نعدهم من ٱلأشرار
38:63
"Onları alaya alırdık; yoksa gözler onlardan kaydı mı?"
Ettehaznahüm sıhriyyen em zağat anhümül ebsar
أتخذنـهم سخريا أم زاغت عنهم ٱلأبصـر
38:64
İşte bu, kesin gerçektir. Ateş halkının çekişmesi gerçekleşecektir.
İnne zalike le hakkun tehasumü ehlin nar
إن ذلك لحق تخاصم أهل ٱلنار
38:65
De ki: "Ben, sadece bir uyarıcıyım. O Vahid ve Kahhar Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur."
Kul innema ene münziruv ve ma min ilahin illellahül vahıdül kahhar
قل إنما أنا منذر وما من إلـه إلا ٱلله ٱلوحد ٱلقهار
38:66
"Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi'dir O. Aziz ve Gaffar..."
Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehümel azızül ğaffar
رب ٱلسمـوت وٱلأرض وما بينهما ٱلعزيز ٱلغفـر
38:67
De ki: "Büyük bir haberdir o."
Kul hüve nebün azıym
قل هو نبؤا عظيم
38:68
"Yüz çevirip duruyorsunuz ondan."
Entüm anhü muridun
أنتم عنه معرضون
38:69
"Onlar tartışırlarken, o yüce konsey hakkında benim hiçbir bilgim yoktu."
Ma kane liye min ılmin bil meleil ala iz yahtesımun
ما كان لى من علم بٱلملإ ٱلأعلى إذ يختصمون
38:70
"Bana, sadece açık bir uyarıcı olduğum vahyediliyor."
İy yuha ileyye illa ennema ene nezırum mübın
إن يوحى إلى إلا أنما أنا نذير مبين
38:71
Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım."
İz kale rabbüke lil melaiketi innı halikum beşeram min tıyn
إذ قال ربك للملـئكة إنى خـلق بشرا من طين
38:72
"Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!"
Fe iza sevveytühu ve nefahtü fıhi mir ruhıy fekau lehu sacidın
فإذا سويتهۥ ونفخت فيه من روحى فقعوا لهۥ سـجدين
38:73
Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde etmişlerdi.
Fe secedel melaiketü küllühüm ecmeun
فسجد ٱلملـئكة كلهم أجمعون
38:74
İblis etmemişti. O, kibre sapmış ve inkarcılardan olmuştu.
İlla iblıs istekbera ve kane minel kafirın
إلا إبليس ٱستكبر وكان من ٱلكـفرين
38:75
Allah dedi: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan neydi? Burnu büyüklük mü ettin, yoksa yücelenlerden mi oldun?"
Kale ya iblısü ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte minel alın
قال يـإبليس ما منعك أن تسجد لما خلقت بيدى أستكبرت أم كنت من ٱلعالين
38:76
İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."
Kale ene hayrum minh halaktenı min nariv ve halaktehu min tıyn
قال أنا خير منه خلقتنى من نار وخلقتهۥ من طين
38:77
Buyurdu: "Hadi, çık oradan! Sen kovulmuş birisin."
Kale fahruc minha fe inneke racım
قال فٱخرج منها فإنك رجيم
38:78
"Din gününe kadar lanetim üzerinedir."
Ve inne aleyke lanetı ila yevmid dın
وإن عليك لعنتى إلى يوم ٱلدين
38:79
Dedi: "Rabbim, o halde insanların diriltileceği güne kadar bana süre ver."
Kale rabbi fe enzırni ila yevmi yübasun
قال رب فأنظرنى إلى يوم يبعثون
38:80
Buyurdu: "Peki, süre verilenlerdensin."
Kale fe inneke minel münzarın
قال فإنك من ٱلمنظرين
38:81
"O bilinen güne kadar."
İla yevmil vaktil mamum
إلى يوم ٱلوقت ٱلمعلوم
38:82
Dedi: "Kudret ve şerefine yemin olsun ki, onların tümünü azdıracağım."
Kale fe bi ızzetike le uğviyennehüm ecmeıyn
قال فبعزتك لأغوينهم أجمعين
38:83
"İçlerinden sadece samimi, seçkin kullar dışta kalacaktır."
İlla ıbadeke minhümül muhlesıyn
إلا عبادك منهم ٱلمخلصين
38:84
Buyurdu: "İşte bu doğru! Ben de yalnız doğruyu söylerim."
Kale fel hakku vel hakka ekul
قال فٱلحق وٱلحق أقول
38:85
"Gerçek şu ki, ben cehennemi seninle ve onlardan sana uyanlarla tamamen dolduracağım."
Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhüm ecmeıyn
لأملأن جهنم منك وممن تبعك منهم أجمعين
38:86
De ki: "Tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ben size kendiliğimden/zorlamayla yükümlülük getirenlerden de değilim."
Kul ma eselüküm aleyhi min ecriv ve ma enen minel mütekellifın
قل ما أسـلكم عليه من أجر وما أنا من ٱلمتكلفين
38:87
Bu, alemler için bir Zikir'den başka şey değildir.
İn hüve illa zikrul lil alemın
إن هو إلا ذكر للعـلمين
38:88
Yemin olsun, bir süre sonra onun haberini bileceksiniz.
Ve le talemünne nebeehu bade hıyn
ولتعلمن نبأهۥ بعد حين
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.