Dil Göster/Sakla
Bakara (Al-Baqarah) suresi


Bakara (Al-Baqarah) suresi Kuranın 2. suresidir. Bakara suresi iniş sırasına göre ise 87. sıradadır.

Bakara suresi İnek anlamına gelmektedir. Toplam da 286 ayet den oluşmaktadır. Al-Baqarah suresi ni kelime kelime olarak okuyup inceleyebilirsiniz yada aşağıdaki ayetlere tıklayarak sadece o ayete ait bilgi alabilirsiniz.

Bakara “İnek” Suresi, aynı zamanda 286 ayet ile Kuran'daki en uzun suredir ve tüm metnin 1/12'sini veya %8,3'ü nü kapsar. Medine suresi olduğu kabul edilir.

Çeşitli konuları kapsayan sure, Ramazan ayında orucun tutulması, tefeciliğin (faiz) yasaklanması gibi Müslümanlar için çeşitli hükümler içermektedir. 

Kuranın en önemli ve güçlü ayetlerinden biri olan Ayetel Kursi (Taht Suresi)(255) Bakara Suresi'nde yer almaktadır.

Teoloji, metafizik, kozmoloji ve manevi yaşam hakkında birçok inanılmaz ve entelektüel tartışma bu sure içerisinde geçmektedir. Kuran da ve İslam daki en önemli kurallardan biri olan “İslam'da zorlama yoktur” (256-257) emri ve Yahudilik ve Hristiyanlık gibi diğer dinlerle ilişkiler hakkındaki önemli ayetler Bakara'da bulunur. 

Sure, önemli miktarda hukuk da dahil olmak üzere çok çeşitli konuları ele alır ve Adem, İbrahim ve Musa'nın hikayelerini anlatır. Ana tema rehberliktir: müşrikleri ve Medine Yahudilerini İslam'ı benimsemeye teşvik etmek ve onları ve münafıkları Allah'ın geçmişte O'nun çağrısına kulak asmayanların başına musallat ettiği sonuçları anlatmaktadır.

Surede ayrıca kafırlerin ve münafıkların haksız olduklarından da bahsedilmektedir. Yahudi ve Hristiyanların Muhammed'i tüm vahiylerle birlikte Allah'ın peygamberi olarak kabul etmeleri ve ona karşı savaşmayı bırakmalarını tavsiye etmektedir. Yahudilerin kıblesi gereksiz ilan edilerek değiştirilmiş ve Hz. İbrahim'in uyulması gereken hak ve doğru din olduğu gösterilmiştir. Müslümanın görevleri ve kanunları da anlatılmıştır.

2:1
Elif, Lam, Mim.
Elif lam mim
الم
2:2
İşte sana o Kitap! Kuşku/ çelişme/ tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, sakınanlar için.
Zalikel kitabü la raybe fıh hüdel lil müttekıyn
ذلك ٱلكتب لا ريب فيه هدى للمتقين
2:3
Ki onlar, gayba inananlar, namazı/duayı yerine getirenlerdir. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.
Ellezıne yüminune bil ğaybi ve yükıymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun
ٱلذين يؤمنون بٱلغيب ويقيمون ٱلصلوة ومما رزقنهم ينفقون
2:4
Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Ahireti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
Vellezine yüminune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik ve bil ahırati hüm yukınun
وٱلذين يؤمنون بما أنزل إليك وما أنزل من قبلك وبٱلأخرة هم يوقنون
2:5
İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.
Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun
أولـئك على هدى من ربهم وأولـئك هم ٱلمفلحون
2:6
Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları sen uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler.
İnnellezıne keferu sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yüminun
إن ٱلذين كفروا سواء عليهم ءأنذرتهم أم لم تنذرهم لا يؤمنون
2:7
Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür.
Hatemallahü ala kulubihim ve ala semıhim ve ala ebsarihim ğaşaveh ve lehüm azabün azıym
ختم ٱلله على قلوبهم وعلى سمعهم وعلى أبصرهم غشوة ولهم عذاب عظيم
2:8
İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve ahiret gününe inandık!" derler ama onlar inanmış değillerdir.
Ve minen nasi mey yekulü amenna billahi ve bil yevmil ahıri ve ma hüm bi müminın
ومن ٱلناس من يقول ءامنا بٱلله وبٱليوم ٱلأخر وما هم بمؤمنين
2:9
Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.
Yühadiunellahe vellezıne amenu ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve ma yeşurun
يخدعون ٱلله وٱلذين ءامنوا وما يخدعون إلا أنفسهم وما يشعرون
2:10
Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür.
Fı kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada ve lehüm azabün elımüm bi ma kanu yekzibun
في قلوبهم مرض فزادهم ٱلله مرضا ولهم عذاب أليم بما كانوا يكذبون
2:11
Onlara, "Yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz!" demişlerdir.
Ve iza kıyle lehüm la tüfsidu fil erdı kalu innema nahnü muslihun
وإذا قيل لهم لا تفسدوا في ٱلأرض قالوا إنما نحن مصلحون
2:12
Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar.
Ela innehüm hümül müfsidune ve lakil la leşurun
ألا إنهم هم ٱلمفسدون ولكن لا يشعرون
2:13
Onlara, "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "Yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı?" derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.
Ve iza kıyle lehüm aminu kema amenen nasü kalu e nüminü kema amenes süfeha ela innehüm hümüs süfehaü ve lakil la yalemun
وإذا قيل لهم ءامنوا كما ءامن ٱلناس قالوا أنؤمن كما ءامن ٱلسفهاء ألا إنهم هم ٱلسفهاء ولكن لا يعلمون
2:14
Bunlar iman etmiş olanlarla yüzyüze geldiklerinde, "İman ettik" derler. Kendi şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarına ise söyledikleri şudur: "Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz."
Ve iza lekullezıne amenu kalu amenna ve iza halev ila şeyatıynihim kalu inna meaküm innema nahnü müstehziun
وإذا لقوا ٱلذين ءامنوا قالوا ءامنا وإذا خلوا إلى شيطينهم قالوا إنا معكم إنما نحن مستهزءون
2:15
Allah onlarla alay ediyor ve onları, kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor.
Allahü yestehziü bihim ve yemüddühüm fı tuğyanihim yamehun
ٱلله يستهزئ بهم ويمدهم في طغينهم يعمهون
2:16
İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiçbir kazanç sağlamadı. Bir yol-yordama girebilmiş de değillerdir.
Ülaikellezıneşteravüd dalalete bil hüda fe ma rabihat ticaratühüm ve ma kanu mühtedın
أولـئك ٱلذين ٱشتروا ٱلضللة بٱلهدى فما ربحت تجرتهم وما كانوا مهتدين
2:17
Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler.
Meselühüm ke meselillezistevkade nara fe lemma edaet ma havlehu zehebellahü bi nurihim ve terakehüm fı zulümatil la yübsırun
مثلهم كمثل ٱلذي ٱستوقد نارا فلما أضاءت ما حولهۥ ذهب ٱلله بنورهم وتركهم في ظلمت لا يبصرون
2:18
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler.
Summüm bükmün umyün fe hüm la yarciun
صم بكم عمي فهم لا يرجعون
2:19
Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Muhit'tir, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır.
Ev ke seyyibim mines semai fıhi zulümatüv ve radüv ve bark yecalune esabiahüm fı azanihim mines savaıkı hazeral mevt vallahü mühıytum bil kafirın
أو كصيب من ٱلسماء فيه ظلمت ورعد وبرق يجعلون أصبعهم في ءاذانهم من ٱلصوعق حذر ٱلموت وٱلله محيط بٱلكفرين
2:20
Şimşek, neredeyse gözlerini çarpıp götürüverecek. Kendilerine her aydınlık sunduğunda, orada yürürler. Üzerlerine karanlık binince çakılıp kalırlar. Eğer Allah dileseydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürürdü. Çünkü Allah her şeye Kadir'dir.
Yekadül berku yahtafü ebsarahüm küllema edae lehüm meşev fıhi ve iza azleme aleyhim kamu ve lev şaellahü le zehebe bi semıhim ve ebsarihim innellahe ala külli şeyin kadiyr
يكاد ٱلبرق يخطف أبصرهم كلما أضاء لهم مشوا فيه وإذا أظلم عليهم قاموا ولو شاء ٱلله لذهب بسمعهم وأبصرهم إن ٱلله على كل شيء قدير
2:21
Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin ki, korunabilesiniz.
Ya eyyühen nasubüdu rabbekümüllezı halekaküm vellezıne min kabliküm lealleküm tettekun
يـأيها ٱلناس ٱعبدوا ربكم ٱلذي خلقكم وٱلذين من قبلكم لعلكم تتقون
2:22
O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için meyvelerden/ürünlerden bir rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Allah"a ortaklar koşmayın.
Ellezı ceale lekümül erda firaşev ves semae binaa ve enzele mines semai maen fe ahrece bihı mines semerati rizkal leküm fe la tecalu lillahi endadev ve entüm talemun
ٱلذي جعل لكم ٱلأرض فرشا وٱلسماء بناء وأنزل من ٱلسماء ماء فأخرج بهۦ من ٱلثمرت رزقا لكم فلا تجعلوا لله أندادا وأنتم تعلمون
2:23
Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içindeyseniz, hadi onun benzerinden bir sure getirin! Allah dışındaki destekçilerinizi/tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü kişilerseniz...
Ve in küntüm fı raybim mimma nezzelna ala abdina fetu bi suratim mim mislih vedu şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikıyn
وإن كنتم في ريب مما نزلنا على عبدنا فأتوا بسورة من مثلهۦ وٱدعوا شهداءكم من دون ٱلله إن كنتم صدقين
2:24
Eğer yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- korkun o ateşten ki yakıtı insanlarla taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o.
Fe illem tefalu ve len tefalu fettekun naralletı vekudühen nasü vel hıcarah üıddet lil kafirın
فإن لم تفعلوا ولن تفعلوا فٱتقوا ٱلنار ٱلتي وقودها ٱلناس وٱلحجارة أعدت للكفرين
2:25
İman edip hayra/barışa yönelik işler yapanlara şunu müjdele: Kendileri için, altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Onlardaki herhangi bir meyveden bir rızık olarak her nasiplendirildiklerinde, şöyle dileyeceklerdir: "İşte bu, daha önce rızıklandırıldığımız şey!" Bu rızık onlara buna benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaklardır.
Ve beşşirillezıne amenu ve amilus salihati enne lehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar küllema ruziku minha min semeratir rizkan kalu hazellezı rüzıkna min kablü ve ütu bihı müteşabiha ve lehüm fıha ezvacüm mütahheratüv ve hüm fıha halidun
وبشر ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحت أن لهم جنـت تجري من تحتها ٱلأنهر كلما رزقوا منها من ثمرة رزقا قالوا هذا ٱلذي رزقنا من قبل وأتوا بهۦ متشبها ولهم فيها أزوج مطهرة وهم فيها خلدون
2:26
Şu bir gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki o, Rablerinden bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise şöyle derler: "Allah, bunu örnek vermekle ne demek istedi?" Allah onunla birçoğunu saptırır, birçoğunu da onunla doğruya ve güzele kılavuzlar. Allah onunla yoldan çıkmışlardan başkasını saptırmaz.
İnnellahe la yestahyı ey yadribe meselem ma beudaten fe ma fevkaha fe emmellezıne amenu fe yalemune ennehül hakku mir rabbihim ve emmellezıne keferu fe yekulune maza eradellahü bi haza mesela yüdıllü bihı kesırav ve yehdı bihı kesıra ve ma yüdıllü bihı illel fasikıyn
إن ٱلله لا يستحيۦ أن يضرب مثلا ما بعوضة فما فوقها فأما ٱلذين ءامنوا فيعلمون أنه ٱلحق من ربهم وأما ٱلذين كفروا فيقولون ماذا أراد ٱلله بهذا مثلا يضل بهۦ كثيرا ويهدي بهۦ كثيرا وما يضل بهۦ إلا ٱلفسقين
2:27
Onlar ki, Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
Ellezıne yenkudune ahdellahi mim badi mısakıh ve yaktaune ma emerallahü bihı ey yusale ve yüfsidune fil ard ülaike hümül hasirun
ٱلذين ينقضون عهد ٱلله من بعد ميثقهۦ ويقطعون ما أمر ٱلله بهۦ أن يوصل ويفسدون في ٱلأرض أولـئك هم ٱلخسرون
2:28
Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz/Allah'ı nasıl inkar ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.
Keyfe tekfürune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm sümme ileyhi türceun
كيف تكفرون بٱلله وكنتم أموتا فأحيكم ثم يميتكم ثم يحييكم ثم إليه ترجعون
2:29
O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde düzenledi. O Alim'dir, her şeyi çok iyi bilir.
Hüvellezı haleka leküm ma fil erdı cemıan sümmesteva iles semai fe sevvahünne seba semavat ve hüve bi külli şeyin alım
هو ٱلذي خلق لكم ما في ٱلأرض جميعا ثم ٱستوى إلى ٱلسماء فسوىهن سبع سموت وهو بكل شيء عليم
2:30
Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamt ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."
Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı halıfeh kalu e tecalü fıha mey yüfsidü fıha ve yesfiküd dima ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek kale innı alemü ma la talemun
وإذ قال ربك للملـئكة إني جاعل في ٱلأرض خليفة قالوا أتجعل فيها من يفسد فيها ويسفك ٱلدماء ونحن نسبح بحمدك ونقدس لك قال إني أعلم ما لا تعلمون
2:31
Ve Adem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."
Ve alleme ademel esmae külleha sümme aradahüm alel melaiketi fe kale embiunı bi esmai haülai in küntüm sadikıyn
وعلم ءادم ٱلأسماء كلها ثم عرضهم على ٱلملـئكة فقال أنبـوني بأسماء هـؤلاء إن كنتم صدقين
2:32
Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alim'sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakim'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin."
Kalu sübhaneke la ılme lena illa ma alemtena inneke entel alımül hakım
قالوا سبحنك لا علم لنا إلا ما علمتنا إنك أنت ٱلعليم ٱلحكيم
2:33
Allah buyurdu: "Ey Adem, haber ver onlara onların adlarını." Adem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim, A'lem'im. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."
Kale ya ademü embihüm bi esmaihim felemma embeehüm bi esmaihim kale e lem ekul leküm innı alemü ğaybes semavati vel erdı ve alemü ma tübdune ve ma küntüm tektümun
قال يــادم أنبئهم بأسمائهم فلما أنبأهم بأسمائهم قال ألم أقل لكم إني أعلم غيب ٱلسموت وٱلأرض وأعلم ما تبدون وما كنتم تكتمون
2:34
O vakit biz meleklere, "Adem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu.
Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba vestekbera ve kane minel kafirın
وإذ قلنا للملـئكة ٱسجدوا لأدم فسجدوا إلا إبليس أبى وٱستكبر وكان من ٱلكفرين
2:35
Ve Adem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleşin ve orada dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz."
Ve kulna ya ademüskün ente ve zevcükel cennete ve küla minha rağaden haysü şitüma ve la takraba hazihiş şecerate fe tekuna minez zalimın
وقلنا يــادم ٱسكن أنت وزوجك ٱلجنة وكلا منها رغدا حيث شئتما ولا تقربا هذه ٱلشجرة فتكونا من ٱلظـلمين
2:36
Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanma imkanı olacaktır."
Fe ezellehümeş şeytanü anha fe ahracehüma mimma kana fıh ve kulnehbitu baduküm li badın adüvv ve leküm fil erdı müstekarruv ve metaun ila hıyn
فأزلهما ٱلشيطن عنها فأخرجهما مما كانا فيه وقلنا ٱهبطوا بعضكم لبعض عدو ولكم في ٱلأرض مستقر ومتع إلى حين
2:37
Bunun üzerine Adem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvab'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; Rahim'dir, rahmetini cömertçe yayar.
Fe telekka ademü mir rabbihı kelimatin fe tabe aleyh innehu hüvet tevvabür rahıym
فتلقى ءادم من ربهۦ كلمت فتاب عليه إنهۥ هو ٱلتواب ٱلرحيم
2:38
"Hepiniz oradan aşağı inin." dedik. Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.
Kulnehbitu minha cemıa fe imma yetiyenneküm minnı hüden fe men tebia hüdaye fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
قلنا ٱهبطوا منها جميعا فإما يأتينكم مني هدى فمن تبع هداي فلا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:39
Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar, ateşin dostu olacaklardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
Vellezıne keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
وٱلذين كفروا وكذبوا بـايتنا أولـئك أصحب ٱلنار هم فيها خلدون
2:40
Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun.
Ya benı israılezküru nımetiyelletı enamtü aleyküm ve evfu bi ahdı ufi biahdiküm ve iyyaye ferhebun
يبني إسرـءيل ٱذكروا نعمتي ٱلتي أنعمت عليكم وأوفوا بعهدي أوف بعهدكم وإيـي فٱرهبون
2:41
Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.
Ve aminu bi ma enzeltü müsaddikal li ma meaküm ve la tekunu evvele kafirim bih ve la teşteru bi ayatı semenen kalilev ve iyaye fettekun
وءامنوا بما أنزلت مصدقا لما معكم ولا تكونوا أول كافر بهۦ ولا تشتروا بـايتي ثمنا قليلا وإيـي فٱتقون
2:42
Hakkı batılla/saçmalık ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm talemun
ولا تلبسوا ٱلحق بٱلبطل وتكتموا ٱلحق وأنتم تعلمون
2:43
Namazı/duayı yerine getirin, zekatı verin; rüku edenlerle birlikte rüku edin.
Ve ekıymüs salate ve atüz zekate verkeu mear rakiıyn
وأقيموا ٱلصلوة وءاتوا ٱلزكوة وٱركعوا مع ٱلرـكعين
2:44
İnsanlara hayırda erginliği/dürüstlüğü emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?
E temürunen nase bil birri ve tensevne enfüseküm ve entüm tetlunel kitab e fe la takılun
أتأمرون ٱلناس بٱلبر وتنسون أنفسكم وأنتم تتلون ٱلكتب أفلا تعقلون
2:45
Sabra ve namaza/duaya sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
Vesteıynu bis sabri ves salah ve inneha le keıratün illa alel haşiıyn
وٱستعينوا بٱلصبر وٱلصلوة وإنها لكبيرة إلا على ٱلخشعين
2:46
O ürperti duyanlar, Rablerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir.
Ellezıne yezunnune ennehüm mülaku rabbihim ve ennehüm ileyhi raciun
ٱلذين يظنون أنهم ملقوا ربهم وأنهم إليه رجعون
2:47
Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
Ya benı israılezküru nımetiyelletı enamtü aleyküm ve ennı faddaltüküm alel alemın
يبني إسرـءيل ٱذكروا نعمتي ٱلتي أنعمت عليكم وأني فضلتكم على ٱلعلمين
2:48
Ve sakının o günden ki, hiçbir benlik bir başka benliğin her hangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.
Vetteku yevmel la teczı nefsün an nefsin şeyev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yühazü minha adlüv ve la hüm yünsarun
وٱتقوا يوما لا تجزي نفس عن نفس شيـا ولا يقبل منها شفعة ولا يؤخذ منها عدل ولا هم ينصرون
2:49
Sizi Firavun hanedanından kurtardığımızı da hatırlayın. Hani, onlar size azabın en çirkiniyle kötülük ediyorlardı: Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınıza hayasızca davranıyorlar/kadınlarınızın rahimlerini yokluyorlar/kadınlarınızı hayata salıyorlardı. İşte bunda sizin için, Rabbinizden gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı.
Ve iz necceynaküm min ali firavneyesumuneküm suel azabi yüzebbihune ebnaeküm ve yestahyune nisaeküm ve fı zaliküm belaüm mir rabbiküm azıym
وإذ نجينكم من ءال فرعون يسومونكم سوء ٱلعذاب يذبحون أبناءكم ويستحيون نساءكم وفي ذلكم بلاء من ربكم عظيم
2:50
Hani, önünüzde denizi yarmıştık da sizi kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz.
