Kur’an’a göre Müslümanların uyması ve inanması gereken tek kaynak Kur’an’ın kendisidir. Kur’an dışında ortaya atılan hadis kitapları, ne Allah tarafından korunmuştur ne de ilahi bir referansla yükümlüdür. Kur’an, kendisinden başka bir söze inanılmaması gerektiğini defalarca açıkça ifade eder. Aşağıda bu konuda doğrudan Kur’an’dan alınmış ayetler ve açıklamaları yer almaktadır:
“Bu Kur’an’dan sonra hangi söze (hadise) inanacaklar?”
(A’raf, 7:185)“Allah, sözün en güzelini; birbiriyle uyumlu, tekrar eden bir kitap olarak indirdi.”
(Zümer, 39:23)
Bu iki ayet birlikte ele alındığında çok net bir mesaj verir: Kur’an’dan başka hiçbir söz, kaynak ya da öğreti, inanç konusunda esas alınamaz. A’raf 7:185 ayeti, başka bir söz aramanın Kur’an’a ve dolayısıyla Allah’a güvenmemek anlamına geldiğini açıklar. Zümer 39:23 ise Kur’an’ın Allah tarafından indirilen, en güzel, tutarlı ve tekrar eden bir kitap olduğunu bildirir. Bu, hem içeriğinin hem de öğretisinin yeterliliğine işaret eder. Hadis kitapları, bu niteliklerin hiçbirine sahip değildir. İçeriği çelişkili, kaynağı tartışmalı ve Kur’an’a aykırı pek çok ifade barındırır. Oysa Allah, Müslümanlara yalnızca Kur’an’a uymalarını emretmiştir. Başka kaynaklara yönelmek, dini parçalamak ve sapkınlığa düşmek demektir. Bu nedenle Kur’an, iman edenler için yeterli ve tek rehberdir. Başka sözlere yönelmek, hakikatten sapmak olur.
“Ve Peygamber dedi ki: Rabbim! Benim kavmim bu Kur’an’ı terk edilmiş (bir kenara atılmış) bıraktı.”
(Furkan, 25:30)
Peygamber’in kıyamet günü ümmetinden şikâyetçi olacağı bu ayetle netleşir. Furkan 25:30, Peygamber’in bizzat Kur’an’ın terk edileceğini bildirdiğini gösterir. Bugün birçok Müslümanın din anlayışı, Kur’an değil; hadis kitapları, mezhepler, şeyhlerin yorumları veya geleneksel söylemler üzerine kurulmuştur. Oysa Allah’ın Resulü, sadece Kur’an’ı tebliğ etmiş, başka hiçbir kaynak bırakmamıştır. Bu ayet, Kur’an dışında dini otorite oluşturan her yapının aslında Peygamber’in uyarısına konu olduğunu gösterir. Terk edilen Kur’an, yerine geçen sözlü anlatılar ve kitaplar İslam’ın safiyetini bozmuştur. Bu ayet, aynı zamanda ümmetin sapmasının temel nedenine de ışık tutar. Kur’an’ı terk eden, peygamberi de terk etmiş olur. Gerçek iman, Kur’an’a sarılmakla mümkündür. Başka hiçbir dini kaynak, Allah’ın kitabının yerini alamaz.
“Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”
(En’am, 6:38)“Bu Kur’an, insanlara her şeyi açıklamak için indirilmiştir.”
(Nahl, 16:89)
Kur’an, yalnızca iman esaslarını değil; aynı zamanda yaşam biçimini, ahlakı, ibadetleri ve toplumsal ilkeleri de açıklar. En’am 6:38 ayeti, Kur’an’da hiçbir eksiklik olmadığını ilan ederken, Nahl 16:89 ayeti Kur’an’ın her şeyi açıklamak üzere gönderildiğini söyler. Bu durumda “Kur’an yeterli değildir, açıklamaya ihtiyaç vardır” demek, Allah’a açıkça karşı gelmektir. Kur’an’ın üzerine başka bir açıklama, yorum ya da kaynak bina etmek, vahyin safiyetini bozar. Bu ayetler, Müslümanlara rehber olarak yalnızca Kur’an’ı sunar. Dinin kaynağını başka yerlerde aramak, Kur’an’ın üstünlüğünü inkâr etmektir. Hadis kitapları, Kur’an’ın üstünde değil; altında da değildir. Çünkü Kur’an dışında hiçbir şey din adına hüküm koyamaz. Gerçek Müslüman, yalnızca Allah’ın indirdiği kitabı yeterli görendir.
“Sana indirdiğimiz Kitap sana yeter.”
(Ankebut, 29:51)
Ankebut 29:51 ayeti, Kur’an’ın bir peygambere ve ümmete yeterli olduğunu ilan eden doğrudan bir ifadedir. Bu ayet, Allah’ın sözüne güvenmenin ne kadar önemli olduğunu ve başka kaynaklara yönelmenin gereksizliğini anlatır. Bugün birçok kişi din adına hadis kitaplarına, mezhep fetvalarına veya çeşitli dini otoritelere yönelmektedir. Ancak Allah, kendi sözü olan Kur’an’ı “yeter” ilan etmiştir. Kur’an dışındaki kaynaklara itibar eden kişi, aslında Kur’an’ın yeterli olmadığını iddia etmiş olur. Bu da büyük bir çelişkidir. Gerçek iman, Allah’ın sözünü yeterli kabul etmektir. Kur’an’ı yetersiz görmek, Allah’a olan güveni sarsar. Oysa iman, tam bir teslimiyetle Allah’a bağlanmak demektir. Bu nedenle Kur’an, bir Müslüman için hem kaynak hem ölçü hem de tek referanstır. Diğer kaynaklar ise sadece kafa karışıklığı yaratır.
Hadisler hakkında toplumda birçok yanlış bilgi dolaşmaktadır. En yaygın yanılgılardan biri, Peygamber’e itaatin onun sözlü rivayetlerine uymak olduğu zannedilmesidir. Oysa Kur’an’da Peygamber’e uymak, onun getirdiği vahye, yani Kur’an’a uymaktır. Peygamber’in görevi yalnızca vahyi iletmekti; Kur’an bunu defalarca belirtir. Kur’an’da hadis kitaplarının yazılacağı, toplanacağı, korunacağına dair hiçbir bilgi yoktur. Tersine, vahyin dışında kalan her sözün tartışmalı, çelişkili ve güvenilmez olacağı vurgulanır. Hadislerin çoğu yüzyıllar sonra toplanmış, kimisi birbirine zıt ifadeler içermekte, kimisi ise açıkça Kur’an’a aykırıdır. Bu durumda hadisler, dinin kaynağı değil, karmaşanın sebebi hâline gelmiştir. Kur’an, güvenilirlikte tek ölçüdür. Gerçek iman, Kur’an’la yetinmek ve onun dışındaki sözleri din adına ölçü kabul etmemektir.
Kur’an’a göre İslam’da inanılması gereken tek kaynak Kur’an’dır. Hadis kitapları Allah’ın korumasında değildir ve Kur’an’a aykırı pek çok rivayet barındırır. Allah Kur’an’ın eksiksiz, yeterli ve açıklayıcı olduğunu söyler. Peygamber’in ümmetinden şikâyetinin de Kur’an’ı terk etmeleri olduğunu öğreniyoruz. Gerçek bir mümin, Allah’ın indirdiğiyle yetinir. Kur’an dışında hiçbir söz, dini bir kaynak olarak kabul edilmemelidir.