Ve iz ferakna bikümül bahra fe enceynaküm ve ağrakna ale firavne ve entüm tenzurun
وإذ فرقنا بكم ٱلبحر فأنجينكم وأغرقنا ءال فرعون وأنتم تنظرون
2:51
Ve Musa ile kırk gece için sözleşmiştik de siz bunun ardından buzağıyı tanrı edinmiştiniz. Zulme sapmıştınız siz.
Veiz vaadna musa erbeıyne leyleten sümmettehaztümül ıcle mim badihı ve entüm zalimun
وإذ وعدنا موسى أربعين ليلة ثم ٱتخذتم ٱلعجل من بعدهۦ وأنتم ظلمون
2:52
Belki şükredersiniz diye bunun ardından da sizi affetmiştik..
Sümme afevna anküm mim badi zalike lealleküm teşkürun
ثم عفونا عنكم من بعد ذلك لعلكم تشكرون
2:53
İyiye ve güzele yol bulursunuz ümidiyle Musa'ya Kitap'ı ve furkanı/hakla batılı ayıran mesajı vermiştik.
Ve iz ateyna musel kitabe vel fürkane lealleküm teehtedun
وإذ ءاتينا موسى ٱلكتب وٱلفرقان لعلكم تهتدون
2:54
Hani, Musa, toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz benliklerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza, Bari'inize tövbe edin; egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Hiç kuşkusuz O, evet O, tövbeleri çok kabul edendir, rahmeti sonsuz olandır."
Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe tubu ila bariiküm faktülu enfüseküm zaliküm hayrul leküm ınde bariiküm fe tabe aleyküm innehu hüvet tevvabür rahıym
وإذ قال موسى لقومهۦ يقوم إنكم ظلمتم أنفسكم بٱتخاذكم ٱلعجل فتوبوا إلى بارئكم فٱقتلوا أنفسكم ذلكم خير لكم عند بارئكم فتاب عليكم إنهۥ هو ٱلتواب ٱلرحيم
2:55
Siz şunu da söylemiştiniz: "Ey Musa! Biz, Allah'ı apaçık görmedikçe sana asla inanmayacağız." Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
Ve iz kultüm ya musa len nümine leke hatta nerallahe cehraten fe ehazetkümüs saıkatü ve entüm tenzurun
وإذ قلتم يموسى لن نؤمن لك حتى نرى ٱلله جهرة فأخذتكم ٱلصـعقة وأنتم تنظرون
2:56
Sonra, ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki, şükredebilesiniz.
Sümme beasnaküm mim badi mevtiküm lealleküm teşkürun
ثم بعثنكم من بعد موتكم لعلكم تشكرون
2:57
Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size kudret helvasıyla bıldırcın indirdik: "Rızık olarak size verdiklerimizin, en temizlerinden yiyin." dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi benliklerine zulmetmekteydiler.
Ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne ves selva külu min tayyibati ma razaknaküm ve ma zalemuna ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
وظللنا عليكم ٱلغمام وأنزلنا عليكم ٱلمن وٱلسلوى كلوا من طيبت ما رزقنكم وما ظلمونا ولكن كانوا أنفسهم يظلمون
2:58
Şöyle demiştik: "Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve 'Affet bizi!' deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz."
Ve iz kulnedhulu hazihil karyete fe külu minha haysü şitüm rağadev vedhulül babe süccedev ve kulu hıttatün nağfirleküm hatayaküm ve senezıdül muhsinın
وإذ قلنا ٱدخلوا هذه ٱلقرية فكلوا منها حيث شئتم رغدا وٱدخلوا ٱلباب سجدا وقولوا حطة نغفر لكم خطيكم وسنزيد ٱلمحسنين
2:59
Ne var ki zulme sapanlar, bir sözü kendilerine söylenmiş olandan başkasıyla değiştirdiler. Bunun üzerine biz, bu zalimler üstüne, ürettikleri kötülüklere karşılık olarak gökten bir pislik indirdik.
Fe beddellezıne zalemu kavlen ğayrallezı kıyle lehüm fe enzelna alellezıne zalemu riczem mines semai bi ma kanu yefsükun
فبدل ٱلذين ظلموا قولا غير ٱلذي قيل لهم فأنزلنا على ٱلذين ظلموا رجزا من ٱلسماء بما كانوا يفسقون
2:60
Bir zamanlar Musa, toplumu için su istemişti de biz, "Değneğinle şu taşa vur!" demiştik. Taştan hemen oniki göze fışkırmıştı. Her bölük insan kendilerine özgü su kaynağını bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için; yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın." demiştik.
Ve izisteska musa li kavmihı fe kulnadrib bi asakel hacer fenfecerat minhüsneta aşrate ayna kad alime küllü ünasim meşrabehüm külu veşrabu mir rizkıllahi ve la tasev fil erdı müfsidın
وإذ ٱستسقى موسى لقومهۦ فقلنا ٱضرب بعصاك ٱلحجر فٱنفجرت منه ٱثنتا عشرة عينا قد علم كل أناس مشربهم كلوا وٱشربوا من رزق ٱلله ولا تعثوا في ٱلأرض مفسدين
2:61
Siz şöyle demiştiniz: "Ey Musa, biz bir tek yemeğe asla dayanamayız; bizim için Rabbine dua et de bize yerin bitirdiklerinden, baklasından, acurundan, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin." Musa şöyle demişti: "Siz daha aşağı bir nimete daha üstün bir nimeti mi değişmek istiyorsunuz? İnin bir kasabaya; istediğiniz sizin olacaktır." Ve üzerlerine zillet, eziklik ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'tan bir gazaba çarpıldılar. Bu böyle oldu, çünkü onlar Allah'ın ayetlerini inkar ediyor ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyan ettikleri için böyle oldu. Sınır tanımıyor, azgınlık yapıyorlardı.
Ve iz kultüm ya musa len nasbira ala taamiv vahıdin fedu lena rabbeke yuhric lena mimma tümbitül erdu mim bakliha ve kıssaiha ve fumiha ve adesiha ve besaliha kale e testebdilunellezı hüv edna billezı hüve hayr ihbitu mısran fe inne leküm ma seeltüm ve duribet aleyhimüz zilletü vel meskenetü ve bau bi ğadabim minellah zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyıne bi ğayril hakk zalike bi ma asav ve kanu yatedun
وإذ قلتم يموسى لن نصبر على طعام وحد فٱدع لنا ربك يخرج لنا مما تنبت ٱلأرض من بقلها وقثائها وفومها وعدسها وبصلها قال أتستبدلون ٱلذي هو أدنى بٱلذي هو خير ٱهبطوا مصرا فإن لكم ما سألتم وضربت عليهم ٱلذلة وٱلمسكنة وباءو بغضب من ٱلله ذلك بأنهم كانوا يكفرون بـايت ٱلله ويقتلون ٱلنبيـن بغير ٱلحق ذلك بما عصوا وكانوا يعتدون
2:62
Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.
İnnellezıne amenu vellezıne hadu ven nesara ves sabiıne min amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
إن ٱلذين ءامنوا وٱلذين هادوا وٱلنصرى وٱلصـبـين من ءامن بٱلله وٱليوم ٱلأخر وعمل صلحا فلهم أجرهم عند ربهم ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:63
Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tur'u üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınabilesiniz."
Ve iz ehazna mısakaküm ve rafana fevkakümüt tur huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vezküru ma fıhi lealleküm tettekun
وإذ أخذنا ميثقكم ورفعنا فوقكم ٱلطور خذوا ما ءاتينكم بقوة وٱذكروا ما فيه لعلكم تتقون
2:64
Bunun ardından da yüz çevirip döndünüz. Eğer Allah'ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olacaktınız.
Sümme tevelleytüm mim badi zalik fe lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu leküntüm minel hasirın
ثم توليتم من بعد ذلك فلولا فضل ٱلله عليكم ورحمتهۥ لكنتم من ٱلخسرين
2:65
Yemin olsun, içinizden Cumartesi gününde azgınlık yapanları siz bilirsiniz. Onlara şöyle dedik: "Aşağılık maymunlar oluverin."
Ve le kad alimtümüllezınatedev minküm fis sebti fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiın
ولقد علمتم ٱلذين ٱعتدوا منكم في ٱلسبت فقلنا لهم كونوا قردة خسـين
2:66
Bu durumu, o zamankilere ve onların ardından geleceklere ibret dolu bir ceza, takva sahiplerine de bir öğüt yaptık.
Fe cealnaha nekalel li ma beyne yedeyha ve ma halfeha ve mevızatel lil müttekıyn
فجعلنها نكلا لما بين يديها وما خلفها وموعظة للمتقين
2:67
Musa, toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek boğazlamanızı emrediyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki: "Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım."
Ve iz kale musa li kavmihı innellahe yemüruküm en tezbehu bekarah kalu etettehızüna hüzüva kale euzü billahi en ekune minel cahilın
وإذ قال موسى لقومهۦ إن ٱلله يأمركم أن تذبحوا بقرة قالوا أتتخذنا هزوا قال أعوذ بٱلله أن أكون من ٱلجهلين
2:68
Şöyle konuştular: "Çağır Rabbine bizim için, açıklasın bize neymiş o!" Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne de körpe. İkisi arası bir inektir." Hadi size emredileni yapın!
Kalüdu lena rabbeke yübeyyil lena ma hı kale innehu yekulü inneha bekarütl la fariduv ve la bikr avanüm beyne zalik fefalu ma tümerun
قالوا ٱدع لنا ربك يبين لنا ما هي قال إنهۥ يقول إنها بقرة لا فارض ولا بكر عوان بين ذلك فٱفعلوا ما تؤمرون
2:69
Şöyle dediler: "Çağır Rabbine bizim için, neymiş onun rengi açıklasın bize." Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim, sarı, rengi parlak bir inektir; seyredenlere mutluluk verir."
Kalüdu lena rabbeke yübeyyil lena ma levnüha kale innehu yekulü inneha bekaratün safraü fakıul levnüha tesürrün nazırın
قالوا ٱدع لنا ربك يبين لنا ما لونها قال إنهۥ يقول إنها بقرة صفراء فاقع لونها تسر ٱلنـظرين
2:70
Şöyle dediler: "Dua et Rabbine, açıklasın bize neymiş o! Çünkü bu inek, bizim gözümüzde başkalarıyla karıştı. Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve güzele elbette kılavuzlanacağız."
Kalüdu lena rabbeke yübeyyil lena ma hiye innel bekara teşabehe aleyna ve inna in şaellahü le mühtedun
قالوا ٱدع لنا ربك يبين لنا ما هي إن ٱلبقر تشبه علينا وإنا إن شاء ٱلله لمهتدون
2:71
Cevap verdi Musa: "Allah diyor ki, bahsettiğim, boyunduruk yememiş bir inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz. Salma hayvandır. Alaca yoktur onda." Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin." Ve ardından onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı.
Kale innehu yekulü inneha bekaratül la zelulün tüsırul erda ve la teskıl hars müsellemetül laşiyete fıha kalül ane cite bil hakk fe zebehuha ve ma kadu yefalun
قال إنهۥ يقول إنها بقرة لا ذلول تثير ٱلأرض ولا تسقي ٱلحرث مسلمة لا شية فيها قالوا ٱلـن جئت بٱلحق فذبحوها وما كادوا يفعلون
2:72
Siz bir adam öldürmüştünüz de onunla ilgili olarak çekişip duruyordunuz. Oysaki Allah, sizin sakladıklarınızı ortaya çıkaracaktı.
Ve iz kateltüm nefsen feddaratüm fıha vallahü muhricüm ma küntüm tektümun
وإذ قتلتم نفسا فٱدـرتم فيها وٱلله مخرج ما كنتم تكتمون
2:73
Şöyle dedik: "Kesilen ineğin bir parçasıyla öldürülen adama vurun." İşte böyle diriltir Allah ölüleri. Size ayetlerini gösteriyor ki, aklınızı işletebilesiniz.
Fe kulnadribuhü bi badıha kezalike yuhyillahül mevta ve yürıküm ayatihı lealleküm takılun
فقلنا ٱضربوه ببعضها كذلك يحي ٱلله ٱلموتى ويريكم ءايتهۦ لعلكم تعقلون
2:74
Sonra bunun ardından kalpleriniz yine kaskatı kesildi. Taş gibidir o. Belki daha da katıdır. Taşların bazıları var ki, ondan ırmaklar fışkırır. Bazıları var ki, çatır çatır yarılır da içinden su çıkar. Öylesi var ki, Allah korkusundan aşağılara düşer. Allah, yapıp durduklarınızdan gafil değildir.
Sümme kaset kulubüküm mim badi zalike fe hiye kel hıcarati ev eşeddü kasveh ve inne minel hıcarati lema yetefecceru minhül enhar ve inne minha lema yeşşekkaku fe yahrucü minhül ma ve inne minha lema yehbitu min haşyetillah vemallahü bi ğafilin amma tamelun
ثم قست قلوبكم من بعد ذلك فهي كٱلحجارة أو أشد قسوة وإن من ٱلحجارة لما يتفجر منه ٱلأنهر وإن منها لما يشقق فيخرج منه ٱلماء وإن منها لما يهبط من خشية ٱلله وما ٱلله بغفل عما تعملون
2:75
Şimdi siz bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Bunların içlerinden bir fırka vardır ki, Allah'ın kelamını dinliyorlar, sonra onu, akletmelerinin ardından, bilip durdukları halde tahrif ediyorlardı.
E fetatmeune ey yüminu leküm ve kad kane ferıkum minhüm yesmeune kelamellahi sümme yüharrifunehu mim badi ma akaluhü ve hüm yalemun
أفتطمعون أن يؤمنوا لكم وقد كان فريق منهم يسمعون كلم ٱلله ثم يحرفونهۥ من بعد ما عقلوه وهم يعلمون
2:76
İnanmış olanlarla karşılaştıklarında, "İnandık!" derler. Başbaşa kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: "Allah'ın size açtığını, Rabbiniz katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz? Aklınızı işletmeyecek misiniz?"
Ve iza leküllezıne amenu kalu amenna ve iza hala baduhüm ila badin kalu etühaddisunehüm bi ma fetehallahü aleyküm li yühaccuküm bihı ınde rabbiküm e fe la takılun
وإذا لقوا ٱلذين ءامنوا قالوا ءامنا وإذا خلا بعضهم إلى بعض قالوا أتحدثونهم بما فتح ٱلله عليكم ليحاجوكم بهۦ عند ربكم أفلا تعقلون
2:77
Bilmezler mi ki, Allah onların sakladıklarını da açıklarını da çok iyi bilmektedir.
E ve la yalemune ennellahe yalemü ma yüsirrune ve ma yulinun
أولا يعلمون أن ٱلله يعلم ما يسرون وما يعلنون
2:78
İçlerinde ümmi olanlar da vardır ki Kitap'ı bilmezler, sadece anlamını bilmeden okuyuşlar/hurafeler/hayal ve kuruntular bilirler. Onlar yalnız sanıya saplanırlar.
Ve minhüm ümmiyyune la yalemunel kitabe illa emaniyye ve in hüm illa yezunnun
ومنهم أميون لا يعلمون ٱلكتب إلا أماني وإن هم إلا يظنون
2:79
Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden!
Fe veylül lillezıne yektübunel kitabe bi eydıhim sümme yekulunel kitabe bi eydıhim sümme yekulune haza min ındillahi li yeşteru bihı semenen kalıla fe veylül lehüm mimma ketebet eydıhim ve veylül lehüm mimma yeksibun
فويل للذين يكتبون ٱلكتب بأيديهم ثم يقولون هذا من عند ٱلله ليشتروا بهۦ ثمنا قليلا فويل لهم مما كتبت أيديهم وويل لهم مما يكسبون
2:80
Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"
Ve kalu len temessenen naru illa eyyamem madudeh kul ettehaztüm ındellahi ahden fe ley yuhlifellahü ahdehu em tekulune alellahi ma la talemun
وقالوا لن تمسنا ٱلنار إلا أياما معدودة قل أتخذتم عند ٱلله عهدا فلن يخلف ٱلله عهدهۥ أم تقولون على ٱلله ما لا تعلمون
2:81
İş onların sandığı gibi değil! Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklardır onun içinde.
Bela men kesebe seyyietev ve ehatat bihı hatıyetühu fe ulaike ashabün nar hüm fıha halidun
بلى من كسب سيئة وأحطت بهۦ خطيـتهۥ فأولـئك أصحب ٱلنار هم فيها خلدون
2:82
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ise cennetin dostudurlar. Onlar da onun içinde sürekli kalacaklardır.
Vellezıne amenu ve amilus salihati ülaike ashabül cenneh hüm fıha halidun
وٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحت أولـئك أصحب ٱلجنة هم فيها خلدون
2:83
İsrailoğullarından şöyle bir söz de almıştık: Allah'tan başkasına ibadet etmeyin, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranın. İnsanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Namazı/duayı yerine getirin, zekatı verin. Bütün bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hala da yüz çevirip duruyorsunuz.
Ve iz ehazna mısaka benı israıle la tabüdune illellahe ve bil valideyni ıhsanev ve izl kurba vel yetam vel mesakıni ve kulu lin nasi husnev ve ekıymus salate ve atüz zekah sümme tevelleytüm ila kalılem minküm ve entüm muridun
وإذ أخذنا ميثق بني إسرـءيل لا تعبدون إلا ٱلله وبٱلولدين إحسانا وذي ٱلقربى وٱليتمى وٱلمسكين وقولوا للناس حسنا وأقيموا ٱلصلوة وءاتوا ٱلزكوة ثم توليتم إلا قليلا منكم وأنتم معرضون
2:84
Sizden şu sözü de almıştık: Birbirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz. Birbirlerinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız. Bunu kabul etmiştiniz. Hala da buna tanıklarsınız.
Ve iz ehazna mısakaküm la tesfikune dimaeküm ve la tuhricune enfüseküm min diyariküm sümme akrartüm ve entüm teşhedun
وإذ أخذنا ميثقكم لا تسفكون دماءكم ولا تخرجون أنفسكم من ديركم ثم أقررتم وأنتم تشهدون
2:85
Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
Sümme entüm haülai taktülune enfüseküm ve tuhricune ferıkam minküm min diyarihim tezaherune aleyhim bil ismi vel udvan ve iy yetuküm üsara tüfaduhüm ve hüve muharramün aleyküm ıhracühüm e fe tüminune bi ba7dıl kitabi ve tekfürune bi bad fe ma cezaü mey yefalü zalike minküm illa hızyün fil hayatid dünya ve yevmel kıyameti yüraddune ila eşeddil azab vemallahü bi ğafilin amma tamelun
ثم أنتم هـؤلاء تقتلون أنفسكم وتخرجون فريقا منكم من ديرهم تظهرون عليهم بٱلإثم وٱلعدون وإن يأتوكم أسرى تفدوهم وهو محرم عليكم إخراجهم أفتؤمنون ببعض ٱلكتب وتكفرون ببعض فما جزاء من يفعل ذلك منكم إلا خزي في ٱلحيوة ٱلدنيا ويوم ٱلقيمة يردون إلى أشد ٱلعذاب وما ٱلله بغفل عما تعملون
2:86
İşte bunlar, ahiret karşılığında dünyayı satın alan kişilerdir. Azap, hafifletilmeyecektir onlardan. Hiçbir şekilde yardım da edilmeyecektir onlara.
Ülaikellezıneşteravül hayated dünya bil ahırati fe la yuhaffefü anhümül azabü ve la hüm yünsarun
أولـئك ٱلذين ٱشتروا ٱلحيوة ٱلدنيا بٱلأخرة فلا يخفف عنهم ٱلعذاب ولا هم ينصرون
2:87
Yemin olsun ki, Musa'ya Kitap'ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz.
Ve le kad ateyna musel kitabe ve kaffeyna mim badihı bir rusüli ve ateyna ıysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhıl kudüs e fe küllema caeküm rasulüm bima la tehva enfüsükümüstekbartüm fe ferıkan kezzebtüm ve ferıkan taktülun
ولقد ءاتينا موسى ٱلكتب وقفينا من بعدهۦ بٱلرسل وءاتينا عيسى ٱبن مريم ٱلبينت وأيدنه بروح ٱلقدس أفكلما جاءكم رسول بما لا تهوى أنفسكم ٱستكبرتم ففريقا كذبتم وفريقا تقتلون
2:88
"Kalplerimiz kabuk tutmuştur." dediler. Hayır, öyle değil! Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir de çok az bir kısmı iman eder.
Ve kalu kulubüna ğulf bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalılem ma yüminun
وقالوا قلوبنا غلف بل لعنهم ٱلله بكفرهم فقليلا ما يؤمنون
2:89
Yanlarındakini doğrulamak üzere kendilerine Allah katından bir kitap geldiğinde, daha önce inkar edenlere karşı zafer isteyip durdukları halde, tanıyıp bildikleri kendilerine gelince, onu inkar ettiler. Allah'ın laneti, küfre sapanların üstüne olsun!
Ve lemma caehüm kitabüm min ındillahi müsaddikul lima mealhüm ve kanu min kablü yesteftihune alellezıne keferu fe lemma caehüm ma arafu keferu bihı fe lanetüllahi alel kafirın
ولما جاءهم كتب من عند ٱلله مصدق لما معهم وكانوا من قبل يستفتحون على ٱلذين كفروا فلما جاءهم ما عرفوا كفروا بهۦ فلعنة ٱلله على ٱلكفرين
2:90
Allah'ın, kullarından dilediğine lütfunun eseri olarak indirdiğini zalimce kıskanarak, Allah'ın vahyettiğini inkar etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları şey ne çirkindir! Bu yüzdendir ki gazap üzerine gazaba çarpıldılar. Gerçeği örtenler için rezil edici bir azap vardır.
Bisemeşterav bihı enfüsehüm ey yekfüru bi ma enzelellahü bağyen ey yünezzilellahü min fadlihı ala mey yeşaü min ıbadih fe bau bi ğadabin ala ğadab ve lil kafirıne azabüm mühın
بئسما ٱشتروا بهۦ أنفسهم أن يكفروا بما أنزل ٱلله بغيا أن ينزل ٱلله من فضلهۦ على من يشاء من عبادهۦ فباءو بغضب على غضب وللكفرين عذاب مهين
2:91
Onlara, "Allah'ın indirmiş olduğuna inanın!" denildiğinde şöyle konuşurlar: "Biz, bize indirilene inanırız." Ve ondan ötesini inkar ederler. Oysaki o, kendilerinin yanındakini doğrulayıcı bir gerçektir. Söyle onlara: "Madem iman sahibiydiniz, daha önce Allah'ın peygamberlerini niye öldürüyordunuz?"
Ve iza kıyle lehüm aminu bi ma enzelellahü kalu nüminü bima ünzile aleyna ve yekfürune bi ma veraehu ve hüvel hakku müsaddikal lima meahüm kul fe lime taktülune embiyaellahi min kablü in küntüm müminın
وإذا قيل لهم ءامنوا بما أنزل ٱلله قالوا نؤمن بما أنزل علينا ويكفرون بما وراءهۥ وهو ٱلحق مصدقا لما معهم قل فلم تقتلون أنبياء ٱلله من قبل إن كنتم مؤمنين
2:92
Yemin olsun ki, Musa size açık-seçik hak beyanlarla gelmişti de onun arkasından buzağıyı ilah edinmiştiniz. Zalimlersiniz sizler.
Ve le kad caeküm musa bil beyyinati sümmettehaztümül ıcle mim badihı ve entüm zalimun
ولقد جاءكم موسى بٱلبينت ثم ٱتخذتم ٱلعجل من بعدهۦ وأنتم ظلمون
2:93
Hani, kesin söz almıştık sizden de Tur'u üzerinize kaldırmıştık. "Size verdiğimizi kuvvetlice tutun ve dinleyin!" demiştik. Şöyle demişlerdi: "Dinledik ve isyan ettik." İnkarları yüzünden gönüllerine buzağı içirildi. De ki: "Eğer inanan kişilerseniz, ne kötü şeydir size imanınızın emretmekte olduğu!"
Ve iz ehazna mısakaküm ve rafana fevkakümüt tur huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vesmeu kalu semına ve asayna ve üşribu fı kulubihimül ıcle bi küfrihımv kul bisema yemüruküm bihı ımanüküm in küntüm müminın
وإذ أخذنا ميثقكم ورفعنا فوقكم ٱلطور خذوا ما ءاتينكم بقوة وٱسمعوا قالوا سمعنا وعصينا وأشربوا في قلوبهم ٱلعجل بكفرهم قل بئسما يأمركم بهۦ إيمنكم إن كنتم مؤمنين
2:94
De ki: "Allah katındaki ahiret yurdu diğer insanların değil de yalnız ve yalnız sizin ise, eğer doğru sözlü iseniz, hadi isteyin ölümü!"
Kul in kanet lekümüd darul ahıratü indellahi halisatem min dunin nasi fe temennevül mevte in küntüm sadikıyn
قل إن كانت لكم ٱلدار ٱلأخرة عند ٱلله خالصة من دون ٱلناس فتمنوا ٱلموت إن كنتم صدقين
2:95
Ellerinin önden gönderdiği şeyler yüzünden ölümü hiçbir zaman istemeyeceklerdir. Allah, zalimleri çok iyi bilmektedir.
Ve ley yetemennevhü ebedem bima kaddemet eydıhim vallahü alımüm biz zalimın
ولن يتمنوه أبدا بما قدمت أيديهم وٱلله عليم بٱلظـلمين
2:96
Sen onları, insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun. Şirke batanlardan bile... Her biri bin yıl ömür sürsün ister. Oysaki, uzun yaşaması onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Allah, yapmakta olduklarını çok iyi görmektedir.
Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah ve minellezıne eşraku yeveddü ehadühüm lev yüammeru elfe seneh ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi ey yüammer vallahü besıyrum bima yamelun
ولتجدنهم أحرص ٱلناس على حيوة ومن ٱلذين أشركوا يود أحدهم لو يعمر ألف سنة وما هو بمزحزحهۦ من ٱلعذاب أن يعمر وٱلله بصير بما يعملون
2:97
De ki: "Kim Cebrail'e -ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı kendinden öncekini doğrulayacı, inananlara yol gösterici ve müjde olarak senin kalbine indirmiştir- düşman kesilirse,
Kul men kane adüvvel licibrıle fe innehu nezzelehu ala kalbike bi iznillahi müsaddikal lima beyne yedeyhi ve hüdev ve büşra lil müminın
قل من كان عدوا لـجبريل فإنهۥ نزلهۥ على قلبك بإذن ٱلله مصدقا لما بين يديه وهدى وبشرى للمؤمنين
2:98
Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikail'e düşman kesilirse, Allah da bu tür inkarcılara düşman kesilir.
Men kane adüvvel lillahi ve melaiketihı ve rusülihı ve cibrıle ve mıkale fe innellahe adüvvül lil kafirın
من كان عدوا لله وملـئكتهۦ ورسلهۦ وجبريل وميكىل فإن ٱلله عدو للكفرين
2:99
Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkar etmez.
Ve le kad enzelna ileyke ayatim beyyinat ve ma yekfüru biha illel fasikun
ولقد أنزلنا إليك ءايت بينت وما يكفر بها إلا ٱلفسقون
2:100
Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, içlerinden bir fırka ahdi kaldırıp atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çokları iman etmezler.
E ve küllema ahedu ahden nebezehu ferıkum minhüm bel ekseruhüm la yüminun
أوكلما عهدوا عهدا نبذهۥ فريق منهم بل أكثرهم لا يؤمنون
2:101
Allah katından kendilerine, ellerinde bulunanı tasdikleyici bir resul geldiğinde, kitap verilenlerden bir fırka, Allah'ın Kitabı'nı hiç bilmiyorlarmış gibi kaldırıp arkalarına attılar.
Ve lemma caehüm rasulüm min ındillahi müsaddikul lima mealhüm nebeze ferıkum minellezıne utül kitab kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la yalemun
ولما جاءهم رسول من عند ٱلله مصدق لما معهم نبذ فريق من ٱلذين أوتوا ٱلكتب كتب ٱلله وراء ظهورهم كأنهم لا يعلمون
2:102
Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil'de Harut ve Marut adlı iki melek/iki melik üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysaki o iki melek, "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın ahirette hiçbir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi!
Vettebeu ma tetlüş şeyatıynü ala mülki süleyman ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatıyne keferu yüallimunen nasas sıhra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfür fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel meri ve zevcih ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve le kad alimu le menişterahü ma lehu fil ahırati min halakıv ve le bise ma şerav bihı enfüsehüm lev kanu lalemun
وٱتبعوا ما تتلوا ٱلشيطين على ملك سليمن وما كفر سليمن ولكن ٱلشيطين كفروا يعلمون ٱلناس ٱلسحر وما أنزل على ٱلملكين ببابل هروت ومروت وما يعلمان من أحد حتى يقولا إنما نحن فتنة فلا تكفر فيتعلمون منهما ما يفرقون بهۦ بين ٱلمرء وزوجهۦ وما هم بضارين بهۦ من أحد إلا بإذن ٱلله ويتعلمون ما يضرهم ولا ينفعهم ولقد علموا لمن ٱشترىه ما لهۥ في ٱلأخرة من خلق ولبئس ما شروا بهۦ أنفسهم لو كانوا يعلمون
2:103
Eğer onlar iman edip sakınsalardı, Allah katından bir sevap elbette daha kıymetli olurdu. Keşke bilebilselerdi.
Ve lev ennehüm amenu vettekav le mesubetüm min ındillahi hayr lev kanu yalemun
ولو أنهم ءامنوا وٱتقوا لمثوبة من عند ٱلله خير لو كانوا يعلمون
2:104
Ey iman edenler! "Raina!" demeyin, "Unzurna!" deyin/"Bizi davar gibi güt!" diye konuşmayın, "Bize bak!" diye konuşun ve dinleyin. Kafirler için korkunç bir azap vardır.
Ya eyyühellezıne amenu la tekulu raına ve kulünzurna vesmeu ve lil kafirıne azabün elım
يـأيها ٱلذين ءامنوا لا تقولوا رعنا وقولوا ٱنظرنا وٱسمعوا وللكفرين عذاب أليم
2:105
Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah, rahmetini dilediğine özgüler. Allah, büyük lütfun sahibidir.
Ma yeveddüllezıne keferu min ehlil kitabi ve lel müşrikıne ey yünezzele aleyküm min hayrim mir rabbiküm vallahü yehtessu bi rahmetihı mey yeşa vallahü zül fadlil azıym
ما يود ٱلذين كفروا من أهل ٱلكتب ولا ٱلمشركين أن ينزل عليكم من خير من ربكم وٱلله يختص برحمتهۦ من يشاء وٱلله ذو ٱلفضل ٱلعظيم
2:106
Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?
Ma nensah min ayetin ev nünsiha neti bi hayrim minha ev misliha e lem talem ennellahe ala külli şeyin kadır
ما ننسخ من ءاية أو ننسها نأت بخير منها أو مثلها ألم تعلم أن ٱلله على كل شيء
2:107
Bilmedin mi ki göklerin de yerin de mülk ve saltanatı yalnız Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir veli vardır ne de bir yardımcı.
E lem talem ennellahe lehu mülküs semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasıyr
قدير ألم تعلم أن ٱلله لهۥ ملك ٱلسموت وٱلأرض وما لكم من دون ٱلله من ولي ولا نصير
2:108
Yoksa siz de resulünüzden, daha önce Musa'dan istekte bulunulduğu gibi isteklerde bulunmak mı diliyorsunuz?! İmanı küfürle değiştirmeye kalkan, yolun dosdoğrusunu saptırmış olur.
Em türıdune en teselu rasuleküm kema süile musa min kabl ve mey yetebeddelil küfra bil ımani fe kad dalle sevaes sbil
أم تريدون أن تسـلوا رسولكم كما سئل موسى من قبل ومن يتبدل ٱلكفر بٱلإيمن فقد ضل سواء ٱلسبيل
2:109
Ehlikitap'tan birçoğu, benliklerindeki kıskançlık yüzünden sizi, imanınızdan sonra kafirler haline bir döndürebilseler diye yürekten istedi. Hem de gerçek kendilerine ayan-beyan olduktan sonra... Allah, buyruğunu getirinceye değin affedin, hoşgörün. Allah, her şeye gücü yetendir.
Vedde kesırum min ehlil kitabi lev yerudduneküm mim badi ımaniküm küffara hasedem min ındi enfüsihim mim badi ma tebeyyene lehümül hakk fafu vasfehu hatta yetiyellahü bi emrih innellahe ala külli şeyin kadır
ود كثير من أهل ٱلكتب لو يردونكم من بعد إيمنكم كفارا حسدا من عند أنفسهم من بعد ما تبين لهم ٱلحق فٱعفوا وٱصفحوا حتى يأتي ٱلله بأمرهۦ إن ٱلله على كل شيء قدير
2:110
Namazı/duayı yerine getirin, zekatı verin. Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz her hayrı, Allah katında bulacaksınız. Hiç kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
Ve ekıymus salate ve atüz zekah ve ma tükaddimu li enfüsiküm min hayrin teciduhü ındellah innellahe bi ma tamelune besıyr
وأقيموا ٱلصلوة وءاتوا ٱلزكوة وما تقدموا لأنفسكم من خير تجدوه عند ٱلله إن ٱلله بما تعملون بصير
2:111
"Yahudi yahut Hıristiyan olandan başkası cennete asla giremeyecek." dediler. Bu, onların hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşları/kuruntularıdır. De ki onlara: "Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı!"
Ve kalu ley yedhulel cennete illa men kane huden ev nesar tilke emaniyyühüm kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikıyn
وقالوا لن يدخل ٱلجنة إلا من كان هودا أو نصرى تلك أمانيهم قل هاتوا برهنكم إن كنتم صدقين
2:112
İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah'a teslim ederse, Rabbi katında ödülü vardır onun. Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar...
Bela men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün fe lehu ecruhu ınde rabbihı ve la havvfün aleyhim ve la hüm yahzenun
بلى من أسلم وجههۥ لله وهو محسن فلهۥ أجرهۥ عند ربهۦ ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:113
Yahudiler: "Hıristiyanlar hiçbir şey üzerinde değil." dediler. Hıristiyanlar da: "Yahudiler hiçbir şey üzerinde değil." dediler. Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar. İlimden nasibi olmayanlar da aynen onların sözleri gibi söz etti. Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir.
Ve kaletil yehudü leysetin nesar ala şeyiv ve kaletin nesara leysetil yehudü ala şeyiv ve hüm yetlunel kitab kezalike kalellezıne la yalemune misle kavlihim fallahü yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun
وقالت ٱليهود ليست ٱلنصرى على شيء وقالت ٱلنصرى ليست ٱليهود على شيء وهم يتلون ٱلكتب كذلك قال ٱلذين لا يعلمون مثل قولهم فٱلله يحكم بينهم يوم ٱلقيمة فيما كانوا فيه يختلفون
2:114
Allah'ın mescitlerini, içlerinde O'nun adı anılıyor diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir!... Böylelerinin, o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır. Böyleleri için dünyada bir rezillik vardır. Ahirette ise bunlara çok büyük bir azap öngörülmüştür.
Ve men azlemü mimmem menea mesacidellahi ey yüzkera fıhesmühu ve sea fı harabiha ülaike ma kane lehüm ey yedhuluha illa haifın lehüm fid dünya hızyüv ve lehüm fil ahırati azabün azıym
ومن أظلم ممن منع مسجد ٱلله أن يذكر فيها ٱسمهۥ وسعى في خرابها أولـئك ما كان لهم أن يدخلوها إلا خائفين لهم في ٱلدنيا خزي ولهم في ٱلأخرة عذاب عظيم
2:115
Doğu da batı da yalnız Allah'ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah'ın yüzü vardır. Allah Vasi'dir, varlığı sürekli genişletip büyütür; Alim'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir.
Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah innallahe vasiun alım
ولله ٱلمشرق وٱلمغرب فأينما تولوا فثم وجه ٱلله إن ٱلله وسع عليم
2:116
"Allah çocuk edindi." dediler. Haşa! Böyle bir şeyden arınmıştır O! Tam aksine, göklerdekiler de yerdekiler de O'na aittir. Bunların tümü O'nun önünde boyun bükmektedir.
Ve kalüttehazellahü veleden sübhaneh bel lehu ma fis semavati vel ard küllül lehu kanitün
وقالوا ٱتخذ ٱلله ولدا سبحنهۥ بل لهۥ ما في ٱلسموت وٱلأرض كل لهۥ قنتون
2:117
Gökleri ve yeri, güzelliklerle donatarak yaratan Bedi' O'dur. Bir şeyin olmasına karar verdi mi ona sadece "Ol!" der. Artık o, oluverir.
Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun
بديع ٱلسموت وٱلأرض وإذا قضى أمرا فإنما يقول لهۥ كن فيكون
2:118
Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır.
Ve kalellezıne la yalemune lev la yükellimünellahü ev tetına ayeh kezalike kalellezıne min kablihim misle kavlihim teşabehet kulubühüm kad beyyennel ayati li kavmiy yukınun
وقال ٱلذين لا يعلمون لولا يكلمنا ٱلله أو تأتينا ءاية كذلك قال ٱلذين من قبلهم مثل قولهم تشبهت قلوبهم قد بينا ٱلأيت لقوم يوقنون
2:119
İnan olsun ki, biz seni hak üzere bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen, cehennem ehlinden sorgusuale çekilmeyeceksin/cehennem yaranından sen sorumlu değilsin.
İnna erselnake bil hakkı beşırav ve nezirav ve la tüselü an ashabil cehıym
إنا أرسلنك بٱلحق بشيرا ونذيرا ولا تسـل عن أصحب ٱلجحيم
2:120
Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmaz. De ki: "Allah'ın kılavuzluğu, erdirici kılavuzluğun ta kendisidir." İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun/destekçin olur ne de bir yardımcın.
Ve len terda ankel yehudü ve len nesara hatta tettebia milletehüm kul inne hüdellahi hüvel hüda ve leinittebate ehvaehüm badellezı caeke minel ılmi ma leke minallahi miv veliyyiv ve la nasıyr
ولن ترضى عنك ٱليهود ولا ٱلنصرى حتى تتبع ملتهم قل إن هدى ٱلله هو ٱلهدى ولئن ٱتبعت أهواءهم بعد ٱلذي جاءك من ٱلعلم ما لك من ٱلله من ولي ولا نصير
2:121
Kendilerine Kitap'ı verdiklerimiz onu, okunuşunun hakkını vererek okurlar. İşte onlar ona inanırlar. Onu inkar edenlere gelince, onlar hüsrana uğrayanların da kendileridir.
Ellezıne ateynahümül kitabe yetlunehu hakka tilavetih ülaike yüminune bih ve mey yekfür bihı fe ülaike hümül hasirun
ٱلذين ءاتينهم ٱلكتب يتلونهۥ حق تلاوتهۦ أولـئك يؤمنون بهۦ ومن يكفر بهۦ فأولـئك هم ٱلخسرون
2:122
Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi alemlerden daha üstün kılmıştım.
Ya benı israılezküru nımetiyelletı enamtü aleyküm ve ennı faddaltüküm alel alemın
يبني إسرـءيل ٱذكروا نعمتي ٱلتي أنعمت عليكم وأني فضلتكم على ٱلعلمين
2:123
Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiçbir yardım göremeyecekleri o günden sakının!
Vetteku yevmel la teczı nefsün an nefsin şeyev ve la yukbelü minha adlüv ve la tenfeuha şefatüv ve la hüm yünsarun
وٱتقوا يوما لا تجزي نفس عن نفس شيـا ولا يقبل منها عدل ولا تنفعها شفعة ولا هم ينصرون
2:124
Hani Rabbi, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "Soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz." buyurdu.
Ve izibtela ibrahıme rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn kale innı caılüke lin nasi imama kale ve min zürriyyetı kale la yenalü ahdiz zalimın
وإذ ٱبتلى إبرهـم ربهۥ بكلمت فأتمهن قال إني جاعلك للناس إماما قال ومن ذريتي قال لا ينال عهدي ٱلظـلمين
2:125
Hatırla o zamanı ki, biz o evi insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir dua/namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şu sözü ulaştırmıştık: "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rüku-secde edenler için evimi temizleyin!"
Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna vettehızu mim mekami ibrahıme müsalla ve ahidna ila ibrahıme ve ismaıyle en tahhira veytiye lit taifıne vel akifıne ver rukkeıs sücud
وإذ جعلنا ٱلبيت مثابة للناس وأمنا وٱتخذوا من مقام إبرهـم مصلى وعهدنا إلى إبرهـم وإسمعيل أن طهرا بيتي للطائفين وٱلعكفين وٱلركع ٱلسجود
2:126
İbrahim şöyle yakarmıştı: "Rabbim! Şu kenti güvenli bir kent yap, halkının Allah'a ve ahiret gününe inananlarını çeşitli ürünlerle rızıklandır." Rab dedi ki: "Küfre sapanları az bir nimetle rızıklandırır, sonra da ateş azabına itiveririrm. Ne kötü bir dönüş yeridir o!"
Ve iz kale ibrahımü rabbical haza beleden aminev verzuk ehlehu mines semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahır kale ve men kefera fe ümettiuhu kalılen sümme adtarruhu ila azabin nar ve bisel mesıyr
وإذ قال إبرهـم رب ٱجعل هذا بلدا ءامنا وٱرزق أهلهۥ من ٱلثمرت من ءامن منهم بٱلله وٱليوم ٱلأخر قال ومن كفر فأمتعهۥ قليلا ثم أضطرهۥ إلى عذاب ٱلنار وبئس ٱلمصير
2:127
İbrahim'in, İsmail'le birlikte, o evin ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semi'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alim'sin, her şeyi çok iyi bilirsin."
Ve iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl rabbena tekabbel minna inneke entes semıul alım
وإذ يرفع إبرهـم ٱلقواعد من ٱلبيت وإسمعيل ربنا تقبل منا إنك أنت ٱلسميع ٱلعليم
2:128
"Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman/Allah'a teslim olan kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et! Sen, evet sen, Tevvab'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahim'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."
Rabbena vecalna müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke ve erina menasikena ve tüb aleyna inneke entet tevvabür rahıym
ربنا وٱجعلنا مسلمين لك ومن ذريتنا أمة مسلمة لك وأرنا مناسكنا وتب علينا إنك أنت ٱلتواب ٱلرحيم
2:129
"Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet sen, Aziz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakim'sin, tüm hikmetlerin kaynağısın."
Rabbena vebas fıhim rasulem minhüm yetlu aleyhim ayatike ve yüallimühümül kitabe vel hıkmete ve yüzekkıhim inneke entel azızül hakım
ربنا وٱبعث فيهم رسولا منهم يتلوا عليهم ءايتك ويعلمهم ٱلكتب وٱلحكمة ويزكيهم إنك أنت ٱلعزيز ٱلحكيم
2:130
Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, ahirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...
Ve mey yerğabü ammileti ibrahıme illa men sefihe nefseh ve le kadıstafeynahü fid dünya ve innehu fil ahırati le minas salihıyn
ومن يرغب عن ملة إبرهـم إلا من سفه نفسهۥ ولقد ٱصطفينه في ٱلدنيا وإنهۥ في ٱلأخرة لمن ٱلصـلحين
2:131
Rabbi ona, "Müslüman olup bana teslim ol!" dediğinde o şu cevabı vermişti: "Teslim oldum alemlerin Rabbi'ne!"
İz kale lehu rabbühu eslim kale eslemtü li rabbil alemın
إذ قال لهۥ ربهۥ أسلم قال أسلمت لرب ٱلعلمين
2:132
İbrahim de oğullarına şunu vasiyet etti, Yakub da: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçmiştir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin."
Ve vassa biha ibrahımü benıhi ve yakub ya beniyye innellahestafa lekümüd dıne fe la temutünne illa ve entüm müslimun
ووصى بها إبرهـم بنيه ويعقوب يبني إن ٱلله ٱصطفى لكم ٱلدين فلا تموتن إلا وأنتم مسلمون
2:133
Yoksa siz, Yakub'a ölümün gelip çatışına tanıklar mıydınız? Hani, oğullarına şunu sormuştu: "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevapları şu olmuştu: "Senin ilahına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilahına, tek ve biricik olan ilaha kulluk edeceğiz; biz yalnız O'na teslim olanlarız."
Em küntüm şühedae iz hadara yakubel mevtü iz kale li benıhi ma tabüdune mim badı kalu nabüdü ilaheke ve ilahe abaike ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ilahev vahıda ve nahnü lehu müslimun
أم كنتم شهداء إذ حضر يعقوب ٱلموت إذ قال لبنيه ما تعبدون من بعدي قالوا نعبد إلهك وإله ءابائك إبرهـم وإسمعيل وإسحق إلها وحدا ونحن لهۥ مسلمون
2:134
İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerinindir. Sizin kazandıklarınız da sizin olacaktır. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz.
Tilke ümmetün kad halet leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm ve la tüselune amma kanu yamelun
تلك أمة قد خلت لها ما كسبت ولكم ما كسبتم ولا تسـلون عما كانوا يعملون
2:135
"Yahudi yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız." dediler. De ki: "Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim milletinden olalım. O, şirke bulaşanlardan değildi."
Ve kalu kunu huden ev nesara tehtedu kul bel millete ibrahıme hanıfa ve ma kane minel müşrikın
وقالوا كونوا هودا أو نصرى تهتدوا قل بل ملة إبرهـم حنيفا وما كان من ٱلمشركين
2:136
Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Musa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."
Kulu amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve yakube vel esbatı ve ma utiye musa ve ıysa ve ma utiyen nebiyyune mir rabbihim la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun
قولوا ءامنا بٱلله وما أنزل إلينا وما أنزل إلى إبرهـم وإسمعيل وإسحق ويعقوب وٱلأسباط وما أوتي موسى وعيسى وما أوتي ٱلنبيون من ربهم لا نفرق بين أحد منهم ونحن لهۥ مسلمون
2:137
Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, hiç kuşkusuz, iyiyi ve güzeli bulmuş olurlar; eğer sırt dönerlerse artık onlar parçalanmış olurlar. Onlara karşı sana Allah yeter. En iyi işiten, en güzel bilendir O.
Fe in amenu bi misli ma amentüm bihı fe kadihtedev ve in tevellev fe innema hüm fı şikak fe seyekfıkehümüllah ve hüves semıul alım
فإن ءامنوا بمثل ما ءامنتم بهۦ فقد ٱهتدوا وإن تولوا فإنما هم في شقاق فسيكفيكهم ٱلله وهو ٱلسميع ٱلعليم
2:138
Allah'ın boyasını esas alın. Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O'na kulluk ederiz.
Sıbğatellah ve men ahsenü minellahi sıbğatev ve nahnü lehu abidun
صبغة ٱلله ومن أحسن من ٱلله صبغة ونحن لهۥ عبدون
2:139
De ki onlara: "Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Oysaki Allah hem bizim Rabbimizdir hem sizin Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz yalnız O'na/Allah'a gönül verenleriz."
Kul etühaccunena fillahi ve hüve rabbüna ve rabbüküm ve lena amalüna ve leküm amalüküm ve nahnü lehu muhlisun
قل أتحاجوننا في ٱلله وهو ربنا وربكم ولنا أعملنا ولكم أعملكم ونحن لهۥ مخلصون
2:140
Yoksa siz, "İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunları Yahudi yahut Hıristiyanlardı" mı diyorsunuz? Söyle onlara: "Siz mi daha bilgilisiniz yoksa Allah mı?" Allah'tan kendine ulaşmış bir tanıklığı gizleyenden daha zalim kim vardır! Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
Em tekulune inne ibrahıme ve ismaıyle ve ıshaka ve yakube vel esbata kanu huden ev nesara kul e entüm alemü emillah ve men azlemü mimmen keteme şehadeten ındehu minellah ve mallahü bi ğafilin amma tamelun
أم تقولون إن إبرهـم وإسمعيل وإسحق ويعقوب وٱلأسباط كانوا هودا أو نصرى قل ءأنتم أعلم أم ٱلله ومن أظلم ممن كتم شهدة عندهۥ من ٱلله وما ٱلله بغفل عما تعملون
2:141
İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerine. Sizin kazandığınız da size. Onların yapıp ettiklerinden siz sorumlu olmayacaksınız.
Tilke ümmetün kad halet leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm ve la tüselune amma kanu yamelun
تلك أمة قد خلت لها ما كسبت ولكم ما كسبتم ولا تسـلون عما كانوا يعملون
2:142
İnsanlar içinden bazı beyinsizler: "Onları, yönelmekte oldukları kıbleden ne çevirdi?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ın, batı da. O, dilediğini dosdoğru yola kılavuzlar."
Se yekulüs süfehaü minen nasi ma vellahüm an kıbletihimülletı kanu aleyha kul lillahil meşriku vel mağrib yehdı mey yeşaü ila sıratım müstekıym
سيقول ٱلسفهاء من ٱلناس ما ولىهم عن قبلتهم ٱلتي كانوا عليها قل لله ٱلمشرق وٱلمغرب يهدي من يشاء إلى صرط مستقيم
2:143
İşte böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz, eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayıralım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir.
Ve kezalike cealnakmüm ümmetev vesetal li tekunu şühedae alen nasi ve yekuner rasulü aleyküm şehıda ve ma cealnel kıbletelletı künte aleyha illa li naleme mey yettebiur rasule mimmey yenkalibü ala akıbeyh ve in kanet le kebıraten illa alellezıne hedellah ve ma kanellahü li yüdıya ımaneküm innellahe bin nasi le raufür rahıym
وكذلك جعلنكم أمة وسطا لتكونوا شهداء على ٱلناس ويكون ٱلرسول عليكم شهيدا وما جعلنا ٱلقبلة ٱلتي كنت عليها إلا لنعلم من يتبع ٱلرسول ممن ينقلب على عقبيه وإن كانت لكبيرة إلا على ٱلذين هدى ٱلله وما كان ٱلله ليضيع إيمنكم إن ٱلله بٱلناس لرءوف
2:144
Biz senin, yüzünün habire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.
Kad nera tekallübe vechike fis semai fe lenüvelliyenneke kıbleten terdaha fevelli vcheke şatnal mescidil haram ve haysü ma küntüm fevellu vücuheküm şatrah ve innellezıne utül kitabe le yalemune ennehül hakku mir rabbihim vemallahü bi ğafilin amma yamelun
رحيم قد نرى تقلب وجهك في ٱلسماء فلنولينك قبلة ترضىها فول وجهك شطر ٱلمسجد ٱلحرام وحيث ما كنتم فولوا وجوهكم شطرهۥ وإن ٱلذين أوتوا ٱلكتب ليعلمون أنه ٱلحق من ربهم وما ٱلله بغفل عما يعملون
2:145
Yemin olsun, Ehlikitap'a sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun.
Ve le in eteytellezıne utül kitabe bi külli ayetim ma tebiu kıbletek ve ma baduhüm bi tabiın kıblete bad ve leinittebate ehvaehüm mim badi ma caeke minel ılmi inneke izel le minez zalimın
ولئن أتيت ٱلذين أوتوا ٱلكتب بكل ءاية ما تبعوا قبلتك وما أنت بتابع قبلتهم وما بعضهم بتابع قبلة بعض ولئن ٱتبعت أهواءهم من بعد ما جاءك من ٱلعلم إنك إذا لمن ٱلظـلمين
2:146
Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde gerçeği gizliyorlar.
Ellezıne ateynahümül kitabe yarifunehu kema yarifune ebnaehüm ve inne ferıkam minhüm le yektümunel hakka ve hüm yalemun
ٱلذين ءاتينهم ٱلكتب يعرفونهۥ كما يعرفون أبناءهم وإن فريقا منهم ليكتمون ٱلحق وهم يعلمون
2:147
Gerçek, Rabbinden gelir. O halde sakın kuşkuya düşenlerden olma!
Elhakku mir rabbike fe la tekunenne minel mümterın
ٱلحق من ربك فلا تكونن من ٱلممترين
2:148
Herkesin bir yönü vardır, ona döner. O halde hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi bir araya getirecektir. Allah herşeye güç yetirendir.
Ve li külliv vichetün hüve müvellıha festebikul hayrat eyne ma tekunu yeti bikümüllahü cemıa innellahe ala külli şeyin kadır
ولكل وجهة هو موليها فٱستبقوا ٱلخيرت أين ما تكونوا يأت بكم ٱلله جميعا إن ٱلله على كل شيء قدير
2:149
Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a döndür. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram ve innehu lel hakku mir rabbik ve mallahü bi ğafilin amma tamelun
ومن حيث خرجت فول وجهك شطر ٱلمسجد ٱلحرام وإنهۥ للحق من ربك وما ٱلله بغفل عما تعملون
2:150
Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır.
Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram ve haysü ma küntüm fe vellu vücuheküm şatrahu li ella yekune linnasi aleyküm hucceh ilellezıne zalemu minhüm fe la tahşevhüm vahşevnı ve li ütimme nımetı aleyküm ve lealleküm tehtedun
ومن حيث خرجت فول وجهك شطر ٱلمسجد ٱلحرام وحيث ما كنتم فولوا وجوهكم شطرهۥ لئلا يكون للناس عليكم حجة إلا ٱلذين ظلموا منهم فلا تخشوهم وٱخشوني ولأتم نعمتي عليكم ولعلكم تهتدون
2:151
Nitekim size aranızdan bir resul göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor, size, daha önce bilmediklerinizi belletiyor.
Kema erselna fıküm rasulem minküm yetlu aleyküm ayatina ve yüzekkıküm ve yüallimükümül kitabv vel hıkmete ve yüallimüküm ma lem tekunu talemun
كما أرسلنا فيكم رسولا منكم يتلوا عليكم ءايتنا ويزكيكم ويعلمكم ٱلكتب وٱلحكمة ويعلمكم ما لم تكونوا تعلمون
2:152
Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin!
Fezkürunı ezkürküm veşküru lı ve la tekfürun
فٱذكروني أذكركم وٱشكروا لي ولا تكفرون
2:153
Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza/duaya sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir.
Ya eyyühellezıne amenüsteıynu bis sabri ves salah innellahe meas sabirın
يـأيها ٱلذين ءامنوا ٱستعينوا بٱلصبر وٱلصلوة إن ٱلله مع ٱلصـبرين
2:154
Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız.
Ve la tekulu li mey yuktelü fı sebılillahi emvat bel ahyaüv ve lakil la teşurun
ولا تقولوا لمن يقتل في سبيل ٱلله أموت بل أحياء ولكن لا تشعرون
2:155
Yemin olsun ki, sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.
Ve le neblüvenneküm bi şeyim minel havfi vel cuı ve naksım minel emvali vel enfüsi ves semerat ve beşşiris sabirın
ولنبلونكم بشيء من ٱلخوف وٱلجوع ونقص من ٱلأمول وٱلأنفس وٱلثمرت وبشر ٱلصـبرين
2:156
Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: "Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp gideceğiz."
Ellezıne iza esabethüm müsıybetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun
ٱلذين إذا أصبتهم مصيبة قالوا إنا لله وإنا إليه رجعون
2:157
İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar.
Ülaike alayhim salevatüm mir rabbihim ve rahmetüv ve ülaike hümül mühtedun
أولـئك عليهم صلوت من ربهم ورحمة وأولـئك هم ٱلمهتدون
2:158
Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir. O evi hac veya umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah Şakir'dir, teşekkür eder, Alim'dir, en iyi biçimde bilir.
İnnes safa vel mervete min şeairillah fe min haccel beyte evıtemera fe la cünaha aleyhi ey yettavvefe bihima ve men tetavvea hayran fe innellahe şakirun alıym
إن ٱلصفا وٱلمروة من شعائر ٱلله فمن حج ٱلبيت أو ٱعتمر فلا جناح عليه أن يطوف بهما ومن تطوع خيرا فإن ٱلله شاكر عليم
2:159
İndirdiğimiz açık-seçik delillerle, kılavuz mesajı; biz onu Kitap'ta insanlara ayan-beyan gösterdikten sonra gizleyenlere, işte onlara, hem Allah lanet eder hem de diğer lanet okuyanlar lanet eder.
İnnellezıne yektümune ma enzelna minel beyyinati vel hüda mim badi ma beyyennahü lin nasi fil kitabi ülaike yelanühümullahü ve yelanühümül laınun
إن ٱلذين يكتمون ما أنزلنا من ٱلبينت وٱلهدى من بعد ما بينـه للناس في ٱلكتب أولـئك يلعنهم ٱلله ويلعنهم ٱللـعنون
2:160
Tövbe edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte böylelerinin tövbesini kabul ederim. Doğrusu ben tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım.
İllellezıne tabu ve aslehu ve beyyenu fe ülaike etubü aleyhim ve enet tevvabür rahıym
إلا ٱلذين تابوا وأصلحوا وبينوا فأولـئك أتوب عليهم وأنا ٱلتواب ٱلرحيم
2:161
Ayetlerimizi inkar etmiş ve küfre batmış halde ölenlere gelince; Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların ilenci onlar üstünedir.
İnnellezıne keferu ve matu ve hüm küffarun ülaike aleyhim lanetüllahi vel melaiketi ven nasi ecmeıyn
إن ٱلذين كفروا وماتوا وهم كفار أولـئك عليهم لعنة ٱلله وٱلملـئكة وٱلناس أجمعين
2:162
Sürekli o lanetin içindedirler. Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır.
Halidıne fıha la yühaffefü anhümül azabü ve la hüm yünzarun
خلدين فيها لا يخفف عنهم ٱلعذاب ولا هم ينظرون
2:163
Sizin İlah'ınız Vahid'dir, bir tek İlah'tır. İlah yoktur O'ndan başka. Rahman'dır O, Rahim'dir.
Ve ilahüküm ilahüv vahıd la ilahe illa hüver rahmanür rahıym
وإلهكم إله وحد لا إله إلا هو ٱلرحمن ٱلرحيم
2:164
Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgarların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır.
İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecrı fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai mim main fe ahya bihil erda bade mevtiha ve besse fıha min külli dabbetiv ve tasrıfir riyahı ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatil li kavmiy yakılun
إن في خلق ٱلسموت وٱلأرض وٱختلف ٱليل وٱلنهار وٱلفلك ٱلتي تجري في ٱلبحر بما ينفع ٱلناس وما أنزل ٱلله من ٱلسماء من ماء فأحيا به ٱلأرض بعد موتها وبث فيها من كل دابة وتصريف ٱلريح وٱلسحاب ٱلمسخر بين ٱلسماء وٱلأرض لأيت لقوم يعقلون
2:165
İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve taşkındır. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler!
Ve minen nasi mey yettehızü min dunillahi endadey yühıbbunehüm ke hubbillah vellezıne amenu eşeddü hubbel lillah velev yerallezıne zalemu iz yeravnel azabe ennel kuvvete lillahi cemıav ve ennellahe şedıdül azab
ومن ٱلناس من يتخذ من دون ٱلله أندادا يحبونهم كحب ٱلله وٱلذين ءامنوا أشد حبا لله ولو يرى ٱلذين ظلموا إذ يرون ٱلعذاب أن ٱلقوة لله جميعا وأن ٱلله شديد ٱلعذاب
2:166
O zaman, izlenenler, kendilerini izleyenlerden uzaklaşıp gitmişlerdir. Azabı gördüler artık, aralarındaki bağlar parçalanıp koptu.
İz teberraellezınet tübiu minellezınettebeu ve raevül azabe ve tekattaat bihimül esbab
إذ تبرأ ٱلذين ٱتبعوا من ٱلذين ٱتبعوا ورأوا ٱلعذاب وتقطعت بهم ٱلأسباب
2:167
İzleyenler şöyle demiştir: "Ne olurdu bir kez daha imkan verilse de şunların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak." Böylece Allah onlara, yapıp ettiklerini, kendilerine yönelmiş özleyişler olarak gösterir. Ama artık ateşten çıkamazlar.
Ve kalellezınet tebeu lev enne lena kerraten fe neteberrae minhüm kema teberrau minna kezalike yürıhimüllahü amalehüm haseratin aleyhim ve ma hüm bi haricıne minen nar
وقال ٱلذين ٱتبعوا لو أن لنا كرة فنتبرأ منهم كما تبرءوا منا كذلك يريهم ٱلله أعملهم حسرت عليهم وما هم بخرجين من ٱلنار
2:168
Ey insanlar! Yeryüzündeki nimetlerden temiz ve helal olmak şartıyla yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır.
Ya eyyühen nasü külu mimma fil erdı halalen tayyibev ve la tettebiu hutuvatiş şeytan innehu leküm adüvvüm mübın
يـأيها ٱلناس كلوا مما في ٱلأرض حللا طيبا ولا تتبعوا خطوت ٱلشيطن إنهۥ لكم عدو مبين
2:169
Hiç kuşkusuz o, size kötülük, çirkinlik/düzensizlik ve pislik emreder. Ve size, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur durur.
İnnema yemüruküm bis sui vel fahşai ve en tekulu alellahi ma la talemun
إنما يأمركم بٱلسوء وٱلفحشاء وأن تقولوا على ٱلله ما لا تعلمون
2:170
Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!...
Ve iza kıyle lehümüt tebiu ma enzellellahü kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhi abaena e ve lev kane abaühüm la yakılune şeyev ve la yehtedun
وإذا قيل لهم ٱتبعوا ما أنزل ٱلله قالوا بل نتبع ما ألفينا عليه ءاباءنا أولو كان ءاباؤهم لا يعقلون شيـا ولا يهتدون
2:171
O küfre sapanların durumu, bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara haykıranın durumuna benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden akıllarını işletemezler onlar.
Ve meselüllezıne keferu ke meselillezı yenıku bi ma la yesmeu illa düaev ve nidaa summüm bükmün umyün fe hüm la yakılun
ومثل ٱلذين كفروا كمثل ٱلذي ينعق بما لا يسمع إلا دعاء ونداء صم بكم عمي فهم لا يعقلون
2:172
Ey iman sahipleri! Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin ve -eğer yalnız O'na kulluk/ibadet ediyorsanız- Allah'a şükredin.
Ya eyyühellezıne amenu külu min tayyibati ma razaknaküm veşküru lillahi in küntüm iyyahü tabüdun
يـأيها ٱلذين ءامنوا كلوا من طيبت ما رزقنكم وٱشكروا لله إن كنتم إياه تعبدون
2:173
Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Ama zorda kalanın, sınırı aşmadan, şuna-buna haksızlık ve tecavüze gitmeden yemesinde kendisi için günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
İnnema harrame aleykümül meytete ved deme ve lahmel hınzıri ve ma ühille bihı li ğayrillah fe menidturra ğayra bağıv ve la adin fe la isme aleyh innellahe ğafurur rahıym
إنما حرم عليكم ٱلميتة وٱلدم ولحم ٱلخنزير وما أهل بهۦ لغير ٱلله فمن ٱضطر غير باغ ولا عاد فلا إثم عليه إن ٱلله غفور رحيم
2:174
Allah'ın kitaptan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar. Kıyamet günü, Allah onlarla konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır.
İnnellezıne yektümune ma enzelellahü minel kitabi ve yeşterune bihı semenen kalılen ülaike ma yekülune fı bütunihim illen nara ve la yükellimühümüllahü yevmel kıyameti ve la yüzekkıhim ve lehüm azabün eliym
إن ٱلذين يكتمون ما أنزل ٱلله من ٱلكتب ويشترون بهۦ ثمنا قليلا أولـئك ما يأكلون في بطونهم إلا ٱلنار ولا يكلمهم ٱلله يوم ٱلقيمة ولا يزكيهم ولهم عذاب أليم
2:175
İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, affedilmeyi satıp azabı almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe!...
Ülaikellezıneşteravüd dalalete bil hüda vel azabe bil mağfirah fe ma asberahüm alen nar
أولـئك ٱلذين ٱشتروا ٱلضللة بٱلهدى وٱلعذاب بٱلمغفرة فما أصبرهم على ٱلنار
2:176
Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap'ı hak olarak indirmiştir. Kitap'ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler.
Zalike bi ennellahe nezzelel kitabe bil hakk ve innellezınahtelefu fil kitabi le fı şikakım beıyd
ذلك بأن ٱلله نزل ٱلكتب بٱلحق وإن ٱلذين ٱختلفوا في ٱلكتب لفي شقاق بعيد
2:177
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz hayırda erginlik/dürüstlük değildir. Hayırda erginlik/dürüstlük o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı/duayı yerine getirir,zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlardır takva sahipleri.
Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirıne fil besai ved darrai ve hıynel bes ülaikellezıne sadeku ve ülaike hümül müttekun
ليس ٱلبر أن تولوا وجوهكم قبل ٱلمشرق وٱلمغرب ولكن ٱلبر من ءامن بٱلله وٱليوم ٱلأخر وٱلملـئكة وٱلكتب وٱلنبيـن وءاتى ٱلمال على حبهۦ ذوي ٱلقربى وٱليتمى وٱلمسكين وٱبن ٱلسبيل وٱلسائلين وفي ٱلرقاب وأقام ٱلصلوة وءاتى ٱلزكوة وٱلموفون بعهدهم إذا عهدوا وٱلصـبرين في ٱلبأساء وٱلضراء وحين ٱلبأس أولـئك ٱلذين صدقوا وأولـئك هم ٱلمتقون
2:178
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabbinizden size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır.
Ya eyyühellezıne amenu kütibe aleykümül kısasu fil katla el hurru bil hurri vel abdü bil abdi vel ünsa bil ünsa fe men ufiye lehu min ehıyhi şeyün fettibaum bil marufi ve edaün ileyhi bi ıhsan zalike tahfıfüm mir rabbiküm ve rahmeh fe menıteda bade zalike fe lehu azabün eliym
يـأيها ٱلذين ءامنوا كتب عليكم ٱلقصاص في ٱلقتلى ٱلحر بٱلحر وٱلعبد بٱلعبد وٱلأنثى بٱلأنثى فمن عفي لهۥ من أخيه شيء فٱتباع بٱلمعروف وأداء إليه بإحسن ذلك تخفيف من ربكم ورحمة فمن ٱعتدى بعد ذلك فلهۥ عذاب أليم
2:179
Ey aklı ve gönlü işleyenler, kısasta sizin için hayat vardır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.
Ve leküm fil kısası hayatüy ya ülil elbabi lealleküm tettekun
ولكم في ٱلقصاص حيوة يـأولي ٱلألبب لعلكم تتقون
2:180
İçinizden birine ölüm geldiğinde, eğer bir hayır bırakacaksa, üzerinize yazılan şudur: Ana-babaya, akrabaya, örfe uygun vasiyette bulunmak. Takva sahipleri üstüne bir hak olarak...
Kütibe aleyküm iza hadara ehadekümül mevtü in terake hayra elvasıyyetü lil valideyni vel akrabıne bil maruf hakkan alel müttekıyn
كتب عليكم إذا حضر أحدكم ٱلموت إن ترك خيرا ٱلوصية للولدين وٱلأقربين بٱلمعروف حقا على ٱلمتقين
2:181
Kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse hiç kuşkusuz bunun günahı onu değiştirenler üzerinedir. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir.
Fe mem beddelehu bade ma semiahu fe innema ismühu alellezıne yübeddiluneh innellahe semıun aliym
فمن بدلهۥ بعدما سمعهۥ فإنما إثمهۥ على ٱلذين يبدلونهۥ إن ٱلله سميع عليم
2:182
Kim vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhamet edicidir.
Fe men hafe mim musın cenefen ev ismen fe asleha beynehüm fe la isme aleyh innellahe ğafurur rahıym
فمن خاف من موص جنفا أو إثما فأصلح بينهم فلا إثم عليه إن ٱلله غفور رحيم
2:183
Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.
Ya eyyühellezıne amenu kütibe aleykümüs sıyamü kema kütibe alellezıne min kabliküm lealleküm tettekun
يـأيها ٱلذين ءامنوا كتب عليكم ٱلصيام كما كتب على ٱلذين من قبلكم لعلكم تتقون
2:184
Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.
Eyyamem madudat fe men kane minküm merıdan ev ala seferin fe ıddetüm min eyyamin uhar ve alellezıne yütıykunehu fidyetün taamü miskın fe men tetavvea hayran fe hüve hayrul leh ve en tesumu hayrul leküm in küntüm talemun
أياما معدودت فمن كان منكم مريضا أو على سفر فعدة من أيام أخر وعلى ٱلذين يطيقونهۥ فدية طعام مسكين فمن تطوع خيرا فهو خير لهۥ وأن تصوموا خير لكم إن كنتم تعلمون
2:185
Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.
Şehru ramedanellezı ünzile fıhil kuranü hüdel lin nasi ve beyyinatim minel hüda vel fürkan fe men şehide minkümüş şehra felyesumh ve em kane merıdan ev ala seferin fe ıddetüm min eyyamin uhar yürıdüllahü biküml yüsra ve la yürıdu bi külüm usr ve li tükmilül ıddete ve li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve lealleküm eşkürun
شهر رمضان ٱلذي أنزل فيه ٱلقرءان هدى للناس وبينت من ٱلهدى وٱلفرقان فمن شهد منكم ٱلشهر فليصمه ومن كان مريضا أو على سفر فعدة من أيام أخر يريد ٱلله بكم ٱليسر ولا يريد بكم ٱلعسر ولتكملوا ٱلعدة ولتكبروا ٱلله على ما هدىكم ولعلكم تشكرون
2:186
Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karib'im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğru ve iyiyi bulabilsinler.
Ve iza seeleke ıbadı annı fe innı karıb ücıbü daveted daı iza deani felyestecıbu lı vel yüminu bı leallehüm yarşüdun
وإذا سألك عبادي عني فإني قريب أجيب دعوة ٱلداع إذا دعان فليستجيبوا لي وليؤمنوا بي لعلهم يرشدون
2:187
Oruç gecesi kadınlarınıza cinsel yaklaşım size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir/eştir, siz de onlar için giysisiniz/eşsiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikafta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler.
Ühılle leküm leyletes sıyamir rafesü ila nisaiküm hünne libasül leküm ve entüm libasül lehünn alimellahü enneküm küntüm tahtaune enfüseküm fe tabe aleyküm ve afa anküm fel anebaşiruhünne vevteğu ma ketebellahü leküm ve külu veşrabu hatta yetebeyyene lekümül hüytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri sümme etimmüs sıyame ilel leyl ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fil mesacid tilke hududüllahi fe la takrabuha kezalike yübeyyinüllahü ayatihı lin nasi leallehüm yettekun
أحل لكم ليلة ٱلصيام ٱلرفث إلى نسائكم هن لباس لكم وأنتم لباس لهن علم ٱلله أنكم كنتم تختانون أنفسكم فتاب عليكم وعفا عنكم فٱلـن بشروهن وٱبتغوا ما كتب ٱلله لكم وكلوا وٱشربوا حتى يتبين لكم ٱلخيط ٱلأبيض من ٱلخيط ٱلأسود من ٱلفجر ثم أتموا ٱلصيام إلى ٱليل ولا تبشروهن وأنتم عكفون في ٱلمسجد تلك حدود ٱلله فلا تقربوها كذلك يبين ٱلله ءايتهۦ للناس لعلهم يتقون
2:188
Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma yollara baş vurarak yemeyin; bilip durduğunuz halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları yargıçlara aktarmayın.
Ve la tekülu emvaleküm beyneküm bil batıli ve tüdlu biha ilel hukkami li tekülu ferıkam min emvalin nasi bil ismi ve entüm talemun
ولا تأكلوا أمولكم بينكم بٱلبطل وتدلوا بها إلى ٱلحكام لتأكلوا فريقا من أمول ٱلناس بٱلإثم وأنتم تعلمون
2:189
Sana, doğan Aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayırda erginlik/dürüstlük evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayırda ergin/dürüst o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.
Yeseluneke anil ehilleh kul hiye mevakıytü lin nasi velhacc ve leysel birru bi en tetül büyute min zuhuriha ve lakinnel birra menitteka vetül büyute min ebvabiha vettekullahe lealleküm tüflihun
يسـلونك عن ٱلأهلة قل هي موقيت للناس وٱلحج وليس ٱلبر بأن تأتوا ٱلبيوت من ظهورها ولكن ٱلبر من ٱتقى وأتوا ٱلبيوت من أبوبها وٱتقوا ٱلله لعلكم تفلحون
2:190
Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere saldırmayın/çarpışmada zulme sapmayın. Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları sevmiyor.
Ve katilu fı sebılillahillizıne yükatiluneküm ve la tatedu innellahe la yühıbbül mu7tedın
وقتلوا في سبيل ٱلله ٱلذين يقتلونكم ولا تعتدوا إن ٱلله لا يحب ٱلمعتدين
2:191
Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne/baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle verilir küfre sapanların cezası!
Vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm ve ahricuhüm min haysü ahracuküm vel fitnetü eşeddü minel katl ve la tükatiluhüm ındel mescidil harami hatta yükatiluküm fıh fe in kateluküm faktüluhüm kezalike ceazül kafirın
وٱقتلوهم حيث ثقفتموهم وأخرجوهم من حيث أخرجوكم وٱلفتنة أشد من ٱلقتل ولا تقتلوهم عند ٱلمسجد ٱلحرام حتى يقتلوكم فيه فإن قتلوكم فٱقتلوهم كذلك جزاء ٱلكفرين
2:192
Eğer savaşı sona erdirirlerse Allah çok affedici, çok merhametlidir.
Fe inintehev fe innellahe ğafurur rahıym
فإن ٱنتهوا فإن ٱلله غفور رحيم
2:193
Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.
Ve katiluhüm hatta la tekune fitnetüv ve yekuned dınü lillah fe inintehev fe la udvane illa alez zalimın
وقتلوهم حتى لا تكون فتنة ويكون ٱلدين لله فإن ٱنتهوا فلا عدون إلا على ٱلظـلمين
2:194
Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan sakının ve bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir.
Eşşehrul haramü biş şehril harami vel hurumatü kısas fe menıteda aleyküm fatedu aleyhi bi misli mateda aleyküm vettekullahe valemu ennellahe mealmüttekıyn
ٱلشهر ٱلحرام بٱلشهر ٱلحرام وٱلحرمت قصاص فمن ٱعتدى عليكم فٱعتدوا عليه بمثل ما ٱعتدى عليكم وٱتقوا ٱلله وٱعلموا أن ٱلله مع ٱلمتقين
2:195
Allah yolunda harcama yapın/nimetleri paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! Güzel düşünüp güzel işler yapın! Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri sever.
Ve enfiku fı sebılillahi ve la tülku bi eydıküm ilet tehlüketi ve ahsinu innellahe yühıbbül muhsinın
وأنفقوا في سبيل ٱلله ولا تلقوا بأيديكم إلى ٱلتهلكة وأحسنوا إن ٱلله يحب ٱلمحسنين
2:196
Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, esir veya köle azatlamak, Kabe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak şeklinde bağışta bulunmanın kolayınıza geleni yeterlidir. Bağış, kendi yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak yahut sadaka vererek veya kurban keserek/Allah'a yakınlık için Kabe'ye bir şey bağışlayarak fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, esir veya köle azatlamak, Kabe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak türünden kolayına gelen bir bağışta bulunsun! Bunu bulamayan oruç tutsun: Bu, üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir. Allah'tan sakının ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
Ve etimmül hacce vel umrate lillah fe in uhsırtüm femesteysera minel hedy ve la tahliku ruuseküm hatta yebluğal hedyü mehılleh fe men kane minküm merıdan ev bihı ezem mir rasihı fe fidyetüm min sıyamin ev sadekatin ev nüsük fe iza emintüm fe men temettea bil umrati ilel hacci fe mesteysera minel hedy fe mel lem yecid fe sıyamü selaseti eyyamin fil hacci ve sebatin iza racatüm tilke aşeratün kamileh zalike li mel lem yekün ehlühu hadıril mescidil haram vettekullahe valemu ennellahe şedıdül ıkab
وأتموا ٱلحج وٱلعمرة لله فإن أحصرتم فما ٱستيسر من ٱلهدي ولا تحلقوا رءوسكم حتى يبلغ ٱلهدي محلهۥ فمن كان منكم مريضا أو بهۦ أذى من رأسهۦ ففدية من صيام أو صدقة أو نسك فإذا أمنتم فمن تمتع بٱلعمرة إلى ٱلحج فما ٱستيسر من ٱلهدي فمن لم يجد فصيام ثلثة أيام في ٱلحج وسبعة إذا رجعتم تلك عشرة كاملة ذلك لمن لم يكن أهلهۥ حاضري ٱلمسجد ٱلحرام وٱتقوا ٱلله وٱعلموا أن ٱلله شديد ٱلعقاب
2:197
Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının!
Elhaccü eşhürum malumat fe men ferada fıhinnel hacce fe la rafese ve la füsuka ve la cidale fil hacc ve ma tefalu min hayriy yalemhüllah ve tezevvedu fe inne hayraz zadit takva vettekuni ya ülil elbab
ٱلحج أشهر معلومت فمن فرض فيهن ٱلحج فلا رفث ولا فسوق ولا جدال في ٱلحج وما تفعلوا من خير يعلمه ٱلله وتزودوا فإن خير ٱلزاد ٱلتقوى وٱتقون يـأولي ٱلألبب
2:198
Rabbinizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin. O'nu, O'nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.
Leyse aleyküm cünahun en tebteğu fadlem mir rabbiküm fe iza efadtüm min arafatin fezkürullahe ındel meşaril haram vezküruhü kema hedaküm ve in küntüm min kablihı le mined dallın
ليس عليكم جناح أن تبتغوا فضلا من ربكم فإذا أفضتم من عرفت فٱذكروا ٱلله عند ٱلمشعر ٱلحرام وٱذكروه كما هدىكم وإن كنتم من قبلهۦ لمن ٱلضالين
2:199
Sonra, insanların akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Allah'tan af dileyin. Çünkü Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.
Sümme efıdu min haysü efadan nasü vestağfirullah innellahe ğafurur rahıym
ثم أفيضوا من حيث أفاض ٱلناس وٱستغفروا ٱلله إن ٱلله غفور رحيم
2:200
Gerekli ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine Allah'ı anın. Tıpkı atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla. İnsanlardan bazısı şöyle der: "Ey Rabbimiz, bize dünyada ver!" Böylesi için ahirette bir nasip yoktur.
Fe iza kadaytüm menasikeküm fezkürullahe ke zikriküm abeküm ev eşedde zikra fe minen nasi mey yekulü rabbena atina fid dünya ve malehu fil ahırati min halak
فإذا قضيتم منسككم فٱذكروا ٱلله كذكركم ءاباءكم أو أشد ذكرا فمن ٱلناس من يقول ربنا ءاتنا في ٱلدنيا وما لهۥ في ٱلأخرة من خلق
2:201
Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru!"
Ve minhüm mey yekulü rabbena atine fid dünya hasenetev ve fil ahırati hasenetev ve kına azaben nar
ومنهم من يقول ربنا ءاتنا في ٱلدنيا حسنة وفي ٱلأخرة حسنة وقنا عذاب ٱلنار
2:202
İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.
Ülaike lehüm nasıybüm mimma kesebu vallahü serıul hısab
أولـئك لهم نصيب مما كسبوا وٱلله سريع ٱلحساب
2:203
Allah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah'tan sakının ve bilin ki, siz O'nun huzurunda haşredileceksiniz.
Vezkürullahe fı eyyamim madudat fe men teaccele fı yevmeyni fe la isme aleyh ve men teahhara fe la isme aleyh limenitteka vettekullahe valemu enneküm ileyhi tuhşerun
وٱذكروا ٱلله في أيام معدودت فمن تعجل في يومين فلا إثم عليه ومن تأخر فلا إثم عليه لمن ٱتقى وٱتقوا ٱلله وٱعلموا أنكم إليه تحشرون
2:204
İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysaki o, düşmanların en yamanıdır.
Ve minen nasi me yucibüke kavlühu fil hayatid dünya ve yüşhidüllahe ala ma fı kalbih ve hüve eleddül hısam
ومن ٱلناس من يعجبك قولهۥ في ٱلحيوة ٱلدنيا ويشهد ٱلله على ما في قلبهۦ وهو ألد ٱلخصام
2:205
Yanından ayrıldığında/işbaşına geçtiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysaki Allah, fesadı sevmez.
Ve iza tevella sea fil erdı li yüfside fıha ve yühlikel harse ven nesl vallahü la yühıbbül fesad
وإذا تولى سعى في ٱلأرض ليفسد فيها ويهلك ٱلحرث وٱلنسل وٱلله لا يحب ٱلفساد
2:206
Ona, "Allah'tan sakın!" dendiğinde, gurur kendisini günaha götürür. Böylesine, cehennem yeter. Gerçekten ne kötü yataktır o!
Ve iza kıyle lehüttekıllahe ehazethül ızzetü bil ismi fe hasbühu cehennem ve le bisel mihad
وإذا قيل له ٱتق ٱلله أخذته ٱلعزة بٱلإثم فحسبهۥ جهنم ولبئس ٱلمهاد
2:207
İnsanlardan öylesi de vardır ki, benliğini Allah'ın hoşnutluğunu elde etmeye satar. Allah, kullarına karşı Rauf'tur, çok şefkatlidir.
Ve minen nasi mey yeşrı nefsehübtiğae merdatillah vallahü raufüm bil ıbad
ومن ٱلناس من يشري نفسه ٱبتغاء مرضات ٱلله وٱلله رءوف بٱلعباد
2:208
Ey iman sahipleri! Hepiniz toptan barış içine girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
Ya eyyühellezıne amenüdhulu fis silmi kaffeh ve la tettebiu hutuvatüş şeytan innehu leküm adüvvüm mübiyn
يـأيها ٱلذين ءامنوا ٱدخلوا في ٱلسلم كافة ولا تتبعوا خطوت ٱلشيطن إنهۥ لكم عدو مبين
2:209
Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir.
Fe in zeleltüm mim badi ma caetkümül beyyinatü falemu ennellahe azızün hakım
فإن زللتم من بعد ما جاءتكم ٱلبينت فٱعلموا أن ٱلله عزيز حكيم
2:210
Onlar, Allah'ın ve meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Bütün iş ve oluşlar sonunda Allah'a döndürülür.
Hel yenzurune illa ey yetiyehümüllahü fı zulelim minel ğamami vel melaiketü ve kudıyel emr ve ilellahi türceul ümur
هل ينظرون إلا أن يأتيهم ٱلله في ظلل من ٱلغمام وٱلملـئكة وقضي ٱلأمر وإلى ٱلله ترجع ٱلأمور
2:211
Sor İsrailoğullarına, onlara nice açık ayet verdik. Kim Allah'ın nimetini, o kendisine geldikten sonra başka kılığa sokarsa kuşku duymasın ki, Allah'ın azabı pek zorludur.
Sel benı israıle kem ateynahüm min ayetim beyyineh ve mey yübeddil nımetellahi mim badi ma caethü fe innellahe şedıdül ıkab
سل بني إسرـءيل كم ءاتينهم من ءاية بينة ومن يبدل نعمة ٱلله من بعد ما جاءته فإن ٱلله شديد ٱلعقاب
2:212
İğreti/sefil hayat küfre sapanlara süslü gösterilmiştir; onlar, iman sahipleriyle alay ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet günü onların tepelerinde olacaktır. Allah, dilediğini hesapsız bir biçimde rızıklandırır.
Züyyine lillezıne keferul hayatüd dünya ve yesharune minellezıne amenu vellezınettekav fevkahüm yevmel kıyameh vallahü yerzüku mey yeşaü bi ğayri hısab
زين للذين كفروا ٱلحيوة ٱلدنيا ويسخرون من ٱلذين ءامنوا وٱلذين ٱتقوا فوقهم يوم ٱلقيمة وٱلله يرزق من يشاء بغير حساب
2:213
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan kitabı hak olarak indirdi. O kitapta anlaşmazlığa düşenler, o kitap kendilerine verilmiş olanlardan başkaları değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakarlık yüzünden, çekişmeye girmiştir. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi/dileyeni dosdoğru yola iletir.
Kanen nasü ümmetev vahıdeten fe beasellahün nebiyyıne mübeşşirıne ve münzirıne ve enzele mealhümül kitabe bil hakkı li yahküme beynen nasi fımahtelefu fıh ve mahtelefe fıhi illellezıne utuhü mim badi ma caethümül beyyinatü bağyem beynehüm fe hedellahüllezıne amenu limahtelefu fıhi minel hakkı bi iznih vallahü yehdı mey yeşaü ila sıratım müstekıym
كان ٱلناس أمة وحدة فبعث ٱلله ٱلنبيـن مبشرين ومنذرين وأنزل معهم ٱلكتب بٱلحق ليحكم بين ٱلناس فيما ٱختلفوا فيه وما ٱختلف فيه إلا ٱلذين أوتوه من بعد ما جاءتهم ٱلبينت بغيا بينهم فهدى ٱلله ٱلذين ءامنوا لما ٱختلفوا فيه من ٱلحق بإذنهۦ وٱلله يهدي من يشاء إلى صرط مستقيم
2:214
Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır.
Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma yetiküm meselüllezıne halev min kabliküm messethümül besaü ved darraü ve zülzilu hatta yekuler rasulü vellezıne amenu meahu meta nasrullah ela inne nasrallahi karıb
أم حسبتم أن تدخلوا ٱلجنة ولما يأتكم مثل ٱلذين خلوا من قبلكم مستهم ٱلبأساء وٱلضراء وزلزلوا حتى يقول ٱلرسول وٱلذين ءامنوا معهۥ متى نصر ٱلله ألا إن نصر ٱلله قريب
2:215
Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir."
Yeseluneke maza yünfikun kul ma enfaktüm min hayrin fe lil valideyni vel akrabıne vel yetama vel mesakıni vebnis sebıl ve ma tefalu min hayrin fe innellahe bihı alım
يسـلونك ماذا ينفقون قل ما أنفقتم من خير فللولدين وٱلأقربين وٱليتمى وٱلمسكين وٱبن ٱلسبيل وما تفعلوا من خير فإن ٱلله بهۦ عليم
2:216
Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Kütibe aleykümül kıtalü ve hüve kürhül leküm ve asa en tühıbbu şeyev ve hüve şerrul leküm vallahü yalemü ve entüm la talemun
كتب عليكم ٱلقتال وهو كره لكم وعسى أن تكرهوا شيـا وهو خير لكم وعسى أن تحبوا شيـا وهو شر لكم وٱلله يعلم وأنتم لا تعلمون
2:217
Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i Haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır." Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidat edip dininden döner de kafir olarak ölürse böylelerinin amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada.
Yeseluneke aniş şehril harami kıtalin fıh kul kıtalün fıhi kebır ve saddün an sebılillahi ve küfram bihı vel mescidil harami ve ıhracü ehlihı minhü ekberu ındellah vel fitnetü ekberu minel katl ve la yezalune yükatiluneküm hatta yerudduküm an dıniküm inisteta ve mey yertedid minküm an dınihı fe yemüt ve hüve kafirun fe ülaike habitat amalühüm fid dünya vel ahırah ve ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
يسـلونك عن ٱلشهر ٱلحرام قتال فيه قل قتال فيه كبير وصد عن سبيل ٱلله وكفر بهۦ وٱلمسجد ٱلحرام وإخراج أهلهۦ منه أكبر عند ٱلله وٱلفتنة أكبر من ٱلقتل ولا يزالون يقتلونكم حتى يردوكم عن دينكم إن ٱستطعوا ومن يرتدد منكم عن دينهۦ فيمت وهو كافر فأولـئك حبطت أعملهم في ٱلدنيا وٱلأخرة وأولـئك أصحب ٱلنار هم فيها خلدون
2:218
İnanıp hicret eden ve Allah yolunda uğraşıp didinenlere gelince, onlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
İnnellezıne amenu vellezıne haceru ve cahedu fı sebılillahi ülaike yercune rahmetellah vallahü ğafurur rahıym
إن ٱلذين ءامنوا وٱلذين هاجروا وجهدوا في سبيل ٱلله أولـئك يرجون رحمت ٱلله وٱلله غفور رحيم
2:219
Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.
Yeseluneke anil hamri vel meysir kul fıhima imün kebıruv ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nefıhima ve yeseluneke maza yünfikun kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun
يسـلونك عن ٱلخمر وٱلميسر قل فيهما إثم كبير ومنفع للناس وإثمهما أكبر من نفعهما ويسـلونك ماذا ينفقون قل ٱلعفو كذلك يبين ٱلله لكم ٱلأيت لعلكم تتفكرون
2:220
Dünya ve ahiret hakkında... Sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: "Onları, işe yarar hale getimek kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir." Allah, bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi zora sürerdi. Allah, tüm onurların sahibi, tüm hikmetlerin sahibidir.
Fid dünya vel ahırah ve yeseluneke anil yetama kul ıslahul lehüm hayr ve in tühalituhüm fe ıhvanüküm vallahü yalemül müfside minel muslıh ve lev şaellahü le aneteküm innellahe azızün hakım
في ٱلدنيا وٱلأخرة ويسـلونك عن ٱليتمى قل إصلاح لهم خير وإن تخالطوهم فإخونكم وٱلله يعلم ٱلمفسد من ٱلمصلح ولو شاء ٱلله لأعنتكم إن ٱلله عزيز حكيم
2:221
Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından -müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikahlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten -o hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
Ve la tenkihul müşrikati hatta yüminn ve le emetüm müminetüm hayrum mim müşriketiv ve lev acebetküm ve la tünkihul müşrikıne hatta yüminu ve le abdüm müminün hayrum mim müşrikiv ve lev acebeküm ülaike yedune ilen nar vallahü yedu ilel cenneti vel mağfirati bi iznih ve yübeyyinü ayatihı lin nasi leallehüm yetezekkerun
ولا تنكحوا ٱلمشركت حتى يؤمن ولأمة مؤمنة خير من مشركة ولو أعجبتكم ولا تنكحوا ٱلمشركين حتى يؤمنوا ولعبد مؤمن خير من مشرك ولو أعجبكم أولـئك يدعون إلى ٱلنار وٱلله يدعوا إلى ٱلجنة وٱلمغفرة بإذنهۦ ويبين ءايتهۦ للناس لعلهم يتذكرون
2:222
Sana adet halini de sorarlar. De ki: "O, insana rahatsızlık veren bir haldir. Hayızlı oldukları sırada kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah'ın emrettiği yerden onlara gidin." Şu bir gerçek ki Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever.
Ve yeseluneke anil mehıyd kul hüve ezen fatezilün nisae fil mehıydı ve la takrabuhünne hatta yathurn fe iza tetahherne fetuhünne min haysü emerakümllah innellahe yühıbbüt tevvabıne ve yühıbbül mütetahhirın
ويسـلونك عن ٱلمحيض قل هو أذى فٱعتزلوا ٱلنساء في ٱلمحيض ولا تقربوهن حتى يطهرن فإذا تطهرن فأتوهن من حيث أمركم ٱلله إن ٱلله يحب ٱلتوـبين ويحب ٱلمتطهرين
2:223
Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Öz benlikleriniz için önceden bir şeyler gönderin. Allah'tan sakının ve bilin ki, O'na mutlaka ulaşacaksınız. İman sahiplerine müjde ver.
Nisaüküm harsül lemü fetu harseküm enna şitüm ve kaddimu li enfüsiküm vettekullahe valemu enneküm mülakuh ve beşşiril müminın
نساؤكم حرث لكم فأتوا حرثكم أنى شئتم وقدموا لأنفسكم وٱتقوا ٱلله وٱعلموا أنكم ملقوه وبشر ٱلمؤمنين
2:224
İyilik etmenize, takvaya sarılmanıza, insanlar arasında barışı kurmanıza engel yapmak üzere Allah'ı yeminlerinize siper haline getirmeyin. Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir.
Ve la tecalüllahe urdatel li eymaniküm en teberru ve tetteku ve tuslihu beynen nas vallahü semıun alım
ولا تجعلوا ٱلله عرضة لأيمنكم أن تبروا وتتقوا وتصلحوا بين ٱلناس وٱلله سميع عليم
2:225
Allah sizi, dil sürçmesi sonucu, lağv/lakırdı olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığından hesaba çeker. Allah Gafur'dur, çok affeder; Halim'dir, çok yumuşak davranır.
La yüahızükümüllahü bil lağvi fı eymaniküm ve lakiy yüahızüküm bi ma kesebet kulubüküm vallahu ğafurun halım
لا يؤاخذكم ٱلله بٱللغو في أيمنكم ولكن يؤاخذكم بما كسبت قلوبكم وٱلله غفور حليم
2:226
Kadınları hakkında ila yapanlar/yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay bekleme vardır. Eğer o süre içinde eşlerine dönerlerse Allah bağışlayan, merhamet edendir.
Lillezıne yülune min nisaihim terabbüsu erbeati eşhur fe in fau fe innellahe ğafurur rahıym
للذين يؤلون من نسائهم تربص أربعة أشهر فإن فاءو فإن ٱلله غفور رحيم
2:227
Eğer boşanmaya kesin karar vermişlerse, şüphesiz Allah çok iyi işiten çok iyi bilendir.
Ve in azemüt talaka fe innellahe semıun aliym
وإن عزموا ٱلطلق فإن ٱلله سميع عليم
2:228
Boşanmış kadınlar kendi başlarına üç adet ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanmakta iseler, Allah'ın onların rahimlerinde yarattığını saklamaları kendilerine helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde herhangi bir şekilde barışmak isterlerse eşlerini geri almaya herkesten daha çok hak sahibidirler. Kadınlar, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer hakları da vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah Aziz'dir, Hakim'dir.
Vel mütallekatü yeterabbasne bi enfüsihinne selasete kuru ve la yehıllü lehünne ey yektmne ma halekallahü fı erhamihinne in künne yüminne billahi vel yevmil ahır ve büuletühünne ehakku bi raddihinne fı zalike in eradu ıslaha ve lehünne mislüllezı aleyhinne bil ma7rufi ve lir ricali aleyhinne deraceh vallahü azızün hakım
وٱلمطلقت يتربصن بأنفسهن ثلثة قروء ولا يحل لهن أن يكتمن ما خلق ٱلله في أرحامهن إن كن يؤمن بٱلله وٱليوم ٱلأخر وبعولتهن أحق بردهن في ذلك إن أرادوا إصلحا ولهن مثل ٱلذي عليهن بٱلمعروف وللرجال عليهن درجة وٱلله عزيز حكيم
2:229
Boşama iki kezdir. Bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Onlara verdiğinizden bir şeyi geri almanız size helal olmaz. Erkekle kadının Allah'ın sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka. Erkek ve kadının Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından kaygılanırsanız, o zaman kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Bunları aşmayın. Allah'ın sınırlarını aşanlar, işte onlar, zalimlerin ta kendileridirler.
Ettalaku merratani fe imsaküm bi marufin ev tesrıhum bi ıhsarı ve la yehıllü leküm en tehuzu mimma ateytümuhünne şeyen illa ey yehafa ella yükıyma hududellah fe in hıftüm ella yükıyma hududellahi fe la cünaha aleyhime fımeftedet bih tilke hududüllahi fe la ta7teduha ve mey yeteadde hududellahi fe ülaike hümüz zalimun
ٱلطلق مرتان فإمساك بمعروف أو تسريح بإحسن ولا يحل لكم أن تأخذوا مما ءاتيتموهن شيـا إلا أن يخافا ألا يقيما حدود ٱلله فإن خفتم ألا يقيما حدود ٱلله فلا جناح عليهما فيما ٱفتدت بهۦ تلك حدود ٱلله فلا تعتدوها ومن يتعد حدود ٱلله فأولـئك هم ٱلظـلمون
2:230
Bütün bunların ardından erkek, kadını boşarsa artık bundan sonra başka bir eşle nikahlanıncaya kadar ilk erkeğe helal olmaz. İkinci erkek kadını boşadığında, boşanan kadınla ilk erkek Allah'ın sınırlarını koruyabileceklerini düşünürlerse, birbirlerine dönmelerinde sakınca yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır ki, Allah bunları bilgi sahibi bir topluluğa açıklar.
Fe in tallekaha fe la tehıllü lehu mim badü hatta tenkıha zevcen ğayrah fe in tallekaha fe la cünaha aleyhima ey yeteracea in zanna ey yükıyma hududellah ve tilke hududüllahi yübeyyinüha li kavmiy yalemun
فإن طلقها فلا تحل لهۥ من بعد حتى تنكح زوجا غيرهۥ فإن طلقها فلا جناح عليهما أن يتراجعا إن ظنا أن يقيما حدود ٱلله وتلك حدود ٱلله يبينها لقوم يعلمون
2:231
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamladılar mı ya onları örfe uygun olarak tutun yahut da örfe uygun olarak serbest bırakın. Onları, zulmetmeniz için, zararlarına olacak bir biçimde, tutmayın. Bunu yapan, öz benliğine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence aracı yapmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve kendisiyle size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi çok iyi bilmektedir.
Ve iza tallaktümün nisae fe belağne ecelehünne fe emsikuhünne bi marufin ev serrihuhünne bi marufiv ve la tümsikuhünne dıraran li tatedu ve mey yefal zalike fe kad zaleme nefseh ve la tettehızu ayatillahi hüzüvev vezküru nımetellahi aleyküm ve ma enzele aleyküm minel kitabi vel hıkmeti yeızuküm bih vettekullahe valemu ennellahe bi külli şeyin alıym
وإذا طلقتم ٱلنساء فبلغن أجلهن فأمسكوهن بمعروف أو سرحوهن بمعروف ولا تمسكوهن ضرارا لتعتدوا ومن يفعل ذلك فقد ظلم نفسهۥ ولا تتخذوا ءايت ٱلله هزوا وٱذكروا نعمت ٱلله عليكم وما أنزل عليكم من ٱلكتب وٱلحكمة يعظكم بهۦ وٱتقوا ٱلله وٱعلموا أن ٱلله بكل شيء عليم
2:232
Kadınları boşadığınız zaman bekleme sürelerini tamamladıklarında, kendi aralarında örfe uygun olarak anlaşmışlarsa eski kocalarıyla nikahlanmaları hususunda onlara engel çıkarmayın. Bu, sizin Allah'a ve ahiret gününe inanmış olanınıza verilen öğüttür. Bu sizin için daha isabetli ve daha temizdir. Allah bilir ama siz bilmezsiniz.
Ve iza tallaktümün nisae fe belağne ecelehünne fe la taduluhünne ey yenkıhne ezvacehünne iza teradav beynehüm bil maruf zalike yuazu bihı men kane minküm yüminü billahi vel yevmil ahır zaliküm ezka leküm ve ather vallahü yalemü ve entüm la talemun
وإذا طلقتم ٱلنساء فبلغن أجلهن فلا تعضلوهن أن ينكحن أزوجهن إذا ترضوا بينهم بٱلمعروف ذلك يوعظ بهۦ من كان منكم يؤمن بٱلله وٱليوم ٱلأخر ذلكم أزكى لكم وأطهر وٱلله يعلم وأنتم لا تعلمون
2:233
Anneler çocuklarını -emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler için- tam iki yıl emzirirler. Annelerin yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun biçimde hazırlamak çocuğun babasına aittir. Hiçbir benlik yaratılış kapasitesi dışında birşeyle yükümlü tutulamaz. Anne çocuğu yüzünden, çocuğun babası da kendi çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçı için de aynı ilke uygulanır. Eğer anne-baba karşılıklı anlaşma ve danışma sonucu çocuğu sütten kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak belirlediğiniz ücreti güzelce teslim etmek şartıyla, bunu yapmanızda bir günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı en iyi biçimde görmektedir.
Vel validatü yürdıne evladehünne havleyni kamileyni li men erade ey yütimmer radaah ve alel mevludi lehu rizkuhünne ve kisvetühünne bil maruf la tükellefü nefsün illa vüsaha la tüdarra validetüm bi velediha ve la mevludül lehu bi veledihı ve alel varisi mislü zalik fe in erada fisalen an teradım minhüma ve teşavürin fe la cünaha aleyhima ve in eradtüm en testerdıu evladeküm fe la cünaha aleyküm iza sellemtüm ma ateytüm bih maruf vettekullahe valemu ennellahe bi ma tamelune basıyr
وٱلولدت يرضعن أولدهن حولين كاملين لمن أراد أن يتم ٱلرضاعة وعلى ٱلمولود لهۥ رزقهن وكسوتهن بٱلمعروف لا تكلف نفس إلا وسعها لا تضار ولدة بولدها ولا مولود لهۥ بولدهۦ وعلى ٱلوارث مثل ذلك فإن أرادا فصالا عن تراض منهما وتشاور فلا جناح عليهما وإن أردتم أن تسترضعوا أولدكم فلا جناح عليكم إذا سلمتم ما ءاتيتم بٱلمعروف وٱتقوا ٱلله وٱعلموا أن ٱلله بما تعملون بصير
2:234
İçinizden ölüp de geriye zevceler bırakanların bu eşleri, dört ay on gün kendi başlarına beklerler. Sürelerini tamamladıklarında kendilerince uygun gördüklerini örfe uygun biçimde yapmalarında sizin için bir sakınca yoktur. Allah, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberdardır.
Vellezıne yüteveffevne minküm ve yezerune ezvacey yeterabbasne bi enfüsihinne erbeate eşhüriv ve aşra fe iza belağne ecelehünne fe la cünaha aleyküm fıma fealne fı enfüsihınne bil maruf vallahü bi ma tamelune habır
وٱلذين يتوفون منكم ويذرون أزوجا يتربصن بأنفسهن أربعة أشهر وعشرا فإذا بلغن أجلهن فلا جناح عليكم فيما فعلن في أنفسهن بٱلمعروف وٱلله بما تعملون خبير
2:235
İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle birşeyi içinizde saklamanızda sizin için hiçbir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve zorunlu olan süre doluncaya kadar nikahı bağlamaya girişmeyin. Bilin ki, Allah, benliklerinizin içindekini bilir. O'ndan sakının. Ve bilin ki, Allah çok affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır.
Ve la cünaha aleyküm fıma arradtüm bihı min hıtbetin nisai ev eknentüm fı enfüsiküm alimellahü enneküm se tezkürunehünne ve lakil la tüvaıdulünne sirran illa en tekulu kavlem marufa ve la tazimu ukdetem nikahı hatta yeblüğal kitabü eceleh valemu ennellahe yalemü ma fi enfüsiküm fahzeruh valemu ennellahe ğafurun halım
ولا جناح عليكم فيما عرضتم بهۦ من خطبة ٱلنساء أو أكننتم في أنفسكم علم ٱلله أنكم ستذكرونهن ولكن لا تواعدوهن سرا إلا أن تقولوا قولا معروفا ولا تعزموا عقدة ٱلنكاح حتى يبلغ ٱلكتب أجلهۥ وٱعلموا أن ٱلله يعلم ما في أنفسكم فٱحذروه وٱعلموا أن ٱلله غفور حليم
2:236
Kendilerine dokunmadan veya onlar için herhagi bir mehir belirlemeden kadınları boşamanızda sizin için günah yoktur. Ancak onları nimetlendirin. İmkanları geniş olan kendi gücünde yapar bunu, imkanları sınırlı olan da kendi gücünde yapar. Örfe uygun bir nimetlendirme... Güzel düşünüp güzel davrananlar üzerine bir borç...
La cünaha aleyküm in talaktümün nisae ma lem temessuhünne ev tefridu lehünne ferıdah ve mettiuhünn alel musiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuh metaam bil maruf hakkan alel muhsinın
لا جناح عليكم إن طلقتم ٱلنساء ما لم تمسوهن أو تفرضوا لهن فريضة ومتعوهن على ٱلموسع قدرهۥ وعلى ٱلمقتر قدرهۥ متعا بٱلمعروف حقا على ٱلمحسنين
2:237
Bir mehir belirlemişseniz ve kadınları hiç dokunmadan boşamışsanız, kesiştiğiniz mehirin yarısını verin. Ancak kadınların vazgeçmesi ile, nikah bağı elinde bulunan erkeğin durumu müstesna. Erkekler olarak sizin vazgeçmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki lütufkarlık farkını unutmayın. Allah, yapmakta olduklarını en iyi şekilde görmektedir.
Ve in tallaktümuhünne min kabli en temessuhünne ve kad feradtüm lehünne ferıdaten fe nısfü ma feradtüm illa ey yafune ev ya füvellezı bi yedihı ukdetün nikah ve en tafu akrabü littakva ve la tensevül fadle beyneküm innellahe bi ma tamelune basıyr
وإن طلقتموهن من قبل أن تمسوهن وقد فرضتم لهن فريضة فنصف ما فرضتم إلا أن يعفون أو يعفوا ٱلذي بيدهۦ عقدة ٱلنكاح وأن تعفوا أقرب للتقوى ولا تنسوا ٱلفضل بينكم إن ٱلله بما تعملون بصير
2:238
Namazları/duaları ve orta namazı/orta duayı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin.
Hafizu ales salevati ves salatil vüsta ve kumu lillahi kanitın
حفظوا على ٱلصلوت وٱلصلوة ٱلوسطى وقوموا لله قنتين
2:239
Bir korku ve endişe duyarsanız yürüyerek veya binit üzerinde kılın. Güvene kavuştuğunuzda bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin.
Fe in hıftüm fe ricalen ev rukbana fe iza emintüm fezkürullahe ke ma allemeküm ma lem tekunu talemun
فإن خفتم فرجالا أو ركبانا فإذا أمنتم فٱذكروا ٱلله كما علمكم ما لم تكونوا تعلمون
2:240
İçinizden ölüp de geriye eşler bırakan erkekler, eşlerinin evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkarlarsa, onların kendileri için yararlı gördüklerini yapmaları yüzünden size bir günah yoktur. Allah Aziz'dir, Hakim'dir.
Vellezıne yüteveffevne minküm ve yezerune ezvaca vesıyyetel li ezvacihim metaan ilel havli ğayra ıhrac fe in haracne fe la cünaha aleyküm fı ma fealne fı enfüsihinne mim maruf vallahü aziyzün hakiym
وٱلذين يتوفون منكم ويذرون أزوجا وصية لأزوجهم متعا إلى ٱلحول غير إخراج فإن خرجن فلا جناح عليكم في ما فعلن في أنفسهن من معروف وٱلله عزيز حكيم
2:241
Boşanmış kadınlar için örfe uygun bir geçim imkanı sağlanması Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur.
Ve lil mütallekati metaum bil maruf hakkan alel müttekıyn
وللمطلقت متع بٱلمعروف حقا على ٱلمتقين
2:242
Aklınızı işletmeniz ümidiyle Allah, ayetlerini size işte böyle açıklıyor.
Kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm takılun
كذلك يبين ٱلله لكم ءايتهۦ لعلكم تعقلون
2:243
Ölüm korkusuyla binlerce kişi halinde yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi de sonra onları diriltti. Şu bir gerçek ki Allah, insanlara karşı çok lütufkardır. Fakat insanların çokları şükretmezler.
E lem tera ilellezıne haracu min diyarihim ve hüm ülufün hazeral mevti fe kale lehümüllahü mutu sümme ahyahüm innellahe le uz fadlin alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun
ألم تر إلى ٱلذين خرجوا من ديرهم وهم ألوف حذر ٱلموت فقال لهم ٱلله موتوا ثم أحيهم إن ٱلله لذو فضل على ٱلناس ولكن أكثر ٱلناس لا يشكرون
2:244
Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, herşeyi duyar, her şeyi bilir.
Ve katilu fı sebılillah valemu ennellahe semıun alım
وقتلوا في سبيل ٱلله وٱعلموا أن ٱلله سميع عليم
2:245
Kim var Allah'a güzel bir şekilde borç verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz.
Menzellezı yukridullahe kardan hasenen fe yüdaıfehu lehu adafen kesırah vallahü yakbidu ve yebsut ve ileyhi türceun
من ذا ٱلذي يقرض ٱلله قرضا حسنا فيضعفهۥ لهۥ أضعافا كثيرة وٱلله يقبض ويبصط وإليه ترجعون
2:246
Musa'dan sonra İsrailoğullarının kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen bir peygambere şöyle demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpışalım." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da savaşmazsanız ne olacak?" Dediler ki: "Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet, üzerlerine savaş yazıldığında pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.
E lem tera ilel melei mim benı israıle mim badi musa iz kalu li nebiyyil lehümübas lena meliken nükatil fı sebılillah kale hel aseytüm in kütibe aleykümül kıtalü ella tükatilu kalu ve ma lena ella nükatile fı sebılillahi ve kad uhricna min diyarina ve ebnaina fe lemma kütibe aleyhimül kıtalü tevellev illa kalılem minhüm vallahü alımüm biz zalimın
ألم تر إلى ٱلملإ من بني إسرـءيل من بعد موسى إذ قالوا لنبي لهم ٱبعث لنا ملكا نقتل في سبيل ٱلله قال هل عسيتم إن كتب عليكم ٱلقتال ألا تقتلوا قالوا وما لنا ألا نقتل في سبيل ٱلله وقد أخرجنا من ديرنا وأبنائنا فلما كتب عليهم ٱلقتال تولوا إلا قليلا منهم وٱلله عليم بٱلظـلمين
2:247
Peygamberleri onlara dedi ki: "Allah, Talut'u size kral gönderdi." Şöyle konuştular: "O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmemiştir." Peygamber dedi ki: "Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü yönünden üstün kıldı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, her şeyi bilendir.
Ve kale lehüm nebiyyühüm innellahe kad bease leküm talute melika kalu enna yekunü lehül mülkü aleyna ve nahnü ehakku bil mülki minhü ve lem yüte seatem minel mal kale innellahestafahü aleyküm ve zadehu betaten fil ılmi vel cism vallahü yütı mülkehu mey yeşa vallahü vasiun aliym
وقال لهم نبيهم إن ٱلله قد بعث لكم طالوت ملكا قالوا أنى يكون له ٱلملك علينا ونحن أحق بٱلملك منه ولم يؤت سعة من ٱلمال قال إن ٱلله ٱصطفىه عليكم وزادهۥ بسطة في ٱلعلم وٱلجسم وٱلله يؤتي ملكهۥ من يشاء وٱلله وسع عليم
2:248
Nebileri onlara şöyle söyledi: "Onun mülk ve saltanatının belirtisi o Tabut'un size gelmesidir. Onun içinde Rabbinizden bir huzur, Harun hanedanının, Musa hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşır. Eğer iman sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır."
Ve kale lehüm nebiyyühüm inne ayete mülkihı ey yetiyekümüt tabutü fıhi sekınetüm mir rabbiküm ve bekıyyetüm mimma terake alü musa ve alü harune tahmilühül melaikeh inne fı zalike le ayetel leküm in küntüm müminın
وقال لهم نبيهم إن ءاية ملكهۦ أن يأتيكم ٱلتابوت فيه سكينة من ربكم وبقية مما ترك ءال موسى وءال هرون تحمله ٱلملـئكة إن في ذلك لأية لكم إن كنتم مؤمنين
2:249
Talut, askerleriyle yola çıkınca dedi ki: "Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir. Eliyle bir avuç alan kişi başka." Bunun ardından, pek azı müstesna olmak üzere ondan içtiler. Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçtiklerinde şöyle dediler: "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı hiçbir gücümüz yoktur." Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle konuştular: "Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir."
Fe lemma fesale talutü bil cünudi kale innellahe mübtelıküm bi neher fe men şeribe minhü fe leyse minnı vemel lem yaamhü fe innehu minnı illa menığterafe gurfetem bi yedih fe şeribu minhü illa kalılem minhüm fe lemma cavezehu hüve vellezıne amenu meahu kalu la takate lenel yevme bi calute ve cünudihkalellezıne yezunnune ennehüm mülakullahi kem min fietin kalıletin ğalebet fieten kesıratem bi iznillah vallahü meas sabirın
فلما فصل طالوت بٱلجنود قال إن ٱلله مبتليكم بنهر فمن شرب منه فليس مني ومن لم يطعمه فإنهۥ مني إلا من ٱغترف غرفة بيدهۦ فشربوا منه إلا قليلا منهم فلما جاوزهۥ هو وٱلذين ءامنوا معهۥ قالوا لا طاقة لنا ٱليوم بجالوت وجنودهۦ قال ٱلذين يظنون أنهم ملقوا ٱلله كم من فئة قليلة غلبت فئة كثيرة بإذن ٱلله وٱلله مع ٱلصـبرين
2:250
Calut ve ordusuyla karşılaştıklarında şöyle yakardılar: "Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı yere sağlam bastır. Ve küfre sapanlara karşı bize yardım et."
Ve lemma berazu li calute ve cünudihı kalu rabbena efrığ aleyna sabrav ve sebbit akdamena vensurna alel kavmil kafirın
ولما برزوا لجالوت وجنودهۦ قالوا ربنا أفرغ علينا صبرا وثبت أقدامنا وٱنصرنا على ٱلقوم ٱلكفرين
2:251
Nihayet Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Ve Davud Calut'u öldürdü. Ve Allah, Davud'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediği şeylerden öğretti. Eğer Allah'ın, bazı insanları diğer bazılarıyla savması olmasaydı, yeryüzü bozguna uğrardı. Ama Allah alemlere karşı çok lütufkardır.
Fe hezemuhüm bi iznillahi ve katele davudü calute ve atahüllahül mülke vel hıkmete ve allemehu mimma yeşa ve lev la defullahin nase badahüm bi badıl le fesedetil erdu ve lakinnellahe zu fadlin alel alemın
فهزموهم بإذن ٱلله وقتل داوۥد جالوت وءاتىه ٱلله ٱلملك وٱلحكمة وعلمهۥ مما يشاء ولولا دفع ٱلله ٱلناس بعضهم ببعض لفسدت ٱلأرض ولكن ٱلله ذو فضل على ٱلعلمين
2:252
İşte bunlar Allah'ın ayetleri. Onları sana hak olarak okuyoruz. Yemin olsun ki sen, gönderilen elçilerdensin.
Tilke ayatüllahi netluha aleyke bil hakk ve inneke le minel mürselın
تلك ءايت ٱلله نتلوها عليك بٱلحق وإنك لمن ٱلمرسلين
2:253
İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık ayetler verdik ve onu Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Allah dileseydi, onların ardından gelenler, açık-seçik mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak tartışmaya girdiler de içlerinden bazısı iman etti, bazısı küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ne var ki, Allah dilediğini yapıyor.
Tilker rusülü faddalna badahüm ala bad minhüm men kellemellahe ve rafea badahüm deracat ve ateyna ıysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhıl kudüs ve lev şaellahü maktetelellezıne mim badihim mim badi ma caethümül beyyinatü ve lakinıltelefu fe minhüm men amene ve minhüm men kefar ve lev şaellahü maktetelu ve lakinnellahe yefalü ma yürıd
تلك ٱلرسل فضلنا بعضهم على بعض منهم من كلم ٱلله ورفع بعضهم درجت وءاتينا عيسى ٱبن مريم ٱلبينت وأيدنه بروح ٱلقدس ولو شاء ٱلله ما ٱقتتل ٱلذين من بعدهم من بعد ما جاءتهم ٱلبينت ولكن ٱختلفوا فمنهم من ءامن ومنهم من كفر ولو شاء ٱلله ما ٱقتتلوا ولكن ٱلله يفعل ما يريد
2:254
Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir.
Ya eyyühellezıne amenu enfiku mimma rezaknaküm min kabli ey yetiye yevmül la beyun fıhi ve la hulletüv ve la şefaah vel kafirune hümüz zalimun
يـأيها ٱلذين ءامنوا أنفقوا مما رزقنكم من قبل أن يأتي يوم لا بيع فيه ولا خلة ولا شفعة وٱلكفرون هم ٱلظـلمون
2:255
Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyum'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azim'dir O, büyüklüğü sınırsızdır.
Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum la tehuzühu sinetüv vela nevm lehu ma fis semavati ve ma fil ard men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih yalemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bi şeyim min ılmihı illa bi ma şa vesia kürsiyyühüs semavati vel ard ve la yeudühu hıfzuhüma ve hüvel alıyyül azıym
ٱلله لا إله إلا هو ٱلحي ٱلقيوم لا تأخذهۥ سنة ولا نوم لهۥ ما في ٱلسموت وما في ٱلأرض من ذا ٱلذي يشفع عندهۥ إلا بإذنهۦ يعلم ما بين أيديهم وما خلفهم ولا يحيطون بشيء من علمهۦ إلا بما شاء وسع كرسيه ٱلسموت وٱلأرض ولا يـودهۥ حفظهما وهو ٱلعلي ٱلعظيم
2:256
Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tağuta sırt dönüp Allah'a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.
La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy fe mey yekfür bit tağuti ve yümim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha vallahü semıun alım
لا إكراه في ٱلدين قد تبين ٱلرشد من ٱلغي فمن يكفر بٱلطـغوت ويؤمن بٱلله فقد ٱستمسك بٱلعروة ٱلوثقى لا ٱنفصام لها وٱلله سميع عليم
2:257
Allah, iman sahiplerinin Veli'sidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları tağuttur ki, kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada uzun süre kalacaklardır onlar.
Allahü veliyyüllezıne amenu yuhricühüm minez zulümati ilen nur vellezıne keferu evliyaühümüt tağutü yuhricunehüm minen nuri ilez zulümat ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
ٱلله ولي ٱلذين ءامنوا يخرجهم من ٱلظلمت إلى ٱلنور وٱلذين كفروا أولياؤهم ٱلطـغوت يخرجونهم من ٱلنور إلى ٱلظلمت أولـئك أصحب ٱلنار هم فيها خلدون
2:258
Allah'ın kendisine mülk ve saltanat verdiğini iddia ederek/Allah kendisine mülk- saltanat verdiği için, Rabbi hakkında İbrahim'le çekişeni görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabbim odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, ben de öldürürüm." İbrahim, "Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir!" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.
E lem tera ilellezı hacce ibrahıme fı rabbihı en atahüllahül mülk iz kale ibrahımü rabbiyellezı yuhyı ve yümıtü kel ene uhyı ve ümıt kale ibrahımü fe innellahe yetı biş şemsi minel meşrikı feti biha minel mağribi fe bühitellezı kefer vallahü la yehdil kavmez zalimın
ألم تر إلى ٱلذي حاج إبرهـم في ربهۦ أن ءاتىه ٱلله ٱلملك إذ قال إبرهـم ربي ٱلذي يحيۦ ويميت قال أنا أحيۦ وأميت قال إبرهـم فإن ٱلله يأتي بٱلشمس من ٱلمشرق فأت بها من ٱلمغرب فبهت ٱلذي كفر وٱلله لا يهدي ٱلقوم ٱلظـلمين
2:259
Ya şu kişi gibisini görmedin mi? Çatıları çökmüş, duvarları-damları yere inmiş bir kente uğramıştı da şöyle demişti: "Allah şurayı ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturacak?" Bunun üzerine Allah, o kişiyi yüz yıllık bir süre için öldürmüş, sonra diriltmişti. "Ne kadar bekledin?" demişti. "Bir gün veya günün bir kısmı kadar bekledim." dedi. "Hayır, dedi, aksine sen, yüz yıl kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak! Henüz bozulmamış. Eşeğine bak! Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara." İş kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o: "Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum."
Ev kellezı merra ala karyetiv ve hiye haviyetün ala uruşiha kale enna yuhyı hazihillahü bade mevtiha fe ematehüllahü miete amin sümme beaseh kale kem lebist kale lebistü yevmen ev ba7oda yevm kale bel lebiste miete amin fenzur ila taamike ve şerabike lem yetesenneh venzur ila hımarike ve li necaleke ayetel lin nasi venzur ilel ızami keyfe nünşizüha sümme neksuha lahma fe lemma tebeyyene lehu kale alemü ennellahe ala külli şeyin kadır
أو كٱلذي مر على قرية وهي خاوية على عروشها قال أنى يحيۦ هذه ٱلله بعد موتها فأماته ٱلله مائة عام ثم بعثهۥ قال كم لبثت قال لبثت يوما أو بعض يوم قال بل لبثت مائة عام فٱنظر إلى طعامك وشرابك لم يتسنه وٱنظر إلى حمارك ولنجعلك ءاية للناس وٱنظر إلى ٱلعظام كيف ننشزها ثم نكسوها لحما فلما تبين لهۥ قال أعلم أن ٱلله على كل شيء قدير
2:260
Hani, İbrahim de şöyle yakarmıştı: "Rabbim, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için ..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındırıp alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Aziz'dir, Hakim'dir.
Ve iz kale ibrahımü rabbi erinı keyfe tuhyil mevta kale e ve lem tümin kale bela ve lakil li yatmeinne kalbı kale fe huz erbeatem minet tayri fe surhünne ileyke sümmecal ala külli cebelim minhünne cüzen sümmeduhünne yetıneke saya valem ennellahe azızün hakım
وإذ قال إبرهـم رب أرني كيف تحي ٱلموتى قال أولم تؤمن قال بلى ولكن ليطمئن قلبي قال فخذ أربعة من ٱلطير فصرهن إليك ثم ٱجعل على كل جبل منهن جزءا ثم ٱدعهن يأتينك سعيا وٱعلم أن ٱلله عزيز حكيم
2:261
Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz dane bulunan yedi başak çıkarmış bir daneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da arttırır. Allah Vasi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir; Alim'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir.
Meselüllezıne yünfikune emvalehüm fı sebılillahi ke meseli habbetin embetet seba senabihle fı külli sümbületim mietü habbeh vallahü yüdaıfü li mey yeşa vallahü vasiun alım
مثل ٱلذين ينفقون أمولهم في سبيل ٱلله كمثل حبة أنبتت سبع سنابل في كل سنبلة مائة حبة وٱلله يضعف لمن يشاء وٱلله وسع عليم
2:262
Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar.
Ellezıne yünfikune emvalehüm fı sebılillahi sümme la yütbiune emvalehüm fı sebılillahi sümme la yütbiune ma enfeku mennev ve la ezel lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
ٱلذين ينفقون أمولهم في سبيل ٱلله ثم لا يتبعون ما أنفقوا منا ولا أذى لهم أجرهم عند ربهم ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:263
Güzel, yapıcı bir söz, bir bağışlama, ardından bir eziyet gelen sadakadan daha üstündür. Allah Gani'dir, cömertliğine sınır yoktur; Halim'dir, hoşgörüsüne sınır yoktur.
Kavlüm marufüv ve mağfiratün hayrum min sadekatiy yetbeuha eza vallahü ğaniyyün halım
قول معروف ومغفرة خير من صدقة يتبعها أذى وٱلله غني حليم
2:264
Ey iman sahipleri! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak varken tepesine şiddetli bir yağmur inip kendisini cascavlak bırakmış yalçın bir kayanın haline benzer. Böyleleri, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, küfre sapan bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.
Ya eyyühellezıne amenu la tübtılu sadekatiküm bil menni vel eza kellezı yünfiku malehu riaen nasi ve la yüminü billahi vel yevmil ahır fe meselühu ke meseli safvanin aleyhi türabün fe esabehu vabilün fe terakehu salda la yakdirune ala şeyim mimma kesebu vallahü la yehdil kavmel kafirın
يـأيها ٱلذين ءامنوا لا تبطلوا صدقتكم بٱلمن وٱلأذى كٱلذي ينفق مالهۥ رئاء ٱلناس ولا يؤمن بٱلله وٱليوم ٱلأخر فمثلهۥ كمثل صفوان عليه تراب فأصابهۥ وابل فتركهۥ صلدا لا يقدرون على شيء مما كسبوا وٱلله لا يهدي ٱلقوم ٱلكفرين
2:265
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisinti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir.
Ve meselüllezıne yünfikune emvalehümüb tiğae merdatillahi ve tesbıtem min enfüsihim ke meseli cennetim bi rabvetin esabeha vabilün fe atet üküleha dıfeyn fe il lem yüsıbha vabilün fe tall vallahü bima tamelune basıyr
ومثل ٱلذين ينفقون أمولهم ٱبتغاء مرضات ٱلله وتثبيتا من أنفسهم كمثل جنة بربوة أصابها وابل فـاتت أكلها ضعفين فإن لم يصبها وابل فطل وٱلله بما تعملون بصير
2:266
Herhangi biriniz ister mi ki; altından ırmaklar akan, içinde her tür meyvesi olan, hurmalardan, üzümlerden oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz yavruları da olsun ve bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o bahçeye alevli bir bora isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah size ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden inceye ve derinden derine düşünebilesiniz.
E yeveddü ehadükümen tekune lehu cennetüm min nehıyliv ve anabin tecrı min tahtihel enharu lehu fıha min küllis semerati ve esabehül kiberu ve lehu zürriyyetün duafaü fe esabeha ısarun fıhi narin fahterakat kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun
أيود أحدكم أن تكون لهۥ جنة من نخيل وأعناب تجري من تحتها ٱلأنهر لهۥ فيها من كل ٱلثمرت وأصابه ٱلكبر ولهۥ ذرية ضعفاء فأصابها إعصار فيه نار فٱحترقت كذلك يبين ٱلله لكم ٱلأيت لعلكم تتفكرون
2:267
Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis/bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Gani'dir, cömertliğine sınır yoktur; Hamid'dir, bütün övgülerin sahibidir/övgüye layık olanları gereğince över.
Ya eyyühellezıne amenu enfiku min tayyibati ma kesebtüm ve mimma ahracna leküm minel ard ve la teyemmemül habıse minhü tünfikune ve lestüm bi ahızıhi illa en tüğmidu fıh valemu ennellahe ğaniyyün hamıd
يـأيها ٱلذين ءامنوا أنفقوا من طيبت ما كسبتم ومما أخرجنا لكم من ٱلأرض ولا تيمموا ٱلخبيث منه تنفقون ولستم بـاخذيه إلا أن تغمضوا فيه وٱعلموا أن ٱلله غني حميد
2:268
Şeytan sizi fakirlikle korkutur, size görünür görünmez çirkinliklere sürükler, Allah ise size kendisinden bir bağışlanma ve lütüf vaat eder. Allah, Vasi'dir, Alim'dir.
Eşşeytanü yeıdükümül fakra ve yemüruküm bil fahşa vallahü yeıdüküm mağfiratem minhü ve fadla vallahü vasiun alım
ٱلشيطن يعدكم ٱلفقر ويأمركم بٱلفحشاء وٱلله يعدكم مغفرة منه وفضلا وٱلله وسع عليم
2:269
O, hikmeti dilediğine verir. Ve kendisine hikmet verilmiş olana çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Gönlünü ve aklını çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz.
Yütil hıkmete mey yeşa ve mey yütel hıkmete fe kad utiye hayran kesıra ve ma yezzekkeru illa ülül elbab
يؤتي ٱلحكمة من يشاء ومن يؤت ٱلحكمة فقد أوتي خيرا كثيرا وما يذكر إلا أولوا ٱلألبب
2:270
Hayır olarak harcadığınız, adak olarak adadığınız her şeyi, Allah mutlaka bilir. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır.
Ve ma enfaktüm min nefekatin ev nezertüm min nezrin fe innellahe yalemüh ve ma liz zalimıne min ensar
وما أنفقتم من نفقة أو نذرتم من نذر فإن ٱلله يعلمهۥ وما للظـلمين من أنصار
2:271
Sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habir'dir, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır.
İn tübdüs sadekati fe niımma hı ve in tuhfuha ve tütuhel fükarae fe hüve hayrul leküm ve yükeffiru anküm min seyyiatiküm vallahü bi ma tamelune habır
إن تبدوا ٱلصدقت فنعما هي وإن تخفوها وتؤتوها ٱلفقراء فهو خير لكم ويكفر عنكم من سيـاتكم وٱلله بما تعملون خبير
2:272
Onların iyiyi ve güzeli bulmaları, senin üzerine bir borç değildir. Tam aksine, dilediğini/dileyeni iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve imkandan başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ın yüzünü arzulama dışında bir şey için infak etmiyorsunuz. İnfak ettiğiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uğratılmazsınız.
Leyse aleyke hüdahüm ve lakinnellahe yehdı mey yeşa ve ma tünfiku min hayrin fe li enfüsiküm ve ma tünfikune illebtiğae vechillah ve ma tünfiku min hayriy yüveffe ilayküm ve entüm la tuzlemun
ليس عليك هدىهم ولكن ٱلله يهدي من يشاء وما تنفقوا من خير فلأنفسكم وما تنفقون إلا ٱبتغاء وجه ٱلله وما تنفقوا من خير يوف إليكم وأنتم لا تظلمون
2:273
İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkandan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir.
Lil fükaraillezıne uhsıru fı sebılillahi la yestetıyune darben fil erdı yahsebühümül cahilü ağniyae minet teaffüf tarifühüm bi sımahüm la yeselunen nase ilhafa ve ma tünfiku min hayrin fe innellahe bihı alım
للفقراء ٱلذين أحصروا في سبيل ٱلله لا يستطيعون ضربا في ٱلأرض يحسبهم ٱلجاهل أغنياء من ٱلتعفف تعرفهم بسيمهم لا يسـلون ٱلناس إلحافا وما تنفقوا من خير فإن ٱلله بهۦ عليم
2:274
Mallarını; gece ve gündüz, gizli ve açık infak edenler var ya, işte onlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar.
Ellezıne yünfikune emvalehüm bil leyli ven nehari sirrav ve alaniyeten fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
ٱلذين ينفقون أمولهم بٱليل وٱلنهار سرا وعلانية فلهم أجرهم عند ربهم ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:275
O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "Alış-veriş de riba gibidir." demişlerdir. Oysaki Allah, alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah'a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada.
Ellezıne yeküluner riba la yekumune illa kema yekumüllezı yetehabbetuhüş şeytanü minel mess zalike bi ennehüm kalu innemel beyu mislür riba ve ehalellahül beya ve harramer riba fe min caehu mevızatüm mir rabbihı fenteha fe lehu ma selef ve emruhu ilellah ve men ade fe ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
ٱلذين يأكلون ٱلربوا لا يقومون إلا كما يقوم ٱلذي يتخبطه ٱلشيطن من ٱلمس ذلك بأنهم قالوا إنما ٱلبيع مثل ٱلربوا وأحل ٱلله ٱلبيع وحرم ٱلربوا فمن جاءهۥ موعظة من ربهۦ فٱنتهى فلهۥ ما سلف وأمرهۥ إلى ٱلله ومن عاد فأولـئك أصحب ٱلنار هم فيها خلدون
2:276
Allah, ribadan beklenen artışı mahveder, sadakalar karşılığında artışlar getirir. Allah, nankörlüğe batmış günahkarların hiçbirini sevmez.
Yemhakullahür riba ve yürbis sadekat vallahü la yühıbbü külle keffarin esım
يمحق ٱلله ٱلربوا ويربي ٱلصدقت وٱلله لا يحب كل كفار أثيم
2:277
İman edip barışa/hayra yönelik değerler üreten, namazı/duayı yerine getiren,zekatı verenler için Rableri katında kendilerine özgü ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için. Tasalanmayacaklardır onlar...
İnnellezıne amenu ve amilus salihati ve ekamüs salate ve atevüz zekate lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
إن ٱلذين ءامنوا وعملوا ٱلصـلحت وأقاموا ٱلصلوة وءاتوا ٱلزكوة لهم أجرهم عند ربهم ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون
2:278
Ey iman sahipleri, Allah'tan korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın.
Ya eyyühellezıne amenüttekullahe vezeru ma bekıye miner riba in künüm müminın
يـأيها ٱلذين ءامنوا ٱتقوا ٱلله وذروا ما بقي من ٱلربوا إن كنتم مؤمنين
2:279
Eğer bunu yapmazsanız, Allah ve resulünden bir harp ilanını duymuş olun. Tövbe ederseniz, mallarınızın esasları/ana paralarınız sizindir; ne zulmeden olursunuz ne de zulme uğratılan.
Fe il lem tefalu fezenu bi harbim minallahi ve rasulih ve in tübtüm fe leküm ruusü emvaliküm la tazlimune ve la tuzlemun
فإن لم تفعلوا فأذنوا بحرب من ٱلله ورسولهۦ وإن تبتم فلكم رءوس أمولكم لا تظلمون ولا تظلمون
2:280
Eğer borçlu zorluk içinde ise eli genişleyinceye kadar beklenir. Borcunu sadaka olarak ona bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.
Ve in kane zu usretin fe nezıratün ila meyserah ve en tesaddeku hayrul leküm in küntüm talemun
وإن كان ذو عسرة فنظرة إلى ميسرة وأن تصدقوا خير لكم إن كنتم تعلمون
2:281
Korkun o günden ki, onda Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra her benliğe kazanmış olduğu tam bir biçimde verilecektir. Onlar hiçbir zulme uğratılmayacaklardır.
Vetteku yevmen türceune fıhi ilellahi sümme tüveffa küllü nefsim ma kesebet vehüm la yuzlemun
وٱتقوا يوما ترجعون فيه إلى ٱلله ثم توفى كل نفس ما كسبت وهم لا يظلمون
2:282
Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu kadınlardan biri şaşırırsa/unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret sözkonusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alış-veriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir.
Ya eyyühellezıne amenu iza tedayentüm bi deynin ila ecelim müsemmen fektübuh vel yektüb beyneküm katibüm bil adli ve la yebe katibün ey yektübe kema allemehüllahü fel yektüb velyümlilillezı aleyhil hakku vel yettekıllahe rabbehu ve la yebhas minhü şeya fe in kanellezı aleyhil hakku sefıhen ev daıyfen ev la yestetıyu eyyümille hüve felyümlil hakku sefıhen ev daıyfen ev la yestetıyu eyyümille hüve felyümlil veliyyühu bil adl vesteşhidu şehıdeyni mir ricaliküm fe il lem yekuna racüleyni fe racülüv vemraetani mimmen terdavne mineş şühedai en tedılle ıhdahüma fe tüzekkira ıldahümel uhra ve la yebeş şühedaü iza ma düu ve la tesemu en tektübuhü sağıyran ev kebıran ila ecelih zaliküm aksetu ındellahi ve akvemü liş şehadeti ve edna ella tertabu illa en tekune ticaraten hadıraten tüdıruneha beyneküm fe leyse aleyküm cünahun ella tektübuha ve şehidu iza tebayatüm ve la yüdarra katibüv ve la şehid ve in tefalu fe innehu füsuküm biküm vettekullah ve yüallimükümüllah vallahü bi külli şeyin alım
يـأيها ٱلذين ءامنوا إذا تداينتم بدين إلى أجل مسمى فٱكتبوه وليكتب بينكم كاتب بٱلعدل ولا يأب كاتب أن يكتب كما علمه ٱلله فليكتب وليملل ٱلذي عليه ٱلحق وليتق ٱلله ربهۥ ولا يبخس منه شيـا فإن كان ٱلذي عليه ٱلحق سفيها أو ضعيفا أو لا يستطيع أن يمل هو فليملل وليهۥ بٱلعدل وٱستشهدوا شهيدين من رجالكم فإن لم يكونا رجلين فرجل وٱمرأتان ممن ترضون من ٱلشهداء أن تضل إحدىهما فتذكر إحدىهما ٱلأخرى ولا يأب ٱلشهداء إذا ما دعوا ولا تسـموا أن تكتبوه صغيرا أو كبيرا إلى أجلهۦ ذلكم أقسط عند ٱلله وأقوم للشهدة وأدنى ألا ترتابوا إلا أن تكون تجرة حاضرة تديرونها بينكم فليس عليكم جناح ألا تكتبوها وأشهدوا إذا تبايعتم ولا يضار كاتب ولا شهيد وإن تفعلوا فإنهۥ فسوق بكم وٱتقوا ٱلله ويعلمكم ٱلله وٱلله بكل شيء عليم
2:283
Eğer yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde, alınan rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen, kalbi günaha batmış/kendi kalbine kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.
Ve in küntüm ala seferiv ve lem tecidu katiben ferihanüm makbudah fe in emine baduküm badan felyüeddillezitümine emanetehu velyettekıllahe rabbeh ve la tektümüş şehadeh ve mey yektümha fe innehu asimün kalbüh vallahü bi ma tamelune alım
وإن كنتم على سفر ولم تجدوا كاتبا فرهن مقبوضة فإن أمن بعضكم بعضا فليؤد ٱلذي ٱؤتمن أمنتهۥ وليتق ٱلله ربهۥ ولا تكتموا ٱلشهدة ومن يكتمها فإنهۥ ءاثم قلبهۥ وٱلله بما تعملون عليم
2:284
Göklerdekiler de yerdekiler de yalnız Allah'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah, ondan sizi hesaba çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah Kadir'dir, her şeye gücü yeter.
Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve in tübdu ma fı enfüsiküm ev tuhfuhü yühasibküm bihillah fe yağfiru limey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa vallahü ala külli şeyin kadır
لله ما في ٱلسموت وما في ٱلأرض وإن تبدوا ما في أنفسكم أو تخفوه يحاسبكم به ٱلله فيغفر لمن يشاء ويعذب من يشاء وٱلله على كل شيء قدير
2:285
Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır."
Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihı vel müminun küllün amene billahi ve melaiketihı ve kütübihı ve rusülih la nüferriku beyne ehadim mir rusülih ve kalu semına ve etana ğufraneke rabbena ve ileykel masıyr
ءامن ٱلرسول بما أنزل إليه من ربهۦ وٱلمؤمنون كل ءامن بٱلله وملـئكتهۦ وكتبهۦ ورسلهۦ لا نفرق بين أحد من رسلهۦ وقالوا سمعنا وأطعنا غفرانك ربنا وإليك ٱلمصير
2:286
Allah hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisini hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. "Ey Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevla'mızsın.Gerçeği örten nankörler/inkarcılar topluluğuna karşı yardım et bize!"
La yükellifüllahü nefsen illa vüsaha leha ma kesebet ve aleyha mektesebet rabbena la tüahızna in nesına ev ahtana rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih vafü anna vağfir lena verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirın
لا يكلف ٱلله نفسا إلا وسعها لها ما كسبت وعليها ما ٱكتسبت ربنا لا تؤاخذنا إن نسينا أو أخطأنا ربنا ولا تحمل علينا إصرا كما حملتهۥ على ٱلذين من قبلنا ربنا ولا تحملنا ما لا طاقة لنا بهۦ وٱعف عنا وٱغفر لنا وٱرحمنا أنت مولىنا فٱنصرنا على ٱلقوم ٱلكـفرين
© Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgilerin izinsiz kullanımı ve kaynak belirtilmeden paylaşılması yasaktır. Yasa dışı hareket edenler hakkında hukuki işlem başlatılacaktır. Bizimle İletişime geçmek için tıklayınız.